‘Dünya hızla değişiyor!..’
En son Mersin sanayi sitesinde rot-balans ayarı yaptırdığım Urfalı Bedir Usta’dan duydum bu lafı. Urfalının hayatı son yıllarda ‘bi ecayip’değişmiş. Ne yalın ve güzel bir ifade!
Onun bir iki gün öncesinde ise çevrimiçi ortamda katıldığım güncel psiko-sosyal sorunlar içerikli bir toplantıda, TED Üniversitesi’nin çok değerli bir profesörü‘dünyanın ayak uydurulması güç bir hızla değişmekte ve yeni fenomenler doğurmakta olduğunu’ dile getirmişti. Çok yalın olmasa da yine doğru ve güzel bir ifade!
Bunları çağrıştıran ifadeleri ben de hem gazetede hem yönettiğim kurumda sıklıkla kullanırım. Evet, çekirdekteki tespityüzde yüz doğru; dünya hakikaten baş döndürücü bir hızla değişiyor. Her alanda hem de… Rot-balans işinden tutun da psiko-sosyal durumlara kadar her alanda.
‘Eğitim’,bu değişimin dışında kalabilir mi peki?İmkânsız!
Herkes her detayını biliyor gibi davransa da aslında son derece spesifik bir alan olan ve derin birikim gerektiren eğitim-öğretim alanında da yüksek hızlı, daha doğrusu müthiş yüksek ivmeli bir değişim yaşanıyor.
Ama nerede? Modern dünyada tabii ki. Coğrafi bir sınır yok…
Ya bizdeki durum? O da nereye baktığınıza bağlı…
Baktığınız kurum veya çalışma grubu,değişim ivmesi ve toplam kalite bakımından dünya standartlarının çok çok altında da olabilir, Avrupa standartlarının çok üzerinde de…
Bu ‘ulusal standardizasyon sorunu’ elbette uzun uzun tartışılabilecek bir konu: Niye böyle bir sorun var? Bu giderilebilir mi? Nasıl giderilir? Kim-ne yapmalı? Vesaire vesaire…
Ama benim değineceğim değişim boyutu daha başka ve işin biraz daha teorik kısmıyla ilgili: Eğitimde Yeni Yaklaşımlar
Ve yani ‘dünyada öncü eğitimciler neleri tartışıyor, hangi ufuklara yöneliyor’?
★★
Zamansal açısından özellikle son çeyrek yüzyıla -daha doğrusu 20. ve 21. yüzyılların değme noktasına- dayandırabileceğimiz bu yeni ufukları, İngilizce ve Uluslararası İlişkiler alanlarında ihtisas yapmış eğitimci dostum sevgili Bünyamin Dinçer, www.huffpost.com’dan* ana başlıklar halinde özetleyerek Türkçeye aktardı. Fikirlerinden her zaman ilham aldığım değerli öğretmenimin izniyle ve onun gibi başka idealist öğretmenlere fikir vermesi ümidiyle bu çeviriyi paylaşıyorum:
“Yarının dünyasına biçim verebilecek yeni eğitim akımlarından ilki: Hip-Hop Education (HipHopEd)ya da Türkçesiyle ‘Hip-Hop Eğitim’…
Bu yeni yaklaşım, hip-hop kültürünün özellikle de müziğin kullanımı ile ders içi ve ders dışı eğitim içeriklerinin oluşturulmasını amaçlıyor. Öğrencilerin ödevlerini bile rap ya da hip-hop şarkılar şeklinde yapmaları bekleniyor. Ayrıca bazı görsel içerikler sokak dansları ve grafiti gibi hip-hop kültür ögeleri ile destekleniyor. Rap atışmaları,bu yeni yaklaşım içinde öğrencilerin dikkatini çeken ve konu ile ilgili bilgi düzeylerini gösteren bir etkinlik olarak sıkça kullanılıyor…
★★
İkinci yenilikçi yaklaşım: Process Oriented Guided Inquiry Lessons (POGIL). ki bunu Türkçeye‘Süreç Odaklı Yönlendirilmiş Sorgulamalı Dersler (SOYSoD)’ biçiminde aktarabiliriz…
SOYSoD hem sosyal hem de yapısalcı yönü olan bir öğrenme stratejisi. Gerçek hayat deneyimlerinin öğrenme ortamı (okul) ile ilişkilendirilmesini amaçlıyor. Süreç içerisinde öğretmen öğrencilere bir metin veriyor. Sonrasında ise bu metnin iyi bir şekilde analiz edilmesi sağlanıyor;devamında öğrencilere cevapları bulunabilecek bir dizi soru veriliyor. Bu sorular cevapları metinde isim, yer, tarih ve rakamlar gibi doğrudan bulunabilecek sorular olmuyor; daha çok öğrencinin metne derinlemesine bakmasını sağlayan, düşüncelerini provoke eden ve çıkarımlarda bulunmasını sağlayan sorular öne çıkıyor. Öğrenciler sorulara cevap verdikçe öğretmen, başka yönlendirmeli sorularla öğrencilerin daha derin ve farklı düşünmelerine yardımcı oluyor.
★★
Yenilikçi yaklaşımlar listesinde üçüncü sırayı Project Based Learning (PBL) alıyor. Bu tanımı ‘Proje Tabanlı Eğitim (PTE)’ diye Türkçeleştirebiliriz…
Bu yaklaşım öğrencilerin çevremizde gözlemlediğimiz gerçek sorunlara odaklanmasını veya onları keşfetmesini amaçlıyor. Bu keşifler sayesinde öğrenciler konu ile ilgili bilgi dağarcıklarını geliştiriyorlar ve çözüm önerilerini sıralıyorlar. PTE hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin daha aktif ve yaratıcı olmalarına olanak tanıyor. Öğrenciler, bu yaklaşımla türlü projelerde yer alarak konu ile ilgili olabilecek çoğu bilgiyi edinebiliyorlar.
★★
Dördüncü sırada Reality Pedagogy var:‘Gerçek Pedagoji’…
Gerçek Pedagoji yaklaşımının amacı, öğretmenin öğrencilerin içinde bulunduğu gerçek durumu kavratmasını ve bu durumu başlangıç noktası olarak kabul ederek öğrenimi buradan başlatmasını sağlamak. Gerçek Pedagoji yaklaşımı, benimseyenlere göre herhangi bir öğrenmenin olabilmesi için öğreten ve öğrenen arasında karşılıklı bir tecrübe paylaşımı olması gerektiğini savunuyor. Bunun için de öğretmenler temel olarak aşağıdaki beş devinime ihtiyaç duyuyorlar.
★★
Beşinci ve son sıradaise oldukça devrimci bir yaklaşım olarak gözükenFlipped Classroom’a,‘Tersyüz Edilmiş Sınıflar’a(TES)’ göz atıyoruz…
Bu yaklaşımda; okulda gerçekleşen geleneksel öğrenme etkinlikleri evde, ev ödevleri de okulda yapılır. Öğrenciler konularla ilgili ders videolarını evde izleyip daha önce ev ödevi şeklinde verilen sorular doğrultusunda sınıfta tartışıp izledikleri ders videoları ile ilgili ders içerisinde soru sorarlar. Bu videolar sayesinde öğrenciler videoları istedikleri yerde durdurur, notlar alır ve kendi öğrenme hızlarını kendi bilişsel niteliklerine uyarlayabilirler. Okulda ise video içerikleri ile ilgili arkadaşlarına ve öğretmene sorular sorabilirler ve bu soruların cevaplarını alabilirler.“
★★
Bunların dışında da elbette sadece Avrupa’da, Finlandiya’da falan değil, dünyanın dört bir yanında filizlenen yeni, öncü, sıradışı, çarpıcı eğitim akımları var. Söz gelimi Uzakdoğu’da ve Afrika’da henüz dünyanın farkına varmadığı kültürel öğretiler ve eğitsel buluşlar var. Farkına vardığımızda da biz onları muhtemelen ‘eğitim felsefesiyle ilgili yeni akımlar’ olarak göreceğiz; halbuki onlar yüzlerce, binlerce yılın ve kim bilir kaç kuşağın birikimini yansıtıyorlardır.
Bu durumda, az önce sevgili dostum Bünyamin’in çevirisiyle sıraladığım beş akımı da kendilerinden önceki onlarca, yüzlerce eğitsel akımın ve dolayısıyla yüzlerce yıllık bir geleneğin devamı, yankısı ya da karşı-tepki biçiminde ortaya çıkmış birer uzantısı biçiminde değerlendirebiliriz.
Ama onları nasıl ele alırsak alalım; bizim, tercih ettiğimiz anlayışı sürdürülebilir ve istikrarlı bir paradigmaya dönüştürmemiz esas mesele. Yaklaşımımızı -daha geniş anlamda eğitim sistemimizi- yap-boza çevirmemek, var olan yap-boz zihniyetinden kurtulmak yani…
Dolayısıyla da şuur (bilinç), sabır, kararlılık, bilimsellik…
Ve yani esas mesele ‘zamanda ve mekânda yer değiştirirken bu bilimsel ilkelere sadık kalmak’!
*: Kavramsal kaynak (İngilizce): https://www.huffpost.com/entry/5-new-approaches-to-teaching-strategies_b_4697731
En son Mersin sanayi sitesinde rot-balans ayarı yaptırdığım Urfalı Bedir Usta’dan duydum bu lafı. Urfalının hayatı son yıllarda ‘bi ecayip’değişmiş. Ne yalın ve güzel bir ifade!
Onun bir iki gün öncesinde ise çevrimiçi ortamda katıldığım güncel psiko-sosyal sorunlar içerikli bir toplantıda, TED Üniversitesi’nin çok değerli bir profesörü‘dünyanın ayak uydurulması güç bir hızla değişmekte ve yeni fenomenler doğurmakta olduğunu’ dile getirmişti. Çok yalın olmasa da yine doğru ve güzel bir ifade!
Bunları çağrıştıran ifadeleri ben de hem gazetede hem yönettiğim kurumda sıklıkla kullanırım. Evet, çekirdekteki tespityüzde yüz doğru; dünya hakikaten baş döndürücü bir hızla değişiyor. Her alanda hem de… Rot-balans işinden tutun da psiko-sosyal durumlara kadar her alanda.
‘Eğitim’,bu değişimin dışında kalabilir mi peki?İmkânsız!
Herkes her detayını biliyor gibi davransa da aslında son derece spesifik bir alan olan ve derin birikim gerektiren eğitim-öğretim alanında da yüksek hızlı, daha doğrusu müthiş yüksek ivmeli bir değişim yaşanıyor.
Ama nerede? Modern dünyada tabii ki. Coğrafi bir sınır yok…
Ya bizdeki durum? O da nereye baktığınıza bağlı…
Baktığınız kurum veya çalışma grubu,değişim ivmesi ve toplam kalite bakımından dünya standartlarının çok çok altında da olabilir, Avrupa standartlarının çok üzerinde de…
Bu ‘ulusal standardizasyon sorunu’ elbette uzun uzun tartışılabilecek bir konu: Niye böyle bir sorun var? Bu giderilebilir mi? Nasıl giderilir? Kim-ne yapmalı? Vesaire vesaire…
Ama benim değineceğim değişim boyutu daha başka ve işin biraz daha teorik kısmıyla ilgili: Eğitimde Yeni Yaklaşımlar
Ve yani ‘dünyada öncü eğitimciler neleri tartışıyor, hangi ufuklara yöneliyor’?
★★
Zamansal açısından özellikle son çeyrek yüzyıla -daha doğrusu 20. ve 21. yüzyılların değme noktasına- dayandırabileceğimiz bu yeni ufukları, İngilizce ve Uluslararası İlişkiler alanlarında ihtisas yapmış eğitimci dostum sevgili Bünyamin Dinçer, www.huffpost.com’dan* ana başlıklar halinde özetleyerek Türkçeye aktardı. Fikirlerinden her zaman ilham aldığım değerli öğretmenimin izniyle ve onun gibi başka idealist öğretmenlere fikir vermesi ümidiyle bu çeviriyi paylaşıyorum:
“Yarının dünyasına biçim verebilecek yeni eğitim akımlarından ilki: Hip-Hop Education (HipHopEd)ya da Türkçesiyle ‘Hip-Hop Eğitim’…
Bu yeni yaklaşım, hip-hop kültürünün özellikle de müziğin kullanımı ile ders içi ve ders dışı eğitim içeriklerinin oluşturulmasını amaçlıyor. Öğrencilerin ödevlerini bile rap ya da hip-hop şarkılar şeklinde yapmaları bekleniyor. Ayrıca bazı görsel içerikler sokak dansları ve grafiti gibi hip-hop kültür ögeleri ile destekleniyor. Rap atışmaları,bu yeni yaklaşım içinde öğrencilerin dikkatini çeken ve konu ile ilgili bilgi düzeylerini gösteren bir etkinlik olarak sıkça kullanılıyor…
★★
İkinci yenilikçi yaklaşım: Process Oriented Guided Inquiry Lessons (POGIL). ki bunu Türkçeye‘Süreç Odaklı Yönlendirilmiş Sorgulamalı Dersler (SOYSoD)’ biçiminde aktarabiliriz…
SOYSoD hem sosyal hem de yapısalcı yönü olan bir öğrenme stratejisi. Gerçek hayat deneyimlerinin öğrenme ortamı (okul) ile ilişkilendirilmesini amaçlıyor. Süreç içerisinde öğretmen öğrencilere bir metin veriyor. Sonrasında ise bu metnin iyi bir şekilde analiz edilmesi sağlanıyor;devamında öğrencilere cevapları bulunabilecek bir dizi soru veriliyor. Bu sorular cevapları metinde isim, yer, tarih ve rakamlar gibi doğrudan bulunabilecek sorular olmuyor; daha çok öğrencinin metne derinlemesine bakmasını sağlayan, düşüncelerini provoke eden ve çıkarımlarda bulunmasını sağlayan sorular öne çıkıyor. Öğrenciler sorulara cevap verdikçe öğretmen, başka yönlendirmeli sorularla öğrencilerin daha derin ve farklı düşünmelerine yardımcı oluyor.
★★
Yenilikçi yaklaşımlar listesinde üçüncü sırayı Project Based Learning (PBL) alıyor. Bu tanımı ‘Proje Tabanlı Eğitim (PTE)’ diye Türkçeleştirebiliriz…
Bu yaklaşım öğrencilerin çevremizde gözlemlediğimiz gerçek sorunlara odaklanmasını veya onları keşfetmesini amaçlıyor. Bu keşifler sayesinde öğrenciler konu ile ilgili bilgi dağarcıklarını geliştiriyorlar ve çözüm önerilerini sıralıyorlar. PTE hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin daha aktif ve yaratıcı olmalarına olanak tanıyor. Öğrenciler, bu yaklaşımla türlü projelerde yer alarak konu ile ilgili olabilecek çoğu bilgiyi edinebiliyorlar.
★★
Dördüncü sırada Reality Pedagogy var:‘Gerçek Pedagoji’…
Gerçek Pedagoji yaklaşımının amacı, öğretmenin öğrencilerin içinde bulunduğu gerçek durumu kavratmasını ve bu durumu başlangıç noktası olarak kabul ederek öğrenimi buradan başlatmasını sağlamak. Gerçek Pedagoji yaklaşımı, benimseyenlere göre herhangi bir öğrenmenin olabilmesi için öğreten ve öğrenen arasında karşılıklı bir tecrübe paylaşımı olması gerektiğini savunuyor. Bunun için de öğretmenler temel olarak aşağıdaki beş devinime ihtiyaç duyuyorlar.
- Birleştirici Diyaloglar
- Birlikte Öğretim
- Kozmopolitiklik
- Bağlam
- İçerik
★★
Beşinci ve son sıradaise oldukça devrimci bir yaklaşım olarak gözükenFlipped Classroom’a,‘Tersyüz Edilmiş Sınıflar’a(TES)’ göz atıyoruz…
Bu yaklaşımda; okulda gerçekleşen geleneksel öğrenme etkinlikleri evde, ev ödevleri de okulda yapılır. Öğrenciler konularla ilgili ders videolarını evde izleyip daha önce ev ödevi şeklinde verilen sorular doğrultusunda sınıfta tartışıp izledikleri ders videoları ile ilgili ders içerisinde soru sorarlar. Bu videolar sayesinde öğrenciler videoları istedikleri yerde durdurur, notlar alır ve kendi öğrenme hızlarını kendi bilişsel niteliklerine uyarlayabilirler. Okulda ise video içerikleri ile ilgili arkadaşlarına ve öğretmene sorular sorabilirler ve bu soruların cevaplarını alabilirler.“
★★
Bunların dışında da elbette sadece Avrupa’da, Finlandiya’da falan değil, dünyanın dört bir yanında filizlenen yeni, öncü, sıradışı, çarpıcı eğitim akımları var. Söz gelimi Uzakdoğu’da ve Afrika’da henüz dünyanın farkına varmadığı kültürel öğretiler ve eğitsel buluşlar var. Farkına vardığımızda da biz onları muhtemelen ‘eğitim felsefesiyle ilgili yeni akımlar’ olarak göreceğiz; halbuki onlar yüzlerce, binlerce yılın ve kim bilir kaç kuşağın birikimini yansıtıyorlardır.
Bu durumda, az önce sevgili dostum Bünyamin’in çevirisiyle sıraladığım beş akımı da kendilerinden önceki onlarca, yüzlerce eğitsel akımın ve dolayısıyla yüzlerce yıllık bir geleneğin devamı, yankısı ya da karşı-tepki biçiminde ortaya çıkmış birer uzantısı biçiminde değerlendirebiliriz.
Ama onları nasıl ele alırsak alalım; bizim, tercih ettiğimiz anlayışı sürdürülebilir ve istikrarlı bir paradigmaya dönüştürmemiz esas mesele. Yaklaşımımızı -daha geniş anlamda eğitim sistemimizi- yap-boza çevirmemek, var olan yap-boz zihniyetinden kurtulmak yani…
Dolayısıyla da şuur (bilinç), sabır, kararlılık, bilimsellik…
Ve yani esas mesele ‘zamanda ve mekânda yer değiştirirken bu bilimsel ilkelere sadık kalmak’!
*: Kavramsal kaynak (İngilizce): https://www.huffpost.com/entry/5-new-approaches-to-teaching-strategies_b_4697731