İsveç’te Cumartesi günü yaşanılan ve son hak din olan İslam dininin en kutsalına yani Kur’an-ı Kerimize karşı yapılan saldırıyı televizyon ekranlarından izlediğim de aklıma şu sorular geldi?
-Siz hiç İncili yakan bir Müslüman gördünüz mü?
-Siz hiç Tevrat yakan bir Müslüman gördünüz mü?
-Siz hiç ister semavi din olsun ister semavi olmayan din olsun ona ait kitapları yakan bir Müslüman gördünüz mü?
Bu soruların hepsinin cevabı elbette ki kocaman bir HAYIR olacaktır. Peki neden? İşte batı zihniyetinin akıl edemediği şeyde budur. Biz bu kadar onların dinlerine saldırdığımız halde onlar neden bize aynı muamele ile karşılık vermiyor? Üzerlerine Haçlı Seferlerini dahi düzenlediğimiz halde neden halen daha İslam ayakta kalabildi? Aslında tüm bu soruların cevabını yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, Bakara Süresi 120. ayette ayan beyan ortaya koymaktadır. “Sen onların dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hristiyanlarda asla memnun kalmayacaklardır. De ki: “Asıl doğru yol ancak Allah’ın yoludur.” Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, bilesin ki artık Allah sana ne dost ne de yardımcı olacaktır. İşte onlara göre biz onların dinine uymadıkça, İslam’a yönelişler arttıkça bu tarz eylemlerin de sayıları artacaktır. Bundan yıllar önce Hz. Peygamberimizin sözüm ona portresini yapana ne oldu? İslam dinine ve Hz. Peygambere karikatür yaparak hakaret etmeye çalışanların sonu ne oldu? Yine benzer şekilde Kur’an-ı Kerime el uzatıp, onu yakanın akıbetini hiç merak etmediniz mi? Mevlana Celalettin Rumi ne güzel demiş: “ Köpeklerin dudakları değdi diye okyanus kirlenmez.” Ne olduğu bilinen, sırf siyasi çıkar sağlama adına öne çıkanlar yarın huzuru mahşerde nasıl hesap verecekler? Keşke biraz bunu düşenseler di! Biz yine onlara kutsal kitabımızdan ayetlerle cevap verelim.
-HAKKA SÜRESİ, 40-41-42 ayetler: “Kuşkusuz Kuran, şerefli bir peygamberin (Allah’tan) getirdiği sözdür. O bir şair sözü değildir, siz çok az inanıyorsunuz. Bir kâhin sözü de değildir, ne de az düşünüyorsunuz!”
-HAŞR SÜRESİ, 21. ayet: “Biz bu Kuran’ı bir dağa indirseydik, Allah’ın korkusundan onu baş eğmiş, parça, parça olmuş görürdün. Bu misalleri düşünsünler diye insanlara veriyoruz.”
-MÜMİN SÜRESİ 13. ayet: “Size ayetlerini gösteren, sizin için gökten bir rızık indiren O’dur. Fakat onları ancak gönül verip düşünenler anlar.”
-MÜMİN SÜRESİ 58. Ayet: “Kör ile gören bir olmaz, iman edip Salih ameller işleyen kimseler ile kötülük yapan da bir değildir. Ne kadar da az düşünüyorsunuz!”
-DUHAN SÜRESİ 13. Ayet: “Onlar için bunu düşünüp öğüt almak nerede? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir de peygamber gelmişti.”
Bu kadar ortadan delil varken ve her şey netse birilerinin İslam ve Kur’an-ı Kerimden rahatsız olmaması mümkün değildir. O kadar rahatsız olsunlar ki bizler inanıyoruz ki yüce yaratışının verdiği müjde eninde sonunda gerçekleşecektir. Yani SAFF süresi 8. Ayette yazılanlar onlar korksa da korkmasa da yerine gelecektir. “Allah’ın nurunu ağızları ile söndürmek istiyorlar. Hâlbuki Allah, kâfirler istemese bile nurunu tamamlayacaktır.” İşte İsveçli gafil ne yaptığını bilmeden hareket eden zavallının biridir. Son söz olarak yine Mevlana Celalettin’i Rumi’ye kulak verelim bakalım yıllar öncesinden bu kendini bilmez için ne demiş:
Hazret-i Mevlânâ bu gafleti manidar bir misalle şöyle anlatır:
“Öküzün biri, ansızın Bağdat’a geldi ve şehri bir baştan öbür başına kadar dolaştı. Fakat gözü, yalnız kavun ve karpuz kabuklarını gördü! (Bir medeniyet merkezi olan Bağdat’ın muhteşemliğini ve Dicle’nin ihtişamını görmedi. Zaten öküzlerin ve merkeplerin bu dünyada gördükleri, yemek ve şehvetten başka nedir ki!)
Öküzler ve merkepler; ya yola dökülüp saçılan samanlara, ya ayakaltındaki çayır ve çimenlere ya da bir kenara atılmış karpuz ve kavun kabuklarına düşkündür! (Baştan aşağı göz kesilseler de kâinattaki ilâhî sanatın ihtişamını göremezler…)”
Demek ki bakıp da görebilmek, büyük marifettir.
-Siz hiç İncili yakan bir Müslüman gördünüz mü?
-Siz hiç Tevrat yakan bir Müslüman gördünüz mü?
-Siz hiç ister semavi din olsun ister semavi olmayan din olsun ona ait kitapları yakan bir Müslüman gördünüz mü?
Bu soruların hepsinin cevabı elbette ki kocaman bir HAYIR olacaktır. Peki neden? İşte batı zihniyetinin akıl edemediği şeyde budur. Biz bu kadar onların dinlerine saldırdığımız halde onlar neden bize aynı muamele ile karşılık vermiyor? Üzerlerine Haçlı Seferlerini dahi düzenlediğimiz halde neden halen daha İslam ayakta kalabildi? Aslında tüm bu soruların cevabını yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, Bakara Süresi 120. ayette ayan beyan ortaya koymaktadır. “Sen onların dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hristiyanlarda asla memnun kalmayacaklardır. De ki: “Asıl doğru yol ancak Allah’ın yoludur.” Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, bilesin ki artık Allah sana ne dost ne de yardımcı olacaktır. İşte onlara göre biz onların dinine uymadıkça, İslam’a yönelişler arttıkça bu tarz eylemlerin de sayıları artacaktır. Bundan yıllar önce Hz. Peygamberimizin sözüm ona portresini yapana ne oldu? İslam dinine ve Hz. Peygambere karikatür yaparak hakaret etmeye çalışanların sonu ne oldu? Yine benzer şekilde Kur’an-ı Kerime el uzatıp, onu yakanın akıbetini hiç merak etmediniz mi? Mevlana Celalettin Rumi ne güzel demiş: “ Köpeklerin dudakları değdi diye okyanus kirlenmez.” Ne olduğu bilinen, sırf siyasi çıkar sağlama adına öne çıkanlar yarın huzuru mahşerde nasıl hesap verecekler? Keşke biraz bunu düşenseler di! Biz yine onlara kutsal kitabımızdan ayetlerle cevap verelim.
-HAKKA SÜRESİ, 40-41-42 ayetler: “Kuşkusuz Kuran, şerefli bir peygamberin (Allah’tan) getirdiği sözdür. O bir şair sözü değildir, siz çok az inanıyorsunuz. Bir kâhin sözü de değildir, ne de az düşünüyorsunuz!”
-HAŞR SÜRESİ, 21. ayet: “Biz bu Kuran’ı bir dağa indirseydik, Allah’ın korkusundan onu baş eğmiş, parça, parça olmuş görürdün. Bu misalleri düşünsünler diye insanlara veriyoruz.”
-MÜMİN SÜRESİ 13. ayet: “Size ayetlerini gösteren, sizin için gökten bir rızık indiren O’dur. Fakat onları ancak gönül verip düşünenler anlar.”
-MÜMİN SÜRESİ 58. Ayet: “Kör ile gören bir olmaz, iman edip Salih ameller işleyen kimseler ile kötülük yapan da bir değildir. Ne kadar da az düşünüyorsunuz!”
-DUHAN SÜRESİ 13. Ayet: “Onlar için bunu düşünüp öğüt almak nerede? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir de peygamber gelmişti.”
Bu kadar ortadan delil varken ve her şey netse birilerinin İslam ve Kur’an-ı Kerimden rahatsız olmaması mümkün değildir. O kadar rahatsız olsunlar ki bizler inanıyoruz ki yüce yaratışının verdiği müjde eninde sonunda gerçekleşecektir. Yani SAFF süresi 8. Ayette yazılanlar onlar korksa da korkmasa da yerine gelecektir. “Allah’ın nurunu ağızları ile söndürmek istiyorlar. Hâlbuki Allah, kâfirler istemese bile nurunu tamamlayacaktır.” İşte İsveçli gafil ne yaptığını bilmeden hareket eden zavallının biridir. Son söz olarak yine Mevlana Celalettin’i Rumi’ye kulak verelim bakalım yıllar öncesinden bu kendini bilmez için ne demiş:
Hazret-i Mevlânâ bu gafleti manidar bir misalle şöyle anlatır:
“Öküzün biri, ansızın Bağdat’a geldi ve şehri bir baştan öbür başına kadar dolaştı. Fakat gözü, yalnız kavun ve karpuz kabuklarını gördü! (Bir medeniyet merkezi olan Bağdat’ın muhteşemliğini ve Dicle’nin ihtişamını görmedi. Zaten öküzlerin ve merkeplerin bu dünyada gördükleri, yemek ve şehvetten başka nedir ki!)
Öküzler ve merkepler; ya yola dökülüp saçılan samanlara, ya ayakaltındaki çayır ve çimenlere ya da bir kenara atılmış karpuz ve kavun kabuklarına düşkündür! (Baştan aşağı göz kesilseler de kâinattaki ilâhî sanatın ihtişamını göremezler…)”
Demek ki bakıp da görebilmek, büyük marifettir.