Erzurum’da koronaya yakalananlardan biri de eski başhekim!
Kuşkusuz son zamanlarda koronavirüsün en etkili olduğu illerden birisi Erzurum. Daha düne kadar 40-50 bandında izlenen vaka sayısının günlük 200’lere çıktığı ifade ediliyor. Bir şehir efsanesine göre de koronavirüse yakalanan hastalar yüzünden Erzurum’da ki hastanelerde yer kalmamış. Durumun ciddiyeti, yapılan resmi açıklamalar ve hergün aldığımız vefat haberlerinden belli. Daha dün inşaat mühendisi, bir dönemin siyasetine damga vuran ismi, Dr.Hakan Dursun’un babası Avni Dursun vefat etti. Gün geçmiyor ki bir tanıdığımızın vefat haberini ya da virüse yakalandığını duymayalım. Üstelik bu virüse yakalananlar sadece normal vatandaşlar değil, sağlıkçılardan da var. Mesela Dr.Mustafa Usanmaz. En son Sinop Atatürk Devlet Hastanesi Başhekimliği görevinde bulunan ve Samsun’a tayini çıkan Dr.Usanmaz da bayram tatili için geldiği Erzurum’da koronaya yakalandı. Kendisi ile birlikte eşi ve çocuklarının da testi pozitif çıkan Dr.Usanmaz, 14 günlük karantinaya girdi. Kayınpederini ve kayınpederinin kardeşini koronadan kaybeden Dr.Usanmaz, Erzurum’da durumun ciddi olduğunu, yetkililerin daha sıkı tedbir almasını söyledi.
Yediğin börek eğer su böreği değilse sen börek yemiş sayılmazsın!
Coğrafi işaret alınmış, artık su böreği dünya vitrinine çıkmış, ben bilmem arkadaş. Benim bildiğim bir şey var ki, eğer yediğin bir börekse ve bu börek de Erzurum’un meşhur tereyağlı peynirli su böreği değil ise, sen asla börek yemiş sayılmazsın. Bu bu kadar net ve kesin. Buna özellikle de geçen hafta bir haftalığına kaldığım İstanbul’da gittiğim marka bir börekçide börek yedikten sonra kanaat getirdim. Ancak öyle inandım, iman ettim. O açıdan her ne kadar Anadolu Su Böreği İşletmecisi Serkan Akköse’nin ürettiği ve artık resmen tescillenmesini de sağladığı Erzurum su böreği ile ne kadar çok övünsek azdır. Bundan ötürü de bir şekilde bu böreğin tüm ülkeye tanıtılması, satışının yapılması şarttır ki böyle bir nimetin herkes farkına varsın. Böyle bir ürünü her vatandaşım tatmalıdır. Bu benim son kararımdır, nokta!
Erzurum’da Müdür yardımcılığını çok gördüler.. Rizeliler baştacı yaptı!
2016 yılından itibaren Erzurum Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nde Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Müdürü olarak görev yapan Ali Serkan Savaş, çalıştığı kurumda boş bulunan Müdür yardımcılığı için talepte bulundu. Ancak gelin görün ki bu talep, yine talep olarak kaldı. Bu görev için aranan tüm özellikleri bulunan Savaş’ı ben de tanıyordum ve bilhassa İlhan Tohumcu’nun başkanlığını yaptığı dönemlerde İnşaat Mühendisleri Odası yönetiminde de farkındalık oluşturan işlere imza atmasıyla dikkat çeken bir teknik adamdı. Sadaka istemiyordu. Öyle bir görevi istemesi son derece doğaldı. Özellikle Dağ Mahallesindeki 50 milyon liralık kentsel dönüşüm ve kamulaştırmadaki başarılı çalışmaları ve bunun yanısıra yerel yönetimler ile ikili ilişkileri sayesinde yıldızı parlayan Savaş’ın ne var ki bu Müdür yardımcılığı talebine kayıtsız kalındı. Umursanmadı adeta. 1985 doğumlu KTÜ mezunu inşaat mühendisi, Erzurum’da ki siyasilerin ilgisizliği ile karşılaştı, bu aslında çok da şaşılacak bir şey değildi. Ne varki, bu genç yüksek mühendisin Erzurum’da ki başarılı çalışmaları taa Rize’nin, Rizelilerin dikkatini çekti. Komşu ilin siyasileri, kendi şehrinde müdür yardımcılığını çok gördükleri Ali Serkan Savaş’ın kendi illerine İl Müdürü olarak atanması için girişimde bulundular. Ve bu girişimler sonuçsuz kalmadı, hemşehrimiz, Cumhurbaşkanının kentine tez zamanda Müdür oldu. Anlayacağınız, Erzurum’a müdür yardımcılığı çok görülen Savaş’ın ‘’gel, gel’’ diyen Rizeliler kıymetini anladı, müdür olmasını sağladılar. Şimdi merak ediyorum, Erzurum’da müdür yardımcısı olmasını sağlayamayan o siyasilerimiz acaba Ali Serkan Savaş’a hayırlı olsun dileklerini nasıl iletecekler. İletirken neler hissedecekler? Geçen hafta göreve başlayan ve hem de kolları sıvayan Savaş’ın bu atama hikayesi için sadece şunu söylüyorum. Yüzünüz ağ ola! Başka da sözüm yok, tanık sizin!
Oldu’yla öldü’ye çare yok hocam!
Daha önce de burada bahsetmiştim, ‘görülen lüzum üzerine’ yine söyleme gereği duyuyorum. Mavi-beyazlıların süper ligden düştüğü sezon iç sahada oynadığı Çaykur Rize maçında Erzurum takımı 1-0 yenilmişti. Taylan’ın ilk yarının sonlarında attığı golün sayılmaması üzerine kızılca kıyamet kopmuş, sanki böyle bir olay ilk defa Erzurum’un başına gelmiş bir olay gibi günlerce konuşulmuştu. Tamam, hakemin ve sonrasında VAR’ın yanlış bir kararı olabilirdi ama böyle bir yanlış karar ilk defa uygulanmıyordu. Çoğu takımın başına gelecek, ya da gelen şeylerdendi. Boldrin’in ikinci yarının başlarında attığı golle Erzurum o maçı kaybetmişti, kaldı ki o Erzurum’un özellikle ikinci yarıda doğru dürüst de bir pozisyonu yoktu. Hem, hem o gün yenildiği takım da bizatihi bu Erzurum’un rakibiydi. Yani çok da kabul edilebilir bir mağlubiyet değildi. O maçta takımın başında bulunan Mehmet Özdilek’in maç sonrasında bir açıklaması vardı, çok yadırganacak cinstendi. En azından ben çok yadırgadım. ‘’Sabaha kadar oynasak o hakemle o maçı kazanamazdık’’ diyen Şifo, işin kolayına kaçmış, bir yerde bombayı hem yönetimin hem de taraftarın kucağına atmıştı.
***
‘’Mutlaka yenmeliydik, gerekirse hakemi de yenmeliydik’’ diyeceği yerde, taktiksel anlamda ne tür yanlışlıklar yapıldıya kafa yorması gerektiği halde, o işin kolayına kaçmıştı. Şimdi aynı Mehmet hocayı, Sehiç ve Ömer Şişmanoğlu’nun takımdan ayrılmaları üzerine konuşurken görüyorum bu defa. Orada kalıyorum, oraya takılıyorum bu defa! Sehiç ve Ömer’in gidişinin takımı etkileyeceğini söylüyor Şifo hoca. Sanırım ikinci defadır söylüyor bunu. Yahu hocam! Her ne kadar bana göre o takımın isimsiz kahramanlarından Scuk’u gözünüz görmüyor, onun yokluğunu ismen dillendirmiyorsunuz olabilir de şu veya bu şekilde Sehiç de, Ömer de gitti. Her takımın o gibi oyuncuları gidiyor, gidecektir. Hangi takımlardan hangi yıldızlar gitmemiş ki? Niye bunu dillendirme gereği duyuyorsunuz ki? Siz de biliyorsunuz ki, ölenle, olana çare yok’. Olmasaymış iyiymiş, ama olmuş bir kere. Sizi göreyim, onların eksikliğini giderecek oyuncular bulmaya bakın. Yarın olası kötü saha sonuçları karşısında ‘Ben demiştim. Sehiç ve Ömer’i ararız’ demeye şimdiden yol açıyorsanız, iyi etmiyorsunuz derim. Lütfen bize böyle gelmeyin hocam, lütfen ama!
Gençlik Hizmetleri’nin gözü Aydın!
Uzun bir süredir boşta bulunan ve bir türlü atama gerçekleşmeyen Erzurum Gençlik Hizmetleri Müdürlüğü koltuğu nihayet sahibini buldu: Muammer Aydın. 23’ncü dönem AK Parti Erzurum Milletvekillerinden olan Sadettin Aydın’ın kardeşi Muammer Aydın, artık bu yeni koltuğun sahibi oldu. Daha önce Kırklareli’de Spor İl Müdürlüğü görevinde bulunan Aydın, Erzurum Spor İl Müdürlüğü’nün gençlik merkezleri ve kamplarından sorumlu olacak. Kendi şehrinde hizmet edecek olmaktan büyük mutluluk ve heyecan duyduğunu söyleyen Muammer Aydın, ‘’Buraya koltuk doldurmaya değil, iş yapmaya geldim. İnşallah yakında yeni projelerimiz ile farkındalık oluşturacak ve şehrin gereken hizmetlerle donatılmasını sağlamaya azami gayret göstereceğim’’ dedi. En son İstanbul’da Gençlik Spor Şube Müdürlüğü görevinde bulunan 48 yaşındaki genç bürokrata biz de başarılar diliyoruz.
Çomaklı o’nun sayesinde 1-0 önde başlamıştı!
Prof.Dr. Ömer Çomaklı’nın Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü’ne getirilmesi sürpriz oldu mu, bana göre hayır. Ama daha ikinci döneminin ilk haftasında yönetimini silbaştan değiştirmesi sürpriz miydi, ne yalan söyleyeyim, sürpriz oldu. 5 rektör yardımcısını da değiştirmesi, rektör hocanın yeni bir döneme başladığını, yeni bir kadro ile sahaya çıkmayı hedeflediğini ortaya koyuyor. Kendisiyle uzun bir geçmişi ve birlikteliği olan Prof. Dr. Ayhan Çelik gibi bir ismi de silen rektör Çomaklı’nın, 5 yeni isme yer vererek bu yeni dönemde yeni şeyler söylemek istediğini anlıyorum. Çomaklı’nın yeni kurmay heyetinde olanlar ile yakınlığım yok ama biri var ki onu tanıdığımı ve çok sevindiğimi söylemeliyim. O isim Prof. Dr. Atilla Keskin. YÖK’te bile efsaneleşen Yeni Nesil Üniversite Tasarım ve Dönüşüm Projesi’nin mimarıydı Atilla hoca. Çomaklı’nın gözü gibi baktığı bu itibar sağlayan özgün projenin herşeyiydi adeta. Her gördüğümde gözleri kan çanağıydı, projenin uygulamaya geçmesi için gece demedi, gündüz demedi, çalıştı.
***
Esasında bu proje için startın verildiği gün Prof. Dr. Atilla Keskin’in rektör yardımcılığına vize verildiği anlaşılıyor. Zira, bu proje çok önemli bir proje ve neredeyse Üniversite’de bildik bütün ezberlere son veriliyor. Sakin bir güç olarak tanıdığım, beyefendiliğinin yanısıra çalışkanlığı, konularına hakimiyeti ve kendini anlatım bakımından da farklı bir karakter olan Keskin, aslında böylesine önemli bir proje için çok uygun bir isimdi. Ömer hocayı ayrıca bu açıdan tebrik etmek istiyorum. Böylesine bir ismi projenin koordinatörü yapmak bana göre işe 1-0 önde başlamak demekti. Zaman da zaten bu konudaki haklılığı ortaya koyuyordu. İnanıyorum ki artık tamamen yanına aldığı Keskin hoca ile Ömer hoca projenin kalan ayaklarını da yürütmeye çalışacaktır. Yeni dönemin yen yönetime ve üniversite camiasına, Erzurum’a, ve dolayısıyla ülkeye hayırlar getirmesini diliyorum.
--
TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Bir nar ağacı var, bir de dar ağacı. Namerde nar düştü, yiğide dar ağacı! (Necip Fazıl Kısakürek)
DUVARIN DİLİ : Hayat kısa, değmez bir kıza!
Kuşkusuz son zamanlarda koronavirüsün en etkili olduğu illerden birisi Erzurum. Daha düne kadar 40-50 bandında izlenen vaka sayısının günlük 200’lere çıktığı ifade ediliyor. Bir şehir efsanesine göre de koronavirüse yakalanan hastalar yüzünden Erzurum’da ki hastanelerde yer kalmamış. Durumun ciddiyeti, yapılan resmi açıklamalar ve hergün aldığımız vefat haberlerinden belli. Daha dün inşaat mühendisi, bir dönemin siyasetine damga vuran ismi, Dr.Hakan Dursun’un babası Avni Dursun vefat etti. Gün geçmiyor ki bir tanıdığımızın vefat haberini ya da virüse yakalandığını duymayalım. Üstelik bu virüse yakalananlar sadece normal vatandaşlar değil, sağlıkçılardan da var. Mesela Dr.Mustafa Usanmaz. En son Sinop Atatürk Devlet Hastanesi Başhekimliği görevinde bulunan ve Samsun’a tayini çıkan Dr.Usanmaz da bayram tatili için geldiği Erzurum’da koronaya yakalandı. Kendisi ile birlikte eşi ve çocuklarının da testi pozitif çıkan Dr.Usanmaz, 14 günlük karantinaya girdi. Kayınpederini ve kayınpederinin kardeşini koronadan kaybeden Dr.Usanmaz, Erzurum’da durumun ciddi olduğunu, yetkililerin daha sıkı tedbir almasını söyledi.
Yediğin börek eğer su böreği değilse sen börek yemiş sayılmazsın!
Coğrafi işaret alınmış, artık su böreği dünya vitrinine çıkmış, ben bilmem arkadaş. Benim bildiğim bir şey var ki, eğer yediğin bir börekse ve bu börek de Erzurum’un meşhur tereyağlı peynirli su böreği değil ise, sen asla börek yemiş sayılmazsın. Bu bu kadar net ve kesin. Buna özellikle de geçen hafta bir haftalığına kaldığım İstanbul’da gittiğim marka bir börekçide börek yedikten sonra kanaat getirdim. Ancak öyle inandım, iman ettim. O açıdan her ne kadar Anadolu Su Böreği İşletmecisi Serkan Akköse’nin ürettiği ve artık resmen tescillenmesini de sağladığı Erzurum su böreği ile ne kadar çok övünsek azdır. Bundan ötürü de bir şekilde bu böreğin tüm ülkeye tanıtılması, satışının yapılması şarttır ki böyle bir nimetin herkes farkına varsın. Böyle bir ürünü her vatandaşım tatmalıdır. Bu benim son kararımdır, nokta!
Erzurum’da Müdür yardımcılığını çok gördüler.. Rizeliler baştacı yaptı!
2016 yılından itibaren Erzurum Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nde Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Müdürü olarak görev yapan Ali Serkan Savaş, çalıştığı kurumda boş bulunan Müdür yardımcılığı için talepte bulundu. Ancak gelin görün ki bu talep, yine talep olarak kaldı. Bu görev için aranan tüm özellikleri bulunan Savaş’ı ben de tanıyordum ve bilhassa İlhan Tohumcu’nun başkanlığını yaptığı dönemlerde İnşaat Mühendisleri Odası yönetiminde de farkındalık oluşturan işlere imza atmasıyla dikkat çeken bir teknik adamdı. Sadaka istemiyordu. Öyle bir görevi istemesi son derece doğaldı. Özellikle Dağ Mahallesindeki 50 milyon liralık kentsel dönüşüm ve kamulaştırmadaki başarılı çalışmaları ve bunun yanısıra yerel yönetimler ile ikili ilişkileri sayesinde yıldızı parlayan Savaş’ın ne var ki bu Müdür yardımcılığı talebine kayıtsız kalındı. Umursanmadı adeta. 1985 doğumlu KTÜ mezunu inşaat mühendisi, Erzurum’da ki siyasilerin ilgisizliği ile karşılaştı, bu aslında çok da şaşılacak bir şey değildi. Ne varki, bu genç yüksek mühendisin Erzurum’da ki başarılı çalışmaları taa Rize’nin, Rizelilerin dikkatini çekti. Komşu ilin siyasileri, kendi şehrinde müdür yardımcılığını çok gördükleri Ali Serkan Savaş’ın kendi illerine İl Müdürü olarak atanması için girişimde bulundular. Ve bu girişimler sonuçsuz kalmadı, hemşehrimiz, Cumhurbaşkanının kentine tez zamanda Müdür oldu. Anlayacağınız, Erzurum’a müdür yardımcılığı çok görülen Savaş’ın ‘’gel, gel’’ diyen Rizeliler kıymetini anladı, müdür olmasını sağladılar. Şimdi merak ediyorum, Erzurum’da müdür yardımcısı olmasını sağlayamayan o siyasilerimiz acaba Ali Serkan Savaş’a hayırlı olsun dileklerini nasıl iletecekler. İletirken neler hissedecekler? Geçen hafta göreve başlayan ve hem de kolları sıvayan Savaş’ın bu atama hikayesi için sadece şunu söylüyorum. Yüzünüz ağ ola! Başka da sözüm yok, tanık sizin!
Oldu’yla öldü’ye çare yok hocam!
Daha önce de burada bahsetmiştim, ‘görülen lüzum üzerine’ yine söyleme gereği duyuyorum. Mavi-beyazlıların süper ligden düştüğü sezon iç sahada oynadığı Çaykur Rize maçında Erzurum takımı 1-0 yenilmişti. Taylan’ın ilk yarının sonlarında attığı golün sayılmaması üzerine kızılca kıyamet kopmuş, sanki böyle bir olay ilk defa Erzurum’un başına gelmiş bir olay gibi günlerce konuşulmuştu. Tamam, hakemin ve sonrasında VAR’ın yanlış bir kararı olabilirdi ama böyle bir yanlış karar ilk defa uygulanmıyordu. Çoğu takımın başına gelecek, ya da gelen şeylerdendi. Boldrin’in ikinci yarının başlarında attığı golle Erzurum o maçı kaybetmişti, kaldı ki o Erzurum’un özellikle ikinci yarıda doğru dürüst de bir pozisyonu yoktu. Hem, hem o gün yenildiği takım da bizatihi bu Erzurum’un rakibiydi. Yani çok da kabul edilebilir bir mağlubiyet değildi. O maçta takımın başında bulunan Mehmet Özdilek’in maç sonrasında bir açıklaması vardı, çok yadırganacak cinstendi. En azından ben çok yadırgadım. ‘’Sabaha kadar oynasak o hakemle o maçı kazanamazdık’’ diyen Şifo, işin kolayına kaçmış, bir yerde bombayı hem yönetimin hem de taraftarın kucağına atmıştı.
***
‘’Mutlaka yenmeliydik, gerekirse hakemi de yenmeliydik’’ diyeceği yerde, taktiksel anlamda ne tür yanlışlıklar yapıldıya kafa yorması gerektiği halde, o işin kolayına kaçmıştı. Şimdi aynı Mehmet hocayı, Sehiç ve Ömer Şişmanoğlu’nun takımdan ayrılmaları üzerine konuşurken görüyorum bu defa. Orada kalıyorum, oraya takılıyorum bu defa! Sehiç ve Ömer’in gidişinin takımı etkileyeceğini söylüyor Şifo hoca. Sanırım ikinci defadır söylüyor bunu. Yahu hocam! Her ne kadar bana göre o takımın isimsiz kahramanlarından Scuk’u gözünüz görmüyor, onun yokluğunu ismen dillendirmiyorsunuz olabilir de şu veya bu şekilde Sehiç de, Ömer de gitti. Her takımın o gibi oyuncuları gidiyor, gidecektir. Hangi takımlardan hangi yıldızlar gitmemiş ki? Niye bunu dillendirme gereği duyuyorsunuz ki? Siz de biliyorsunuz ki, ölenle, olana çare yok’. Olmasaymış iyiymiş, ama olmuş bir kere. Sizi göreyim, onların eksikliğini giderecek oyuncular bulmaya bakın. Yarın olası kötü saha sonuçları karşısında ‘Ben demiştim. Sehiç ve Ömer’i ararız’ demeye şimdiden yol açıyorsanız, iyi etmiyorsunuz derim. Lütfen bize böyle gelmeyin hocam, lütfen ama!
Gençlik Hizmetleri’nin gözü Aydın!
Uzun bir süredir boşta bulunan ve bir türlü atama gerçekleşmeyen Erzurum Gençlik Hizmetleri Müdürlüğü koltuğu nihayet sahibini buldu: Muammer Aydın. 23’ncü dönem AK Parti Erzurum Milletvekillerinden olan Sadettin Aydın’ın kardeşi Muammer Aydın, artık bu yeni koltuğun sahibi oldu. Daha önce Kırklareli’de Spor İl Müdürlüğü görevinde bulunan Aydın, Erzurum Spor İl Müdürlüğü’nün gençlik merkezleri ve kamplarından sorumlu olacak. Kendi şehrinde hizmet edecek olmaktan büyük mutluluk ve heyecan duyduğunu söyleyen Muammer Aydın, ‘’Buraya koltuk doldurmaya değil, iş yapmaya geldim. İnşallah yakında yeni projelerimiz ile farkındalık oluşturacak ve şehrin gereken hizmetlerle donatılmasını sağlamaya azami gayret göstereceğim’’ dedi. En son İstanbul’da Gençlik Spor Şube Müdürlüğü görevinde bulunan 48 yaşındaki genç bürokrata biz de başarılar diliyoruz.
Çomaklı o’nun sayesinde 1-0 önde başlamıştı!
Prof.Dr. Ömer Çomaklı’nın Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü’ne getirilmesi sürpriz oldu mu, bana göre hayır. Ama daha ikinci döneminin ilk haftasında yönetimini silbaştan değiştirmesi sürpriz miydi, ne yalan söyleyeyim, sürpriz oldu. 5 rektör yardımcısını da değiştirmesi, rektör hocanın yeni bir döneme başladığını, yeni bir kadro ile sahaya çıkmayı hedeflediğini ortaya koyuyor. Kendisiyle uzun bir geçmişi ve birlikteliği olan Prof. Dr. Ayhan Çelik gibi bir ismi de silen rektör Çomaklı’nın, 5 yeni isme yer vererek bu yeni dönemde yeni şeyler söylemek istediğini anlıyorum. Çomaklı’nın yeni kurmay heyetinde olanlar ile yakınlığım yok ama biri var ki onu tanıdığımı ve çok sevindiğimi söylemeliyim. O isim Prof. Dr. Atilla Keskin. YÖK’te bile efsaneleşen Yeni Nesil Üniversite Tasarım ve Dönüşüm Projesi’nin mimarıydı Atilla hoca. Çomaklı’nın gözü gibi baktığı bu itibar sağlayan özgün projenin herşeyiydi adeta. Her gördüğümde gözleri kan çanağıydı, projenin uygulamaya geçmesi için gece demedi, gündüz demedi, çalıştı.
***
Esasında bu proje için startın verildiği gün Prof. Dr. Atilla Keskin’in rektör yardımcılığına vize verildiği anlaşılıyor. Zira, bu proje çok önemli bir proje ve neredeyse Üniversite’de bildik bütün ezberlere son veriliyor. Sakin bir güç olarak tanıdığım, beyefendiliğinin yanısıra çalışkanlığı, konularına hakimiyeti ve kendini anlatım bakımından da farklı bir karakter olan Keskin, aslında böylesine önemli bir proje için çok uygun bir isimdi. Ömer hocayı ayrıca bu açıdan tebrik etmek istiyorum. Böylesine bir ismi projenin koordinatörü yapmak bana göre işe 1-0 önde başlamak demekti. Zaman da zaten bu konudaki haklılığı ortaya koyuyordu. İnanıyorum ki artık tamamen yanına aldığı Keskin hoca ile Ömer hoca projenin kalan ayaklarını da yürütmeye çalışacaktır. Yeni dönemin yen yönetime ve üniversite camiasına, Erzurum’a, ve dolayısıyla ülkeye hayırlar getirmesini diliyorum.
--
TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Bir nar ağacı var, bir de dar ağacı. Namerde nar düştü, yiğide dar ağacı! (Necip Fazıl Kısakürek)
DUVARIN DİLİ : Hayat kısa, değmez bir kıza!