Atatürk Üniversitesi bünyesinde 2024 yılında kurulan Hurufat Baskı Müzesi, 38 farklı makine ve on binlerce metal harf ile matbaacılığın tarihini gözler önüne seriyor. Matbaacılığın dünden bugüne gelişimine dair zengin bir koleksiyon sunan müze, öğrenci ve araştırmacılara da önemli bir kaynak oluşturuyor. Sunduğu imkanların yanı sıra müzede, özel amaçlarla kullanılan kağıtların üretimi de yapılıyor. Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencileri bu kağıtları kullanarak resim yapıyor, hat sanatıyla onlara can veriyorlar.
Alanında önemli bir yere sahip olan Hurufat Baskı Müzesinin, ilk olarak 1959 yılında üniversitenin basımevi olarak hizmet vermeye başladığını ifade eden Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Araştırma ve Uygulama Koordinatörü Doç. Dr. Mehmet Ferruh Haşıloğlu, 2010 yılına kadar aktif olarak basım yaptığını dile getirdi.
“Makineler ziyan olsun istemedik”
Haşıloğlu, aradan geçen 14 yılın ardından değerli parçaların ziyan olmasına gönlünün el vermediğini ifade ederek, “2010 yılına kadar burası faaliyetteydi. Sonrasında kapanmak zorunda kaldı. Çünkü makineler teknolojiye cevap veremiyordu. Bizde 2020 yılında bir proje hazırlayarak buranın müzeye çevrilmesini istedik. 2024 yılı Eylül ayında da açılışımızı yaptık. Burada yer alan makinelerin hurdaya gidip, ziyan olmasını istemedik ve Türkiye’nin en büyük baskı müzesini açmak için yola koyulduk” dedi.
Prestijli müzeler
700 metrekare üzerine kurulan müzede, baskı ve baskı sonrası makinelerin mevcut olduğunu dile getiren Haşıloğlu, “Bunların yanı sıra on binlere varan metal harf dediğimiz hurufat var. Hurufatın içerisinde sadece Türkçe karakterler yani Latin karakterler değil aynı zamanda Arapça karakterler de var. Bu anlamda çok değerli bir koleksiyon... Bu tarz müzeler dünyada çok fazla. Türkiye’de birkaç noktada var. Fakat bizim müzemiz hem çok büyük ve hem de kapsamlı. Müzede en eski makine ise 1940 İngiliz yapımı Monotype makineler…” diye konuştu.
Kağıt atölyesi kurdular
Randevu sistemi ile ziyaretçilerin konuk edildiği baskı müzesinde, bir yenilik ise atıklardan üretilen kağıtlar oldu. Müzede hayata geçirilen çevre dostu proje ile kağıt atölyesini devreye soktuklarını kaydeden Haşıloğlu, “Ürettiğimiz bu kağıtlar, Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Geleneksel Türk Sanatları Bölümünde tezhip ve hat sanatı yapımında, Resim Bölümünde daha çok sulu boya, Fotoğraf Bölümünde ise güneş baskı dediğimiz baskı türü gibi uygulamalara imkan sağlayacak. Kısacası ürettiğimiz bu kağıtlar başka bir sanatla buluşmuş olacak. Bu müzede ‘Yaşayarak öğrenme’ metodunu esas aldığımız için gelen ziyaretçilerimize bir baskının nasıl yapıldığını, bir baskıya giren kağıdın nasıl üretildiğini göstermek için varız” dedi.
Üretim yapan bir müze olduklarını da kaydeden Haşıloğlu, ifadelerini şöyle sürdürdü: “Burada bir üretim mevcut. Aslında müzeler yaşanılarak bir şeylerin öğrenildiği yerlerdir ve sadece gezilip dışarı çıkılan mekanlar olmamalılar. Sergilenen şeylerle bir bağ kurmak, temas etmek ilk hedefimizdi ve bunda da başarılı olduğumuzu düşünüyorum”
Kağıt yapımının inceliklerini anlattılar
Kâğıt yapım atölyesinde çalışan Güzel Sanatlar Fakültesi Plastik Sanatlar Bölümü Doktora öğrencisi Nurcan Altın, kağıt yapımının inceliklerini ise şöyle anlattı: “Burada atık kâğıtları geri dönüşüme kazandırarak tekrar kullanabilir bir hale dönüştürüyoruz. İlk olarak atıkları küçük parçalara ayırarak başlıyoruz. Derin bir teknenin içinde su bulunuyor ve küçük parçalara ayırdığımız kâğıtları buraya atarak belli bir süre bekletiyoruz. Hamur haline dönüşen atık kâğıtların yapıştırıcı özelliği kaybolduğu için ‘muhallebi’ yapıp kâğıtların birbirine tutunmasını sağlayan bir sıvı hazırlıyoruz. Bu sıvıyı hamurlaşan kâğıtların içerisine ekliyoruz. Hamur haline gelmiş olan o karışımı belirli miktarlarda teknemizdeki sıvıya ekleyip karıştırıyoruz. Ardından kağıt eleklerini hazırladığımız sıvıya sokarak süzülmesini sağlıyoruz. Daha sonra çıkan kâğıdın üzerinde oluşan sıvıyı sünger yardımıyla alıyoruz ve elekten ayırıyoruz. Son olarak ise kâğıdımızı kurumaya bırakıyoruz. Eğer renkli kağıtlar elde etmek istiyorsak yine doğal çiçek özlerinden, yapraklarından faydalanıyoruz. Bu sayede kağıtları renklendiriyoruz”
Kâğıtların geleneksel yöntemlerle hazırlanmasının birçok aşaması olduğunu dile getiren Altın, “Bir kâğıdın sanatkârın eline ulaşması için önce terbiyeleme işlemleri yapılıyor. Kâğıt yapıldıktan sonra boyama, daha sonra ise ‘aher’ dediğimiz bir sıvı yüzeye ekleniyor. ‘Aher’ işleminden sonra ise ‘mühre’ dediğimiz en son basamak uygulanıyor. En son belli bir süre dinlendirdikten sonra o kağıt kullanıma hazır hale getiriliyor” diye konuştu.
Şeyma TAHİR
Tebrikler başarılar
TEBRİK EDERİM HANIM KIZLARIMIZI