Yağışların az olması nedeni ile yaşanan kuraklığın bu yıla özel olduğunu düşünüyorsanız yanılırsınız. İklim değişikliği 20 seneden buyana bağıra bağıra geliyor.
Ülke genelinde soruna bugün itibari ile alınmış reel tedbirler henüz devreye girmiş değil. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kuraklığa dikkat çekip bazı tedbirlerin alındığının altını çizdi ama anladığımız kadarıyla henüz istenen seviyede değiliz.
Peki, Erzurum’da durum ne? Malum yaz aylarında ortalamanın çok ama çok altında yağış aldık. Umudumuzu kışa bağladık, Ocak ayının ortasına geldik ama hala kar yağışı yok.
Meteoroloji bu hafta kar yağışı beklendiği bildirdi ama yağacak karın derdimize ne kadar çare olacağı da muamma. Dedim ya eğer yağışların azlığını bugün ile sınırlı görürsek gelecekte açlık ile karşı karşıya kalabiliriz. Elbette bu benim bir ön görüm değil, bilakis uzmanların yılladır üzerinde çalıştığı kafa yorduğu bir gerçek.
Erzurum’da TEMA Vakfının öncü olduğu valilik, belediye ve Atatürk Üniversitesinin paydaşlığında hazırlanan İklim Eylem Planı, bu gerçekleri insanın yüzüne tokat gibi vuruyor.
TEMA Vakfı Erzurum İl Temsilcisi Işıl Bedirhanoğlu ile zaman zaman bu proje üzerine sohbetler etmiş, iklim planının detaylarını haberleştirmiştik. Tekrar kendisini arayarak, “ Ne olacak bu dünyanın, memleketin hali. Erzurum su zengini diye biliyoruz. Bizim panik yapmamız için erken değil mi?” diye sordum. Aldığım cevaplar beni yeterince ürküttü.
Bu detayları sizde bilin istedim. Anladığım kadarıyla uçurumun kenarına doğru hızla ilerliyoruz. Elimizi çabuk tutmazsak, bir yudum suya muhtaç kalacağız.
İşte o detaylar;
Işıl Hanıma göre Erzurum su zengini değil, bunu bir tarafa not edelim.
Yaptığımız tarıma göre harcadığımız su kat be kat fazla. Bu nedenle süratle vahşi sulamadan vazgeçip herkesin damla sulamaya geçmesi şart, bakanlığın desteği burada elzem.
Yalnızca Erzurum’un değil Türkiye’nin ürün deseni çalışmasını başlatması şart,az su ile yetişebilen sebze ve meyveye geçiş yapılmalı .Bu konuda zaman kaybetmeden bakanlık ve üniversitelerin harekete geçmesi lazım.
Bu yıl Palandöken’ de ilk kez yapılan ( kar saklama ) sistemine tarım alanlarının da dahil edilmesi lazım, hem de hiç vakit kaybetmeden.
Son yıllarda Erzurum’da 50 madene ruhsat verildi. Hani hepimiz altın bulundu diye havalara uçtuğumuz o madenler var ya, eğer onları çıkarmak için siyanür kullanılırsa vay halimize. Siyanür, ormanları ve tarım alanlarını zehirleyip her yeri kuruttuğu için külçelerle altınımız olsa bir yudum su etmeyecek.
Bunlar konu başlıklarının sadece bir kaçı. Tedbir alınmazsa ise Işıl Bedirhanoğlu’nun tespitlerine göre yakın gelecekte olacaklar;
“ Atalarımız ocakta kar yerine su yağacağına, kan yağsın” derdi. Ocak ayında Erzurum’da kar değil yağmur yağıyor. Böyle giderse Pasinler Ovası 4 yıl sonra nadasa bırakılacak.
2030 yılında Çat Barajı kuruyacak, içme suyu bitecek...
2040 yılında kıtlık başlayacak. Herkes yürüyen ölülere dönecek...
Tespitler korkunç. İşin uzmanları daha ne desin, nasıl uyarsın…
Yüzlerce baraj yapsak, hidroelektrik santrali kursak ne yazar…
Su olmayınca hayat durur, insan kurur...
Ülke genelinde soruna bugün itibari ile alınmış reel tedbirler henüz devreye girmiş değil. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kuraklığa dikkat çekip bazı tedbirlerin alındığının altını çizdi ama anladığımız kadarıyla henüz istenen seviyede değiliz.
Peki, Erzurum’da durum ne? Malum yaz aylarında ortalamanın çok ama çok altında yağış aldık. Umudumuzu kışa bağladık, Ocak ayının ortasına geldik ama hala kar yağışı yok.
Meteoroloji bu hafta kar yağışı beklendiği bildirdi ama yağacak karın derdimize ne kadar çare olacağı da muamma. Dedim ya eğer yağışların azlığını bugün ile sınırlı görürsek gelecekte açlık ile karşı karşıya kalabiliriz. Elbette bu benim bir ön görüm değil, bilakis uzmanların yılladır üzerinde çalıştığı kafa yorduğu bir gerçek.
Erzurum’da TEMA Vakfının öncü olduğu valilik, belediye ve Atatürk Üniversitesinin paydaşlığında hazırlanan İklim Eylem Planı, bu gerçekleri insanın yüzüne tokat gibi vuruyor.
TEMA Vakfı Erzurum İl Temsilcisi Işıl Bedirhanoğlu ile zaman zaman bu proje üzerine sohbetler etmiş, iklim planının detaylarını haberleştirmiştik. Tekrar kendisini arayarak, “ Ne olacak bu dünyanın, memleketin hali. Erzurum su zengini diye biliyoruz. Bizim panik yapmamız için erken değil mi?” diye sordum. Aldığım cevaplar beni yeterince ürküttü.
Bu detayları sizde bilin istedim. Anladığım kadarıyla uçurumun kenarına doğru hızla ilerliyoruz. Elimizi çabuk tutmazsak, bir yudum suya muhtaç kalacağız.
İşte o detaylar;
Işıl Hanıma göre Erzurum su zengini değil, bunu bir tarafa not edelim.
Yaptığımız tarıma göre harcadığımız su kat be kat fazla. Bu nedenle süratle vahşi sulamadan vazgeçip herkesin damla sulamaya geçmesi şart, bakanlığın desteği burada elzem.
Yalnızca Erzurum’un değil Türkiye’nin ürün deseni çalışmasını başlatması şart,az su ile yetişebilen sebze ve meyveye geçiş yapılmalı .Bu konuda zaman kaybetmeden bakanlık ve üniversitelerin harekete geçmesi lazım.
Bu yıl Palandöken’ de ilk kez yapılan ( kar saklama ) sistemine tarım alanlarının da dahil edilmesi lazım, hem de hiç vakit kaybetmeden.
Son yıllarda Erzurum’da 50 madene ruhsat verildi. Hani hepimiz altın bulundu diye havalara uçtuğumuz o madenler var ya, eğer onları çıkarmak için siyanür kullanılırsa vay halimize. Siyanür, ormanları ve tarım alanlarını zehirleyip her yeri kuruttuğu için külçelerle altınımız olsa bir yudum su etmeyecek.
Bunlar konu başlıklarının sadece bir kaçı. Tedbir alınmazsa ise Işıl Bedirhanoğlu’nun tespitlerine göre yakın gelecekte olacaklar;
“ Atalarımız ocakta kar yerine su yağacağına, kan yağsın” derdi. Ocak ayında Erzurum’da kar değil yağmur yağıyor. Böyle giderse Pasinler Ovası 4 yıl sonra nadasa bırakılacak.
2030 yılında Çat Barajı kuruyacak, içme suyu bitecek...
2040 yılında kıtlık başlayacak. Herkes yürüyen ölülere dönecek...
Tespitler korkunç. İşin uzmanları daha ne desin, nasıl uyarsın…
Yüzlerce baraj yapsak, hidroelektrik santrali kursak ne yazar…
Su olmayınca hayat durur, insan kurur...