ÜLKEMİZ EĞİTİM SİSTEMİNDE YENİ BİR AKTÖR: CUMHURBAŞKANLIĞI EĞİTİM VE ÖĞRETİM POLİTİKALARI KURULU -II-
Dünkü yazımızda, MEB ve YÖK’ten sonra eğitim yönetimimizde üçüncü bir aktör olarak oluşturulan Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu’nu inceliyorduk. O’nun daha aktif, daha dinamik ve daha fonksiyonel olabilmesi için nelerin yapılması gerektiğini araştırıyorduk. Bugün ona devam edeceğiz:
2- CB. Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurul’unun Görevleri:
Cumhurbaşkanlığı mevzuatına ve ona dayanılarak yazılmış bilimsel eserlere bakıldığında, Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu’nun reaktif, proaktif ve izlemeğe yönelik olmak üzere üç türlü görevinin olacağını ifade edebiliriz. Buna başkaları da eklenebilir. Bunlar:
Reaktif Görev: Sayın Cumhurbaşkanımız’ın gündeminde yer alan ve o an için acil çözüm üretilmesini istediği eğitimsel konulara ilişkin görevdir. Alınan talimat doğrultusunda, o an için Kurul’un yapacağı çalışmalarla, üretilip geliştirilecek gerekli ve doğru eğitimsel politikalar, Sayın Cumhurbaşkanımız’a arz edilecektir.
Proaktif Görev, O an için gündemde olup olmamasına bakılmaksızın, Sayın Cumhurbaşkanımızın yıllardan beri; Milletimizin de 150 yıldan beri yapılmasını beklediği, Ülkemizin eğitim alanındaki temel/yapısal ve güncel sorunlarının belirlenip bunlara yönelik köklü çözüm önerilerinin üretilmesi, diğer bir deyişle eğitim sistemimizin geliştirilmesi ve millileştirilmesiyle ilgili görevdir. Bunun için belli bir plan ve program dahilinde çalışmalara başlanması gerekir. Eğitim sisteminin bir bütün halinde ele alınıp engin kültürümüzde var olan, ülkemizde ve dünyanın değişik bölgelerinde üretilmiş doğru bilgileri harmanlayarak eğitimin felsefesi, hedefleri, organizasyonu, programı, içerikleri, yöntemleri, sınama durumları; okul, öğretmen, yönetici, öğrenci ve diğer paydaşlarıyla sistemin yeniden üretilmesi söz konusudur.
Burada özellikle Kurul yönetimi üniversitelerden, MEB bünyesindeki öğretmen ve yöneticilerden ve diğer sektörlerden bu çalışmalara dahil edebileceği insanları da davet ederek, komisyonlar halinde bu çalışmaları başlatmalıdır.
İzleme Görevi ise, MEB, YÖK ve Kurul’u izleyerek, onların çalışmaları hakkında Sayın Cumhurbaşkanımız’ı bilgilendirmek şeklinde olacaktır.
3- Kurul, Vizyon ve Misyonunu Geliştirmelidir:
Cumhurbaşkanlığı Eğitim-Öğretim Politikaları Kurulu hem kendisine hem de eğitim sistemimize yönelik olarak bir misyon ve bu çerçevede bir vizyon geliştirmelidir. Bunu yaparak hem ‘özel görevinin’ ne olduğunu, hem de önümüzdeki 3 yıl, 5 yıl ve 10 yıl gibi aralıklarla nereye varmak istediğini belirlemeli, önüne bir hedefler manzumesi koymalıdır.
Bilindiği gibi, stratejik yönetim süreci içerisinde yer alan misyon ve vizyon kavramları kurum ve kurullar için çok büyük bir önem arz etmektedir. Onun için stratejik bir müessese olan Kurul hem kendisinin, hem de eğitim sistemimizin misyon ve vizyon bildirgelerini fonksiyonel bir şekilde oluşturarak; yönünü, çalışmasını ve hedeflerini belirlemeyi, çalışanlarını motive etmeyi, onlara ilham vermeyi, ortak paylaşım/aidiyet duygusu oluşturarak bir sinerji meydana getirmeyi ve bugünden geleceği öngörerek ona göre stratejiler geliştirmeyi planlamalıdır. Ayrıca Kurul, fonksiyonel bir misyon ve vizyon geliştirerek, yoğun rekabet ortamında rakiplerine karşı rekabet avantajı sağlayabileceğini de bilmelidir.
4- Ülkemiz Eğitim Yönetiminde Yapısal Bir Değişim Gerçekleştirilmelidir:
Ülkemizde eğitim sistemini ‘çalıştırmak’, ‘geliştirmek’ ve ‘millileştirmekle’ görevli MEB ve YÖK olmak üzere iki eğitim yönetimi kurumu vardı. Eğer yeniden ele alınır ve belirttiğimiz görev ve misyonuyla kabul edilirse CB Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, üçüncü bir aktör olarak yerini alır. Esasen buna çok ta ihtiyaç vardır. Çünkü hem ülkelerin eğitim sistemleri çok gelişmiş ve karmaşıklaşmış, hem de ciddi rekabet ortamından dolayı eğitim sistemleri sürekli yeniliklerle kendilerini geliştirmek durumundadırlar. Dolayısıyla bu hızdaki eğitim sistemini çalıştırma, geliştirme ve millileştirme işini artık bir kurumun (sadece bakanlığın) yapması mümkün olmaktan çıkmıştır. O zaman eğitim yönetimimizde ciddi bir değişim yaşanmalı; MEB, YÖK ve Kurul arasında yasal bir görev taksimi yapılmalı, hukuken her birinin görev ve sorumlulukları belirlenmelidir. Onların da aşağıda belirtilen şu iki görevi üstlenmeleri ve yerine getirmeleri gerekir, diye düşünüyorum. Bu görevler:
a- Eğitim sistemini, üniversiteler ve milli eğitim müdürlükleriyle beraber, teorik olarak ‘geliştirilmesi’ ve ‘millileştirilmesi’ görevini, geliştirilecek olan CB Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu üstlenip yürütmelidir.
b- Eğitim sisteminin Kurul tarafından teorik olarak geliştirilmekte ve millileştirilmekte olan politikalarını uygulama işi de doğrudan MEB’e ve YÖK’e bırakılmalıdır.
Bu gerçekleşirse, Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK, bu değişim ve dönüşümü kabullenip içselleştirmeli; CB Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu da bu görevi yerine getirebilecek düzeyde (burada arz ettiğimiz projeyle) güçlendirilmelidir. Sonra da bu üç kurum (kurul), yasal iş birliği ve iş bölümü çerçevesinde eğitim sistemimizi ‘çalıştırma’, ‘geliştirme’ ve ‘millileştirme’ çalışmalarını yürütmelidirler.
Yarın devam edelim.