
En nostaljik dizilerden 80'ler, 90'lardı. Sebebi ise 80 ve 90 kuşağının hızla değişen 2000'lerin dünyasında düne dair aradığı, kaybettikleri masumiyetlerdi bir anlamda. 80'ler siyasetine damga vuran, boğaz köprüsünün satışıyla ilgili tartışmadır. 90'larda ise 2 anahtar, patenti Demirel'e ait, "Ne veriyorlarsa 5 lira fazlasını vereceğim" ifadesi.
90'lar, dünyanın çok büyük olduğunu sandığımız, dünyaya dair algımızın olmadığı dönemin adıdır. Türkiye'nin dış politikası, NATO beşiğinde uyutulduğumuz tondadır. Ne etliye, nede sütlüye karışırdık o yıllar. Hatta Turgut Özal'ın Musul ve Kerkük'e girme isteği, genel kurmay başkanının istifası ile sonuçlanmıştı. 90'lı yıllar Türk siyasetinde ABD'nin kesin hakimiyetinin olduğu, sık sık koalisyon hükümetlerine mahkum olduğumuz yıllardı.
90'lı yıllarda, siyasi partiler vatandaştan oy isterken yapmayacakları vaatleri de ard arda sıralardılar. Tansu Çiller'in 2 anahtarı hiç gerçekleşmese de siyasi tarihte yerini aldı. Demirel'in kim ne veriyorsa 5 lira fazlası da öyle. Erbakan'ın kadayıfın altı ve üstü hafızalarda yer edinmiştir.
90 model CHP'nin seçim vaatlerini hatırlar mısınız? Ben bir göz attım, tencere tava çalma, limon gibi sıkılma imajıyla halkın ezildiğini anlatan objelere rastladım. Yani o yıllarda da bir vaat yerine, genel geçer halkın ezildiği, eşitlik vaadi yer almaktadır.
Ancak 80'ler, 90'lar Türkiye'nin siyaset ve toplum olarak ufkunun açılmadığı, ortalama 1,5 yıla bir koalisyonların kurulduğu dönemlerdir.
O yıllarda dünya algımız çok farklıdır, gazetelerin köşelerinde Güzin ablalar vardır. ABD ve AB şeytandır, emperyalisttir, ahlaken çökmüştür, ağlayanı yoktur. Sovyetler, o yıllar için Çin gibi kızıldır ve Türk Dünyasının üzerine çöken karabasandır. En değişik algı İran ile ilgilidir. Muhafazakarların bir kısmı dünyayı değiştirecek bir devrimin beşiği olarak görür İran'ı. Bir kesim için molladır, din ihracında bulunmaktadır.
90'lı yıllar, İran Irak savaşının etkileri, evlere moda olsun diye makarna stoku yapanlarımız, evinin penceresine naylon çekenlerimizin olduğu yıllardır.
90'lar siyasetinde sağ, merkez sağ, sol, demokratik sol vardır. Tek başına iktidar söylemi ve stratejisini kimse bulamamıştır, darbe sonrası ANAP'ın dönemi hariç. Partiler halkın kalbini çelmek için olmadık vaatler yaparlardı. Siyasetin gittiği yoldan gazetelerde gitmeye başladı.
90'lı yılların siyaseti gibi, yaşama dair birçok örneğiyle nostaljidir. Kuponla televizyon, buzdolabı, tencere işi bu yıllarda gazetelerin siyasetten yürüttüğü fikir olmuştur.
90'lar, Türk insanının dünya algısı, ekonomik algısı çok başkaydı. Kamuda iş bulmak daha kolaydı, gittikçe güçleşti. Eğitimde dershane yeni yeni icat edilmişti. FETÖ sessiz sedasız insanları zehirlemeye eğitimle başlamıştı.
Evet.. 80'ler, 90'lar Türkiye'de böyle yaşandı. Dünya algısı, gerektiği gibi olmayan, milenyum yutturmacaları, ABD'nin mutlak hakimiyeti, Türkiye'de iktidarı belirleyen güç oluşu o dönemlerde kaldı.
Ama seçimlere gittiğimiz bu günlerde yeniden halkı nostaljiyle o yıllara özendirilmek isteniyor. Bu zehirli nostaljiyi sonraki yazıda anlatacağım.
90'lar, dünyanın çok büyük olduğunu sandığımız, dünyaya dair algımızın olmadığı dönemin adıdır. Türkiye'nin dış politikası, NATO beşiğinde uyutulduğumuz tondadır. Ne etliye, nede sütlüye karışırdık o yıllar. Hatta Turgut Özal'ın Musul ve Kerkük'e girme isteği, genel kurmay başkanının istifası ile sonuçlanmıştı. 90'lı yıllar Türk siyasetinde ABD'nin kesin hakimiyetinin olduğu, sık sık koalisyon hükümetlerine mahkum olduğumuz yıllardı.
90'lı yıllarda, siyasi partiler vatandaştan oy isterken yapmayacakları vaatleri de ard arda sıralardılar. Tansu Çiller'in 2 anahtarı hiç gerçekleşmese de siyasi tarihte yerini aldı. Demirel'in kim ne veriyorsa 5 lira fazlası da öyle. Erbakan'ın kadayıfın altı ve üstü hafızalarda yer edinmiştir.
90 model CHP'nin seçim vaatlerini hatırlar mısınız? Ben bir göz attım, tencere tava çalma, limon gibi sıkılma imajıyla halkın ezildiğini anlatan objelere rastladım. Yani o yıllarda da bir vaat yerine, genel geçer halkın ezildiği, eşitlik vaadi yer almaktadır.
Ancak 80'ler, 90'lar Türkiye'nin siyaset ve toplum olarak ufkunun açılmadığı, ortalama 1,5 yıla bir koalisyonların kurulduğu dönemlerdir.
O yıllarda dünya algımız çok farklıdır, gazetelerin köşelerinde Güzin ablalar vardır. ABD ve AB şeytandır, emperyalisttir, ahlaken çökmüştür, ağlayanı yoktur. Sovyetler, o yıllar için Çin gibi kızıldır ve Türk Dünyasının üzerine çöken karabasandır. En değişik algı İran ile ilgilidir. Muhafazakarların bir kısmı dünyayı değiştirecek bir devrimin beşiği olarak görür İran'ı. Bir kesim için molladır, din ihracında bulunmaktadır.
90'lı yıllar, İran Irak savaşının etkileri, evlere moda olsun diye makarna stoku yapanlarımız, evinin penceresine naylon çekenlerimizin olduğu yıllardır.
90'lar siyasetinde sağ, merkez sağ, sol, demokratik sol vardır. Tek başına iktidar söylemi ve stratejisini kimse bulamamıştır, darbe sonrası ANAP'ın dönemi hariç. Partiler halkın kalbini çelmek için olmadık vaatler yaparlardı. Siyasetin gittiği yoldan gazetelerde gitmeye başladı.
90'lı yılların siyaseti gibi, yaşama dair birçok örneğiyle nostaljidir. Kuponla televizyon, buzdolabı, tencere işi bu yıllarda gazetelerin siyasetten yürüttüğü fikir olmuştur.
90'lar, Türk insanının dünya algısı, ekonomik algısı çok başkaydı. Kamuda iş bulmak daha kolaydı, gittikçe güçleşti. Eğitimde dershane yeni yeni icat edilmişti. FETÖ sessiz sedasız insanları zehirlemeye eğitimle başlamıştı.
Evet.. 80'ler, 90'lar Türkiye'de böyle yaşandı. Dünya algısı, gerektiği gibi olmayan, milenyum yutturmacaları, ABD'nin mutlak hakimiyeti, Türkiye'de iktidarı belirleyen güç oluşu o dönemlerde kaldı.
Ama seçimlere gittiğimiz bu günlerde yeniden halkı nostaljiyle o yıllara özendirilmek isteniyor. Bu zehirli nostaljiyi sonraki yazıda anlatacağım.