“Beni size sorarlarsa dostlarım
Bir Reyhani geldi gitti söyleyin
Hayatı çileli muradı yarım
Heder etti ah tüketti söyleyin
Aldı kırık sazı kapıdan çıktı
Ağlar gözler ile gülerek baktı
Dağın ufuğunda bir akşam vakti
Güneşle beraber battı söyleyin
Reyhani Usta’yı 10 Aralık 2006’da kaybettik.
Ölümünün üzerinden 15 yıl geçti ve Reyhani Usta da ‘bir dağın ufuğunda yitip’, yaratana kavuştu.
Erzurum onu unutmadı ve unutmayacak da…
Allah rahmet eyleye…
*
Âşıklık, Türk Milleti’nin geleneğinde var.
Düğünde-dernekte, savaşta-barışta, bayramda-seyranda, velhasıl önemli her günde âşıklarımız, ellerinde sazları, gönüllerinden coşkun bir ırmak gibi çağlayan koşmalar, güzellemeler, hicivler, semailer ve ilahilerle topluma önder oldular, yol gösterdiler.
Toylarında sevindiler, acılarında üzüldüler.
Dedem Korkut Ata gibi ‘boy boyladı, soy soyladılar’
Onlar bu toplumun gören gözü, duyan kulağı, konuşan dili oldu.
Yüzyıllardır bu gelenek böyle devam etti ve daha devam da edecek…
*
Orta Asya bozkırından ellerinde kopuzla çıkan bu âşık erenler, yurt tuttukları Anadolu coğrafyasında bağlamalarıyla Türk dünyasına sesleniyor, buradaki binlerce âşık da bu coşkulu gönüllere cevap veriyor.
Emrah, Hicrâni, Huzurî Baba, Nihanî, Sümmani, Cevlâni, Efkâri, Âşık Veysel, Âşık Mevlüt İhsani, Murat Çobanoğlu, Âşık Şeref Taşlıova ve nice âşık eren…
Hepsi bu coşkulu geleneği sürdürdü.
*
Reyhani, işte bu köklü ve soylu geleneğin temsilcisidir.
Bu gönül adamlarından feyz aldı, âşıklık geleneği ve usul öğrendi.
‘Dertli’ mahlasını Bayburtlu Hicrâni, ‘Reyhani’ olarak değiştirdi ve bu isimle tanındı.
Reyhani, Aşık Edebiyatımızın en önemli ve güçlü temsilcisidir.
Güzelleme, semai, ilahi, koşma, koçaklama, aşk, tabiat güzellikleri gibi temaları şiirinde başarıyla işledi.
Kimi zaman tasavvufun derinliklerinde kavruldu yandı,
Ben bana çok dersem elbet yok benem,
Ben beni yok gördüm ise çok benem
Ben beni bildimse “enel hak” benem
Nesimi demeyin yüzerler beni.
Kimi zaman yaylalara baktı, ‘nazlı yâre’ bir çiçek götürebilmek muradına ağladı.
Bahar gelsin şu dağlara gidelim,
Belki derdimize çare bir çiçek.
Toplayıp devşirip derman edelim,
Açılan yaramı sara bir çiçek.
…..
Ben de bir âşığım REYHANÎ adım,
Sorun çiçeklere az mı ağladım?
Benim tabiattan tek bir muradım,
Götüreyim nazlı yâre bir çiçek.
Kimi zaman da umutsuzluğuna, çaresizliğine ağladı…
Âşık Reyhanî’yim âh efendim âh,
Ben beni uzakta aradım eyvah !
Ömrüm âşk sarhoşu, arzu bir kadeh,
Umut birkaç damla, içer ağlarım.
*
Duygu adamı Reyhanî, toplumu derinden etkileyen, sosyal yaralara da parmak bastı ve çözümü için feryat etti.
Ekmeğini Almanya’da aramaya giden insanların geride bıraktığı gelinler için hasret yüklü şiirler dile getirdi.
Elleri koynunda pınar başında,
Almanya’ya doğru bakar bir gelin.
Yeni çocuğu var, dördü peşinde,
Feleğe dişini sıkar bir gelin.
Aslında Feleğe dişini sıkan insan sayısı hiç de az değildir.
Memleketimin hallerini de dile getirmek gerekir.
O şiirlerinde öyle güçlü temalar işledi ki, bir çok toplumsal yara ilk kez onun eserlerinde dillendi.
Aman gazeteci gel bizim köye,
Biz de olan türlü halleri de yaz.
Yalınız saçlıyı kaşlıyı yazma,
Uyuzu, koturu, kelleri de yaz!
…..
Bir de tenezzül et, bizim köyde yat!
Hele sor soruştur, derdimiz kat kat.
Ankara’dan Hakkari’ye bir göz at,
Şavata’dan geçmez yolları da yaz.
Aman gazeteci gel bizim köye,
Bizde olan türlü halleri de yaz!
Yalınız saçlıyı , kaşlıyı yazma,
Uyuzu, koturu, kelleri de yaz.
***
Çoğu zaman şikâyet ederiz, insanımıza sağken gereken değeri verelim ve özen gösterelim diye.
Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti’ne mensup gazeteciler olarak müsterihiz. 2002 yılında Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti olarak düzenlediğimiz ‘yılın Başarılı Gazetecileri Ödül Törenine’ rahmetli Reyhanî’yi de davet etmiş ve kendisini Türk Halk Edebiyatı’na hizmeti ve Erzurum kültürüne katkılarından ötürü ödüllendirmiştik.
Reyhanî, bu törende son derece mutlu olmuş ve ödülünü alırken ağlamıştı.
Yine aynı törende dönemin Valisi Osman Derya Kadıoğlu ve Belediye Başkanı Mahmut Uykusuz bir ev sözü vermiş, daha sonra da bu ev alınarak Reyhanî’ye verilmişti. İşte bu gün Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti’nin bu vefası bizi gururlandırmıştır.
***
Gönül isterdi ki, büyük ustanın mezarı Erzurum’da olsun.
Kendi ifadesiyle,
Can emanet veren alır,
Ecel görünmezken gelir
Mezarım gurbette kalır
Soran olmaz Erzurum’da.
…..
Abide yaptılar kimi,
Reyhanî dinle vasfımı
Benim ise mezarımı
Ören olmaz Erzurum’da.
Ben biliyorum ki, bu şehrin ileri gelenleri Reyhanî’nin adına anıt da diker, Âşıklar Şenliği de tertip eder.
Gün gelir mezarını Erzurum’a nakleder.
Kim bilir…
Allah rahmet eyleye.
Bir Reyhani geldi gitti söyleyin
Hayatı çileli muradı yarım
Heder etti ah tüketti söyleyin
Aldı kırık sazı kapıdan çıktı
Ağlar gözler ile gülerek baktı
Dağın ufuğunda bir akşam vakti
Güneşle beraber battı söyleyin
Reyhani Usta’yı 10 Aralık 2006’da kaybettik.
Ölümünün üzerinden 15 yıl geçti ve Reyhani Usta da ‘bir dağın ufuğunda yitip’, yaratana kavuştu.
Erzurum onu unutmadı ve unutmayacak da…
Allah rahmet eyleye…
*
Âşıklık, Türk Milleti’nin geleneğinde var.
Düğünde-dernekte, savaşta-barışta, bayramda-seyranda, velhasıl önemli her günde âşıklarımız, ellerinde sazları, gönüllerinden coşkun bir ırmak gibi çağlayan koşmalar, güzellemeler, hicivler, semailer ve ilahilerle topluma önder oldular, yol gösterdiler.
Toylarında sevindiler, acılarında üzüldüler.
Dedem Korkut Ata gibi ‘boy boyladı, soy soyladılar’
Onlar bu toplumun gören gözü, duyan kulağı, konuşan dili oldu.
Yüzyıllardır bu gelenek böyle devam etti ve daha devam da edecek…
*
Orta Asya bozkırından ellerinde kopuzla çıkan bu âşık erenler, yurt tuttukları Anadolu coğrafyasında bağlamalarıyla Türk dünyasına sesleniyor, buradaki binlerce âşık da bu coşkulu gönüllere cevap veriyor.
Emrah, Hicrâni, Huzurî Baba, Nihanî, Sümmani, Cevlâni, Efkâri, Âşık Veysel, Âşık Mevlüt İhsani, Murat Çobanoğlu, Âşık Şeref Taşlıova ve nice âşık eren…
Hepsi bu coşkulu geleneği sürdürdü.
*
Reyhani, işte bu köklü ve soylu geleneğin temsilcisidir.
Bu gönül adamlarından feyz aldı, âşıklık geleneği ve usul öğrendi.
‘Dertli’ mahlasını Bayburtlu Hicrâni, ‘Reyhani’ olarak değiştirdi ve bu isimle tanındı.
Reyhani, Aşık Edebiyatımızın en önemli ve güçlü temsilcisidir.
Güzelleme, semai, ilahi, koşma, koçaklama, aşk, tabiat güzellikleri gibi temaları şiirinde başarıyla işledi.
Kimi zaman tasavvufun derinliklerinde kavruldu yandı,
Ben bana çok dersem elbet yok benem,
Ben beni yok gördüm ise çok benem
Ben beni bildimse “enel hak” benem
Nesimi demeyin yüzerler beni.
Kimi zaman yaylalara baktı, ‘nazlı yâre’ bir çiçek götürebilmek muradına ağladı.
Bahar gelsin şu dağlara gidelim,
Belki derdimize çare bir çiçek.
Toplayıp devşirip derman edelim,
Açılan yaramı sara bir çiçek.
…..
Ben de bir âşığım REYHANÎ adım,
Sorun çiçeklere az mı ağladım?
Benim tabiattan tek bir muradım,
Götüreyim nazlı yâre bir çiçek.
Kimi zaman da umutsuzluğuna, çaresizliğine ağladı…
Âşık Reyhanî’yim âh efendim âh,
Ben beni uzakta aradım eyvah !
Ömrüm âşk sarhoşu, arzu bir kadeh,
Umut birkaç damla, içer ağlarım.
*
Duygu adamı Reyhanî, toplumu derinden etkileyen, sosyal yaralara da parmak bastı ve çözümü için feryat etti.
Ekmeğini Almanya’da aramaya giden insanların geride bıraktığı gelinler için hasret yüklü şiirler dile getirdi.
Elleri koynunda pınar başında,
Almanya’ya doğru bakar bir gelin.
Yeni çocuğu var, dördü peşinde,
Feleğe dişini sıkar bir gelin.
Aslında Feleğe dişini sıkan insan sayısı hiç de az değildir.
Memleketimin hallerini de dile getirmek gerekir.
O şiirlerinde öyle güçlü temalar işledi ki, bir çok toplumsal yara ilk kez onun eserlerinde dillendi.
Aman gazeteci gel bizim köye,
Biz de olan türlü halleri de yaz.
Yalınız saçlıyı kaşlıyı yazma,
Uyuzu, koturu, kelleri de yaz!
…..
Bir de tenezzül et, bizim köyde yat!
Hele sor soruştur, derdimiz kat kat.
Ankara’dan Hakkari’ye bir göz at,
Şavata’dan geçmez yolları da yaz.
Aman gazeteci gel bizim köye,
Bizde olan türlü halleri de yaz!
Yalınız saçlıyı , kaşlıyı yazma,
Uyuzu, koturu, kelleri de yaz.
***
Çoğu zaman şikâyet ederiz, insanımıza sağken gereken değeri verelim ve özen gösterelim diye.
Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti’ne mensup gazeteciler olarak müsterihiz. 2002 yılında Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti olarak düzenlediğimiz ‘yılın Başarılı Gazetecileri Ödül Törenine’ rahmetli Reyhanî’yi de davet etmiş ve kendisini Türk Halk Edebiyatı’na hizmeti ve Erzurum kültürüne katkılarından ötürü ödüllendirmiştik.
Reyhanî, bu törende son derece mutlu olmuş ve ödülünü alırken ağlamıştı.
Yine aynı törende dönemin Valisi Osman Derya Kadıoğlu ve Belediye Başkanı Mahmut Uykusuz bir ev sözü vermiş, daha sonra da bu ev alınarak Reyhanî’ye verilmişti. İşte bu gün Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti’nin bu vefası bizi gururlandırmıştır.
***
Gönül isterdi ki, büyük ustanın mezarı Erzurum’da olsun.
Kendi ifadesiyle,
Can emanet veren alır,
Ecel görünmezken gelir
Mezarım gurbette kalır
Soran olmaz Erzurum’da.
…..
Abide yaptılar kimi,
Reyhanî dinle vasfımı
Benim ise mezarımı
Ören olmaz Erzurum’da.
Ben biliyorum ki, bu şehrin ileri gelenleri Reyhanî’nin adına anıt da diker, Âşıklar Şenliği de tertip eder.
Gün gelir mezarını Erzurum’a nakleder.
Kim bilir…
Allah rahmet eyleye.