“Elçiler, hediyelerle Süleyman’a gelince şöyle dedi: Siz bana malî yardımda mı bulunuyorsunuz? Allah’ın bana verdiği size verdiğinden hayırlıdır. Hediyenizle siz sevinirsiniz!” (Neml 36)
Sebe Melikesi Belkıs, Hz. Süleyman’ın, ‘rahman ve rahîm olan Allah’ın adıyla’ başlayan, ‘Bana baş kaldırmayın, teslimiyet içinde gelin!’ mektubunu alınca işin ciddiyetini anladı. Ülkesinin ve yönetimin tehdit altına girdiğini gördü. Paniğe kapılmadı, vakit geçirmeden ülkenin ileri gelenlerini ve yönetimindeki etkili kişileri istişare için topladı. Konuyu ‘Danışma Kurulu’ ile enine boyun görüştü. Danışma kurulunun üyeleri, ekonomisi ve ordusu güçlü bir ülke olduklarını, tehdidi karşılayabileceklerini, ancak yine de, kendisi ne karar verirse ona uyacaklarını söyledi.
Seba Melikesi, onları dinledi ve kararını şu şekilde açıkladı: “Hükümdarlar bir memlekete (zorla) girdi mi, orayı perişan eder ve halkın ulularını alçaltır. Onlar da böyle yapacaktır. Ben, onlara hediye göndereyim, elçiler ne ile dönecek bir bakayım.” (Neml 34-35)
Anlaşılan o ki, her kıtada ve en eski uygarlıklarda yöneticiler, diplomatik ilişkileri başlatmak, devam ettirmek saikıyla hediye alış-verişinde buluna gelmişlerdir. Ta, Hz. Süleyman çağında, hediyeleşmenin bilindiği, hatta daha ileri gidilerek, ‘diplomatik hediyeleşmenin’ siyaset üretmede bir araç olarak kullanıldığı, bu örnekle göz önüne serilmiş olmaktadır.
Sebe Melikesi, Hz. Süleyman’a, hediye adı altında neler gönderdi bilmiyoruz, fakat bunların değerli taşlar, altın-gümüş, kumaşlar, zamanın ruhuna uygun atlar, develer, cariyeler vb., mahiyetteki eşya ve varlıklar olduğu tahmin edilebilir. Neticede Sebe Melikesinin, Hz. Süleyman’la diplomatik ilişki başlatırken pahalı ve değerli hediye vermekle işe başlaması, gönderdiği hediyelerin kabul edilip edilmemesine göre, atacağı adımı kararlaştırmayı beklemesi, dikkat çekici bir siyaset üretme yöntemidir. Sebe Melikesinin bu yöntemi ilk kez denemediği, daha önce de ‘diplomatik hediyeleşme’de bulunduğu da konudan anlaşılıyor.
Ne var ki, Hz. Süleyman, cin türü varlıklara, tabiat kuvvetlerine emirler veren büyük bir peygamberdi; kurduğu güçlü devletin de başındaki zattı. İsrailoğulları, Hz. Süleyman’ın liderliğinde altın yıllarını yaşıyordu. Her bakımdan güç ve kudret onlardaydı. Hz. Süleyman, civar ülkelere seferler düzenlerken amacı onların putlara tapmalarını engellemek ve Tevhid dinine/ Hak dine, girmelerini temin etmekti. Belkıs’ın ‘diplomatik hediyeleri’ ise bu amacı engellemek içindi; yani bir tuzak! Bu tuzağı gören Hz. Süleyman, Sebe ülkesinin elçilerine şöyle dedi: “Siz bana mal ile yardım mı ediyorsunuz? Allah’ın bana verdiği size verdiğinden iyidir. Hediyenizle siz sevinirsiniz. (Ey elçiler!) Dönün! (Melikeniz ve diğerleri) iyi bilsin ki, karşı koyamayacakları ordularla gelip onları hakir halde oradan çıkartırız!” (Neml 36-37)
Sonuç: ‘Diplomatik hediye’ kabul eden devlet adamı yahut diplomat, aklını, idrakini bir süreliğine de olsa, bir kenara bırakıp duygusallığa bürünebilir; diplomatik hediye kalbi yumuşatarak, kararları etkileyebilir ve böylece ülke menfaatinin korunması da tehdit ve tehlike altına girebilir. Sebe Melikesinin hediye verme girişimi ve Hz. Süleyman’ın bu girişimi reddetmesi devlet adamları ve üst düzey bürokratlar için, binlerce yıl geriden gelen ve eskimeyen bir öğüt, bir ders niteliğindedir.
Sebe Melikesi Belkıs, Hz. Süleyman’ın, ‘rahman ve rahîm olan Allah’ın adıyla’ başlayan, ‘Bana baş kaldırmayın, teslimiyet içinde gelin!’ mektubunu alınca işin ciddiyetini anladı. Ülkesinin ve yönetimin tehdit altına girdiğini gördü. Paniğe kapılmadı, vakit geçirmeden ülkenin ileri gelenlerini ve yönetimindeki etkili kişileri istişare için topladı. Konuyu ‘Danışma Kurulu’ ile enine boyun görüştü. Danışma kurulunun üyeleri, ekonomisi ve ordusu güçlü bir ülke olduklarını, tehdidi karşılayabileceklerini, ancak yine de, kendisi ne karar verirse ona uyacaklarını söyledi.
Seba Melikesi, onları dinledi ve kararını şu şekilde açıkladı: “Hükümdarlar bir memlekete (zorla) girdi mi, orayı perişan eder ve halkın ulularını alçaltır. Onlar da böyle yapacaktır. Ben, onlara hediye göndereyim, elçiler ne ile dönecek bir bakayım.” (Neml 34-35)
Anlaşılan o ki, her kıtada ve en eski uygarlıklarda yöneticiler, diplomatik ilişkileri başlatmak, devam ettirmek saikıyla hediye alış-verişinde buluna gelmişlerdir. Ta, Hz. Süleyman çağında, hediyeleşmenin bilindiği, hatta daha ileri gidilerek, ‘diplomatik hediyeleşmenin’ siyaset üretmede bir araç olarak kullanıldığı, bu örnekle göz önüne serilmiş olmaktadır.
Sebe Melikesi, Hz. Süleyman’a, hediye adı altında neler gönderdi bilmiyoruz, fakat bunların değerli taşlar, altın-gümüş, kumaşlar, zamanın ruhuna uygun atlar, develer, cariyeler vb., mahiyetteki eşya ve varlıklar olduğu tahmin edilebilir. Neticede Sebe Melikesinin, Hz. Süleyman’la diplomatik ilişki başlatırken pahalı ve değerli hediye vermekle işe başlaması, gönderdiği hediyelerin kabul edilip edilmemesine göre, atacağı adımı kararlaştırmayı beklemesi, dikkat çekici bir siyaset üretme yöntemidir. Sebe Melikesinin bu yöntemi ilk kez denemediği, daha önce de ‘diplomatik hediyeleşme’de bulunduğu da konudan anlaşılıyor.
Ne var ki, Hz. Süleyman, cin türü varlıklara, tabiat kuvvetlerine emirler veren büyük bir peygamberdi; kurduğu güçlü devletin de başındaki zattı. İsrailoğulları, Hz. Süleyman’ın liderliğinde altın yıllarını yaşıyordu. Her bakımdan güç ve kudret onlardaydı. Hz. Süleyman, civar ülkelere seferler düzenlerken amacı onların putlara tapmalarını engellemek ve Tevhid dinine/ Hak dine, girmelerini temin etmekti. Belkıs’ın ‘diplomatik hediyeleri’ ise bu amacı engellemek içindi; yani bir tuzak! Bu tuzağı gören Hz. Süleyman, Sebe ülkesinin elçilerine şöyle dedi: “Siz bana mal ile yardım mı ediyorsunuz? Allah’ın bana verdiği size verdiğinden iyidir. Hediyenizle siz sevinirsiniz. (Ey elçiler!) Dönün! (Melikeniz ve diğerleri) iyi bilsin ki, karşı koyamayacakları ordularla gelip onları hakir halde oradan çıkartırız!” (Neml 36-37)
Sonuç: ‘Diplomatik hediye’ kabul eden devlet adamı yahut diplomat, aklını, idrakini bir süreliğine de olsa, bir kenara bırakıp duygusallığa bürünebilir; diplomatik hediye kalbi yumuşatarak, kararları etkileyebilir ve böylece ülke menfaatinin korunması da tehdit ve tehlike altına girebilir. Sebe Melikesinin hediye verme girişimi ve Hz. Süleyman’ın bu girişimi reddetmesi devlet adamları ve üst düzey bürokratlar için, binlerce yıl geriden gelen ve eskimeyen bir öğüt, bir ders niteliğindedir.