Erzurum ve çevresinde yöre kadınları tarafından günlük dış giysisi olarak kullanılan ehram, şimdilerde modern tasarımlarla gün yüzüne çıkmaya başladı. Erzurum’da da ehrama yeniden can veren isimlerden birisi Betül Tütüncü. Kendi imkanlarıyla kurduğu ehram markasıyla yıllanmış parçalara yeniden hayat veren genç kadının hikayesi ise annesinin çeyizine kırık beyaz bir ehram koymasıyla başlıyor.
Erzurum’un İspir ilçesinde doğup büyüyen Tütüncü, 2015 yılında İstanbul Üniversitesi Fizik Bölümünden mezun olup 10 yıl İstanbul’da yaşadıktan sonra memleketine dönme kararı alıyor. Hayatını değiştiren bu keskin dönüşün ardından doğduğu topraklara dönen Betül Tütüncü, çocukluğundan beri meraklı olduğu dikişe, çizime kendisini vererek fizikçi olmanın aksine hayallerinin peşinden gitme kararı alıyor.
Şimdilerde küçük bir kafesi ve ‘Feraye’ adını taşıyan ehram markası sahibi olan genç kadın, hikayesinin annesinin çeyizine kırık beyaz bir ehram koymasıyla başladığını dile getirdi. Tütüncü, Erzurum’da her genç kızın çeyizinde muhakkak yer alan bir ehram olduğuna dikkat çekerek, “Evlenirken çeyizime kırık beyaz bir ehram konulmuştu. Hep çok hoşuma giderdi ama nerde ve nasıl kullanacağımı bilemezdim. O ehram yıllar boyu her gittiğim yere geldi. Kıymetli kumaşı gören her arkadaşıma Erzurum’daki bu kültürü anlatmayı, tanıtmayı kendime bir misyon olarak görüyordum.
“Çok değerli bir kumaş”
Elime bir gün arkadaşımın yıpranmış bir ehramı geçti ve aslında bu serüven o gün başlamış oldu. Çünkü bendeki ehrama kıyıp bir şeyler yapamıyordum. Defolu bir ehramla ne yapabilirim diye düşündüm ve ilk olarak kıyafet, yelek tarzı şeyler üretip giymeye başladım. İlerleyen dönemlerde yaptığım şeyler beğenilmeye başlayınca etrafımdaki insanlara da yapmaya başladım. Ehramın bu modern hali insanların dikkatini çekmeye başladı. Çünkü hem değerli bir kumaş hem de ehramın geldiği bu son hal insanların hoşuna gitmeye başladı” dedi.
Sürdürülebilir moda anlayışı
Çıktıkları yolda asıl amaçlarının sürdürülebilir bir moda anlayışı olduğunu kaydeden Betül Tütüncü, “Online olarak kendi çabamla bir üretim ağı oluşturdum ve internet üzerinden satış yapmaya başladım. Ayda bu üretimi şimdilik 50-60 tane satışla devam ettiriyorum. Türkiye’nin her noktasından bize ulaşıyorlar ve bu durum beni çok mutlu ediyor. İnsanlara ehramın hikâyesini anlatınca aldıkları ürün daha kıymetli hale geliyor. Şimdilik küçük bir üreticiyim ama ilerleyen dönemlerde bu üretim ağını genişletmeyi umuyorum” diye konuştu.
Çeyiz sandıklarında çürümesin…
Ehramın Erzurum kültüründe genellikle yaşlı kadınlarla bağdaştırıldığını ifade eden genç girişimci yaptığı tasarımlarla bu algıyı yıktığını ifade ederek, “Gençlerimiz bu kıymetli değeri bilsin ve sahip çıksın istedim, üzerlerinde gururla taşısınlar. Temelde ağır bir ürün olarak tasarlamadım, gençler hem kışın hem yazın kullanabilirler. Bu nadide parçanın çeyiz sandıklarında çürümesine gönlüm el vermedi. Bu haliyle tasarımları görenler kıymetli bir mirası kumaş halinde değil de yelek olarak, kuşak olarak kullanmayı tercih etmeye başladılar. Gençlere ulaştığımızı ve onları çok ince bir noktadan yakaladığımızı düşünüyorum. Ehramın tüm ülkede tanınmasını ve bilinmesini istiyorum. Neden bir şile bezi akıllara geliyor da ehram bilinmesin. Bunu yapmak boynumuzun borcu” dedi.
“Ehramları topluyorum”
Yaptığı girişimin en büyük handikapının ehram bezlerine ulaşımda yaşadığı sorunlar olduğunu dile getiren Tütüncü, “Ehram kumaşı artık çok fazla üretilmiyor. Bende bu noktada sıfır ehramları zaten kullanmıyorum. İkinci el ehramları satan insanlardan topluyorum ve bunlar genellikle bir yerinde yırtığı, defosu olan bezler oluyor. Temel amacım yıpranmış olan ehramları değerlendirmek. Çünkü bin bir emekle, zorla örülen bir kumaşa dokunmak istemiyorum. Çevremde duyurabildiğim insanlar aracılığıyla ya da Bat Pazarında tanıştığım esnaflardan ikinci el ehramları temin ediyorum. Bu işi tam yerinden yaymak, tanıtıyor olmak bir taraftan güzel bir durumken aynı zamanda Erzurum’da üretim yapmak biraz daha zor. Ürünlerin internetten gelmesi, kumaş seçmek beni zorlayan yanlardan birisi. Bu yüzden sürekli İstanbul’a, Bursa’ya sık sık gidiyorum” diyerek yaşadığı zorluğa da dikkat çekti.
Çift taraflı üretim
Hem markasına hem de kafesine uğur getirsin diye kızının adını verdiğini kaydeden Betül Tütüncü, “Verdiğim ismin bir ruhunun olduğuna inanıyorum. ‘Feraye’ ayın ışığı, parlaklığı anlamına geliyor. Bu noktada da ismin bana uğur ve bereket getirdiğine inanıyorum. Çünkü ben ehramın günlük yaşamda kombinlenecek bir parça olamayacağı yönündeki algıyı kırdım. Ehramların arka yüzlerine eklediğim kumaşlarla onlara daha sportif bir hava katarak bu fikri değiştirdim. Bu noktada işi büyütende bu ayrım oldu. Çift taraflı üretime geçince insanların ilgisi de artmış oldu” diye konuştu.
Dilsiz kumaş
Bir dönem kadınların konuşmalarına dahi ihtiyaç olmadan kendilerini anlatmalarına vesile olan bu dilsiz kumaştan ve gelenekten büyülendiğini kaydeden Betül Tütüncü, “Sadece koyun yününden elde edilen ipliklerle özel kasnaklarda elle dokunan ehramı oluşturan her bir rengin ve nakışın bir anlamı var. Bir dönem kadınların konuşmalarına dahi ihtiyaç olmadan kendilerini anlatmalarına vesile olan bu dilsiz kumaştan ve gelenekten büyülendim. Eskiden kadınlar bir şeyleri anlatmak isterken ehramı çok güzel bir şekilde kullanırlardı. ‘Yas mı tutuyor, eşini mi kaybetti’ siyah ehramını örtünür, dışarı çıkar. Kız bekâr mı, çeyizine beyaz ehram; çocuğu mu var kahverengi ehram, torun sahibi mi mor ehram giyiniyor. Şu inceliğe bakar mısınız o kadar güzel bir gelenek ki konuşmadan her şeyi anlatıyorsunuz. Kendimizi nakışımızla, rengimizle ifade ettiğimiz, birbirimize kendimizi tanıttığımız bir kumaş.
Her şeyin plastikleştiği bir dünyada ehramlar satın alınmasa bile hikâyesi ve desenleri bilinsin, onları dokuyanlara minnetimizi gösterelim istiyorum. Onlar bu kıymetli kumaşı var etmiş bizlerde bir süre dahi olsa ilerletebilelim başka nesillere aktaralım. Muhtemelen biz uğraşmazsak bir sonraki nesilde bu kumaş olmayacak” diyerek gelecek nesillere uyarıda bulundu.
Şeyma TAHİR