Bu hafta Erzurum’un çocuk yazarları yazın dizimizde çocuklarımız tarafından kaleme alınan hikâyelerden bazılarına köşemizde yer vermeye çalışacağım. Yazan ve çizen çocuklarımızla inşallah kitap fuarında sizlerle olacağız.
Bir sonbahar günü, Sıla ve Ayşe dışarıya çıkmıştı. Beraber bahçede dolaşmaya başladılar. Ayşe bir ses duydu, bu ses kuş sesine benziyordu. Koşarak sesin geldiği yere gittiler ve yavru bir kuş buldular. Sıla kuşu eline aldı, “Sanırım kanadı incinmiş” dedi. Ayşe “Bence veterinere götürelim” dedi. “Haklısın” dedi Sıla. Yavru kuşu veterinerine götürdüler ve veteriner kuşu tedavi etti ve birkaç ilaç sürdü. Veteriner, kuşun kanadının hafif incinmiş olduğunu söyledi. Sıla ve Ayşe’ye ilaç verdi ve bunları kuşun kanadına sürmelerini söyledi. Sıla ve Ayşe veterinerden ayrıldılar. Yavru kuşa isim aradılar ve kuşun ismini “Boncuk” koydular. Boncuğu küçük bir kutuya koydular. Bir hafta boyunca veterinerin dediği gibi kanadına ilaç sürdüler. Artık Boncuk ’un kanadı iyileşmişti, iki arkadaş kanadının iyileşmesine çok sevinmişlerdi. Boncuğu alıp dışarıya çıktılar ve Boncuğu bahçeye bıraktılar. Hikâye için Beste Irmak Çukura teşekkür ederim.
Bir yaz tatilinde kuzenlerle köye gitmiştik. Köye gittiğimizde kötü bir haberle sarsıldık. Gazete haberine göre İspir ve çevresindeki köylerdeki evlere hırsız giriyormuş ve sprey sıkarak evdeki adamları bayıltıyormuş. Birkaç gün sonra o hırsızlardan biri de bizim kapının da ziline basmıştı. Evde sadece kuzenim Zeyno ve ben vardık. Kapı ziline basanın hırsız olduğunu ve elindeki poşette çok tehlikeli bir şey olduğunu anladım. Hemen kuzenimle evin alt katındaki böyle durumlar için yapılan kaçış deliğine girdik ve arka bahçeden hırsızın olduğu ön bahçeye gittik ve dikkat çekmeye başladık, sonra harman düzüne kaçtık. Harman düzünde polislerle karşılaştık. Polisler köyde arama yapacaklardı ve hırsızı yakaladılar. Bir hafta sonra Erzurum’a döndük. Hikâye için Ahmet Bireye teşekkür ederim.
Bugün sabah kalktığımda satranç kulübünde bir sürü arkadaşlarımla tanıştım. Bunlardan bazıları Ali, Ahmet, Berke ve Umut çok sevindim. Kendi sitemde de arkadaşlarım vardı, onlarla da tanıştım mesela Yasin, Furkan, Eren daha fazla arkadaşım oldu. Çok mutluydum. Bir gün dışarı çıktım, arkadaşlarım top oynuyordu gittim yanlarına. “Ben de oynayabilir miyim?” dedim. Onlar da dedi ki, oynayabilirsin. Bir saat oynayıp eve gittim, sonra arkadaşlarım gelip bir daha çağırdılar. Ben dedim ki, dışarı çıkamam derslerimi var. Onlar dediler ki “Küstük sana” dediler çok üzüldüm ve onlara küstüm. Hikâye için Bedirhan Güzelbaba’ya teşekkür ederim.
Benim bir sürü civcivim vardı, sonra annem bir gün camın kenarında onları gezdirirken aşağı düşmüşler. Düşen hayvanların ayakları kırılmıştı ve canları çok acıyordu. Zaten bir süre sonra da öldüler. Ben bu duruma çok üzüldüm. Babam benim bu kadar üzüldüğümü görünce gidip yeni civciv, kuş, balık ve köpek almıştı. Ben onları görünce çok mutlu oldum. Sonra bir ay geçti ve kuşlarım öldü. İlk önce Gelinlik adını verdiğim kuşum öldü, sonra Ay çiçeği sonra da Maviş öldü. Sonra yine çok üzüldüm. Babam bu seferinde de kedi aldı. Sonra ona çok iyi baktım, annem ve babam da bana dediler ki “ Bir gün bunlarda ölecek; bu kadar önem verme, üzülmeni istemiyoruz” dediler.
Bir öğle vaktinde Laika diye bir köpek doğmuş. Laika bir sokak köpeği imiş. Laika’nın birçok sahibi olmuş ama hiçbirinin samimiyeti böyle değilmiş. NASA diye bir kuruma gitmiş. Onu çok sevmişler. Keşif amacı ile Laika’yı uzaya göndereceklermiş. Laika uzaya gideceği için çok heyecanlıydı. O gün gelmişti ve Laika uzaya giden birinci köpek olmuştu. Hikâye için Doğu Emir Bulutlara teşekkür ederim.
Bir kış sabahı uyanan tilki ormandaki toplantıya gitmek için hazırlandı. Çok geciktiğini düşündü. Fakat oraya gittiğinde bir kuş dışında kimsecikler yoktu. Tilki kuşa “Affedersin, toplantı bitti mi?” diye sordu. Kuş “Ben de toplantıya geldim ama kimse yok.” dedi. Tilki ve kuş toplantının nerede olduğunu bulmak için aramaya koyuldular. Ama ormanda kimse yoktu. Tilki “Yakından bir yerden sesler geliyor, bir baksak mı?” diye sordu. Kuş “Hadi gidelim.” dedi. Sesleri takip ettiler. Gittiklerinde bütün hayvanlar geyiğin önünde toplanmışlardı. Meğerse geyik yavrulamış. Hikâye için Azra Çelikoğlu’na teşekkür ederim.
Bir sonbahar günü, Sıla ve Ayşe dışarıya çıkmıştı. Beraber bahçede dolaşmaya başladılar. Ayşe bir ses duydu, bu ses kuş sesine benziyordu. Koşarak sesin geldiği yere gittiler ve yavru bir kuş buldular. Sıla kuşu eline aldı, “Sanırım kanadı incinmiş” dedi. Ayşe “Bence veterinere götürelim” dedi. “Haklısın” dedi Sıla. Yavru kuşu veterinerine götürdüler ve veteriner kuşu tedavi etti ve birkaç ilaç sürdü. Veteriner, kuşun kanadının hafif incinmiş olduğunu söyledi. Sıla ve Ayşe’ye ilaç verdi ve bunları kuşun kanadına sürmelerini söyledi. Sıla ve Ayşe veterinerden ayrıldılar. Yavru kuşa isim aradılar ve kuşun ismini “Boncuk” koydular. Boncuğu küçük bir kutuya koydular. Bir hafta boyunca veterinerin dediği gibi kanadına ilaç sürdüler. Artık Boncuk ’un kanadı iyileşmişti, iki arkadaş kanadının iyileşmesine çok sevinmişlerdi. Boncuğu alıp dışarıya çıktılar ve Boncuğu bahçeye bıraktılar. Hikâye için Beste Irmak Çukura teşekkür ederim.
Bir yaz tatilinde kuzenlerle köye gitmiştik. Köye gittiğimizde kötü bir haberle sarsıldık. Gazete haberine göre İspir ve çevresindeki köylerdeki evlere hırsız giriyormuş ve sprey sıkarak evdeki adamları bayıltıyormuş. Birkaç gün sonra o hırsızlardan biri de bizim kapının da ziline basmıştı. Evde sadece kuzenim Zeyno ve ben vardık. Kapı ziline basanın hırsız olduğunu ve elindeki poşette çok tehlikeli bir şey olduğunu anladım. Hemen kuzenimle evin alt katındaki böyle durumlar için yapılan kaçış deliğine girdik ve arka bahçeden hırsızın olduğu ön bahçeye gittik ve dikkat çekmeye başladık, sonra harman düzüne kaçtık. Harman düzünde polislerle karşılaştık. Polisler köyde arama yapacaklardı ve hırsızı yakaladılar. Bir hafta sonra Erzurum’a döndük. Hikâye için Ahmet Bireye teşekkür ederim.
Bugün sabah kalktığımda satranç kulübünde bir sürü arkadaşlarımla tanıştım. Bunlardan bazıları Ali, Ahmet, Berke ve Umut çok sevindim. Kendi sitemde de arkadaşlarım vardı, onlarla da tanıştım mesela Yasin, Furkan, Eren daha fazla arkadaşım oldu. Çok mutluydum. Bir gün dışarı çıktım, arkadaşlarım top oynuyordu gittim yanlarına. “Ben de oynayabilir miyim?” dedim. Onlar da dedi ki, oynayabilirsin. Bir saat oynayıp eve gittim, sonra arkadaşlarım gelip bir daha çağırdılar. Ben dedim ki, dışarı çıkamam derslerimi var. Onlar dediler ki “Küstük sana” dediler çok üzüldüm ve onlara küstüm. Hikâye için Bedirhan Güzelbaba’ya teşekkür ederim.
Benim bir sürü civcivim vardı, sonra annem bir gün camın kenarında onları gezdirirken aşağı düşmüşler. Düşen hayvanların ayakları kırılmıştı ve canları çok acıyordu. Zaten bir süre sonra da öldüler. Ben bu duruma çok üzüldüm. Babam benim bu kadar üzüldüğümü görünce gidip yeni civciv, kuş, balık ve köpek almıştı. Ben onları görünce çok mutlu oldum. Sonra bir ay geçti ve kuşlarım öldü. İlk önce Gelinlik adını verdiğim kuşum öldü, sonra Ay çiçeği sonra da Maviş öldü. Sonra yine çok üzüldüm. Babam bu seferinde de kedi aldı. Sonra ona çok iyi baktım, annem ve babam da bana dediler ki “ Bir gün bunlarda ölecek; bu kadar önem verme, üzülmeni istemiyoruz” dediler.
Bir öğle vaktinde Laika diye bir köpek doğmuş. Laika bir sokak köpeği imiş. Laika’nın birçok sahibi olmuş ama hiçbirinin samimiyeti böyle değilmiş. NASA diye bir kuruma gitmiş. Onu çok sevmişler. Keşif amacı ile Laika’yı uzaya göndereceklermiş. Laika uzaya gideceği için çok heyecanlıydı. O gün gelmişti ve Laika uzaya giden birinci köpek olmuştu. Hikâye için Doğu Emir Bulutlara teşekkür ederim.
Bir kış sabahı uyanan tilki ormandaki toplantıya gitmek için hazırlandı. Çok geciktiğini düşündü. Fakat oraya gittiğinde bir kuş dışında kimsecikler yoktu. Tilki kuşa “Affedersin, toplantı bitti mi?” diye sordu. Kuş “Ben de toplantıya geldim ama kimse yok.” dedi. Tilki ve kuş toplantının nerede olduğunu bulmak için aramaya koyuldular. Ama ormanda kimse yoktu. Tilki “Yakından bir yerden sesler geliyor, bir baksak mı?” diye sordu. Kuş “Hadi gidelim.” dedi. Sesleri takip ettiler. Gittiklerinde bütün hayvanlar geyiğin önünde toplanmışlardı. Meğerse geyik yavrulamış. Hikâye için Azra Çelikoğlu’na teşekkür ederim.