Azerbaycan Ordusu, 2020 yılında Ermenistan İşgali altındaki topraklarını kurtararak 30 yıllık hasrete son verdi. Kardeş Azerbaycan kahramanları Ermenilerin 3 yılda işgal ettikleri toprakları 44 günde geri aldı. Çektiği fotoğraflar ile tarihe not düşen eden Nihat Kılıçoğulları, özgürlüğüne kavuşturulan Türk topraklarını Pusula okurları için gezip kaleme aldı.
Çocukken şehir tabelaları değişince yaşamların da değişeceğini sanıyordum. Sonra biraz büyüyünce bunun aslında öyle olmadığını gördüm. Azerbaycan gezisine çıkmadan önce de her nedense yine böyle bir hisse kapıldım. Erzurum’dan sabah namazıyla başlayan yolculuğumuz Tortum, Oltu, Göle, Ardahan, Çıldır’dan sonra Aktaş Gümrük Kapısı’na kadar devam etti. Sınır kapısına varınca; benim aklımda yine tabelalar ve değişmesi muhtemel hayatların merakı vardı. Ama bu defa şehir tabelaları değil sınırlar da değişecekti. Hem de üç ülke sınırını aşarak varacaktık hedefimize. İşte sizlere böyle bir gözle aktarmaya çalışacağım yol boyunca yaşadıklarımı ve gördüklerimi. Yıllarca gazetecilik mesleğini yerine getirmeme rağmen gezi notlarını aktarmaya ve yazmaya dair bir yeteneğimin olmadığını da fark ettim. Epeyce bir yol fotoğrafı arşivim olmasına rağmen yol hikâyelerini yazmanın nasıl zor bir iş olduğunu başlarken anladım. O yüzden sözün başında sürçülisan edersem, şimdiden af ola…
Yol Arkadaşlarımı Takdimimdir
Erzurum’dan Azerbaycan’a uzanan yol hikâyelerimi sizinle paylaşmadan önce, elbette yol arkadaşlarımı tanıtmam, sizlere onları takdim etmem gerekiyor.
Üzeyir İlbak Ağabeyi; Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’nin Genel Başkan yardımcısı. Özü ve sözü bir adam, fotoğraflarını hayranlıkla takip ettiğim bir İstanbul beyefendisi. Onunla yolculuk yapmak hem güzel hem de değerli idi.
Murat Ertaş Hocam; Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şube Başkanı, eğitimci. Dadaşlığın vücut bulmuş hali, iyi bir dost, yaren ve değerli bir yol gösterici. Onunla yol arkadaşı olmak baştan beri heyecan verici idi.
Murat Güven; Erzurum Sivil Toplumla İlişkiler İl Müdürü. Rahatça “İyi ki böyle adamlar devlet idaresinde var” diyebileceğimiz bir Erzurum beyefendisi. Yol boyunca kazandığı devlet tecrübesi ve duruşu ile bize hep değer kattı.
Kürşat Ali Kaplan; Erzurum Şehir Hastahanesi Başeczacısı. Bazı insanları tanımak nasiptendir. Kürşat Bey’de öyle biri işte. Kocaman bir yüreğe ve hepimize örnek olacak vatan sevgisine sahip. Yol boyunca Kürşat Bey’in hep bu yanını gördüm, hissettim. Ama babasının rahatsızlığı nedeniyle yolculuğumuza Şuşa’dan sonra veda etmek ve Erzurum’a geri dönmek zorunda kaldı. Bu da yolculuğumuzun buruk yanlarından birisi olarak notlarımızın arasında yer aldı.
Erdal Barın; yıllarca DSİ’de emek vermiş ve birkaç yıl önce emekli olmuş bir ağabeyimiz. Kitap okumayı kendine hayat felsefesi yapan, doğallığı ve sadeliği örnek bir insan. Onunla yol arkadaşı olmak benim çok ayrıcalıktı.
Bu Yolculuk Nereden Çıktı?
Biliyorum yol hikâyeleri anlata anlata bitirilmez. Ama her şeyin olduğu gibi yolculukların da sebepleri ve ulaşacakları bir menzili vardır. Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şubemizin öncülüğünde gerçekleşen Azerbaycan ziyaretimiz; özellikle son zamanlarda iki ülke arasında şahit olduğumuz olumlu gelişmeler ve özellikle Dağlık Karabağ’da kazanılan zaferin ardından iki ülke arasında artan ilişkilere katkı sağlamayı hedefliyordu. Erzurum’da yıllardan beridir güzel faaliyetlere ve özellikle birleştirici, yakınlaştırıcı ve paylaşma iklimi oluşturan girişimlere önayak olan Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şubesi, Türkiye-Azerbaycan arasında dil, edebiyat, kültür ve sanat açısından da tek bir ses, tek bir yürek olabilmek için verilen çabalara destek için böyle bir gezi programı tertip etmişti. Bu fikrin önderi elbette Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şubesi Başkanı Murat Ertaş’tan başka biri değildi. 2018 yılında Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluşunun ve Azerbaycan'ın kuruluşunun 100. yılı kapsamında düzenlenen ''100'ümüz Özümüz Bir'' programı ve Azerbaycan Bulvarı Nuri Paşa Bahçesi ve 100. Yıl Kahramanlar Anıtı'nın açılışı yapılmıştı. Azerbaycan gezimiz aynı zamanda bu program için Erzurum’a gelen Azerbaycanlı dostlarımıza dair bir iadeyi ziyaret anlamına geliyordu. Velhasıl niyetler güzeldi, yola da bu hissiyatla çıktık.
Aktaş Sınır Kapısı’na Takılan Kitaplarımız
Türkiye’den Azerbaycan’a karayolu ile geçiş Gürcistan üzerinden kolay oluyor. Biz de bu yolu seçtik. Gürcistan’a Çıldır-Aktaş, Posof-Türközü ve Artvin-Sarp gümrük kapılarından kimlik ile geçebiliyorsunuz. Biz Çıldır-Aktaş Gümrük Kapısı’nı tercih ettik. Kars ve Ardahan’ın yemyeşil çayırları arasında uzanan konforlu yollar, insan yüreğini serinleten nehirler ve yurdumun o güzel insanları… Türkiye topraklarını terk etmeden önce Ardahan merkezde bir sabahçı kahvehanesinde taze demlenmiş çaylarımızla kahvaltımızı yaptık. Sıra Üzeyir ağabeyinin sabah kahvesi keyfine gelince, hepimizi bir gülümseme aldı. Üzeyir ağabeyinin Türk kahvesi keyfine elindeki “üçü bir arada” ile cevap veren ve tertemiz yüreğiyle uygun bir bardak arayan çay ocağı sahibine teşekkür ederek yolumuza devam ettik.
Çıldır-Aktaş Gümrük Kapısı’na geldiğimizde sabahın erken saatleri olduğu için bizi bir sakinlik karşıladı, sevindik. Türkiye Gümrük Kapısı’ndan rahat bir şekilde ve kolayca geçtik. Ama nereden bilecektik ki, Azerbaycan’da ziyaret edeceğimiz insanlara hediye olarak götürdüğümüz ve Erzurum’u tanıtan yaklaşık on beş set kitap sınır kapısına takılacak. Gürcü polisi kitapları inceledi, içeriğini sordu ve hatta mesele bir çevirmen getirilmesine kadar uzadı. Yaklaşık 1 saat kitap krizinin çözülmesini bekledik. Nihayet sorun çözüldü ve Gürcistan topraklarına ayak bastık.
Gürcistan’da Benzin İstasyonunda Kısa Bir Mola
Aktaş Gümrük Kapısı’nın birkaç metre ilerisinde Gürcistan tarafında hem araçlarımıza sigorta yaptırmak hem de yakıt almak için bir istasyona yanaştık. İşleticisi Ermeni olan akaryakıt istasyonunda verdiğimiz mola farklı bir deneyimdi. Ermeni gencin çok iyi derecede Türkçe konuşması, Erzurum’a gelmiş olması ve Türkiye’nin dört bir tarafını bilmesi bizi şaşırttı. İstasyonda ayaküstü pazarlama çalıştığı balları da unutmamak lazım. Kaldı ki, Gürcistan’ın o bölgesindeki yerleşim alanlarında genellikle Ermeniler ikamet ediyor. Gürcistan’ın iç taraflarına doğru hareket ederken, özellikle yol kenarındaki köylerin fakirliği ve geri kalmış halleri hemen göze çarpıyordu. Buna rağmen; dikkat çekici şeylerden biri de Gürcü köylerinin hemen hemen hepsinde doğalgazın olması ve doğalgaz hatlarının açıktan gelişi güzel döşenmiş olmasıydı. Gezimizin ilerleyen kısımlarında Azerbaycan’da da doğalgaz borularının evlere ve işyerlerine açıktan geldiğine şahit olduk. Gürcistan’ın bu bölgesinde neredeyse tek bir Gürcistan bayrağına rast gelmedim. Doğrusu bu durum beni şaşırttı. Çünkü; Gürcistan’ın gezdiğimiz bir çok bölgesinde bizdeki gibi sıkça bayrağa rastlamak mümkündü.
Gürcistan’da Yol Bulmak Epey Zor
Gürcistan’dan Azerbaycan’a doğru aldığımız yolda hiç şüphesiz bizi en çok yoran durum; yollarda yönlendirici tabelaların olmaması ve bu yüzden zaman zaman kavşaklarda nereye gideceğimizi bilmememizdi. Buna kaybolma ihtimalini de eklemeli. Ama insanların çoğunlukla içten ve samimi yol tarifleriyle bir şekilde yol alıyorsunuz. Hele bir de ayaküstü misafirleri olduğumuz Gürcü ailenin bize yolu tarif edişi ve çabası görülmeye değerdi. Güzel Türkçesi ve yardımseverliği bizi kendine hayran bırakan Gürcü Teyze, sanki de bizden biriydi. Gürcistan içlerine girdikçe insanların daha cana yakın ve yaşam standartlarının yüksek olduğunu görmek zor değil. Bu arada Rus yazar Aleksandr Puşkin, kaleme aldığı ‘Erzurum’a Yolculuk’ kitabında, Erzurum’un hamamlarının çok temiz olmadığını, Tiflis’tekilerin daha temiz olduğunu yazmaktadır. Gürcistan’da mola verdiğimiz konaklama yerlerine, tuvaletlere bakınca bu durumun tam tersine döndüğüne şahitlik ettik. Bu arada Gürcistan’ın yolları da Türkiye’nin 50 yıl önceki halinin aynısı. Azerbaycan sınırına yaklaştıkça da Azerbaycan Türklerini daha çok sık görmek mümkün.
30 Km Boyunca Uzanan Tır Kuyruğu
Yolculuğumuzun bu bölümünde Aktaş Sınır Kapısı’ndan Kartsakhi, Bozali, Sulda ve Ahılelek’den geçen yolda yaklaşık 30 km boyunca uzanan tır kuyruğu hafızalarımıza kazındı. Günler süren, çileli ve zorlu bir bekleyiş içindeki Türk şoförlerinin halleri içleri acısıydı. Bir tarafını tamamen kapatan tır kuyruğunun yanı başında zorla aldığımız yolda Gürcü topraklarını izlerken, yemyeşil meralarda otlayan koyun ve keçi sürüleri dikkatimiz çekti. Yanı başımızdan geçen düğün konvoyunun da bizimkilerden hiçbir farkı yoktu. Camdan sarkan gençler, araba kornaları ve bağırtılar yabancı değildi.
Devam edecek…
Çocukken şehir tabelaları değişince yaşamların da değişeceğini sanıyordum. Sonra biraz büyüyünce bunun aslında öyle olmadığını gördüm. Azerbaycan gezisine çıkmadan önce de her nedense yine böyle bir hisse kapıldım. Erzurum’dan sabah namazıyla başlayan yolculuğumuz Tortum, Oltu, Göle, Ardahan, Çıldır’dan sonra Aktaş Gümrük Kapısı’na kadar devam etti. Sınır kapısına varınca; benim aklımda yine tabelalar ve değişmesi muhtemel hayatların merakı vardı. Ama bu defa şehir tabelaları değil sınırlar da değişecekti. Hem de üç ülke sınırını aşarak varacaktık hedefimize. İşte sizlere böyle bir gözle aktarmaya çalışacağım yol boyunca yaşadıklarımı ve gördüklerimi. Yıllarca gazetecilik mesleğini yerine getirmeme rağmen gezi notlarını aktarmaya ve yazmaya dair bir yeteneğimin olmadığını da fark ettim. Epeyce bir yol fotoğrafı arşivim olmasına rağmen yol hikâyelerini yazmanın nasıl zor bir iş olduğunu başlarken anladım. O yüzden sözün başında sürçülisan edersem, şimdiden af ola…
Yol Arkadaşlarımı Takdimimdir
Erzurum’dan Azerbaycan’a uzanan yol hikâyelerimi sizinle paylaşmadan önce, elbette yol arkadaşlarımı tanıtmam, sizlere onları takdim etmem gerekiyor.
Üzeyir İlbak Ağabeyi; Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’nin Genel Başkan yardımcısı. Özü ve sözü bir adam, fotoğraflarını hayranlıkla takip ettiğim bir İstanbul beyefendisi. Onunla yolculuk yapmak hem güzel hem de değerli idi.
Murat Ertaş Hocam; Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şube Başkanı, eğitimci. Dadaşlığın vücut bulmuş hali, iyi bir dost, yaren ve değerli bir yol gösterici. Onunla yol arkadaşı olmak baştan beri heyecan verici idi.
Murat Güven; Erzurum Sivil Toplumla İlişkiler İl Müdürü. Rahatça “İyi ki böyle adamlar devlet idaresinde var” diyebileceğimiz bir Erzurum beyefendisi. Yol boyunca kazandığı devlet tecrübesi ve duruşu ile bize hep değer kattı.
Kürşat Ali Kaplan; Erzurum Şehir Hastahanesi Başeczacısı. Bazı insanları tanımak nasiptendir. Kürşat Bey’de öyle biri işte. Kocaman bir yüreğe ve hepimize örnek olacak vatan sevgisine sahip. Yol boyunca Kürşat Bey’in hep bu yanını gördüm, hissettim. Ama babasının rahatsızlığı nedeniyle yolculuğumuza Şuşa’dan sonra veda etmek ve Erzurum’a geri dönmek zorunda kaldı. Bu da yolculuğumuzun buruk yanlarından birisi olarak notlarımızın arasında yer aldı.
Erdal Barın; yıllarca DSİ’de emek vermiş ve birkaç yıl önce emekli olmuş bir ağabeyimiz. Kitap okumayı kendine hayat felsefesi yapan, doğallığı ve sadeliği örnek bir insan. Onunla yol arkadaşı olmak benim çok ayrıcalıktı.
Bu Yolculuk Nereden Çıktı?
Biliyorum yol hikâyeleri anlata anlata bitirilmez. Ama her şeyin olduğu gibi yolculukların da sebepleri ve ulaşacakları bir menzili vardır. Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şubemizin öncülüğünde gerçekleşen Azerbaycan ziyaretimiz; özellikle son zamanlarda iki ülke arasında şahit olduğumuz olumlu gelişmeler ve özellikle Dağlık Karabağ’da kazanılan zaferin ardından iki ülke arasında artan ilişkilere katkı sağlamayı hedefliyordu. Erzurum’da yıllardan beridir güzel faaliyetlere ve özellikle birleştirici, yakınlaştırıcı ve paylaşma iklimi oluşturan girişimlere önayak olan Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şubesi, Türkiye-Azerbaycan arasında dil, edebiyat, kültür ve sanat açısından da tek bir ses, tek bir yürek olabilmek için verilen çabalara destek için böyle bir gezi programı tertip etmişti. Bu fikrin önderi elbette Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şubesi Başkanı Murat Ertaş’tan başka biri değildi. 2018 yılında Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluşunun ve Azerbaycan'ın kuruluşunun 100. yılı kapsamında düzenlenen ''100'ümüz Özümüz Bir'' programı ve Azerbaycan Bulvarı Nuri Paşa Bahçesi ve 100. Yıl Kahramanlar Anıtı'nın açılışı yapılmıştı. Azerbaycan gezimiz aynı zamanda bu program için Erzurum’a gelen Azerbaycanlı dostlarımıza dair bir iadeyi ziyaret anlamına geliyordu. Velhasıl niyetler güzeldi, yola da bu hissiyatla çıktık.
Aktaş Sınır Kapısı’na Takılan Kitaplarımız
Türkiye’den Azerbaycan’a karayolu ile geçiş Gürcistan üzerinden kolay oluyor. Biz de bu yolu seçtik. Gürcistan’a Çıldır-Aktaş, Posof-Türközü ve Artvin-Sarp gümrük kapılarından kimlik ile geçebiliyorsunuz. Biz Çıldır-Aktaş Gümrük Kapısı’nı tercih ettik. Kars ve Ardahan’ın yemyeşil çayırları arasında uzanan konforlu yollar, insan yüreğini serinleten nehirler ve yurdumun o güzel insanları… Türkiye topraklarını terk etmeden önce Ardahan merkezde bir sabahçı kahvehanesinde taze demlenmiş çaylarımızla kahvaltımızı yaptık. Sıra Üzeyir ağabeyinin sabah kahvesi keyfine gelince, hepimizi bir gülümseme aldı. Üzeyir ağabeyinin Türk kahvesi keyfine elindeki “üçü bir arada” ile cevap veren ve tertemiz yüreğiyle uygun bir bardak arayan çay ocağı sahibine teşekkür ederek yolumuza devam ettik.
Çıldır-Aktaş Gümrük Kapısı’na geldiğimizde sabahın erken saatleri olduğu için bizi bir sakinlik karşıladı, sevindik. Türkiye Gümrük Kapısı’ndan rahat bir şekilde ve kolayca geçtik. Ama nereden bilecektik ki, Azerbaycan’da ziyaret edeceğimiz insanlara hediye olarak götürdüğümüz ve Erzurum’u tanıtan yaklaşık on beş set kitap sınır kapısına takılacak. Gürcü polisi kitapları inceledi, içeriğini sordu ve hatta mesele bir çevirmen getirilmesine kadar uzadı. Yaklaşık 1 saat kitap krizinin çözülmesini bekledik. Nihayet sorun çözüldü ve Gürcistan topraklarına ayak bastık.
Gürcistan’da Benzin İstasyonunda Kısa Bir Mola
Aktaş Gümrük Kapısı’nın birkaç metre ilerisinde Gürcistan tarafında hem araçlarımıza sigorta yaptırmak hem de yakıt almak için bir istasyona yanaştık. İşleticisi Ermeni olan akaryakıt istasyonunda verdiğimiz mola farklı bir deneyimdi. Ermeni gencin çok iyi derecede Türkçe konuşması, Erzurum’a gelmiş olması ve Türkiye’nin dört bir tarafını bilmesi bizi şaşırttı. İstasyonda ayaküstü pazarlama çalıştığı balları da unutmamak lazım. Kaldı ki, Gürcistan’ın o bölgesindeki yerleşim alanlarında genellikle Ermeniler ikamet ediyor. Gürcistan’ın iç taraflarına doğru hareket ederken, özellikle yol kenarındaki köylerin fakirliği ve geri kalmış halleri hemen göze çarpıyordu. Buna rağmen; dikkat çekici şeylerden biri de Gürcü köylerinin hemen hemen hepsinde doğalgazın olması ve doğalgaz hatlarının açıktan gelişi güzel döşenmiş olmasıydı. Gezimizin ilerleyen kısımlarında Azerbaycan’da da doğalgaz borularının evlere ve işyerlerine açıktan geldiğine şahit olduk. Gürcistan’ın bu bölgesinde neredeyse tek bir Gürcistan bayrağına rast gelmedim. Doğrusu bu durum beni şaşırttı. Çünkü; Gürcistan’ın gezdiğimiz bir çok bölgesinde bizdeki gibi sıkça bayrağa rastlamak mümkündü.
Gürcistan’da Yol Bulmak Epey Zor
Gürcistan’dan Azerbaycan’a doğru aldığımız yolda hiç şüphesiz bizi en çok yoran durum; yollarda yönlendirici tabelaların olmaması ve bu yüzden zaman zaman kavşaklarda nereye gideceğimizi bilmememizdi. Buna kaybolma ihtimalini de eklemeli. Ama insanların çoğunlukla içten ve samimi yol tarifleriyle bir şekilde yol alıyorsunuz. Hele bir de ayaküstü misafirleri olduğumuz Gürcü ailenin bize yolu tarif edişi ve çabası görülmeye değerdi. Güzel Türkçesi ve yardımseverliği bizi kendine hayran bırakan Gürcü Teyze, sanki de bizden biriydi. Gürcistan içlerine girdikçe insanların daha cana yakın ve yaşam standartlarının yüksek olduğunu görmek zor değil. Bu arada Rus yazar Aleksandr Puşkin, kaleme aldığı ‘Erzurum’a Yolculuk’ kitabında, Erzurum’un hamamlarının çok temiz olmadığını, Tiflis’tekilerin daha temiz olduğunu yazmaktadır. Gürcistan’da mola verdiğimiz konaklama yerlerine, tuvaletlere bakınca bu durumun tam tersine döndüğüne şahitlik ettik. Bu arada Gürcistan’ın yolları da Türkiye’nin 50 yıl önceki halinin aynısı. Azerbaycan sınırına yaklaştıkça da Azerbaycan Türklerini daha çok sık görmek mümkün.
30 Km Boyunca Uzanan Tır Kuyruğu
Yolculuğumuzun bu bölümünde Aktaş Sınır Kapısı’ndan Kartsakhi, Bozali, Sulda ve Ahılelek’den geçen yolda yaklaşık 30 km boyunca uzanan tır kuyruğu hafızalarımıza kazındı. Günler süren, çileli ve zorlu bir bekleyiş içindeki Türk şoförlerinin halleri içleri acısıydı. Bir tarafını tamamen kapatan tır kuyruğunun yanı başında zorla aldığımız yolda Gürcü topraklarını izlerken, yemyeşil meralarda otlayan koyun ve keçi sürüleri dikkatimiz çekti. Yanı başımızdan geçen düğün konvoyunun da bizimkilerden hiçbir farkı yoktu. Camdan sarkan gençler, araba kornaları ve bağırtılar yabancı değildi.
Devam edecek…