
Rumî takvime göre 1293 yılına rastladığı için Doksanüç Harbi olarak bilinen bu savaş, daha önce meydana gelen Osmanlı-Rus savaşları gibi Tuna’da ve Doğu Anadolu’da olmak üzere iki cephede cereyan etti. Bu savaşın asıl hedefi Osmanlı’nın tasfiyesi yani Şark meselesinin halledilmesi ve Çarlık Rusyası’nın sıcak denizlere inmesi olarak şekil bulmuştur. Çok şükür Ruslar emellerine ulaşamadılar.
İslam Ansiklopedisi savaşın detayını şöyle vermektedir; “Tuna cephesindeki Osmanlı ordusu, Serdârıekrem Abdülkerim Paşa’nın kumandasında Tuna nehrinin sol kıyısını birinci müdafaa hattı kabul ederken ikinci müdafaa hattını da Balkan dağları meydana getirmişti. Bu cephede doğrudan doğruya savaşa katılan ve mevcudu yaklaşık 180.000 kişi olan Osmanlı kuvvetleri, merkez karargâh Şumnu da dahil olmak üzere Silistre, Totrakan, Rusçuk, Ziştovi ve Vidin’de toplanırken Rus Baltık donanmasının Akdeniz’e inebileceği ihtimaline karşılık Çanakkale Boğazı tahkim edildi. Buna mukabil Grandük Nikola’nın kumandasında ve yaklaşık 160.000 kişiden ibaret olan Rus ordusu Romanya sınırında toplanmıştı. Doğu Anadolu cephesinde ise 55.000 civarındaki Osmanlı ordusu Ahmed Muhtar Paşa’nın idaresinde Ardahan-Doğubayazıt arasında mevzilenirken 120.000 kişiden meydana gelen Rus ordusunun başında General Melikof bulunuyordu.
Savaşın başlaması ile birlikte Romanya topraklarına giren ve bu prensliği kendi tarafına çeken Ruslar, biri Dobruca, diğeri Bükreş istikametinde olmak üzere iki koldan ilerleyerek ve Tuna nehrini Rusçuk-Niğbolu arasından geçerek 27 Haziran’da Ziştovi’yi, 1 Temmuz’da da Tırnova’yı ele geçirdiler. Ruslar’ın bu ilerleyişi sırasında, tahliyesi gerektiği halde bu hususa itina gösterilmediği için Niğbolu bir müddet müdafaadan sonra düşmana teslim oldu. Diğer taraftan Balkan geçitlerinden olup stratejik önemi bulunan Şıpka’daki Osmanlı kuvvetleri Ruslar’ın birçok saldırısına şiddetle karşı koydularsa da yenileceklerine kanaat getirince gizlice çekilmek suretiyle 19 Temmuz’da bu geçidi tahliye ettiler.
Ruslar’ın arka arkaya gelen bu başarıları, İstanbul’da büyük heyecan uyandırırken saltanat merkezinin Bursa’ya nakledileceğine dair haberler dahi yayıldı. Ayrıca askerî harekâtın savaş tekniğine göre yürütülmediği kanaatiyle savaşın başşehirde kurulan bir askerî meclis tarafından idaresine karar verildi. Bu arada Serasker Redif Paşa ile Serdârıekrem Abdülkerim Paşa görevlerinden alınarak dîvânıharbe sevkedildiler.
Bu gelişmelerden sonra Abdülkerim Paşa’nın yerine Tuna ordusu kumandanlığına getirilen Mehmed Ali Paşa’nın Rusçuk üzerine yürüyen Grandük Nikola kuvvetlerini mağlûp etmesine karşılık General Gurko da 22 Temmuz’da Eskizağra’yı ele geçirdi. Karadağ tarafındaki kuvvetlerle Eskizağra’ya gelen Süleyman Paşa ise General Gurko’yu yenilgiye uğrattığı gibi Balkan dağlarının güneyinde ve Rus işgali altında bulunan yerleri de geri almaya muvaffak oldu. Daha sonra Şıpka Geçidi’ni geri almak istemesine ve bu maksatla 21 Ağustos’tan itibaren başlattığı taarruz harekâtında taraflar arasında şiddetli mücadeleler cereyan etmesine rağmen bu geçidi ele geçirmek mümkün olmadı.
Diğer taraftan muharebeler başladığından beri Vidin’de bulunan Osman Paşa 18 Temmuz’da Plevne’ye gelerek bu müstahkem mevkii geri aldı. Bunun üzerine Plevne’yi tekrar ele geçirmek için Ziştovi’den gelen Rus kuvvetleri iki defa taarruzda bulundularsa da gördükleri mukavemet sonucunda ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldılar. Bu mağlûbiyetten sonra Tuna cephesindeki mücadele Plevne’de düğümlendi ve Rus Çarı II. Aleksandr Romanya’dan yardım istemek zorunda kaldı.”
İslam Ansiklopedisi savaşın detayını şöyle vermektedir; “Tuna cephesindeki Osmanlı ordusu, Serdârıekrem Abdülkerim Paşa’nın kumandasında Tuna nehrinin sol kıyısını birinci müdafaa hattı kabul ederken ikinci müdafaa hattını da Balkan dağları meydana getirmişti. Bu cephede doğrudan doğruya savaşa katılan ve mevcudu yaklaşık 180.000 kişi olan Osmanlı kuvvetleri, merkez karargâh Şumnu da dahil olmak üzere Silistre, Totrakan, Rusçuk, Ziştovi ve Vidin’de toplanırken Rus Baltık donanmasının Akdeniz’e inebileceği ihtimaline karşılık Çanakkale Boğazı tahkim edildi. Buna mukabil Grandük Nikola’nın kumandasında ve yaklaşık 160.000 kişiden ibaret olan Rus ordusu Romanya sınırında toplanmıştı. Doğu Anadolu cephesinde ise 55.000 civarındaki Osmanlı ordusu Ahmed Muhtar Paşa’nın idaresinde Ardahan-Doğubayazıt arasında mevzilenirken 120.000 kişiden meydana gelen Rus ordusunun başında General Melikof bulunuyordu.
Savaşın başlaması ile birlikte Romanya topraklarına giren ve bu prensliği kendi tarafına çeken Ruslar, biri Dobruca, diğeri Bükreş istikametinde olmak üzere iki koldan ilerleyerek ve Tuna nehrini Rusçuk-Niğbolu arasından geçerek 27 Haziran’da Ziştovi’yi, 1 Temmuz’da da Tırnova’yı ele geçirdiler. Ruslar’ın bu ilerleyişi sırasında, tahliyesi gerektiği halde bu hususa itina gösterilmediği için Niğbolu bir müddet müdafaadan sonra düşmana teslim oldu. Diğer taraftan Balkan geçitlerinden olup stratejik önemi bulunan Şıpka’daki Osmanlı kuvvetleri Ruslar’ın birçok saldırısına şiddetle karşı koydularsa da yenileceklerine kanaat getirince gizlice çekilmek suretiyle 19 Temmuz’da bu geçidi tahliye ettiler.
Ruslar’ın arka arkaya gelen bu başarıları, İstanbul’da büyük heyecan uyandırırken saltanat merkezinin Bursa’ya nakledileceğine dair haberler dahi yayıldı. Ayrıca askerî harekâtın savaş tekniğine göre yürütülmediği kanaatiyle savaşın başşehirde kurulan bir askerî meclis tarafından idaresine karar verildi. Bu arada Serasker Redif Paşa ile Serdârıekrem Abdülkerim Paşa görevlerinden alınarak dîvânıharbe sevkedildiler.
Bu gelişmelerden sonra Abdülkerim Paşa’nın yerine Tuna ordusu kumandanlığına getirilen Mehmed Ali Paşa’nın Rusçuk üzerine yürüyen Grandük Nikola kuvvetlerini mağlûp etmesine karşılık General Gurko da 22 Temmuz’da Eskizağra’yı ele geçirdi. Karadağ tarafındaki kuvvetlerle Eskizağra’ya gelen Süleyman Paşa ise General Gurko’yu yenilgiye uğrattığı gibi Balkan dağlarının güneyinde ve Rus işgali altında bulunan yerleri de geri almaya muvaffak oldu. Daha sonra Şıpka Geçidi’ni geri almak istemesine ve bu maksatla 21 Ağustos’tan itibaren başlattığı taarruz harekâtında taraflar arasında şiddetli mücadeleler cereyan etmesine rağmen bu geçidi ele geçirmek mümkün olmadı.
Diğer taraftan muharebeler başladığından beri Vidin’de bulunan Osman Paşa 18 Temmuz’da Plevne’ye gelerek bu müstahkem mevkii geri aldı. Bunun üzerine Plevne’yi tekrar ele geçirmek için Ziştovi’den gelen Rus kuvvetleri iki defa taarruzda bulundularsa da gördükleri mukavemet sonucunda ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldılar. Bu mağlûbiyetten sonra Tuna cephesindeki mücadele Plevne’de düğümlendi ve Rus Çarı II. Aleksandr Romanya’dan yardım istemek zorunda kaldı.”