1932 yılından beri 26 Eylül “Dil Bayramı” olarak kutlanmaktadır. Bu bayram Türkçeyi sevenler için bayramların en güzeli olarak görülmektedir.
Millet olmanın, millî duyguları taşımanın önemli işaretlerinden birisi dil bilincinde yatmaktadır. Bir dil, onu konuşan halkının nezdinde itibar kazandığı zaman gelişimini daha hızlı sağlamaktadır.
Halktaki millet bilincini oluşturmak amacı ile bazı toplumlar kendi diller için iddialı söylemlerde bulunmuşlar, bazı toplumlar da bu söylemlere inanarak kendi dillerini ikinci plana itmişlerdir.
Araplarla arası pek olmayan ve onların kültürlerine karşı bir direnç geliştiren İranlılar, Âdem ile Havva’nın Cennette Farsça; Cebrail’in Türkçe, yılanların ise Arapça konuştuğunu belirtmişlerdir. Batı’da ise Havva’nın Fransızca konuşan bir yılan tarafından baştan çıkartıldığı inancı vardır. Yine Farslılar arasında Allah’ın gazap ettiğinde vahyini Arapça, razı olduğunda ise Farsça indirdiği söylemi vardır.
Talmud’da (Yahudi geleneğinde Tevrat’ın yorumu olan kitap), şarkı için Yunanca, savaş için Latince, ağıt için Süryanice ve gündelik konuşma dili için İbranicenin kullanılması gerektiği yazılıdır.
Kutsal Roma İmparatoru Chorles, Tanrı’yla İspanyolca, kadınlarla İtalyanca, erkeklerle Fransızca, atı ile Almanca konuştuğunu söylemiştir.
John Webb, dünyanın ana dilinin Çince olduğunu dile getirmiş, Flaman Baron De Ryckholt ise Flamancanın insanlığın doğuşundan başlayarak konuşulan tek dil olduğunu, herkesin bu dile saygı göstermesi gerektiğini ifade etmiştir. Kempe ise Tanrının İsveç dili ile konuştuğunu, Adem’in ise Danca (Danimarkalıların dili) konuştuğunu ifade etmiştir. Luther Almancanın Tanrı dili olmaya en layık dil olduğunu dile getirmiş, Germen dilinin insanlığın ilk dili olabileceğini söylemiştir.
Yine Almanlar, dillerindeki disiplinin işlerine ve karakterlerine yansıdığını, Almancanın katı kurallarının disiplinli bir Alman milletinin doğmasına neden olduğunu iddia etmişlerdir. Paris’te kurulan Port Royal Okulu, dilbilgisi yönünden dünyada en mantıklı dilbilgisinin Fransızcada olduğu iddiasını ortaya atmıştır.
Kaygusuz Abdal da Gülistan adlı eserinde Tanrı’nın Cebrail’e git Âdem’e söyle cennetten çıksın, dediğini; Cebrail’in bunu Âdem’e söylediğinde Âdem’in anlamadığını, Tanrı’nın Cebrail’e onunla Türk dilinde konuş, yoksa o anlamaz dediğini, Cebrail’in Âdem’e Türkçe olarak cennetten çıkmasını söylediği zaman Âdem’in cenneti terk ettiğini yazmakta ve Cebrail’in Türkçe konuştuğunu ifade etmektedir.
İngilizce karşısında Fransızcanın itibar kaybetmesini hazmedemeyen Fransızlar Avrupa Birliği’nin hukuk dilinin Fransızca olması gerektiğini savunmuş ve “Montesquieu yok edilemez” sloganı ile AB’nin dil konularında yaşadığı sorunları halletmek için hukukî yorumlarda Fransızcanın otorite dili olarak alınması kampanyasını başlatmışlardır.
Fransızlar AB’de tercüme konusunda büyük sıkıntıların yaşandığını, Fransızcanın “kesinlik” dili olduğunu bu yüzden hukukî metinlerin Fransızca olması gerektiğini iddia etmektedirler.
Ayrıca Fransızlar İtalyancanın şarkı, Almancanın felsefe, İngilizcenin şiir dili olduğunu, fakat bütün bunların ötesinde Fransızcanın standart yapısının çok sağlam olduğunu, bu dilin İngilizce karşısında ikinci plana itilmesinin yanlış olduğunu söylemektedirler.
Araplar da İbranicenin tek kaynak dil olduğu ve cennette İbranice konuşulacağı fikrini kendilerine miras alarak Arapçanın tek kaynak dil olduğunu, cennette konuşulacak dilin Arapça olduğu fikrini yaymışlardır.
Diğer milletlere göre dil bilincini oluşturan en son milletlerden birisi Türkler olmuştur. Ebu Saidü’l Vaaz rüyaları tabir ettiği Kenz’ül Menam adlı eserinde, bir kişinin rüyasında Arapça konuştuğunu görmesinin şeref ile yorumlanacağını, Farsça konuştuğunu görmesinin devlet büyükleri ile sohbet edeceğini ve onlardan menfaat sağlayacağını, İbranice konuştuğunu görmesinin mirasa konacağını, Rumca konuştuğun görmesinin mal konusunda hırslı olacağını, Frenkçe konuştuğunu görmesinin işinden hayır ve menfaat göreceğini, Türkçe konuştuğunu görmesinin ise zararlı bir haber duyacağının işareti olduğunu dile getirmektedir. Kendi öz dilimizi rüyalarımızda bile şerrin işareti olarak yorumlamışız.
İnsanların kayıtsız şartsız üzerinde hemfikir olmaları gereken en öneli konu dil meselesidir. İnsanlar hiçbir siyasi söylemi kullanmadan Türkçe üzerinde birleşmeli ve Türkçeyi siyasetlerine alet etmemelidirler.
Herkesin dil bayramı kutlu olsun.
Millet olmanın, millî duyguları taşımanın önemli işaretlerinden birisi dil bilincinde yatmaktadır. Bir dil, onu konuşan halkının nezdinde itibar kazandığı zaman gelişimini daha hızlı sağlamaktadır.
Halktaki millet bilincini oluşturmak amacı ile bazı toplumlar kendi diller için iddialı söylemlerde bulunmuşlar, bazı toplumlar da bu söylemlere inanarak kendi dillerini ikinci plana itmişlerdir.
Araplarla arası pek olmayan ve onların kültürlerine karşı bir direnç geliştiren İranlılar, Âdem ile Havva’nın Cennette Farsça; Cebrail’in Türkçe, yılanların ise Arapça konuştuğunu belirtmişlerdir. Batı’da ise Havva’nın Fransızca konuşan bir yılan tarafından baştan çıkartıldığı inancı vardır. Yine Farslılar arasında Allah’ın gazap ettiğinde vahyini Arapça, razı olduğunda ise Farsça indirdiği söylemi vardır.
Talmud’da (Yahudi geleneğinde Tevrat’ın yorumu olan kitap), şarkı için Yunanca, savaş için Latince, ağıt için Süryanice ve gündelik konuşma dili için İbranicenin kullanılması gerektiği yazılıdır.
Kutsal Roma İmparatoru Chorles, Tanrı’yla İspanyolca, kadınlarla İtalyanca, erkeklerle Fransızca, atı ile Almanca konuştuğunu söylemiştir.
John Webb, dünyanın ana dilinin Çince olduğunu dile getirmiş, Flaman Baron De Ryckholt ise Flamancanın insanlığın doğuşundan başlayarak konuşulan tek dil olduğunu, herkesin bu dile saygı göstermesi gerektiğini ifade etmiştir. Kempe ise Tanrının İsveç dili ile konuştuğunu, Adem’in ise Danca (Danimarkalıların dili) konuştuğunu ifade etmiştir. Luther Almancanın Tanrı dili olmaya en layık dil olduğunu dile getirmiş, Germen dilinin insanlığın ilk dili olabileceğini söylemiştir.
Yine Almanlar, dillerindeki disiplinin işlerine ve karakterlerine yansıdığını, Almancanın katı kurallarının disiplinli bir Alman milletinin doğmasına neden olduğunu iddia etmişlerdir. Paris’te kurulan Port Royal Okulu, dilbilgisi yönünden dünyada en mantıklı dilbilgisinin Fransızcada olduğu iddiasını ortaya atmıştır.
Kaygusuz Abdal da Gülistan adlı eserinde Tanrı’nın Cebrail’e git Âdem’e söyle cennetten çıksın, dediğini; Cebrail’in bunu Âdem’e söylediğinde Âdem’in anlamadığını, Tanrı’nın Cebrail’e onunla Türk dilinde konuş, yoksa o anlamaz dediğini, Cebrail’in Âdem’e Türkçe olarak cennetten çıkmasını söylediği zaman Âdem’in cenneti terk ettiğini yazmakta ve Cebrail’in Türkçe konuştuğunu ifade etmektedir.
İngilizce karşısında Fransızcanın itibar kaybetmesini hazmedemeyen Fransızlar Avrupa Birliği’nin hukuk dilinin Fransızca olması gerektiğini savunmuş ve “Montesquieu yok edilemez” sloganı ile AB’nin dil konularında yaşadığı sorunları halletmek için hukukî yorumlarda Fransızcanın otorite dili olarak alınması kampanyasını başlatmışlardır.
Fransızlar AB’de tercüme konusunda büyük sıkıntıların yaşandığını, Fransızcanın “kesinlik” dili olduğunu bu yüzden hukukî metinlerin Fransızca olması gerektiğini iddia etmektedirler.
Ayrıca Fransızlar İtalyancanın şarkı, Almancanın felsefe, İngilizcenin şiir dili olduğunu, fakat bütün bunların ötesinde Fransızcanın standart yapısının çok sağlam olduğunu, bu dilin İngilizce karşısında ikinci plana itilmesinin yanlış olduğunu söylemektedirler.
Araplar da İbranicenin tek kaynak dil olduğu ve cennette İbranice konuşulacağı fikrini kendilerine miras alarak Arapçanın tek kaynak dil olduğunu, cennette konuşulacak dilin Arapça olduğu fikrini yaymışlardır.
Diğer milletlere göre dil bilincini oluşturan en son milletlerden birisi Türkler olmuştur. Ebu Saidü’l Vaaz rüyaları tabir ettiği Kenz’ül Menam adlı eserinde, bir kişinin rüyasında Arapça konuştuğunu görmesinin şeref ile yorumlanacağını, Farsça konuştuğunu görmesinin devlet büyükleri ile sohbet edeceğini ve onlardan menfaat sağlayacağını, İbranice konuştuğunu görmesinin mirasa konacağını, Rumca konuştuğun görmesinin mal konusunda hırslı olacağını, Frenkçe konuştuğunu görmesinin işinden hayır ve menfaat göreceğini, Türkçe konuştuğunu görmesinin ise zararlı bir haber duyacağının işareti olduğunu dile getirmektedir. Kendi öz dilimizi rüyalarımızda bile şerrin işareti olarak yorumlamışız.
İnsanların kayıtsız şartsız üzerinde hemfikir olmaları gereken en öneli konu dil meselesidir. İnsanlar hiçbir siyasi söylemi kullanmadan Türkçe üzerinde birleşmeli ve Türkçeyi siyasetlerine alet etmemelidirler.
Herkesin dil bayramı kutlu olsun.