31 Mart tarihinde yapılacak olan mahalli idareler genel seçiminde başkanlık koltuğuna oturmayı hayal eden AK Parti’nin adayı Dr.Mahmut Uçar, daha başkan olamadı ama baba oldu. 7 Ağustos 2016 tarihinde kendisi gibi hekim olan Aybüke Gözde Gültekin ile Sağlık eski Bakanı Prof.Dr.Recep Akdağ’ın da katıldığı bir törenle evlenen Mahmut Uçar, ilk baba mutluluğunu adayken tattı. Mahmut Uçar ve Aybüke Gözde Gültekin’in bir kız çocuğu dünyaya geldi. Çiftler, ilk çocuklarının ismini Ahsennaz koydu. Seçim çalışmalarından arta kalan zamanlarda çocuğunu seven Mahmut Uçar ve eşi Aybüke Gözde hanımı PUSULA ailesi adına tebrik ediyor, Ahsennaz bebeğe analı babalı büyümesi dileklerimi iletiyor, “Hoş geldin” diyorum.
--
Bu listeye erkek girmesi yasak!
Yaklaşan yerel seçimler sadece belediye başkanı ve meclis üyeleri seçimi değil. Bu seçimde mahalle ve köy muhtarlarını da seçeceğiz. Son yıllarda özellikle maaş ve özlük haklarının cazibesi sebebiyle önceki dönemlere oranla muhtar adayının fazla olması hiçbirimizi hiç de şaşırtmıyor. Ama bu muhtarlık seçimleri öncesinde beni en çok şaşırtan adayların çokluğu değil, bu adayların arasında bayanların fazla oluşu. Geçmişte Erzurum’da mahalle muhtarlığı yapan kadınları biliyorum. Bunlardan biri ve en önemlisi Sevim abla(Özdoğan) idi. Kısa bir süre önce vefat ettiğini biliyorum. Allah rahmet eylesin, meclis üyeliği de yapmıştı, özellikle mahallesine yaptığı hizmetleriyle iz bırakmıştı. Şimdi bakıyorum, çok sayıda bayan adayı var ve seçim propağanda çalışmaları erkek adayların çalışmalarından farklı değil. Bunlardan birisi İnci Kantarkaya.. Kayakyolu’nun sakinlerini de içine alan Yunus Emre Mahallesi’nin muhtar adayı olan İnci Kantarkaya, azalarını da bayan seçerek bir farkındalık oluşturmuş. “Bu iş bayan işi. Muhtar olarak ben bir bayan isem, azalarım da bayan olacak elbette ki.. Biz o işin üstesinden bayan olarak da geliriz” diyor. Mahallenin erkek seçmenleri bu işe ne diyecek ama kadınların bayağı bir ellerini masaya vurduğu belli.
--
Görülen lüzum üzerine!
Doğrusu uzun zamandır Mehmet Özdilek ile yola devam edilmesinden hiç yana değildim. Takımın konumu itibariyle söyleyemiyordum ama biliyordum ki aslında Mehmet Özdilek bizim hocamız değildi. Bulunduğu süre içerisinde ismi ile hep oldu, takıma çok da fazla katkısı olmadı. Mehmet Altıparmak’ın takımını spontane oynuyordu diye eleştirerek işe başlayan Şifo’nun da takımı genelde spontane oynamaktaydı. Burnu havalardaydı ve hep mazeret ortaya koşarak kariyerini konsolide etmekle meşgul oldu. Bir defa idari yönetimi çok kaale almıyor, bir çok yöneticiyi de olur olmaz yerde eleştiriyor, hatta aşağıladığı da oluyordu. Bir çok olay bende saklı kalsın, sırf o idarecilerin de hocanın o hoyratlıklarını BB Erzurumspor’un hatırına istemeye istemeye sineye çektiler. İlk idman sahasının etrafını onca masraf ettirerek branda ile çevirip futbolcuları taraftardan uzaklaştırması hatalarının başlangıcıydı. Brandalar ile idman sahasının kapatılmasının hemen ertesinde durumdan rahatsızlığımı Ünsal Kıraç başta olmak üzere Zafer Aynalı, Zafer Demir ve Zeki Arıcıoğlu’nun da bulunduğu bir ortamda dile getirmiştim. Seyircisi ile bütünleşmiş bir takımın taraftarla olan bağı kesilmişti adeta. Şifo o kararıyla kaş yapayım derken aslında göz çıkartmıştı. Yaptığı doğru değildi ve hep merak ederdim, bu nereye kadar gidecekti?
xxx
Bir çok maçta oyuncu tercihlerini, oyuncu değişikliklerini, oyun anlayışlarını filan bir kenara bırakıyorum. O meşhur Rize maçından sonra bir açıklaması vardı ki, şahsen ben o gün o hocayı defterden sildiydim. Açıklamasında Rize maçında sabaha kadar oynasalar yenemeyeceklerini söyleyen Şifo, o gün bana göre kendini sağlama aldı, bombayı yönetimin kucağına bıraktı. Yaptığı o açıklama doğru değildi. Erzurum ne yapıp yapıp o maçı kazanmalıydı. Kaldı ki golü sayılmayan tek takım da Erzurum değildi. Hiçbir mazeretin altına sığınmamalıydı. Evet, sayılmayan gole rağmen! Uyanıklık yapıp kendini korumaya yönelik hamleleri yapan Şifo’dan memnuniyetsizliğimi 4 hafta önce Basın Sözcüsü Ahmet Dal’a, geçen gün ki G.Saray maçından 1 gün önce de ziyaret için gittiğim kulüp tesislerinde Başkan Hüseyin Üneş’e söyledim. Zaten Cumartesi günü başkan Üneş ile görüşmemde başkanın da Özdilek’ten rahatsızlıklarını hissettim ama konuşmaktan kaçındığını farketmiştim. “Biz içimizde kendi hatalarımızı da konuşuyoruz” diyordu Üneş. Belki geç kalınmış ama olması gereken bir ayrılık kararıdır bu. Şer’e gerek yok, hayır aramak gerekir. Dilerim Erzurum yönetimi, böylesine bir dönemde yara saracak bir hoca bulur ve bu ateşi söndürür.
--
Küstüm, oynamıyorum!
Partisince yeniden aday gösterilmeyen ve artık gün sayan Yakutiye Belediye Başkanı Ali Korkut, meclis üyeleri ile son bir kez biraraya geldi ve son kez toplantıya başkanlık etti. Bir çok gündem maddesinin de müzakere edilip karara bağlandığı son meclis toplantısında buruk anlar kadar ilginç anlar da yaşandı. Mesela Hüseyin Koçan. Aynı zamanda Büyükşehir Belediye Meclis Başkanı da olan Yakutiye meclis üyesi olan Koçan, artık aday edilmediği için gündem maddelerinin oylanmasına kayıtsız kaldı, el kaldırmayı bırakıp, oturumu sıralında sessizce takip etmeyi tercih etti. O anlardan birini gösteren bu fotoğrafta sanki Koçan, “Küstüm oynamıyorum”” der gibiydi!
---
Kadrolu Ermenilerimiz vardı!
Bugünlerde olmadığı için gençler pek bilmez. Eskiden Erzurum’un kurtuluş günü olan 12 Mart tarihlerinde güzel tören ve gösteriler olurdu. Günün anlam ve önemini belirten bu tören ve gösteriler, sadece merkezde değil, ilçelerde de bayağı bir ilgi görürdü. 12 Mart tören ve gösteri provaları aylar öncesinden başlar, en küçük detay bile atlanmaz, seyredenlerde iz bırakırdı. Bu törenlerin değişmez karelerinden biri de şehrin veya ilçenin düşman işgalinden kurtuluşunu sembolize eden o tiyatral gösterilerdi. Bunun için temsili olarak Türk askerleri gibi ermeni askerleri de illaki sahnene olurdu. Gerçi o zamanlar nedense ermeni rolünü oynamayı herkes istemezdi. O rol için zor adam bulunurdu. Hatta bir ara belediyeler ermeni askeri olacaklara para vaad eder, öyle o rolü üstlenen olurdu. Zabıtalardan dahi ermeni rolünü oynayanlar olurdu. Mesela benim tiyatrocu arkadaşlarımdan Sebahattin Çelik ile Semih Yetimoğlu, hiç çekinmeden ermeni rolünü oynayan isimlerdir. Ne de olsa tiyatrocuydular. Hele Sebahattin’e o rol çok yakışırdı. Kadrolu gibiydi, her 12 Mart’ta oynadığı olurdu. Daha bir çok kişi vardı, 12 Mart’larda sahneye bir defa çıkardı o da ermeni askeri rolünü oynamak için. Bir keresinde babasından sırf sahnede kısa bir ermeni askeri rolü oynadığı için azar işittiğini de bilmişliğimiz vardır.
TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Gidenin arkasından noktayı koy ki gelenin ismi büyük harfle başlasın (Anonim)
DUVARIN DİLİ: Gönlünde yer yoksa ayakta giderim!
----
--
Bu listeye erkek girmesi yasak!
Yaklaşan yerel seçimler sadece belediye başkanı ve meclis üyeleri seçimi değil. Bu seçimde mahalle ve köy muhtarlarını da seçeceğiz. Son yıllarda özellikle maaş ve özlük haklarının cazibesi sebebiyle önceki dönemlere oranla muhtar adayının fazla olması hiçbirimizi hiç de şaşırtmıyor. Ama bu muhtarlık seçimleri öncesinde beni en çok şaşırtan adayların çokluğu değil, bu adayların arasında bayanların fazla oluşu. Geçmişte Erzurum’da mahalle muhtarlığı yapan kadınları biliyorum. Bunlardan biri ve en önemlisi Sevim abla(Özdoğan) idi. Kısa bir süre önce vefat ettiğini biliyorum. Allah rahmet eylesin, meclis üyeliği de yapmıştı, özellikle mahallesine yaptığı hizmetleriyle iz bırakmıştı. Şimdi bakıyorum, çok sayıda bayan adayı var ve seçim propağanda çalışmaları erkek adayların çalışmalarından farklı değil. Bunlardan birisi İnci Kantarkaya.. Kayakyolu’nun sakinlerini de içine alan Yunus Emre Mahallesi’nin muhtar adayı olan İnci Kantarkaya, azalarını da bayan seçerek bir farkındalık oluşturmuş. “Bu iş bayan işi. Muhtar olarak ben bir bayan isem, azalarım da bayan olacak elbette ki.. Biz o işin üstesinden bayan olarak da geliriz” diyor. Mahallenin erkek seçmenleri bu işe ne diyecek ama kadınların bayağı bir ellerini masaya vurduğu belli.
--
Görülen lüzum üzerine!
Doğrusu uzun zamandır Mehmet Özdilek ile yola devam edilmesinden hiç yana değildim. Takımın konumu itibariyle söyleyemiyordum ama biliyordum ki aslında Mehmet Özdilek bizim hocamız değildi. Bulunduğu süre içerisinde ismi ile hep oldu, takıma çok da fazla katkısı olmadı. Mehmet Altıparmak’ın takımını spontane oynuyordu diye eleştirerek işe başlayan Şifo’nun da takımı genelde spontane oynamaktaydı. Burnu havalardaydı ve hep mazeret ortaya koşarak kariyerini konsolide etmekle meşgul oldu. Bir defa idari yönetimi çok kaale almıyor, bir çok yöneticiyi de olur olmaz yerde eleştiriyor, hatta aşağıladığı da oluyordu. Bir çok olay bende saklı kalsın, sırf o idarecilerin de hocanın o hoyratlıklarını BB Erzurumspor’un hatırına istemeye istemeye sineye çektiler. İlk idman sahasının etrafını onca masraf ettirerek branda ile çevirip futbolcuları taraftardan uzaklaştırması hatalarının başlangıcıydı. Brandalar ile idman sahasının kapatılmasının hemen ertesinde durumdan rahatsızlığımı Ünsal Kıraç başta olmak üzere Zafer Aynalı, Zafer Demir ve Zeki Arıcıoğlu’nun da bulunduğu bir ortamda dile getirmiştim. Seyircisi ile bütünleşmiş bir takımın taraftarla olan bağı kesilmişti adeta. Şifo o kararıyla kaş yapayım derken aslında göz çıkartmıştı. Yaptığı doğru değildi ve hep merak ederdim, bu nereye kadar gidecekti?
xxx
Bir çok maçta oyuncu tercihlerini, oyuncu değişikliklerini, oyun anlayışlarını filan bir kenara bırakıyorum. O meşhur Rize maçından sonra bir açıklaması vardı ki, şahsen ben o gün o hocayı defterden sildiydim. Açıklamasında Rize maçında sabaha kadar oynasalar yenemeyeceklerini söyleyen Şifo, o gün bana göre kendini sağlama aldı, bombayı yönetimin kucağına bıraktı. Yaptığı o açıklama doğru değildi. Erzurum ne yapıp yapıp o maçı kazanmalıydı. Kaldı ki golü sayılmayan tek takım da Erzurum değildi. Hiçbir mazeretin altına sığınmamalıydı. Evet, sayılmayan gole rağmen! Uyanıklık yapıp kendini korumaya yönelik hamleleri yapan Şifo’dan memnuniyetsizliğimi 4 hafta önce Basın Sözcüsü Ahmet Dal’a, geçen gün ki G.Saray maçından 1 gün önce de ziyaret için gittiğim kulüp tesislerinde Başkan Hüseyin Üneş’e söyledim. Zaten Cumartesi günü başkan Üneş ile görüşmemde başkanın da Özdilek’ten rahatsızlıklarını hissettim ama konuşmaktan kaçındığını farketmiştim. “Biz içimizde kendi hatalarımızı da konuşuyoruz” diyordu Üneş. Belki geç kalınmış ama olması gereken bir ayrılık kararıdır bu. Şer’e gerek yok, hayır aramak gerekir. Dilerim Erzurum yönetimi, böylesine bir dönemde yara saracak bir hoca bulur ve bu ateşi söndürür.
--
Küstüm, oynamıyorum!
Partisince yeniden aday gösterilmeyen ve artık gün sayan Yakutiye Belediye Başkanı Ali Korkut, meclis üyeleri ile son bir kez biraraya geldi ve son kez toplantıya başkanlık etti. Bir çok gündem maddesinin de müzakere edilip karara bağlandığı son meclis toplantısında buruk anlar kadar ilginç anlar da yaşandı. Mesela Hüseyin Koçan. Aynı zamanda Büyükşehir Belediye Meclis Başkanı da olan Yakutiye meclis üyesi olan Koçan, artık aday edilmediği için gündem maddelerinin oylanmasına kayıtsız kaldı, el kaldırmayı bırakıp, oturumu sıralında sessizce takip etmeyi tercih etti. O anlardan birini gösteren bu fotoğrafta sanki Koçan, “Küstüm oynamıyorum”” der gibiydi!
---
Kadrolu Ermenilerimiz vardı!
Bugünlerde olmadığı için gençler pek bilmez. Eskiden Erzurum’un kurtuluş günü olan 12 Mart tarihlerinde güzel tören ve gösteriler olurdu. Günün anlam ve önemini belirten bu tören ve gösteriler, sadece merkezde değil, ilçelerde de bayağı bir ilgi görürdü. 12 Mart tören ve gösteri provaları aylar öncesinden başlar, en küçük detay bile atlanmaz, seyredenlerde iz bırakırdı. Bu törenlerin değişmez karelerinden biri de şehrin veya ilçenin düşman işgalinden kurtuluşunu sembolize eden o tiyatral gösterilerdi. Bunun için temsili olarak Türk askerleri gibi ermeni askerleri de illaki sahnene olurdu. Gerçi o zamanlar nedense ermeni rolünü oynamayı herkes istemezdi. O rol için zor adam bulunurdu. Hatta bir ara belediyeler ermeni askeri olacaklara para vaad eder, öyle o rolü üstlenen olurdu. Zabıtalardan dahi ermeni rolünü oynayanlar olurdu. Mesela benim tiyatrocu arkadaşlarımdan Sebahattin Çelik ile Semih Yetimoğlu, hiç çekinmeden ermeni rolünü oynayan isimlerdir. Ne de olsa tiyatrocuydular. Hele Sebahattin’e o rol çok yakışırdı. Kadrolu gibiydi, her 12 Mart’ta oynadığı olurdu. Daha bir çok kişi vardı, 12 Mart’larda sahneye bir defa çıkardı o da ermeni askeri rolünü oynamak için. Bir keresinde babasından sırf sahnede kısa bir ermeni askeri rolü oynadığı için azar işittiğini de bilmişliğimiz vardır.
TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Gidenin arkasından noktayı koy ki gelenin ismi büyük harfle başlasın (Anonim)
DUVARIN DİLİ: Gönlünde yer yoksa ayakta giderim!
----