
Maneviyat kutsal bilgi; kaynağı Kuran ve Sünnet. ‘Bilmiyorum, öğretmediler’ bir bahane. Hiçbir zaman geç değil; insan isterse her an maneviyatı öğrenir.
Öğrenmeye de mecburdur… Dünya hayatı geçici fakat insan bu geçici hayat için neredeyse gece gündüz çalışır. Sıra ebedî hayata gelince bir gevşeklik baş gösterir. Oysa insan dünya hayatı için çalıştığından daha çok ahiret hayatı için çalışmalı, çünkü ebedi yaşayacağı evi ahirette.
Bilgi kuvvettir ve bilgide değiştirme gücü vardır. Kişi inanç sahibi, fakat hayatı inançsız birinin hayatı gibi. Neden böyle? Manevî eğitimi yok da ondan. Manevî bilgi olmadan manevî gelişme olmaz ve hayatın anlamı anlaşılmaz.
Nefs-i levvame mertebesine ulaşarak ben duygusuyla yüzleşip hesaplaşamayan ruh, ikinci doğumu yapamadığından, kendi gidişini idrak edemez. Kendini arada ayıplasa da yine nefsin hazlarına döner. Nefs-i emmare dünyasında sapla saman sıklıkla karışır, ne iyilik ne de kötülük tam olarak kavratılamaz.
Manevî eğitim ise doğruyu yanlışı, iyiyi kötüyü öğretir. İnsan hayatındaki yanlışları görünce yanlışlarını düzeltme yolunu tutar. Bunun idrakini de manevî eğitimden başkası sağlayamaz. Kumar oynuyor, içki ve sigara içiyor, uyuşturucu kullanıyor, fuhuş yapıyor, haram yolla kazanıyor, ölçüye tartıya dikkat etmiyor, zekât, sadaka vermiyor, faiz yiyor, diliyle kalbi bir değil, ikircikli biri, yalan söylüyor, dedi kodu ediyor, vb. Nefsinde bu kötü halleri gören kişi, az da olsa manevî bir bilgiye sahiptir. Bilgisiyle nefsindeki çürümeyi görmekte. İman sahibi olduğundan kötü hâllerinden artık rahatsız. Ruhun bu sıkışma hâli kişiyi nefs-i levvameye taşır ve ikinci doğumunu başlatır. Nefiste görülen kötülüklere karşı mücadele başladığında doğum gerçekleşmiş olur.
Kişi, bundan sonra, Kuran ve Sünnetle kendini ıslaha başlar. Pişmanlık, utanç, tövbe, Rabbe kaçış (kulluk) ıslahın iş gördüğünü ve ruhu kurtuluşa doğru taşıdığını müjdeler.
Manevî eğitim, değerleri ve hayatın amacını öğretir. Hastalıklar, zorluklar nasıl insanı Yaratıcıya yaklaştırmakta ise günah da insanı Rabbine iter, tövbeye ulaştırır ve iyiye yönlendirir.
Hayatın maksadı ömrü Allah’ın rızasına uygun yaşayıp cennete dönmek. Dünyada istenmeye değer olan cennet; evimiz orası. Bedenler dünya, dünya ise fani! Ayrılış saati gelen ruhlar, bedenleri terk etmeye devam ediyor. Herkes dönüyor! Fakat nereye dönüyor? Cennet var, cehennem de var!
Dünyanın geçici hazları, eğreti mutlulukları sonsuz hayat ve cennet nimetleri karşısında bir hiç. Amaçsızlık uykusundan uyanmalı, ikinci doğumu yapıp Kuran ve Sünnetle ıslah olmaya bakmalı.
Öğrenmeye de mecburdur… Dünya hayatı geçici fakat insan bu geçici hayat için neredeyse gece gündüz çalışır. Sıra ebedî hayata gelince bir gevşeklik baş gösterir. Oysa insan dünya hayatı için çalıştığından daha çok ahiret hayatı için çalışmalı, çünkü ebedi yaşayacağı evi ahirette.
Bilgi kuvvettir ve bilgide değiştirme gücü vardır. Kişi inanç sahibi, fakat hayatı inançsız birinin hayatı gibi. Neden böyle? Manevî eğitimi yok da ondan. Manevî bilgi olmadan manevî gelişme olmaz ve hayatın anlamı anlaşılmaz.
Nefs-i levvame mertebesine ulaşarak ben duygusuyla yüzleşip hesaplaşamayan ruh, ikinci doğumu yapamadığından, kendi gidişini idrak edemez. Kendini arada ayıplasa da yine nefsin hazlarına döner. Nefs-i emmare dünyasında sapla saman sıklıkla karışır, ne iyilik ne de kötülük tam olarak kavratılamaz.
Manevî eğitim ise doğruyu yanlışı, iyiyi kötüyü öğretir. İnsan hayatındaki yanlışları görünce yanlışlarını düzeltme yolunu tutar. Bunun idrakini de manevî eğitimden başkası sağlayamaz. Kumar oynuyor, içki ve sigara içiyor, uyuşturucu kullanıyor, fuhuş yapıyor, haram yolla kazanıyor, ölçüye tartıya dikkat etmiyor, zekât, sadaka vermiyor, faiz yiyor, diliyle kalbi bir değil, ikircikli biri, yalan söylüyor, dedi kodu ediyor, vb. Nefsinde bu kötü halleri gören kişi, az da olsa manevî bir bilgiye sahiptir. Bilgisiyle nefsindeki çürümeyi görmekte. İman sahibi olduğundan kötü hâllerinden artık rahatsız. Ruhun bu sıkışma hâli kişiyi nefs-i levvameye taşır ve ikinci doğumunu başlatır. Nefiste görülen kötülüklere karşı mücadele başladığında doğum gerçekleşmiş olur.
Kişi, bundan sonra, Kuran ve Sünnetle kendini ıslaha başlar. Pişmanlık, utanç, tövbe, Rabbe kaçış (kulluk) ıslahın iş gördüğünü ve ruhu kurtuluşa doğru taşıdığını müjdeler.
Manevî eğitim, değerleri ve hayatın amacını öğretir. Hastalıklar, zorluklar nasıl insanı Yaratıcıya yaklaştırmakta ise günah da insanı Rabbine iter, tövbeye ulaştırır ve iyiye yönlendirir.
Hayatın maksadı ömrü Allah’ın rızasına uygun yaşayıp cennete dönmek. Dünyada istenmeye değer olan cennet; evimiz orası. Bedenler dünya, dünya ise fani! Ayrılış saati gelen ruhlar, bedenleri terk etmeye devam ediyor. Herkes dönüyor! Fakat nereye dönüyor? Cennet var, cehennem de var!
Dünyanın geçici hazları, eğreti mutlulukları sonsuz hayat ve cennet nimetleri karşısında bir hiç. Amaçsızlık uykusundan uyanmalı, ikinci doğumu yapıp Kuran ve Sünnetle ıslah olmaya bakmalı.