
“Esmâül hüsnâ (en güzel isimler) Allah’ındır! O’na (güzel isimleriyle) duâ edin…” (A’raf 180)
Allah evveldir, ahirdir, zahirdir, batındır. Haliyle sonsuz olan Rabbimizin isim ve sıfatları da sonsuzdur. Kuran ayetlerinde Allah’ın çok sayıda peygamber gönderdiği ifade edilmektedir; fakat bu peygamberlerden sadece yirmi beşinin isimleri Kuran’da zikredilmiştir. Bunun gibi, Allah’ın nihayetini ve mahiyetini bihakkın Zâtının bileceği miktarda isim ve sıfatı vardır; Kuran’da yüzün üzerinde değişik isim-sıfat bildirilmiştir ki, bu isim-sıfatlarına Rabbimiz, yukarıdaki ayette “Esmâül hüsnâ (en güzel isimler)” demiştir.
Allah’ı tanımak için öncelikle Onun isim-sıfatlarının tanınması, öğrenilmesi gerekmektedir. Mesela bir arkadaşımıza bir şahsı tanıtırken “o, doktordur; fakat aynı zamanda çok iyi bir ressamdır, sergiler açmıştır. Müzisyendir; kanun çalar, besteleri vardır, icracıdır. Kış aylarında ise kayak yapar, rafting sporuna da düşkündür. Yine o, tıbbi malzeme satan bir iş yerinin sahibidir…” dediğimizde şahsı, birden çok sıfatıyla muhatabımıza tanıtmış oluruz. Şahsı sadece doktor olarak tanıtmak eksik bir tanıtım olacaktır. Doktorluk şahsın bir sıfatı olduğu gibi, müzisyenlik, bestekarlık, icracılık, sporculuk, iş adamlığı da şahsın sıfatlarıdır. Doktorluğunun nazara verilmesi ve diğer sıfatlarının dillendirilmemesi kişinin kişiliğinin örtülü kalmasıyla sonuçlanacaktır.
Rabbimiz’in en meşhur ismi Allah (cc)’tır. Fakat O’nun daha pekçok isim-sıfatı vardır. er-Rahmân, er-Rahîm, el-Melik, el-Kuddûs, es-Selâm, el-Mü’min, el-Müheymin, el-Azîz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir, el-Ḫâlık, el-Bâri’, el-Musavvir, el-Gaffâr, el-Kahhâr, el-Vehhâb, er-Rezzâk, el-Fettâh, el-Alîm, el-Kâbız, el-Bâsıt, el-Hâfıd, er-Râfi‘, el-Muizz, el-Müzill, es-Semî‘, el-Basîr, el-Hakem, el-Adl, el-Latîf, el-Ḫabîr, el-Halîm, elAzîm, el-Gafûr, eş-Şekûr, el-Aliyy, el-Kebîr, el-Hafîz, el-Mukît, el-Hasîb, el-Celîl, elKerîm, er-Rakîb, el-Mücîb, el-Vâsi‘, el-Hakîm, el-Vedûd, el-Mecîd, el-Bâis, eş-Şehîd, elHak, el-Vekîl, el-Kavî, el-Metîn, el-Velî, el-Hamîd, el-Muhsî, el-Mübdi’, el-Muîd, elMuhyî, el-Mümît, el-Hayy, el-Kayyûm, el-Vâcid, el-Mâcid, el-Vâhid, el-Ehad, es-Samed, el-Kâdir, el-Muktedir, el-Mukaddim, el-Muahhir, el-Evvel, el-âhir, ez-Zâhir, el-Bâtın, elVâlî, el-Müteâl, el-Berr, et-Tevvâb, el-Muntekım, el-Afüvv, er-Raûf, Mâlikü’l-Mülk, Zü’lCelâli ve’l-İkrâm, el-Muksıt, el-Câmi‘, el-Ganî, el-Muğnî, el-Mâni‘, ed-Dârr, en-Nâfi‘, enNûr, el-Hâdî, el-Bedî‘, el-Bâkî, el-Vâris, er-Reşîd, es-Sabûr…
Her Müslümanın ilk öğrenmesi gereken dini bilgilerden biri esmâül hüsnâ bilgisi olmalıdır. İnsanın maddi ve manevi hayatı Allah’a aittir; Allah’ı tanımadan kişinin kendilik şuuruna ulaşması kolay olmayacaktır. Kendini tanımak isteyen önce esmâül hüsnâyı öğrenmelidir. Esmâül hüsnânın, maddi ve manevi varlığındaki tecelilerini gözlemleyebilmesi kişinin kendisi ve yaratıcısı hakkında önemli bilgilere ulaşmasını temin edebilecektir.
İşte ayette Rabbimiz, ‘fed’uhu bihâ (Esmâül hüsnâ) ile dua ediniz talimatını vererek Zâtına karşı farkındalığımızın artmasını ve böylece kendilik şuurumuzun gelişmesini istemektedir. İmtihan sırrı gereği, çeşitli eksikliklerle nakısalı kılınmış insanın nakıslarının etkisinden korunacağı kapı esmâül hüsnâ kapısıdır. Kişi işsiz mi, geçim darlığı mı çekiyor, işleri mi bozulmuştur, sebeplere sarılarak, ‘Ya Rahim, Ya Halim, Ya Rezzak, Ya Kerim, Ya Mucib, Ya Ganiyy, Ya Fettah, Ya Bâsıt, Ya Semî, Ya Latif, Ya Mukît, Ya Vacid, Ya Muğni…’ vb. sıfatlarıyla Allah’a yönelmelidir ve Ondan istemelidir; maddi ve manevi hastalıklarla uğraşan bir kişi, ‘Ya Rahim, Ya Şafi, Ya Selâm, Ya Latif…’ vb. sıfatlarıyla Allah’a iltica etmelidir; günahkar bir kul, ‘Ya Tevvâb, Ya Gaffar, Ya Settar, Ya Vehhab, Ya Reşîd, Ya Kâdir, Ya Ra’uf…’;korunmak ve manen tekamül etmek isteyen bir kişi, ‘Ya Hafız, Ya Râfi, Ya Muiz, Ya Habîr, Ya Mucib, Ya Vekîl, ya Veli…’; kalbindeki vesveselerin gitmesini, huzur ve sükun bulmayı dileyen biri, ‘Ya Hâdi, ya Nûr, Ya Bedi, Ya Sabur…’ vb. isim-sıfatlarla dua etmelidir. Her halimize hitap eden esmâül hüsnâ vardır. İsim ve sıfatları öğrenilir ve o isim ve sıfatlarla Yüce Varlığına seslenilirse, ‘mucib’ olan Allah, kullarıyla birlikte olduğunu, onları işittiğini, dualarına icabet edeceğini açıklamıştır.
Sonuç: İnsanın günlük kulluk görevlerinin arasında beş vakitte kıldığı namaz ibadeti başta gelmektedir. Namaz ibadeti özü itibariyle fiili ve kavli bir duadır. İptidâsı ve intihâsı olmayan Allah ise aşikardır. Mademki bize ayette ‘Ve lillâhil esmâul husnâ fed’uhu bihâ…’ talimatını vermiştir, o halde aşıkâr olan Rabbimize onun isim ve sıfatlarıyla hergün her saat iltica etmek durumundayız. Varlıkta isim ve sıfatların tecellilerini tefekkür edip Allah’a yakınlığı artırmak, Ona sığınmak, Ondan istemek, Onun dergah-ı izzetinde durmak yaşama gayemiz olmalıdır.