Bizde niyet ettik ve rabbimizde bizlere çok güzel işlerin ortaya çıkarılmasını nasip etti. Bundan 3 yıl önce 2019’da bismillah demiş ve başlamıştık çocuk akademisi ve yazarlık dersine. Heyecanlıydık. Nasıl heyecan duymayalım ki! Onlarca göz bizi izliyor ve hadi hocam başla dercesine bizi takip ediyordu. Canlarım benim, onlar bizim geleceğimiz, onlar bizim umudumuz ve yarınlarımız. 2019’da tam verim alacağımız bir anda salgın hastalık çıkmış, hayallerimiz bir başka bahara kalmıştı. Buna rağmen o yıl 9 yazarımızın kitapları çıkmıştı. Kitaplarımız çıkmıştı ama biz istediğimizi ortaya koyamamıştık. İkinci yıl ise 2020’de salgın hastalık hızını artırmış bizlerde yüz yüze ders yapamamıştık. Biliyorduk ki bir gün okuyan ve yazan bir neslin yetişmesinde bizlerinde azda olsa katkısı olacaktı. Bu umudumuzu hiç ama hiç yitirmedik. Aslında çocuk akademisi ve yazarlık dersinin fikri alt yapısını yıllar öncesinden atmıştık ama eylem safhasına geçememiştik. Yani bu fikir bizim için geleceğimizi inşa edecek çocuklarımız için bir hayalimiz idi işte bize şimdi yıllarca kafa yorduğumuz o hayalimizi gerçeğe dönüştürmek kalmıştı. Özel Güneş Koleji kıymetli idarecileri müdürümüz sayın Musa Sönmez, ilkokul müdürümüz Ramazan Özmen, ortaokul müdürümüz Abdülhamit Yıldırım, sevgili kardeşim, eğitime yıllarını vermiş, vizyon ve misyon sahibi, Özel Güneş Koleji Eğitim Koordinatörü Kemal Tunç, rehberlik denildiğinde ilk akla gelen, çok okuyan, okuduğunu hayatına tatbik etmeye çalışan, iyi bir dost, kız kardeşim aynı zamanda yüreği çocuk sevgisiyle dolu bir insan olan Berrin Kuşkun, her daim yaptığım işlerde yanımda olan, desteğini her daim hissettiğim, yol arkadaşım, can yoldaşım, evlatlarımın annesi Burcu Hanım, yine bizleri yalnız bırakmayan, destek olan, Kemal Tunç’un sevgili eşi kardeşim Yıldız Hanım’ın her konuda desteğiyle hayallerimize bir adım daha yaklaşıyorduk. Amacımız belli idi. Okuyan, yazan, düşünebilen, düşündüğünü hayata aktarabilen, milli, manevi değerlerle yoğrulmuş, atasını tanıyan, geçmişini bilen, geleceğe güvenle bakabilen bir neslin yetişmesinde katkı sağlamaktı. İşimiz hem zordu hem de kolaydı. Yolumuz uzun, meşakkatli, yorucu ama sonucu ise keyif verici ve umut dolu günlerin başlangıcı olacaktı. Elimizde o kadar güzel bir malzeme vardı ki, bu çoğu kimseye nasip olmayacak cinsten idi. Yani malzememiz çocuklarımızdı. Saf, temiz, masum, işlenmemiş cevher idi onlar. Nasıl şekil vermek istersen ona girerdi çocuklarım. O zaman dikkatli olmalı ve onları hayatlarına dokunmalı idik. İşte bu yüzden işimiz kolayken zordu. Yavrularımız bize emanet idiler. Emanet edilenleri sahiplenmeli ve onların geleceklerine iz bırakacak adımları atmalıydık. Günlerce Kemal Bey, Berrin Hanım ve ben bu konular üzerinde çalıştık. Nasıl bir adım atmalıydık? Hangi metotları kullanmalıydık? İncitmeden, kırmadan, onların azmini artıracak, dikkatlerini çekecek neler yapmalıydık? İşimiz zordu ama her zorluğun ardından kolaylık vardı, onu da en iyi bilen bir ekiptik. Hani ünlü bir düşünür ne demişti: “Zihin neye odaklanırsa ona başarabilmek için tüm enerjisini harcar.” Bizde bir şeye odaklanmıştık. Yavrularımızın akademik başarılarının yanına kültürel başarılarını da eklemek ve onları yazar-çizer tayfasına katmak. İyi bir doktor, iyi bir hâkim, iyi bir öğretmen olabilirlerdi ama onun yanında neden kendini ifade ettiği, duygu ve düşüncelerini ortaya koyduğu bir eserin sahibi olmasın? İşte tüm hesaplarımız bu hayali gerçekleştirmeye yönelikti. Yapabilir miyiz demedik, yapmalıyız çünkü bizim önümüzde bir rehber vardı. O yılmamıştı, her zorluğa katlanmış, sabretmiş, şükretmiş, ama davasında vazgeçmemişti. O zaman biz Hz. Peygamberin ümmeti değil miydik? Bizim davamızda belliydi. Bize emanet edilen yavrularımızın ufkunu açacak ve hayatlarında iz bırakacak çalışmaları başlatacaktık. 60’ın üzerinde kitap 70’in üzerinde yazarla bu gün bu hayalin bir bölümü gerçekleştik, peki neler yaptık?
Yazı dizimiz devam edecek…
Yazı dizimiz devam edecek…