12 Mart 1918…
Doğu’nun fatihi ve ‘Yetimler Babası’ Kâzım Karabekir tarafından Erzurum’un Ermeni tasallutundan kurtarılışının günü…
Yarın coşkuyla ve gururla kutlayacağız…
Kutlu olsun…
*
Hürriyet âşığı şehir Erzurum…
Şehir, Ermeni çetelerinin zulmüne uğradığında onu savunacak çok az sayıda eli silah tutan insanı kalmıştır…
Birkaç Saldat ve Dığa, ‘Tren yolu boyunda çalışmağa gidiyoruz…’ diye insanları toplamakta ve katletmektedir…
Köylerde de durum farksızdır…
Silahlı çete mensuplarınca camilere ve mereklere doldurulan insanlar ateşe verilmektedir…
‘Gardaş Kömeği’ adı altında Erzurum’a Bakü’den gelen yardımın başındaki genç ve Ermeniler’in çok çekindiği Gence’li Milletvekili Teğmen Seyidov’u da arkasından vurup şehit eden alçak Ermeni suikastçıların artık korkuları da kalmamıştır…
*
11 Mart 1918’de Kâzım Karabekir komutasında Ilıca’dan Erzurum’a doğru hareket eden Türk Ordusu, yolu üzerindeki köylere uğrar ve hunharca katledilen insanları, karınları süngü ile deşilen hamile gelinleri toprağa verip, 12 Mart sabahı Erzurum’a girer…
Manzara oldukça kötüdür…
Paşa’nın deyimiyle, ‘Erzurum adeta bir kasap dükkanı görünümündedir…’
1828-1829 yıllarında Rus ordusu ile Erzurum’a gelen ünlü Rus yazarı Aleksandr Puşkin, Erzurum’un eyalet nüfusunu 116 bin diye verir…
Ondan yaklaşık 100 yıl sonra Erzurum’u alan Kâzım Karabekir ise şehrin nüfus 8 bin idi diye hatıralarında söz eder…
Aradaki büyük fark göç, hastalık,ve katliamdır…
1897 doğumlu olan ve 1976 yılında kaybettiğimiz, Türk Edebiyatının ünlü yazarlarından Şevket Süreyya Aydemir’in de cepheye giderken yolu Erzurum’düşer… Aydemir, 1.Dünya Savaşında Yedek Subay olarak Kafkasya Cephesinde savaşır ve yaralanır…
‘Suyu Arayan Adam’ isimle eserinin bir bölümünde birliğine katılmak için giderken Erzurum’da şahit olduklarını anlatır…
Aydemir, diyor ki;
‘…Ermeni ordusuna Taşnak komitacıları hakimdi. Bu komitanın büyük hırsı , sadece bir imha ve intikam savaşından ibaretti…….Erzurum yolu üstündeki Cinis köyü karşısında Evreni köyünde kadın, erkek, çocuk bütün köylüler öldürülmekle kalmamıştı. Öldürülenlerin vücutları parçalanarak, kollar, bacaklar, kafalar kasap dükkanlarındaki etler gibi duvarlara, çengellere, çivileri asılmıştı………Cinis’te ise bütün köy halkını ayakta ve köyün ağzında bekliyor bulduk. Fakat bunlar bir ölü kafilesiydi. Köyden çıkarılan, köye gireceğimiz yol üstünde süngülenirken birbirine sokulan ve yapışan kadın, erkek, çocuk bu insanlar, dayanılmaz bir soğuk altında kaskatı donmuşlar ve öylece kalmışlardı……………’
Ve, anlatmağa devam ediyor;
‘Erzurum’da kan çılgınlığı son haddini bulmuştu. Şehrin galiba yarısı öldürülmüştü. Yanız Gürcükapısı istasyonunda üç bin kadar ölü, bir odun ve kereste deposunda olduğu gibi intizamla, âdeta zevkle, dizi dizi, yığın yığın sıralanmış istiflenmişti. Bunlar Erzurum şehrinin kadın, erkek, çocuk Türk halkındandı………’
Şevket Süreyya Aydemir’in Erzurum’da gördükleri pek tabii ki bunlarla sınırlı değil. Daha bir çok şey anlatıyor.
*
Erzurum’un Kurtuluş Bayramını ilk kez Mart 1920’de sayfalarına taşıyan Albayrak Gazetesi şu satırlara yer vermiş…
‘12 Mart sabahı Kazım Karabekir Yetimler Yurdu’na geldi…… Şehit yetimi olarak ben de Bayramda bir nutuk irad eyleyecektim… Bunu namazdaki neneme söylediğimde, secdeye kapanıp ordumuza uzun süre dua etti ve doğrulup, ‘bizi zulümden ordu kurtardı evlat!.. dedi.’
*
Bütün bu anekdotları niye yazdım…
Bu gün birileri oturup birkaç oy uğruna tarih yazıyor ve bir milleti katliamla suçluyorlar…
Biz bu topraklar piyangodan çıkmadı…
Bedeli binlerce şehidimizin kanıdır…
Arşivlerimiz burada ve açık…
Buyurun inceleyin…
*
Evet, bu gün 11 Mart…
Erzurum’un düşman işgalinden kurtarılışının 103.yılı…
Anlattığımız birkaç anekdotun ışığında kurtarılışımızı bir de böyle irdeleyin…
11 Mart Erzurum Pusula
Doğu’nun fatihi ve ‘Yetimler Babası’ Kâzım Karabekir tarafından Erzurum’un Ermeni tasallutundan kurtarılışının günü…
Yarın coşkuyla ve gururla kutlayacağız…
Kutlu olsun…
*
Hürriyet âşığı şehir Erzurum…
Şehir, Ermeni çetelerinin zulmüne uğradığında onu savunacak çok az sayıda eli silah tutan insanı kalmıştır…
Birkaç Saldat ve Dığa, ‘Tren yolu boyunda çalışmağa gidiyoruz…’ diye insanları toplamakta ve katletmektedir…
Köylerde de durum farksızdır…
Silahlı çete mensuplarınca camilere ve mereklere doldurulan insanlar ateşe verilmektedir…
‘Gardaş Kömeği’ adı altında Erzurum’a Bakü’den gelen yardımın başındaki genç ve Ermeniler’in çok çekindiği Gence’li Milletvekili Teğmen Seyidov’u da arkasından vurup şehit eden alçak Ermeni suikastçıların artık korkuları da kalmamıştır…
*
11 Mart 1918’de Kâzım Karabekir komutasında Ilıca’dan Erzurum’a doğru hareket eden Türk Ordusu, yolu üzerindeki köylere uğrar ve hunharca katledilen insanları, karınları süngü ile deşilen hamile gelinleri toprağa verip, 12 Mart sabahı Erzurum’a girer…
Manzara oldukça kötüdür…
Paşa’nın deyimiyle, ‘Erzurum adeta bir kasap dükkanı görünümündedir…’
1828-1829 yıllarında Rus ordusu ile Erzurum’a gelen ünlü Rus yazarı Aleksandr Puşkin, Erzurum’un eyalet nüfusunu 116 bin diye verir…
Ondan yaklaşık 100 yıl sonra Erzurum’u alan Kâzım Karabekir ise şehrin nüfus 8 bin idi diye hatıralarında söz eder…
Aradaki büyük fark göç, hastalık,ve katliamdır…
1897 doğumlu olan ve 1976 yılında kaybettiğimiz, Türk Edebiyatının ünlü yazarlarından Şevket Süreyya Aydemir’in de cepheye giderken yolu Erzurum’düşer… Aydemir, 1.Dünya Savaşında Yedek Subay olarak Kafkasya Cephesinde savaşır ve yaralanır…
‘Suyu Arayan Adam’ isimle eserinin bir bölümünde birliğine katılmak için giderken Erzurum’da şahit olduklarını anlatır…
Aydemir, diyor ki;
‘…Ermeni ordusuna Taşnak komitacıları hakimdi. Bu komitanın büyük hırsı , sadece bir imha ve intikam savaşından ibaretti…….Erzurum yolu üstündeki Cinis köyü karşısında Evreni köyünde kadın, erkek, çocuk bütün köylüler öldürülmekle kalmamıştı. Öldürülenlerin vücutları parçalanarak, kollar, bacaklar, kafalar kasap dükkanlarındaki etler gibi duvarlara, çengellere, çivileri asılmıştı………Cinis’te ise bütün köy halkını ayakta ve köyün ağzında bekliyor bulduk. Fakat bunlar bir ölü kafilesiydi. Köyden çıkarılan, köye gireceğimiz yol üstünde süngülenirken birbirine sokulan ve yapışan kadın, erkek, çocuk bu insanlar, dayanılmaz bir soğuk altında kaskatı donmuşlar ve öylece kalmışlardı……………’
Ve, anlatmağa devam ediyor;
‘Erzurum’da kan çılgınlığı son haddini bulmuştu. Şehrin galiba yarısı öldürülmüştü. Yanız Gürcükapısı istasyonunda üç bin kadar ölü, bir odun ve kereste deposunda olduğu gibi intizamla, âdeta zevkle, dizi dizi, yığın yığın sıralanmış istiflenmişti. Bunlar Erzurum şehrinin kadın, erkek, çocuk Türk halkındandı………’
Şevket Süreyya Aydemir’in Erzurum’da gördükleri pek tabii ki bunlarla sınırlı değil. Daha bir çok şey anlatıyor.
*
Erzurum’un Kurtuluş Bayramını ilk kez Mart 1920’de sayfalarına taşıyan Albayrak Gazetesi şu satırlara yer vermiş…
‘12 Mart sabahı Kazım Karabekir Yetimler Yurdu’na geldi…… Şehit yetimi olarak ben de Bayramda bir nutuk irad eyleyecektim… Bunu namazdaki neneme söylediğimde, secdeye kapanıp ordumuza uzun süre dua etti ve doğrulup, ‘bizi zulümden ordu kurtardı evlat!.. dedi.’
*
Bütün bu anekdotları niye yazdım…
Bu gün birileri oturup birkaç oy uğruna tarih yazıyor ve bir milleti katliamla suçluyorlar…
Biz bu topraklar piyangodan çıkmadı…
Bedeli binlerce şehidimizin kanıdır…
Arşivlerimiz burada ve açık…
Buyurun inceleyin…
*
Evet, bu gün 11 Mart…
Erzurum’un düşman işgalinden kurtarılışının 103.yılı…
Anlattığımız birkaç anekdotun ışığında kurtarılışımızı bir de böyle irdeleyin…
11 Mart Erzurum Pusula