“Yürüyüşünde dengeli ol ve sesini yükseltme! Unutma ki seslerin en çirkini eşeğin sesidir.” Lokman Suresi/19
Bir gece korkuyla yürürken bilmediğin bir sokakta; karşına neyin çıkacağından habersiz, elindeki küçük pusulaya yazılmış yabancı bir adresi ararken, sana en hoş gelen sözleri söyleyen tiz bir ses çalınsa kulaklarına, anlık da olsa irkilmeden, hemen kulak verebilir misin ona?
Kaldı ki o ses, senin duymak istediklerinin ötesinde bir yığın lakırdıyla doluysa hem de ve seni o karanlık sokakta pusulana yazılan adrese ulaştırmak için hiçbir yardıma yönelik değilse de aynı zamanda ve karanlığın gizini yırtarcasına bağırıyorsa da karşında, rahatsız etmez mi seni aynı zamanda?
Aklına işittiğin yüksek sesler gelmez mi hemen? Kelimelerin içerisinden sana iltifatlar yağdırır gibi duran, o anlamsız, kendini yırtarcasına bağıran sesler.
Hiçbir işine yaramayan şık cümleler hatırlamaz mısın o anda!… Sana çok mühim gelen içi boş, kof cümleciklerle doldurduğunu hayatı; hâlâ fark etmez misin?
Bir ömrü fındıkkabuğunu doldurmayacak üç cümlenin peşinde harap ettiğinin acısıyla yanmak için, daha neleri yitirmen gerek…
“Böyle birine ayetlerimiz okunduğu zaman sanki kulaklarında kurşun varmış gibi hiç aldırmadan serkeşçe yüz çevirir…”
Anlamlı sözlerin sükûnet veren fısıltısına kafa tutmaya devam ederek, hayata sıkı sıkıya tutunduğuna inanmanın aldanmışlığına bir son vermek için başka ne söylenmesini bekliyorsun?
Kocaman sözlerin, çığlık çığlığa anlamsızlığının altında ezilmenin kederidir aslında keyfine doyamadığın.
Sahibin, can kulağının tıkanmış olduğunu söylüyor.
Şimdilik anlamamak için serkeşçe direnmek sersemliğinin pahasını hesabetmeden yaşayabilirsin!
En keyifli âlemlerin, en gürültücü adamı olarak şöhret yapabilirsin. Dudak aralarından bağıra bağıra fırlattığın anlamsız sözcükler, anlık hazlar da sunabilir seni hayranlıkla dinleyen refiklerine.
Omuzlarının üzerine kaldırarak şekere bulanmış zehirli cümlelerini, baş tacı ettiklerini de söyleyebilirler seni.
Her şey mümkün… Bir zamana kadar dâhice bulduğun lakırdılarınla övünmen de, kelimelerin sultanı olduğunun keyfini sürerek, eşek sesini andıran gürültülerini her şeyin üzerinde görmen de!
Her şey mümkün… lakin sana müsaade edilen zaman nispetinde!
“Yürüyüşünde dengeli ol ve sesini yükseltme! Unutma ki seslerin en çirkini eşeğin sesidir.”
Uyanman gerektiği için uyarıyor Efendin; lüzumsuz cümlelerini lüzumundan fazla önemseme! Yaşayışında dengeli ol ve sesini seni alçaltacak işlerde yükseltip harabetme kendini.
İçi boş cümleleri, özü çürümüş sözleri, faydasız muhabbetleri sana layık görmüyor Rabbin! Onun kadar merhametli olamasan da, acı kendine ve vazgeç.
Her anlamsız söz, tiz bir eşek anırtısı kadar yorar yürekleri, günü geldiğinde feryat ederek bilmiyordum diyeceğine, şimdiden kulak ver seni kurtaracak uyarılara.
Boş sözlerin iradesiz müşterileri olmak yakışmıyor suretine. Günü geldiğinde onur kırıcı bir terk edilmişliğin alev alev yakıcılığına kurban etmemek için bedenini, usulca arındır sözlerini.
Hatırla, anlamsızlık girdabında senden öncekilerin de şöhret aradıklarını.
“Kasıntılık yapıp insanlara karşı böbürlenme ve yeryüzünde çalım satarak dolaşma!”
Sakın yalancı bir masumluğun gölgesine sığınarak ebeden saklanacağını sanma. Her şeyin açık edileceği gün yakın.
Hiç ihtimal vermesen de, boş lafların içine gizlediğin enaniyet açık edecek kendini.
Ne kadar sakınsan boş!
Hiçbir şeyin gizlenemeyeceği an yakın.
Söylediklerinin duldasındaki sırrın faş olacağı zaman adım adım yaklaşmakta. Gizlilerin açık olacağı dehşetli zaman yakın.
Unuttuklarını bile unutmayan var!
“…Allah göğüslerdeki en mahrem sırları bilendir…”
Bir gece korkuyla yürürken bilmediğin bir sokakta; karşına neyin çıkacağından habersiz, elindeki küçük pusulaya yazılmış yabancı bir adresi ararken, sana en hoş gelen sözleri söyleyen tiz bir ses çalınsa kulaklarına, anlık da olsa irkilmeden, hemen kulak verebilir misin ona?
Kaldı ki o ses, senin duymak istediklerinin ötesinde bir yığın lakırdıyla doluysa hem de ve seni o karanlık sokakta pusulana yazılan adrese ulaştırmak için hiçbir yardıma yönelik değilse de aynı zamanda ve karanlığın gizini yırtarcasına bağırıyorsa da karşında, rahatsız etmez mi seni aynı zamanda?
Aklına işittiğin yüksek sesler gelmez mi hemen? Kelimelerin içerisinden sana iltifatlar yağdırır gibi duran, o anlamsız, kendini yırtarcasına bağıran sesler.
Hiçbir işine yaramayan şık cümleler hatırlamaz mısın o anda!… Sana çok mühim gelen içi boş, kof cümleciklerle doldurduğunu hayatı; hâlâ fark etmez misin?
Bir ömrü fındıkkabuğunu doldurmayacak üç cümlenin peşinde harap ettiğinin acısıyla yanmak için, daha neleri yitirmen gerek…
“Böyle birine ayetlerimiz okunduğu zaman sanki kulaklarında kurşun varmış gibi hiç aldırmadan serkeşçe yüz çevirir…”
Anlamlı sözlerin sükûnet veren fısıltısına kafa tutmaya devam ederek, hayata sıkı sıkıya tutunduğuna inanmanın aldanmışlığına bir son vermek için başka ne söylenmesini bekliyorsun?
Kocaman sözlerin, çığlık çığlığa anlamsızlığının altında ezilmenin kederidir aslında keyfine doyamadığın.
Sahibin, can kulağının tıkanmış olduğunu söylüyor.
Şimdilik anlamamak için serkeşçe direnmek sersemliğinin pahasını hesabetmeden yaşayabilirsin!
En keyifli âlemlerin, en gürültücü adamı olarak şöhret yapabilirsin. Dudak aralarından bağıra bağıra fırlattığın anlamsız sözcükler, anlık hazlar da sunabilir seni hayranlıkla dinleyen refiklerine.
Omuzlarının üzerine kaldırarak şekere bulanmış zehirli cümlelerini, baş tacı ettiklerini de söyleyebilirler seni.
Her şey mümkün… Bir zamana kadar dâhice bulduğun lakırdılarınla övünmen de, kelimelerin sultanı olduğunun keyfini sürerek, eşek sesini andıran gürültülerini her şeyin üzerinde görmen de!
Her şey mümkün… lakin sana müsaade edilen zaman nispetinde!
“Yürüyüşünde dengeli ol ve sesini yükseltme! Unutma ki seslerin en çirkini eşeğin sesidir.”
Uyanman gerektiği için uyarıyor Efendin; lüzumsuz cümlelerini lüzumundan fazla önemseme! Yaşayışında dengeli ol ve sesini seni alçaltacak işlerde yükseltip harabetme kendini.
İçi boş cümleleri, özü çürümüş sözleri, faydasız muhabbetleri sana layık görmüyor Rabbin! Onun kadar merhametli olamasan da, acı kendine ve vazgeç.
Her anlamsız söz, tiz bir eşek anırtısı kadar yorar yürekleri, günü geldiğinde feryat ederek bilmiyordum diyeceğine, şimdiden kulak ver seni kurtaracak uyarılara.
Boş sözlerin iradesiz müşterileri olmak yakışmıyor suretine. Günü geldiğinde onur kırıcı bir terk edilmişliğin alev alev yakıcılığına kurban etmemek için bedenini, usulca arındır sözlerini.
Hatırla, anlamsızlık girdabında senden öncekilerin de şöhret aradıklarını.
“Kasıntılık yapıp insanlara karşı böbürlenme ve yeryüzünde çalım satarak dolaşma!”
Sakın yalancı bir masumluğun gölgesine sığınarak ebeden saklanacağını sanma. Her şeyin açık edileceği gün yakın.
Hiç ihtimal vermesen de, boş lafların içine gizlediğin enaniyet açık edecek kendini.
Ne kadar sakınsan boş!
Hiçbir şeyin gizlenemeyeceği an yakın.
Söylediklerinin duldasındaki sırrın faş olacağı zaman adım adım yaklaşmakta. Gizlilerin açık olacağı dehşetli zaman yakın.
Unuttuklarını bile unutmayan var!
“…Allah göğüslerdeki en mahrem sırları bilendir…”