
Darbe girişiminin başarısız olmasıyla yıkılan FETÖ ve küresel güçler, bu kez ellerindeki PKK kartlarını açmaya başladı.
15 Temmuz sonrası sessiz kalarak bir süre talimat bekleyen PKK terör örgütü son iki haftada düğmeye bastı ve harekete geçti.
Elazığ’ın hedef seçilmesinin en önemli nedenlerinden biri örgütün bu il merkezinde yeterince yer edinememesi, özellikle de milliyetçi ve devletçi illere gözdağı olarak yorumlanabilir.
Elazığ öncesinde Van’a saldıran terör örgütü, hem polis karakolunu hem de polis evini hedef aldı. Hakkari ve Şemdinli’de gün geçmiyor ki bir saldırı haberi gelmesin. Elazığ saldırısının ardından bu kez acı haber Bitlis’ten geldi. El yapımı patlayıcılar ile yapılan saldırılarda 6 şehit verdik.
Durum şunu gösteriyor; Van, Diyarbakır, Hakkari ve Güneydoğu bölgesinin bir kısmında eylemler yapan terör örgütü, yeterince ses getiremediğine kanaat getirdi ve rotasını başka bölge ve illere çevirdi.
İşte Elazığ böyle bir planlamanın hedefindeki il oldu. İstihbarat ve güvenlik güçleri Elazığ saldırısını mutlaka iyi okumalı.
Bu saldırı örgütün hedefinin daha önce büyük eylemlerin yapılmadığı bölgelere çevirdiğinin kanıtıdır.
Kuzeydoğuya doğru ilerleyen PKK’nın hedefindeki bir diğer ilin Erzurum olmadığını kim iddia edebilir?
Zira Erzurum tıpkı Elazığ gibi vatan milliyetçisi bir il. Her saldırı sonrası halk refleksi gösteren bu illerin tesadüf olarak seçilmediği çok açık. Bölgeyi yeniden dizayn etme gayretinde olan Ortadoğu canileri, ülkeyi bir iç kargaşaya sürükleme planları yapıyor. Bu emellerine ulaşmak için de işgal girişimi sonrası ortaya çıkan güvenlik zafiyetini kullanıyorlar.
İçerde FETÖ’cü asker, polislerden lojistik ve istihbarat desteği alan PKK, bu kolların kesilmesi ile ciddi yara aldı. Ancak hala yüzde yüz bu kanalların kesildiğini garanti edemediğimiz gibi yeni saldırı ve kalkışmaları ön gören bir yapı oluşturulmalı.
Güneydoğu bu işin kırılma noktasıdır. Suriye’de PYD’nin söz sahibi yapılmaya çalışıldığı gerçeği dış politikamızın her zamankinden daha aktif olma zorunluluğunu getiriyor.
Bize düşen devlete ve hükümete güvenip teröre karşı verilen mücadeleyi destekleyerek, asla bir kargaşaya pirim verecek durumlardan kaçınmaktır.
Kurt dumanlı günü bekler, ülkede çıkacak en küçük bir kıvılcım bu hainlerin ekmeğine yağ sürecektir.
15 Temmuz sonrası sessiz kalarak bir süre talimat bekleyen PKK terör örgütü son iki haftada düğmeye bastı ve harekete geçti.
Elazığ’ın hedef seçilmesinin en önemli nedenlerinden biri örgütün bu il merkezinde yeterince yer edinememesi, özellikle de milliyetçi ve devletçi illere gözdağı olarak yorumlanabilir.
Elazığ öncesinde Van’a saldıran terör örgütü, hem polis karakolunu hem de polis evini hedef aldı. Hakkari ve Şemdinli’de gün geçmiyor ki bir saldırı haberi gelmesin. Elazığ saldırısının ardından bu kez acı haber Bitlis’ten geldi. El yapımı patlayıcılar ile yapılan saldırılarda 6 şehit verdik.
Durum şunu gösteriyor; Van, Diyarbakır, Hakkari ve Güneydoğu bölgesinin bir kısmında eylemler yapan terör örgütü, yeterince ses getiremediğine kanaat getirdi ve rotasını başka bölge ve illere çevirdi.
İşte Elazığ böyle bir planlamanın hedefindeki il oldu. İstihbarat ve güvenlik güçleri Elazığ saldırısını mutlaka iyi okumalı.
Bu saldırı örgütün hedefinin daha önce büyük eylemlerin yapılmadığı bölgelere çevirdiğinin kanıtıdır.
Kuzeydoğuya doğru ilerleyen PKK’nın hedefindeki bir diğer ilin Erzurum olmadığını kim iddia edebilir?
Zira Erzurum tıpkı Elazığ gibi vatan milliyetçisi bir il. Her saldırı sonrası halk refleksi gösteren bu illerin tesadüf olarak seçilmediği çok açık. Bölgeyi yeniden dizayn etme gayretinde olan Ortadoğu canileri, ülkeyi bir iç kargaşaya sürükleme planları yapıyor. Bu emellerine ulaşmak için de işgal girişimi sonrası ortaya çıkan güvenlik zafiyetini kullanıyorlar.
İçerde FETÖ’cü asker, polislerden lojistik ve istihbarat desteği alan PKK, bu kolların kesilmesi ile ciddi yara aldı. Ancak hala yüzde yüz bu kanalların kesildiğini garanti edemediğimiz gibi yeni saldırı ve kalkışmaları ön gören bir yapı oluşturulmalı.
Güneydoğu bu işin kırılma noktasıdır. Suriye’de PYD’nin söz sahibi yapılmaya çalışıldığı gerçeği dış politikamızın her zamankinden daha aktif olma zorunluluğunu getiriyor.
Bize düşen devlete ve hükümete güvenip teröre karşı verilen mücadeleyi destekleyerek, asla bir kargaşaya pirim verecek durumlardan kaçınmaktır.
Kurt dumanlı günü bekler, ülkede çıkacak en küçük bir kıvılcım bu hainlerin ekmeğine yağ sürecektir.