Elli dört farzdan otuz dokuzuncu farz Allahu teâlânın rahmetinden ümidi kesmemektir.
Allahu teâla buyurdu:
“Kul yâ ibâdiyelleżîne esrafû alâ enfusihim lâ taknetû min rahmetillâh innallâhe yağfiruzzunûbe cemîâan innehu huvelgafûrurrahîm / De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder; çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Zümer 53)
“Allah'tan mağfiret isteyin; çünkü Allah affedici ve esirgeyicidir.” (Bakara 199)
“…Allah onları affetti; çünkü Allah, çok bağışlayıcıdır, halimdir.” (Âl-i İmrân 155)
“…Şüphesiz Allah çok affedici ve bağışlayıcıdır.” (Nisa 43)
“Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol olandır.” (Necm 32)
“Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. Allah'ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır dediler.” (Bakara 285)
Resulullah (sav) şunları ifade ettiler:
“Büyük günahın en büyüğü Allahü teâlâya şirk koşmak, Allahü teâlânın rahmetinden ümidini kesmek ve mekr-i ilahiden (Allah’ın cezalandırmasından) emin olmaktır.”
“Eğer Allah katındaki cezayı bilseydi, hiçbir mümin cennete gireceğini ummazdı; eğer rahmetinin çokluğunu bilseydi, hiçbir kâfir cennetten ümidini kesmezdi.”
“Allah, rahmeti yüz parça yapmış, bunun doksan dokuzunu kendisinde tutmuş, bir parçasını yeryüzüne indirmiştir. Bu bir parça rahmet sebebiyle yaratıklar birbirlerine merhamet ediyorlar. O kadar ki hayvanlar, yavrularına zarar verir korkusuyla, ayaklarını kaldırmaktadırlar.”
Bera bin Azib[1], Allah yolunda harcama yapın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin, kuşkusuz Allah iyilik edenleri sever.’ (Bakara 195) ayetindeki tehlikeden muradın Allah teâlânın rahmetinden ümidi kesmek olduğunu ifade etmiştir. Bir kimse ki, Hakk’ın rahmetinden ümidini kesmiştir, o kimse kendi eliyle nefsini helak etmiştir.”
Said bin el-Müseyyeb[2] İsra suresi yirmi beşinci ayette ki ‘Rabbiniz sizin içinizdekini çok iyi bilir. Eğer siz iyi olursanız, şunu biliniz ki Allah, kötülükten yüz çevirerek tövbeye yönelenleri bağışlayıcıdır.’ İfadesinde geçen ‘evvab’ sıfatını taşıyan kimselerin, günah işleyip tövbe eden, tekrar günah işleyip tekrar tövbe eden kimseler olduklarını ve bunların nihayet tam tövbe etmeleri durumunda, Allah’ın günahlarını affedeceğini ifade etmiştir.
[1] Sahabe. Üçüncü halife Osman devrinde Rey valisi olmuş daha sonra yerleştiği Kufe şehrinde 690 yılında ölmüştür. Bera bin Azib çok hadis rivayet eden sahabilerden birisidir. Buhârî ve Müslim ondan 305 hadis nakletmişlerdir. 'Kıblenin değiştirilmesi'ne dair hadisi de o nakletmiştir.
[2] Said, 637 yılında Ömer bin Hattab'ın halifeliği sırasında dünyaya geldi ve Ömer, Osman bin Affan ve Ali gibi sahabilerle tanışma fırsatı buldu. Said bin el-Müseyyeb, dürüstlüğü, dindarlığı ve Allah'a karşı olan bağlılığı ile bilinirdi. Zamanındakiler, onu hadis alanındaki en büyük otoritelerden biri olarak kabul etmişlerdir.
Allahu teâla buyurdu:
“Kul yâ ibâdiyelleżîne esrafû alâ enfusihim lâ taknetû min rahmetillâh innallâhe yağfiruzzunûbe cemîâan innehu huvelgafûrurrahîm / De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder; çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Zümer 53)
“Allah'tan mağfiret isteyin; çünkü Allah affedici ve esirgeyicidir.” (Bakara 199)
“…Allah onları affetti; çünkü Allah, çok bağışlayıcıdır, halimdir.” (Âl-i İmrân 155)
“…Şüphesiz Allah çok affedici ve bağışlayıcıdır.” (Nisa 43)
“Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol olandır.” (Necm 32)
“Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. Allah'ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır dediler.” (Bakara 285)
Resulullah (sav) şunları ifade ettiler:
“Büyük günahın en büyüğü Allahü teâlâya şirk koşmak, Allahü teâlânın rahmetinden ümidini kesmek ve mekr-i ilahiden (Allah’ın cezalandırmasından) emin olmaktır.”
“Eğer Allah katındaki cezayı bilseydi, hiçbir mümin cennete gireceğini ummazdı; eğer rahmetinin çokluğunu bilseydi, hiçbir kâfir cennetten ümidini kesmezdi.”
“Allah, rahmeti yüz parça yapmış, bunun doksan dokuzunu kendisinde tutmuş, bir parçasını yeryüzüne indirmiştir. Bu bir parça rahmet sebebiyle yaratıklar birbirlerine merhamet ediyorlar. O kadar ki hayvanlar, yavrularına zarar verir korkusuyla, ayaklarını kaldırmaktadırlar.”
Bera bin Azib[1], Allah yolunda harcama yapın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin, kuşkusuz Allah iyilik edenleri sever.’ (Bakara 195) ayetindeki tehlikeden muradın Allah teâlânın rahmetinden ümidi kesmek olduğunu ifade etmiştir. Bir kimse ki, Hakk’ın rahmetinden ümidini kesmiştir, o kimse kendi eliyle nefsini helak etmiştir.”
Said bin el-Müseyyeb[2] İsra suresi yirmi beşinci ayette ki ‘Rabbiniz sizin içinizdekini çok iyi bilir. Eğer siz iyi olursanız, şunu biliniz ki Allah, kötülükten yüz çevirerek tövbeye yönelenleri bağışlayıcıdır.’ İfadesinde geçen ‘evvab’ sıfatını taşıyan kimselerin, günah işleyip tövbe eden, tekrar günah işleyip tekrar tövbe eden kimseler olduklarını ve bunların nihayet tam tövbe etmeleri durumunda, Allah’ın günahlarını affedeceğini ifade etmiştir.
[1] Sahabe. Üçüncü halife Osman devrinde Rey valisi olmuş daha sonra yerleştiği Kufe şehrinde 690 yılında ölmüştür. Bera bin Azib çok hadis rivayet eden sahabilerden birisidir. Buhârî ve Müslim ondan 305 hadis nakletmişlerdir. 'Kıblenin değiştirilmesi'ne dair hadisi de o nakletmiştir.
[2] Said, 637 yılında Ömer bin Hattab'ın halifeliği sırasında dünyaya geldi ve Ömer, Osman bin Affan ve Ali gibi sahabilerle tanışma fırsatı buldu. Said bin el-Müseyyeb, dürüstlüğü, dindarlığı ve Allah'a karşı olan bağlılığı ile bilinirdi. Zamanındakiler, onu hadis alanındaki en büyük otoritelerden biri olarak kabul etmişlerdir.