
Ankara’da yaşamış olanlar bilir: Biri, herhangi bir toplulukta ‘Yayla Yıldızı’ diye anılıyorsa sözü edilen o kişi mutlaka Erzurumludur.
Bilkent’te çalışırken rahmetli Prof.Dr. Talat Sait Halman’dan işitmiştim bunu. Erzurum kültürüne -sanırım biraz da Tanpınar’ın Beş Şehir’inden ve Tahsin Efendi’sinden etkilenerek- özel bir hayranlık besleyen o bilge insan, ilk Kültür Bakanımız, bana ‘Yoksa sen de Yayla Yıldızı mısın?’ diye sormuştu. ‘Estağfurullah Hocam, ben başı yukarıda o yıldızları hayranlıkla seyreden çocuğum…’ demiştim.
İfadedeki sırrı, yani yaylalarda hele de Erzurum yaylasında yıldızların aslında ne kadar parlak göründüğünü iyi bildiğimden, o metafor çok hoşuma gitmişti.
2005 güzüydü ve Talat Sait Hoca, Kutup Yıldızı değerinde bir insandı.
2014’te kaybettik onu. Allah rahmet eylesin.
***
Işığına yüz çevirdiğim bir başka ‘yıldıza’ geçiyorum:
Bir ilçenin kaderini ve demokrasi kültürünü değiştirmiş, efsaneleşmiş Belediye Reisi bir baba; zarafetiyle ve asaletiyle bütün ilçenin kalbini kazanmış dünyalar iyisi bir anne…
İşte o cennetmekân anne ile babanın oğlu; çocukluğumdan beri sanat serüvenini her daim hayranlıkla ve gurur duyarak seyrettiğim sevgili ağabeyim, TRT Baş Tonmaisteri, müziği evrensel düzeyde kavrayıp yüceltmiş, ışığı hiçbir mevsimde eksilmemiş, hiç yalpalamamış, hiç yanılmamış gerçek bir Yayla Yıldızı; sevgili Ertuğrul Karabulut ağabeyim, emekliliğini izleyen kısa bir moladan sonra Ankara’da Keçiören Belediye Konservatuvarı Genel Sanat Yönetmeni olarak yeniden sanat çevresine döndü.
Buna herhalde en çok sevinenlerden biriyimdir ve fakat Ertuğrul ağabeyimin 9 Mart’ta sosyal medya sayfasından dostlarına duyurduğu bu müjdeli haberi ne yazık ki ben çok geç öğrendim.
Sevgili ağabeyimden af diledikten sonra mahcubiyetimi gidermek adına kendi kendime bir misyon yükledim: ‘Oltululara, Erzurumlulara, Pusula aracılığıyla doğunun 13 vilayetine bu güzel haberi duyuracağım’ dedim.
Sevgili ağabeyim, ayakta alkışlanmış birbirinden değerli ürünlerine rağmen reklamdan ve gösterişten nefret eder ama beni kırmadı, sağolsun izin verdi.
Sonra işte bu beş soruluk kısa röportaj doğdu:
Savaşkan İlmak: Sevgili Ertuğrul ağabeyi, sanat dünyasına dönüşünüzle bizi nasıl sevindirdiğinizi bilemezsiniz; hoş geldiniz! Ama TRT’den emekli olduktan sonra da zaten sanattan, müzikten hiç kopmamıştınız, değil mi?
Ertuğrul Karabulut: Sevgili Savaş kardeşim, öncelikle bu ince düşüncen ve benimle söyleşi yapma isteğin için yürekten teşekkür ediyorum. Evet emekli olduktan sonra, kısa bir soluklanmanın ardından, Türkmeneli TV’de iki program yapmaya başladım. Birisi Mehmet Özbek hocamızın sunduğu “KERKÜKTEN ÇIKTIK YOLA” isimli programdı. O programın Müzik Yönetmenliğini yaparken aynı zamanda, TRT kurumunun genç Ses Sanatçılarından sevgili Ahmet Tuzlu ile “ÖZÜMDEN SESLER” isimli bir program yaptık; o programın da hem Müzik Yönetmenliği ve hem de sunuculuğu görevini yürüttüm. Bu esnada, yaklaşık 12 yıldır her hafta bir gün Ankara’dan gidip çalıştırdığım Çaycuma Belediyesi Türk Halk Müziği Korosunu da çalıştırmaya ve Şefliğini yapmaya devam ettim.
S.İ: TRT’de müthiş bir kariyer, inanılmaz sayıda ve kalitede ürünler ve müthiş bir çevre. Ben az çok biliyorum ama okurlarım için TRT deneyiminizi sıkıştırıp tek paragraf yapın deseydim Ertuğrul Karabulut o büyüleyici sanat sürecini nasıl özetlerdi?
E.K: Yaklaşık 30 yıl görev yaptığım kurumda (TRT), Tonmaister, Baştonmaister, Radyo Program Yapımcılığı, Türk Halk Müziği Gençlik Korosu Eğiticiliği, Ankara Radyosu Türk Halk Müziği Müdürlüğü, Türk Halk Müziği İcra Denetim Kurulu Üyeliği ve birçok televizyon programının Müzik Yönetmenliği, Topluluk Şefliği gibi görevlerde bulundum.
S.İ: Ankara’da deyim yerindeyse soluk alıp veren, sürekli büyüyen bir Erzurum var. Sadece politik çevreyi kastetmiyorum; aslında sanki daha çok kültürüyle, sanatıyla, mutfağıyla da gittikçe daha etkinleşen bir Erzurum var orada. Abartıyor muyum, siz Başkent kültürel çevresinin önemli yön vericilerinden ve gözlemcilerinden biri olarak nasıl değerlendiriyorsunuz Ankara’daki Erzurum’u, Erzurumluları?
E.K: Ankara’daki vakıf ve derneklerin önemli çalışmaları oluyor Erzurum’la ilgili. Özellikle zaman zaman düzenlenen fuarlar, hemşerilerimizin bir araya gelip hasret gidermesi, özledikleri tüm yöresel özelliklere ulaşmaları için çok etkili. Tabii ki imkânlar ölçüsünde, korolar, tiyatro grupları, halkoyunları gruplarının daha fazla oluşturulması ve desteklenmesini gönül istiyor. Bir de şahsen ümit ederim ki her dernek veya vakfın bünyesinde birçok kültürel topluluk faaliyet göstersin.
S.İ: Çok önemli bir öneri, bir öğüt bu. Duyulmasını ümit ediyorum.
Ve şimdi, 900 bini aşan nüfusuyla sanıyorum Ankara’nın Çankaya’dan sonraki en kalabalık ikinci ilçesi ve o ilçede çok çok önemli bir kültürel misyona sahip olan Belediye Konservatuvarı’nın kumanda koltuğunda oturmak… Bunun büyük bir onur olması bir yana, ne yapacaksınız, orada gerçekleştirmeyi umduğunuz bir rüyanız var mı?
E.K: Ülkemizde Belediye Konservatuvarı ismiyle kurulmuş, faaliyet gösteren birçok birim mevcut. Eleştirmek için söylemiyorum, yanlış anlaşılmaktan korkarım fakat bir çoğu normal bir dernek faaliyeti göstermekte. Yani bünyesinde birkaç koro, halkoyunları, birkaç kurs verilmekte. Tabii ki bu çalışmalar da alkışlanması gereken faaliyetler.
Ama isim “Konservatuvar” olunca, şahsi kanaatim içeriğinin de o isme uygun olması gerekmekte. Sevgili Başkanımız Turgut ALTINOK beyefendi ve Başkan Yardımcımız Sabiha AKDEMİR hanımefendinin de destek ve katkılarıyla, bir müfredat hazırlayıp okul statüsünde eğitimlere başlamak; bunun yanı sıra konservatuvar bünyesindeki koro ve topluluklarla Keçiören ve Ankara’da ikamet eden tüm sanatseverlere kaliteli sunumlar yapmak.
Ayrıca şu sıralarda planlaması devam eden bir Radyo-Televizyon kurma düşüncemiz de var. Radyo-Televizyonun da genel koordinatörlük görevini yürüteceğim elimden geldiğince. O birimlerde de çok özel ve güzel programları oluşturma aşamasındayız.
S.İ: Peki sevgili ağabeyim, ustam, özellikle müziğin sosyal genlere işlediği memleketimizde ve daha geniş anlamda ‘doğuda’ sizi örnek alan sayısız genç olduğunu biliyorum. Mutlaka zordur ama onlar için özetler misiniz lütfen, ‘Nasıl Ertuğrul Karabulut olunur’?
E.K: Benim konservatuvara girdiğim yıllarda belki de benden başka kimse yoktu. Senin sevgili baban, sevgili hocam, her daim rahmet ve minnetle andığım Hasan İLMAK hocamın dizinin dibinde, küçük bir cura bağlama ile başlayan yolculuğum, tabii ki özellikle, rahmetli babam Nazım KARABULUT, annem Adalet KARABULUT, Hasan hocamdan sonra en büyük desteğini gördüğüm ablam Zeynep GÜRBÜZ ve tüm ailemin desteği ile beni bu noktaya getirdi. Son yıllarda gerek cennet memleketimiz Oltu’da ve gerekse Erzurum’da birçok genç müzik eğitimi alıyor. Benim onlara tavsiyem, inandıkları yolda yürümeleri, asla yorgunluk hissetmemeleri ve yaptıkları işin en iyisi olmak için çaba sarf etmeleridir.
S.İ: Çok değerli usta, mesleğini en uç noktaya taşımış bir profesyonel, çok sevgili ağabeyim; malum koşullar gereği uzaktan uzağa gerçekleştirdiğimiz bu röportaj için size çok teşekkür ediyorum. Beni kırmadınız. Umuyorum ki daha kapsamlısını yüz yüze gerçekleştireceğimiz güzel günler erken gelir.
Ve diliyorum ki bir ‘Yayla Yıldızı’ olarak yaydığınız güçlü, saf, ilham verici ışık hiç sönmesin.
Biz de sizi hep hayranlıkla seyredelim.
Yolunuz hep açık olsun Ertuğrul ağabeyi…
Bilkent’te çalışırken rahmetli Prof.Dr. Talat Sait Halman’dan işitmiştim bunu. Erzurum kültürüne -sanırım biraz da Tanpınar’ın Beş Şehir’inden ve Tahsin Efendi’sinden etkilenerek- özel bir hayranlık besleyen o bilge insan, ilk Kültür Bakanımız, bana ‘Yoksa sen de Yayla Yıldızı mısın?’ diye sormuştu. ‘Estağfurullah Hocam, ben başı yukarıda o yıldızları hayranlıkla seyreden çocuğum…’ demiştim.
İfadedeki sırrı, yani yaylalarda hele de Erzurum yaylasında yıldızların aslında ne kadar parlak göründüğünü iyi bildiğimden, o metafor çok hoşuma gitmişti.
2005 güzüydü ve Talat Sait Hoca, Kutup Yıldızı değerinde bir insandı.
2014’te kaybettik onu. Allah rahmet eylesin.
***
Işığına yüz çevirdiğim bir başka ‘yıldıza’ geçiyorum:
Bir ilçenin kaderini ve demokrasi kültürünü değiştirmiş, efsaneleşmiş Belediye Reisi bir baba; zarafetiyle ve asaletiyle bütün ilçenin kalbini kazanmış dünyalar iyisi bir anne…
İşte o cennetmekân anne ile babanın oğlu; çocukluğumdan beri sanat serüvenini her daim hayranlıkla ve gurur duyarak seyrettiğim sevgili ağabeyim, TRT Baş Tonmaisteri, müziği evrensel düzeyde kavrayıp yüceltmiş, ışığı hiçbir mevsimde eksilmemiş, hiç yalpalamamış, hiç yanılmamış gerçek bir Yayla Yıldızı; sevgili Ertuğrul Karabulut ağabeyim, emekliliğini izleyen kısa bir moladan sonra Ankara’da Keçiören Belediye Konservatuvarı Genel Sanat Yönetmeni olarak yeniden sanat çevresine döndü.
Buna herhalde en çok sevinenlerden biriyimdir ve fakat Ertuğrul ağabeyimin 9 Mart’ta sosyal medya sayfasından dostlarına duyurduğu bu müjdeli haberi ne yazık ki ben çok geç öğrendim.
Sevgili ağabeyimden af diledikten sonra mahcubiyetimi gidermek adına kendi kendime bir misyon yükledim: ‘Oltululara, Erzurumlulara, Pusula aracılığıyla doğunun 13 vilayetine bu güzel haberi duyuracağım’ dedim.
Sevgili ağabeyim, ayakta alkışlanmış birbirinden değerli ürünlerine rağmen reklamdan ve gösterişten nefret eder ama beni kırmadı, sağolsun izin verdi.
Sonra işte bu beş soruluk kısa röportaj doğdu:
Savaşkan İlmak: Sevgili Ertuğrul ağabeyi, sanat dünyasına dönüşünüzle bizi nasıl sevindirdiğinizi bilemezsiniz; hoş geldiniz! Ama TRT’den emekli olduktan sonra da zaten sanattan, müzikten hiç kopmamıştınız, değil mi?
Ertuğrul Karabulut: Sevgili Savaş kardeşim, öncelikle bu ince düşüncen ve benimle söyleşi yapma isteğin için yürekten teşekkür ediyorum. Evet emekli olduktan sonra, kısa bir soluklanmanın ardından, Türkmeneli TV’de iki program yapmaya başladım. Birisi Mehmet Özbek hocamızın sunduğu “KERKÜKTEN ÇIKTIK YOLA” isimli programdı. O programın Müzik Yönetmenliğini yaparken aynı zamanda, TRT kurumunun genç Ses Sanatçılarından sevgili Ahmet Tuzlu ile “ÖZÜMDEN SESLER” isimli bir program yaptık; o programın da hem Müzik Yönetmenliği ve hem de sunuculuğu görevini yürüttüm. Bu esnada, yaklaşık 12 yıldır her hafta bir gün Ankara’dan gidip çalıştırdığım Çaycuma Belediyesi Türk Halk Müziği Korosunu da çalıştırmaya ve Şefliğini yapmaya devam ettim.
S.İ: TRT’de müthiş bir kariyer, inanılmaz sayıda ve kalitede ürünler ve müthiş bir çevre. Ben az çok biliyorum ama okurlarım için TRT deneyiminizi sıkıştırıp tek paragraf yapın deseydim Ertuğrul Karabulut o büyüleyici sanat sürecini nasıl özetlerdi?
E.K: Yaklaşık 30 yıl görev yaptığım kurumda (TRT), Tonmaister, Baştonmaister, Radyo Program Yapımcılığı, Türk Halk Müziği Gençlik Korosu Eğiticiliği, Ankara Radyosu Türk Halk Müziği Müdürlüğü, Türk Halk Müziği İcra Denetim Kurulu Üyeliği ve birçok televizyon programının Müzik Yönetmenliği, Topluluk Şefliği gibi görevlerde bulundum.
S.İ: Ankara’da deyim yerindeyse soluk alıp veren, sürekli büyüyen bir Erzurum var. Sadece politik çevreyi kastetmiyorum; aslında sanki daha çok kültürüyle, sanatıyla, mutfağıyla da gittikçe daha etkinleşen bir Erzurum var orada. Abartıyor muyum, siz Başkent kültürel çevresinin önemli yön vericilerinden ve gözlemcilerinden biri olarak nasıl değerlendiriyorsunuz Ankara’daki Erzurum’u, Erzurumluları?
E.K: Ankara’daki vakıf ve derneklerin önemli çalışmaları oluyor Erzurum’la ilgili. Özellikle zaman zaman düzenlenen fuarlar, hemşerilerimizin bir araya gelip hasret gidermesi, özledikleri tüm yöresel özelliklere ulaşmaları için çok etkili. Tabii ki imkânlar ölçüsünde, korolar, tiyatro grupları, halkoyunları gruplarının daha fazla oluşturulması ve desteklenmesini gönül istiyor. Bir de şahsen ümit ederim ki her dernek veya vakfın bünyesinde birçok kültürel topluluk faaliyet göstersin.
S.İ: Çok önemli bir öneri, bir öğüt bu. Duyulmasını ümit ediyorum.
Ve şimdi, 900 bini aşan nüfusuyla sanıyorum Ankara’nın Çankaya’dan sonraki en kalabalık ikinci ilçesi ve o ilçede çok çok önemli bir kültürel misyona sahip olan Belediye Konservatuvarı’nın kumanda koltuğunda oturmak… Bunun büyük bir onur olması bir yana, ne yapacaksınız, orada gerçekleştirmeyi umduğunuz bir rüyanız var mı?
E.K: Ülkemizde Belediye Konservatuvarı ismiyle kurulmuş, faaliyet gösteren birçok birim mevcut. Eleştirmek için söylemiyorum, yanlış anlaşılmaktan korkarım fakat bir çoğu normal bir dernek faaliyeti göstermekte. Yani bünyesinde birkaç koro, halkoyunları, birkaç kurs verilmekte. Tabii ki bu çalışmalar da alkışlanması gereken faaliyetler.
Ama isim “Konservatuvar” olunca, şahsi kanaatim içeriğinin de o isme uygun olması gerekmekte. Sevgili Başkanımız Turgut ALTINOK beyefendi ve Başkan Yardımcımız Sabiha AKDEMİR hanımefendinin de destek ve katkılarıyla, bir müfredat hazırlayıp okul statüsünde eğitimlere başlamak; bunun yanı sıra konservatuvar bünyesindeki koro ve topluluklarla Keçiören ve Ankara’da ikamet eden tüm sanatseverlere kaliteli sunumlar yapmak.
Ayrıca şu sıralarda planlaması devam eden bir Radyo-Televizyon kurma düşüncemiz de var. Radyo-Televizyonun da genel koordinatörlük görevini yürüteceğim elimden geldiğince. O birimlerde de çok özel ve güzel programları oluşturma aşamasındayız.
S.İ: Peki sevgili ağabeyim, ustam, özellikle müziğin sosyal genlere işlediği memleketimizde ve daha geniş anlamda ‘doğuda’ sizi örnek alan sayısız genç olduğunu biliyorum. Mutlaka zordur ama onlar için özetler misiniz lütfen, ‘Nasıl Ertuğrul Karabulut olunur’?
E.K: Benim konservatuvara girdiğim yıllarda belki de benden başka kimse yoktu. Senin sevgili baban, sevgili hocam, her daim rahmet ve minnetle andığım Hasan İLMAK hocamın dizinin dibinde, küçük bir cura bağlama ile başlayan yolculuğum, tabii ki özellikle, rahmetli babam Nazım KARABULUT, annem Adalet KARABULUT, Hasan hocamdan sonra en büyük desteğini gördüğüm ablam Zeynep GÜRBÜZ ve tüm ailemin desteği ile beni bu noktaya getirdi. Son yıllarda gerek cennet memleketimiz Oltu’da ve gerekse Erzurum’da birçok genç müzik eğitimi alıyor. Benim onlara tavsiyem, inandıkları yolda yürümeleri, asla yorgunluk hissetmemeleri ve yaptıkları işin en iyisi olmak için çaba sarf etmeleridir.
S.İ: Çok değerli usta, mesleğini en uç noktaya taşımış bir profesyonel, çok sevgili ağabeyim; malum koşullar gereği uzaktan uzağa gerçekleştirdiğimiz bu röportaj için size çok teşekkür ediyorum. Beni kırmadınız. Umuyorum ki daha kapsamlısını yüz yüze gerçekleştireceğimiz güzel günler erken gelir.
Ve diliyorum ki bir ‘Yayla Yıldızı’ olarak yaydığınız güçlü, saf, ilham verici ışık hiç sönmesin.
Biz de sizi hep hayranlıkla seyredelim.
Yolunuz hep açık olsun Ertuğrul ağabeyi…