Borsa’yı Ekim’de çok konuşacağız gibime geliyor!
Görünen o ki, Ekim ayında Erzurum’da Ticaret Borsası daha çok konuşulacak ve bayağı bir zorlu başkanlık sahnesine şahit olacağız. Erzurum Ticaret Borsası’nda beklediğim gibi oldu, işadamı Abdullah Büçke başkanlığa aday oluyor. TEKAY alışveriş marketinin sahibi, halen Kandilli’de ki bir besi firmasının ortaklığını yapan Abdullah Büçke’nin başkanlığa talipli olduğunu duyunca dün aradım ve haberin doğru olup olmadığını sordum. Evet, Abdullah Büçke, günlerdir üzerinde durduğu Ticaret Borsası Başkanlığına talip olmaya karar verdiğini belirtti ve aradığım anda da kulis çalışması içerisinde bulunduğunu anlattı. Toplam 1550 üyenin olduğu Ticaret Borsası’nda belli ki ilk deha 30 yıla yakın zamandır başkanlık yapan Hakkı Hınıslıoğlu ciddi bir rakiple karşılaşacak, nasıl bir sonuç ortaya çıkacak hep beraber izleyip göreceğiz.
***
Abdullah Büçke ile konuşurken başkanlığa talip olma maksadını öğrenmek istediğimi ve kazanması halinde ne yapacağını merak ettiğimi söylüyorum. Önceden hazırlanmış gibi cevap veriyor. İşte özetle anlattıkları: Bugüne kadar Ticaret Borsası beklentileri karşılayamadı. Yeni bir taze kana ihtiyaç var ve biz bu taze kan olacağımız iddiasındayız. Halka açık bir Borsa vaat ediyoruz. Akıllı ve planlı proğramlar ile başta üyelerimiz olmak üzere tarım ve hayvancılığın menfaati odaklı bir çalışmayı esas alıyoruz. Ticaret Borsası’nda yapacak çok işimiz var ve o yüzden biz orada olmak istiyoruz! Sanırım üyelerimiz de şimdiden onu fark etti ve teveccühlerini ortaya koyuyor!
--
İtinayla piyano öttürülür!
TUŞLARIN PASI AÇILDI!
Erzurum’un ilk bol yıldızlı otellerinden Palan Otel’e gidenler bilir. Giriş lobide köşede bir piyano vardır. Yıllardır da bilirim, birilerini o piyano başında çok gördüm ama bugüne kadar çalanı görmedim desem yalan olur. Gerçi 90’lı yılların sonunda Gözler Kalbin Aynasıdır parçasının bestekarı ünlü piyanist şantör Atilla Yelken de çalıştı o otelde ama kendi piyanosunu kullanmıştı, birkaç defa dinlemişimdir. Genelde gelenler lobideki, o piyanoda öylesine tuşlara basar, fotoğraf çeker, feysde-meysde paylaşır. Geçen akşam lobide arkadaşlar ile oturup süper lig maçlarının özetlerini seyrederken fonda bir piyano müziği vardı. Önceleri fark etmedim, sonra arkamı döndüğümde gördüm ki biri piyano başında ve Berkant’ın ünlü Samanyolu’nu çalıyor. Yanına yaklaştığımda çalanın henüz 15 yaşında bir çocuk olduğunu görünce şaşkınlığım bir kat daha arttı. Hele de usta müzisyenler gibi çalan bu çocuğun Erzurumlu olduğunu öğrenince de bayıldım..
BABASININ OĞLU!
Muhammet Enes Adanır’dı o piyanonun başındaki çocuk ve kısa süre sunduğu piyano resitali ile adeta bizleri mestetti. Erzurum’dan böylesine bir genç müzik adamının çıkmış olması çok gururlandırdı. Hele de bu konuda akademik kariyer planlaması yapacağını da öğrenince adeta o çocuğun adeta hastası oldum. 4 yaşından beri müzikle uğraşan ve çok sayıda enstrüman çalmayı öğrenen Enes, çoğu düğünlerin vazgeçilmez piyanist şantörlerinden Sami Adanır’ın oğlu. Orada öğrendim, nasıl sevindim, anlatamam. Bazen babası ile aynı sahnede davetlilere müzik dolu güzel saatler yaşatıyor. Çalışı da güzel, kendisi de. Adeta bir beyefendi. Söz de dinleyen, nazik, akıllı bir çocuk Enes. Keyfinin olması halinde 5 saat hiç durmaksızın piyano başında olabileceğini söylüyor ve repertuar konusunda da bayağı bir zengin! Neredeyse çalmadığı bir parça yok ve piyanoyu adeta öttürüyor. Dilerim Enes bir gün büyük bir müzik adamı olur ve biz onun ismini duyduğumuzda ‘’Erzurumlu’’ der, o mecrada da hava atarız!
--
Falaka mı dediniz?
Zaman zaman bazı uygulamaları ile eleştirilen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın en beğendiğim çalışmalarından biri Kur’an-ı Kerim öğretiminde yöntem ve teknikler ile ilgili hazırladığı bir tebliğidir. Hazırlanan tebliğle göre, özellikle okul tatili dönemlerinde camilerde uygulanan ve Erzurum’da da gerçekleşen Kur’an-ı Kerim okuma kurslarında önceki dönemlere göre titizlik göz çarpıyor. Bunların en önemlisi de manevi motivasyonu çok iyi, öğrenciler ile güzel iletişim kurabilen, dersin özel öğretim yöntemlerini iyi bilen vasıflı öğreticilerdir. Başarının ancak bu şekilde gerçekleşeceği göz önüne alınmış ki özellikle öğretici konumundaki cami imamları eskiye göre çok farklı. Fiziki ve ruhi hazırlık da isteniyor artık o tebliğle hocalardan. Dün öğlen üzeri Ayazpaşa’da ki Pervizoğlu Camii’ne miniklerin Kur’an-ı Kerin okuma çalışmalarını izlemeye gittim. Cami imamı İlyas Arslan hoca ile çocukların arasındaki iletişimi görünce çok mutlu oldum. Artık falakalı günlerden yüzlerin güldüğü güzel okumalara geçişi görünce bir sevindim, bir sevindim, anlatamam…
---
İç turizmde bayağı bir irtifa kaydettik!
Büyükşehir Belediyesi’ne o Yüksek İrtifa Merkezi için ne kadar teşekkür etsek azdır. Sadece bu 3 aylık dönem içerisinde neredeyse 30 profesyonel takım kamp için Erzurum’a geldi ve şehir ekonomisine de ciddi oranda katkı yaptılar. Şu ana kadar gerçekleşenler yeterli mi, elbette ki hayır. Gerekli alt yapının temin edilmesi halinde artık önümüzdeki yıllarda yabancı ülke takımlarının da Erzurum’a gelerek kamp yapacaklarını düşünüyorum. Hemen hemen Palandöken dağındaki her otelde hiç yoksa en az 4 takım kaldı ve önemli girdi sağladı, hem Erzurum’un hem de Palandöken’in reklamını yaptılar. Önceki gün Palandöken’e çıkarken gördüm tam 7 takımın otobüsünü. Sıra olmuşlar adeta, boylu boyunca.. O boyun uzamasıdır dileğimiz..
--
Erzurumspor’un düşündürdükleri..
Ankaragücü ile BB Erzurumspor arasında oynan ilk maç bana şunları anlattı:
-Öyle çok da korkulacak bir şey yokmuş. BB Erzurumspor’da hemen hemen hiç hazırlık maçı yapılmamasına rağmen iskelet bir kadro oluşmuş.,Eller ve ayaklarda bazı uyumsuzluklar var ama ilerleyen haftalarda çözülecek şeyler onlar.
-BB Erzurumspor hücumda kısa toplarla rakip ceza sahasına inebiliyor, pozisyona girebiliyor, bu güzel. Ama aynı Erzurum rakibe de rahat pozisyon veriyor, o kötü işte. En azından girdiği pozisyonun hiç olmazsa yarısı kadar rakibe pozisyon verirse iyi olur.
-İlk hafta itibariyle görünen o ki bir-iki takım hariç herkes herkesi yenebilir, herkes herkese yenilebilir. O ligde galip gelmek zor zenaat! Bu da ligin ne denli zorlu olduğunu ve her maçın zorluk derecesinin yüksek olduğunu gösteriyor. Dilerim Erzurum bulunduğu ligde en az yenilen taraf olur!
-Bu ligde kalmak süper lige çıkmak kadar kıymetlidir. Osman Özköylü hocaya biraz hak verdim, gelin siz de verin!
-Gol atmak kadar gol yememek de önemli. Erzurum gol yemedi, güzel. Ama gol de atamadı. Bu kötü. Gol bir şekilde yenilir, ama atmak daha önemlidir. Gol yemeden gol atan takım daha gelmedi. Mavi-beyazlılar ne edip edip gol yememeye değil gol atmaya odaklanmalıdır!
-Gerek iç transferde bazı isimler ile gereksiz yere yollar ayrıldı ve gerekse bir çoğu kapalı kutu oyuncu transferinden dolayı belirsizlik var diye seyirci tam BB Erzurumspor’a motive olamadı. Satılan PASOLİG satış sayısından bu belli! Daha çok PASOLİG için daha çok puan lazım. 1 puanlar falan yetmez! Yani ne kadar köfte, o kadar ekmek!
SEVDİĞİM BABA SÖZLER: Duymak istemeyen kadar kötü sağır yoktur (Fransız atasözüdür)
Görünen o ki, Ekim ayında Erzurum’da Ticaret Borsası daha çok konuşulacak ve bayağı bir zorlu başkanlık sahnesine şahit olacağız. Erzurum Ticaret Borsası’nda beklediğim gibi oldu, işadamı Abdullah Büçke başkanlığa aday oluyor. TEKAY alışveriş marketinin sahibi, halen Kandilli’de ki bir besi firmasının ortaklığını yapan Abdullah Büçke’nin başkanlığa talipli olduğunu duyunca dün aradım ve haberin doğru olup olmadığını sordum. Evet, Abdullah Büçke, günlerdir üzerinde durduğu Ticaret Borsası Başkanlığına talip olmaya karar verdiğini belirtti ve aradığım anda da kulis çalışması içerisinde bulunduğunu anlattı. Toplam 1550 üyenin olduğu Ticaret Borsası’nda belli ki ilk deha 30 yıla yakın zamandır başkanlık yapan Hakkı Hınıslıoğlu ciddi bir rakiple karşılaşacak, nasıl bir sonuç ortaya çıkacak hep beraber izleyip göreceğiz.
***
Abdullah Büçke ile konuşurken başkanlığa talip olma maksadını öğrenmek istediğimi ve kazanması halinde ne yapacağını merak ettiğimi söylüyorum. Önceden hazırlanmış gibi cevap veriyor. İşte özetle anlattıkları: Bugüne kadar Ticaret Borsası beklentileri karşılayamadı. Yeni bir taze kana ihtiyaç var ve biz bu taze kan olacağımız iddiasındayız. Halka açık bir Borsa vaat ediyoruz. Akıllı ve planlı proğramlar ile başta üyelerimiz olmak üzere tarım ve hayvancılığın menfaati odaklı bir çalışmayı esas alıyoruz. Ticaret Borsası’nda yapacak çok işimiz var ve o yüzden biz orada olmak istiyoruz! Sanırım üyelerimiz de şimdiden onu fark etti ve teveccühlerini ortaya koyuyor!
--
İtinayla piyano öttürülür!
TUŞLARIN PASI AÇILDI!
Erzurum’un ilk bol yıldızlı otellerinden Palan Otel’e gidenler bilir. Giriş lobide köşede bir piyano vardır. Yıllardır da bilirim, birilerini o piyano başında çok gördüm ama bugüne kadar çalanı görmedim desem yalan olur. Gerçi 90’lı yılların sonunda Gözler Kalbin Aynasıdır parçasının bestekarı ünlü piyanist şantör Atilla Yelken de çalıştı o otelde ama kendi piyanosunu kullanmıştı, birkaç defa dinlemişimdir. Genelde gelenler lobideki, o piyanoda öylesine tuşlara basar, fotoğraf çeker, feysde-meysde paylaşır. Geçen akşam lobide arkadaşlar ile oturup süper lig maçlarının özetlerini seyrederken fonda bir piyano müziği vardı. Önceleri fark etmedim, sonra arkamı döndüğümde gördüm ki biri piyano başında ve Berkant’ın ünlü Samanyolu’nu çalıyor. Yanına yaklaştığımda çalanın henüz 15 yaşında bir çocuk olduğunu görünce şaşkınlığım bir kat daha arttı. Hele de usta müzisyenler gibi çalan bu çocuğun Erzurumlu olduğunu öğrenince de bayıldım..
BABASININ OĞLU!
Muhammet Enes Adanır’dı o piyanonun başındaki çocuk ve kısa süre sunduğu piyano resitali ile adeta bizleri mestetti. Erzurum’dan böylesine bir genç müzik adamının çıkmış olması çok gururlandırdı. Hele de bu konuda akademik kariyer planlaması yapacağını da öğrenince adeta o çocuğun adeta hastası oldum. 4 yaşından beri müzikle uğraşan ve çok sayıda enstrüman çalmayı öğrenen Enes, çoğu düğünlerin vazgeçilmez piyanist şantörlerinden Sami Adanır’ın oğlu. Orada öğrendim, nasıl sevindim, anlatamam. Bazen babası ile aynı sahnede davetlilere müzik dolu güzel saatler yaşatıyor. Çalışı da güzel, kendisi de. Adeta bir beyefendi. Söz de dinleyen, nazik, akıllı bir çocuk Enes. Keyfinin olması halinde 5 saat hiç durmaksızın piyano başında olabileceğini söylüyor ve repertuar konusunda da bayağı bir zengin! Neredeyse çalmadığı bir parça yok ve piyanoyu adeta öttürüyor. Dilerim Enes bir gün büyük bir müzik adamı olur ve biz onun ismini duyduğumuzda ‘’Erzurumlu’’ der, o mecrada da hava atarız!
--
Falaka mı dediniz?
Zaman zaman bazı uygulamaları ile eleştirilen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın en beğendiğim çalışmalarından biri Kur’an-ı Kerim öğretiminde yöntem ve teknikler ile ilgili hazırladığı bir tebliğidir. Hazırlanan tebliğle göre, özellikle okul tatili dönemlerinde camilerde uygulanan ve Erzurum’da da gerçekleşen Kur’an-ı Kerim okuma kurslarında önceki dönemlere göre titizlik göz çarpıyor. Bunların en önemlisi de manevi motivasyonu çok iyi, öğrenciler ile güzel iletişim kurabilen, dersin özel öğretim yöntemlerini iyi bilen vasıflı öğreticilerdir. Başarının ancak bu şekilde gerçekleşeceği göz önüne alınmış ki özellikle öğretici konumundaki cami imamları eskiye göre çok farklı. Fiziki ve ruhi hazırlık da isteniyor artık o tebliğle hocalardan. Dün öğlen üzeri Ayazpaşa’da ki Pervizoğlu Camii’ne miniklerin Kur’an-ı Kerin okuma çalışmalarını izlemeye gittim. Cami imamı İlyas Arslan hoca ile çocukların arasındaki iletişimi görünce çok mutlu oldum. Artık falakalı günlerden yüzlerin güldüğü güzel okumalara geçişi görünce bir sevindim, bir sevindim, anlatamam…
---
İç turizmde bayağı bir irtifa kaydettik!
Büyükşehir Belediyesi’ne o Yüksek İrtifa Merkezi için ne kadar teşekkür etsek azdır. Sadece bu 3 aylık dönem içerisinde neredeyse 30 profesyonel takım kamp için Erzurum’a geldi ve şehir ekonomisine de ciddi oranda katkı yaptılar. Şu ana kadar gerçekleşenler yeterli mi, elbette ki hayır. Gerekli alt yapının temin edilmesi halinde artık önümüzdeki yıllarda yabancı ülke takımlarının da Erzurum’a gelerek kamp yapacaklarını düşünüyorum. Hemen hemen Palandöken dağındaki her otelde hiç yoksa en az 4 takım kaldı ve önemli girdi sağladı, hem Erzurum’un hem de Palandöken’in reklamını yaptılar. Önceki gün Palandöken’e çıkarken gördüm tam 7 takımın otobüsünü. Sıra olmuşlar adeta, boylu boyunca.. O boyun uzamasıdır dileğimiz..
--
Erzurumspor’un düşündürdükleri..
Ankaragücü ile BB Erzurumspor arasında oynan ilk maç bana şunları anlattı:
-Öyle çok da korkulacak bir şey yokmuş. BB Erzurumspor’da hemen hemen hiç hazırlık maçı yapılmamasına rağmen iskelet bir kadro oluşmuş.,Eller ve ayaklarda bazı uyumsuzluklar var ama ilerleyen haftalarda çözülecek şeyler onlar.
-BB Erzurumspor hücumda kısa toplarla rakip ceza sahasına inebiliyor, pozisyona girebiliyor, bu güzel. Ama aynı Erzurum rakibe de rahat pozisyon veriyor, o kötü işte. En azından girdiği pozisyonun hiç olmazsa yarısı kadar rakibe pozisyon verirse iyi olur.
-İlk hafta itibariyle görünen o ki bir-iki takım hariç herkes herkesi yenebilir, herkes herkese yenilebilir. O ligde galip gelmek zor zenaat! Bu da ligin ne denli zorlu olduğunu ve her maçın zorluk derecesinin yüksek olduğunu gösteriyor. Dilerim Erzurum bulunduğu ligde en az yenilen taraf olur!
-Bu ligde kalmak süper lige çıkmak kadar kıymetlidir. Osman Özköylü hocaya biraz hak verdim, gelin siz de verin!
-Gol atmak kadar gol yememek de önemli. Erzurum gol yemedi, güzel. Ama gol de atamadı. Bu kötü. Gol bir şekilde yenilir, ama atmak daha önemlidir. Gol yemeden gol atan takım daha gelmedi. Mavi-beyazlılar ne edip edip gol yememeye değil gol atmaya odaklanmalıdır!
-Gerek iç transferde bazı isimler ile gereksiz yere yollar ayrıldı ve gerekse bir çoğu kapalı kutu oyuncu transferinden dolayı belirsizlik var diye seyirci tam BB Erzurumspor’a motive olamadı. Satılan PASOLİG satış sayısından bu belli! Daha çok PASOLİG için daha çok puan lazım. 1 puanlar falan yetmez! Yani ne kadar köfte, o kadar ekmek!
SEVDİĞİM BABA SÖZLER: Duymak istemeyen kadar kötü sağır yoktur (Fransız atasözüdür)