Vatan derdine düşenler, gün olmuş gurbete de düşmüşler, gün olmuş sıladan da ayrı aç, susuz kalmışlardır. İşte bu vatana sevdalı değerlerden biriydi Hasan Dedem ve onun gibi düşünenler. Vatan her daim onlara borçlu kalmış ve bu borç hiçbir zaman da ödenmeyecektir. Gaziler Mahallesinde başlayan muhabbetimizde Hasan Dedem anlatıyor ve ben ise hayretler içinde kalarak onu şaşkınlıkla dinliyordum. Ömrüm hep Ermenilerin yaptığı zulümleri dinlemekle geçti. Benim ömrüm sona ermeye vardı; fakat onların bizlere, bu topraklara yaşattığı vahşetleri anlatmam bitmedi. A oğlum, kâh Yanık Dere’de, kâh Kadana Mahallesinde, kâh Alaca’da, kâh bir yol kenarında vahşetin tanıklarıyla yüzleştim. Ermeni vahşetinden dolayı gurbet ele düşenlerin çığırdıkları türküleri dinledim. Üst üste mezarlara diri diri gömülen, yakılan, alnından, elinden çivilenen akraba, dost, komşularıma şahit oldum. Hepsi ayrı acı, hepsi ayrı bir destanlaşmış abideydi. O günleri anlatmak beni hüznün deryasına daldırıyor, tüylerim diken diken oluyor. Ya o anları yaşayanlar neler hissetti? O zulme boyun eğmemek için canını ortaya koyanlar ne düşündüler? Vatan için toprağa düşenlerden Allah razı olsun, mekânları cennet olsun, yattıkları yer nur ile dolsun dedi ve bir kelime daha etmeden dakikalarca öyle kaldı Hasan Dedem. Sonra birden daldığı o hüzün deryasından geri döndü ve bana baktı. Evlat sen tarihçisin sakın sana anlattığım şeyleri unutma, mutlaka onları bir yerlerde değerlendir. Evlatlarına anlat, anlat ki vatan nedir, herkes bilsin ve ona tüm benlikleriyle sahip çıksınlar. Hasan Dede en iyisi ben sana o günleri yüreğimde biriktirdiğim şu âcizane şiir ile anlatayım dedi ve başladı şiiri söylemeye:
Başladım destana,
Dedim Bismillah,
Harbe hazır olduk, muinim Allah,
Yetmiş yaram olsa dönemem billah,
Eski Vatanımı alana kadar!
Dağıldı merkeze harbin ilanı
Bir ahi efkârdı tuttu cihanı,
Bizler terk eyledik şimdi vatanı,
Yirmiden kırk beşe kadar!
Ananın, babanın benzi bozuldu,
Umum kazalara asker dizildi,
Kimi candan, kimi maldan,
Çok haneler ısısız kalana kadar.
Hareket eyledik Cuma gecesi,
İstiğfara çıktı, genci, kocası,
Hem alay müftüsü, mektep hocası,
El kaldırıp dua edene kadar!
Âlimler toplandı dua ettiler,
Bizi yola salıp geri gittiler,
Toplanıp ta alıp yolu tuttular,
Şu Niksar’a dâhil olana kadar!
Ünye dâhilinde orduyu kurduk,
Tamam, elli bir gün orada kaldık,
Sualci gelmedi sararıp solduk,
Bir zamana kendimizi bulana kadar!
Rusya toprağı bir kara yazı,
Elli gün sürdüler trenle bizi,
Oyunda verseler bir kuzu,
İstemem vatanı görene kadar!
Ah ettikçe ciğerlerim sızılar,
Vatanda çırpınır körpe kuzular,
Kimi vatan, kimi sabi sıbyan arzular,
Şu ömrüm hitam bulana kadar!
Destanı söyleyen Pasinli Hasan,
Mevla’m izin verse sılaya varsam,
Varsam destanı orada söylesem,
Şu ömrüm hitam bulana kadar!
Allah bir daha o günleri bizlere göstermesin dedi ve destanını bitirdi dedem. Elini öptüm, oda beni gözlerimden öptüm. Hayır duası etti ve selametle uğurladı. Ben o günden sonra bir daha Hasan dedeyi görmedim. Yaşıyorsa rabbim ömrünü uzun eylesin, hayata veda etti ise makamı cennet olsun. İçim ferahlamıştı, korkularımın yerini tatlı bir heyecan almıştı. Artık onun bana emanet ettiği bilgileri birileriyle paylaşamam gerekli idi. Yıllarca okul da çocuklarımıza, gençlere, öğretmen arkadaşlara anlatmak nasip oldu. Şimdi sıra sizde idi onu da rabbim Pusula Gazetesiyle nasip etti.
Başladım destana,
Dedim Bismillah,
Harbe hazır olduk, muinim Allah,
Yetmiş yaram olsa dönemem billah,
Eski Vatanımı alana kadar!
Dağıldı merkeze harbin ilanı
Bir ahi efkârdı tuttu cihanı,
Bizler terk eyledik şimdi vatanı,
Yirmiden kırk beşe kadar!
Ananın, babanın benzi bozuldu,
Umum kazalara asker dizildi,
Kimi candan, kimi maldan,
Çok haneler ısısız kalana kadar.
Hareket eyledik Cuma gecesi,
İstiğfara çıktı, genci, kocası,
Hem alay müftüsü, mektep hocası,
El kaldırıp dua edene kadar!
Âlimler toplandı dua ettiler,
Bizi yola salıp geri gittiler,
Toplanıp ta alıp yolu tuttular,
Şu Niksar’a dâhil olana kadar!
Ünye dâhilinde orduyu kurduk,
Tamam, elli bir gün orada kaldık,
Sualci gelmedi sararıp solduk,
Bir zamana kendimizi bulana kadar!
Rusya toprağı bir kara yazı,
Elli gün sürdüler trenle bizi,
Oyunda verseler bir kuzu,
İstemem vatanı görene kadar!
Ah ettikçe ciğerlerim sızılar,
Vatanda çırpınır körpe kuzular,
Kimi vatan, kimi sabi sıbyan arzular,
Şu ömrüm hitam bulana kadar!
Destanı söyleyen Pasinli Hasan,
Mevla’m izin verse sılaya varsam,
Varsam destanı orada söylesem,
Şu ömrüm hitam bulana kadar!
Allah bir daha o günleri bizlere göstermesin dedi ve destanını bitirdi dedem. Elini öptüm, oda beni gözlerimden öptüm. Hayır duası etti ve selametle uğurladı. Ben o günden sonra bir daha Hasan dedeyi görmedim. Yaşıyorsa rabbim ömrünü uzun eylesin, hayata veda etti ise makamı cennet olsun. İçim ferahlamıştı, korkularımın yerini tatlı bir heyecan almıştı. Artık onun bana emanet ettiği bilgileri birileriyle paylaşamam gerekli idi. Yıllarca okul da çocuklarımıza, gençlere, öğretmen arkadaşlara anlatmak nasip oldu. Şimdi sıra sizde idi onu da rabbim Pusula Gazetesiyle nasip etti.