Çağımızın yarası aslında kadına şiddet ve cinsel suçlarda yaşanan bu muazzam artış. Bu artış sanki ülkemizde daha fazla gibi geliyor ama yukarıda da belirttiğim üzere tüm dünyanın ortak sorunu olmaya başlamış bir problem. Ülkeler bununla baş edebilmenin yollarını arıyor. Yasalar yapılıyor, kongreler düzenleniyor, farklı disiplinler bu artışın gerek sebebini araştırmaya gerekse de önüne geçmeye çalışıyor. Cezalandırma, ceza hukukunun asıl amacı değil aslında, ceza vermek o kişiyi ıslah etmek ve topluma kazandırmayı da amaçlıyor.
Toplum olarak cinsel suçlarla ilgili hepimizin ayrı bir hassasiyeti var elbette. Gerek soruşturulması gerekse de kovuşturulması ayrı bir önem arz ediyor. Bu noktada özellikle altını çizmek istediğim konu ise bu suçlarla daha yakından muhatap olmak zorunda kalan, avukat, hakim veya savcının işi bir kat daha zor. Zira bizler için ne kadar zor olsa da işimizin bir parçası olduğu için daha fazla profesyonel olmamız gerektiriyor.
Geçtiğimiz günlerde Adalet bakanlığı tarafından bu suçlarla ilgili hassasiyetin bilinciyle bir adım atılarak tüm adalet teşkilatına bir genelge gönderildi. Genelge uyarınca artık cinsel suçlarla ilgili bir ihtisaslaşma sağlanmaya çalışılacak. Bu suçlarla ilgili olarak özel savcılar görevlendirilecek. Amaçlanan aslında dosyanın el değiştirerek sürekli aynı işlemlerin yapılmasının önüne geçmek. Böylece bu konuda uzmanlaşan savcı soruşturma konusu olayı mümkün olduğu müddetçe devredemeyecek.
Karşılaştığım bir davada cinsel istismar mağduru olan küçük, duruşma salonunda sanığın ismini duyar duymaz hıçkırıklara boğuldu ve mahkeme hakimine ‘lütfen buraya gelmesin’ diye yalvarmaya başladı. Elbette ki insanız bu manzara hepimizi derinden yaraladı.
Yayınlanan genelge de bu durumla ilgili yaşanması muhtemel olası durumların engellemek gayesi ile mağdurum tekrar tekrar ifadesinin alınmasının önüne geçmeyi amaçlıyor. Cinsel suç mağduru olan kişi, suç failleri ile yüz yüze getirilip yaşadığı derin elem ve üzüntü tekrar etmesin diye mağdur ve failler yüz yüze getirilmeyecek, gerek mağdurun gerekse de suçun failinin ifadeleri taraflar yüz yüze getirilmeden alınacak. Mağdur olan eğer bir çocuksa çocuğun beyanı Çocuk İzlem Merkezi(ÇİM)’lerde ve burada çalışan uzmanlar tarafından alınacak. Tabi ki yine fail ve mağdur yüz yüze getirilmeksizin.
Her suç soruşturması için önem arz etmiş olsa da bu suçlar için ayrı bir hassasiyet taşıyan soruşturmanın gizliliğine daha fazla riayet edilecek. Yine bu suçun mağduru olan kişilerin beyanı alınırken kişilerin yaşamış olduğu şokun etkisinde olduğu unutulmadan ifadesinin alınması amaçlandığı için kişilerin beyanlarında herhangi bir değişiklik yapılmadan ne denildiyse o şekilde tutanağa geçirilmesi bu genelgenin bir diğer amacı. Ve bu suçlar açısından özellikle mağduru da son derece üzen ve işin psikolojik boyutuyla bir kez daha yaralayan muayene kısmının tekrarlanmaması için ve bu muayenenin bir kez yapılmasının sağlanması amacıyla işlerin daha koordineli bir şekilde yürütülmesi de genelgenin amaçladığı hedeflerden diğerini teşkil ediyor.
Hepimiz birer evlat birer eş veya birer babayız. Toplumumuzun geldiği noktada her gün bu suçların yüzlercesi yaşanırken bir kere daha düşünmek, ‘nereye gidiyoruz’ demek zorundayız. Aksi takdirde bizi biz yapan temel manevi değerlerimizi yitirmekle karşı karşıya kaldığımız gerçeği ile yüzleşmemiz gerekecek. Bu değerlerin toplumumuzu oluşturan temel dinamikler olduğunu ve bu tarz suçların çoğalmış olmasının toplumsal çöküşe zemin hazırladığını unutmamak gerekiyor.
Toplum olarak cinsel suçlarla ilgili hepimizin ayrı bir hassasiyeti var elbette. Gerek soruşturulması gerekse de kovuşturulması ayrı bir önem arz ediyor. Bu noktada özellikle altını çizmek istediğim konu ise bu suçlarla daha yakından muhatap olmak zorunda kalan, avukat, hakim veya savcının işi bir kat daha zor. Zira bizler için ne kadar zor olsa da işimizin bir parçası olduğu için daha fazla profesyonel olmamız gerektiriyor.
Geçtiğimiz günlerde Adalet bakanlığı tarafından bu suçlarla ilgili hassasiyetin bilinciyle bir adım atılarak tüm adalet teşkilatına bir genelge gönderildi. Genelge uyarınca artık cinsel suçlarla ilgili bir ihtisaslaşma sağlanmaya çalışılacak. Bu suçlarla ilgili olarak özel savcılar görevlendirilecek. Amaçlanan aslında dosyanın el değiştirerek sürekli aynı işlemlerin yapılmasının önüne geçmek. Böylece bu konuda uzmanlaşan savcı soruşturma konusu olayı mümkün olduğu müddetçe devredemeyecek.
Karşılaştığım bir davada cinsel istismar mağduru olan küçük, duruşma salonunda sanığın ismini duyar duymaz hıçkırıklara boğuldu ve mahkeme hakimine ‘lütfen buraya gelmesin’ diye yalvarmaya başladı. Elbette ki insanız bu manzara hepimizi derinden yaraladı.
Yayınlanan genelge de bu durumla ilgili yaşanması muhtemel olası durumların engellemek gayesi ile mağdurum tekrar tekrar ifadesinin alınmasının önüne geçmeyi amaçlıyor. Cinsel suç mağduru olan kişi, suç failleri ile yüz yüze getirilip yaşadığı derin elem ve üzüntü tekrar etmesin diye mağdur ve failler yüz yüze getirilmeyecek, gerek mağdurun gerekse de suçun failinin ifadeleri taraflar yüz yüze getirilmeden alınacak. Mağdur olan eğer bir çocuksa çocuğun beyanı Çocuk İzlem Merkezi(ÇİM)’lerde ve burada çalışan uzmanlar tarafından alınacak. Tabi ki yine fail ve mağdur yüz yüze getirilmeksizin.
Her suç soruşturması için önem arz etmiş olsa da bu suçlar için ayrı bir hassasiyet taşıyan soruşturmanın gizliliğine daha fazla riayet edilecek. Yine bu suçun mağduru olan kişilerin beyanı alınırken kişilerin yaşamış olduğu şokun etkisinde olduğu unutulmadan ifadesinin alınması amaçlandığı için kişilerin beyanlarında herhangi bir değişiklik yapılmadan ne denildiyse o şekilde tutanağa geçirilmesi bu genelgenin bir diğer amacı. Ve bu suçlar açısından özellikle mağduru da son derece üzen ve işin psikolojik boyutuyla bir kez daha yaralayan muayene kısmının tekrarlanmaması için ve bu muayenenin bir kez yapılmasının sağlanması amacıyla işlerin daha koordineli bir şekilde yürütülmesi de genelgenin amaçladığı hedeflerden diğerini teşkil ediyor.
Hepimiz birer evlat birer eş veya birer babayız. Toplumumuzun geldiği noktada her gün bu suçların yüzlercesi yaşanırken bir kere daha düşünmek, ‘nereye gidiyoruz’ demek zorundayız. Aksi takdirde bizi biz yapan temel manevi değerlerimizi yitirmekle karşı karşıya kaldığımız gerçeği ile yüzleşmemiz gerekecek. Bu değerlerin toplumumuzu oluşturan temel dinamikler olduğunu ve bu tarz suçların çoğalmış olmasının toplumsal çöküşe zemin hazırladığını unutmamak gerekiyor.