Bu ilginç deneyi illaki duymuşsunuzdur.
Açıkçası ben yeni duydum, daha doğrusu okudum. Hayata dair görüşlerinden hep çok etkilendiğim bir arkadaşımın, Majesteleri’nin bir paylaşımından alıntılıyorum.
Kaynağı-yazarı hakkında ne yazık ki bir bilgi edinemedim. Siz biliyorsanız bana yazın, memnuniyetle paylaşırım:
“Arıları ve sinekleri ağzı açık bir şişeye koymuşlar.
Şişenin taban tarafını ışığa doğru, açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru yerleştirmişler.
Arıların hepsi ışık olan tarafa doğru ilerlemiş ama şişenin tabanı kapalı olduğundan dışarı çıkmayı başaramamışlar.
Bu arada sinekler, şişenin ağzına doğru doluşmuşlar ve dışarı çıkıp karanlıkta kaybolmuşlar.
Karanlık tarafta bulunan şişenin açık ağzına doğru tek bir arı bile gitmemiş !..
Camın önünde ışığa doğru çabalamaya devam etmişler.
İnsanın aklına hemen arıların akılsızca davrandıkları geliyor. Ancak daha derinlemesine düşününce bir yaşam tarzının karşımıza anıt gibi dikildiği ortaya çıkıyor:
Albert Einstein’a göre arılar olmazsa, insan yaşamı 4 yıl içinde son bulur...
Arılar; nerede, hangi çiçekle besleneceğini bilen, yüzlerce kovan arasında kendi kovanını her gün onlarca uçuşta sıfır hatayla bulabilen ve o kovanın yüzlerce peteği arasından kendininkine yumurtlamayı yine hiç şaşırmadan uygulayabilen canlılardır...
Bu olağanüstü canlı Nasıl olur da şişenin ağzını bulup çıkamaz, değil mi?
Ama çözmemiz gereken denklem sadece bu kadar değil!
İç içe geçmiş bir denklem ve alegori:
Kuşkusuz ışığa doğru yürüyenlerin önünde her zaman engeller olacaktır...
Onlar, engellere rağmen ışığa yönelmekten vazgeçmeyeceklerdir...
Ve bu uğurda da gerektiğinde ölmeyi göze alabileceklerdir.
Sinekler ise karanlığa doğru sıvışan kronik kaçaklardır. Bulaşabilecekleri pisliği umursamadan karanlığa doğru yürüyenlerdir.
Sinsi, ilkesiz, yüreksiz, korkak, bencil varlıklardır onlar.
Sadece kendi yaşamları değerlidir.
Nerede yemek varsa, nerede rahat yaşayacaklarsa, nerede çok para kazanacaklarsa oraya giderler.
İlkelerin ve değerlerin bir önemi yoktur...
Anımsayın şunu:
Arıyı kovalamak isterseniz o kaçmaz, sizinle savaşır. İğnesini sapladığında öleceğini bilerek sizinle savaşır.
Ve değerleri için ölür…
Ama sinekler kaçarlar…
Sonra da yılışık yılışık tekrar dönerler kovuldukları yere. Mikrop taşıyan ayaklarıyla kirletirler, değersizleştirirler yaşadığımız her yeri...
Arılar yumurtalarını yalnızca kovanlarına bırakırlar. Oysa sinekler her yere yumurtlar, her yerde ürerler.
Çöplüklerde, tuvaletlerde, bataklıklarda…
Onlar için yumurtalarını bırakacakları yerin bile hiç önemi yoktur.
Öyleyse çözülecek asıl denklem ya da alegori şu:
Sinek olup karanlığa mı?
Arı olup aydınlığa mı?..
Bu yanıtınız çok ama çok önemli.
Üniversitede girmeyi düşlediğini fakülte için sınavda belirleyici olacak o son sorudan daha da önemli inanın.
Fakat önemli olan sözcüklere sığdıracağınız o klişe yanıt değil.
Asıl önemli olan, yaşamınızla nasıl bir yanıt verdiğiniz, yaşamda nasıl bir duruş sergilediğiniz...”
***
O halde…
Engellere rağmen ışığa yürüyenlere, ışığa ulaşmak için çabalayanlara, insanca değerler yaratma adına sürekli, bıkmadan usanmadan mücadele edenlere, etrafına ışık saçanlara ve gereğinde ışığa erişmek uğruna her şeyden vaz geçmeyi de göze alanlara selam olsun…
Arılara ve ‘arı gibilere’…
Candan, yürekten selam olsun!..
Açıkçası ben yeni duydum, daha doğrusu okudum. Hayata dair görüşlerinden hep çok etkilendiğim bir arkadaşımın, Majesteleri’nin bir paylaşımından alıntılıyorum.
Kaynağı-yazarı hakkında ne yazık ki bir bilgi edinemedim. Siz biliyorsanız bana yazın, memnuniyetle paylaşırım:
“Arıları ve sinekleri ağzı açık bir şişeye koymuşlar.
Şişenin taban tarafını ışığa doğru, açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru yerleştirmişler.
Arıların hepsi ışık olan tarafa doğru ilerlemiş ama şişenin tabanı kapalı olduğundan dışarı çıkmayı başaramamışlar.
Bu arada sinekler, şişenin ağzına doğru doluşmuşlar ve dışarı çıkıp karanlıkta kaybolmuşlar.
Karanlık tarafta bulunan şişenin açık ağzına doğru tek bir arı bile gitmemiş !..
Camın önünde ışığa doğru çabalamaya devam etmişler.
İnsanın aklına hemen arıların akılsızca davrandıkları geliyor. Ancak daha derinlemesine düşününce bir yaşam tarzının karşımıza anıt gibi dikildiği ortaya çıkıyor:
Albert Einstein’a göre arılar olmazsa, insan yaşamı 4 yıl içinde son bulur...
Arılar; nerede, hangi çiçekle besleneceğini bilen, yüzlerce kovan arasında kendi kovanını her gün onlarca uçuşta sıfır hatayla bulabilen ve o kovanın yüzlerce peteği arasından kendininkine yumurtlamayı yine hiç şaşırmadan uygulayabilen canlılardır...
Bu olağanüstü canlı Nasıl olur da şişenin ağzını bulup çıkamaz, değil mi?
Ama çözmemiz gereken denklem sadece bu kadar değil!
İç içe geçmiş bir denklem ve alegori:
Kuşkusuz ışığa doğru yürüyenlerin önünde her zaman engeller olacaktır...
Onlar, engellere rağmen ışığa yönelmekten vazgeçmeyeceklerdir...
Ve bu uğurda da gerektiğinde ölmeyi göze alabileceklerdir.
Sinekler ise karanlığa doğru sıvışan kronik kaçaklardır. Bulaşabilecekleri pisliği umursamadan karanlığa doğru yürüyenlerdir.
Sinsi, ilkesiz, yüreksiz, korkak, bencil varlıklardır onlar.
Sadece kendi yaşamları değerlidir.
Nerede yemek varsa, nerede rahat yaşayacaklarsa, nerede çok para kazanacaklarsa oraya giderler.
İlkelerin ve değerlerin bir önemi yoktur...
Anımsayın şunu:
Arıyı kovalamak isterseniz o kaçmaz, sizinle savaşır. İğnesini sapladığında öleceğini bilerek sizinle savaşır.
Ve değerleri için ölür…
Ama sinekler kaçarlar…
Sonra da yılışık yılışık tekrar dönerler kovuldukları yere. Mikrop taşıyan ayaklarıyla kirletirler, değersizleştirirler yaşadığımız her yeri...
Arılar yumurtalarını yalnızca kovanlarına bırakırlar. Oysa sinekler her yere yumurtlar, her yerde ürerler.
Çöplüklerde, tuvaletlerde, bataklıklarda…
Onlar için yumurtalarını bırakacakları yerin bile hiç önemi yoktur.
Öyleyse çözülecek asıl denklem ya da alegori şu:
Sinek olup karanlığa mı?
Arı olup aydınlığa mı?..
Bu yanıtınız çok ama çok önemli.
Üniversitede girmeyi düşlediğini fakülte için sınavda belirleyici olacak o son sorudan daha da önemli inanın.
Fakat önemli olan sözcüklere sığdıracağınız o klişe yanıt değil.
Asıl önemli olan, yaşamınızla nasıl bir yanıt verdiğiniz, yaşamda nasıl bir duruş sergilediğiniz...”
***
O halde…
Engellere rağmen ışığa yürüyenlere, ışığa ulaşmak için çabalayanlara, insanca değerler yaratma adına sürekli, bıkmadan usanmadan mücadele edenlere, etrafına ışık saçanlara ve gereğinde ışığa erişmek uğruna her şeyden vaz geçmeyi de göze alanlara selam olsun…
Arılara ve ‘arı gibilere’…
Candan, yürekten selam olsun!..