Sahipsiz Erzurum sözü adeta bir darbı mesel gibi bütün Erzurumlunun ağzında pelesenktir. Ben bu kanaatte olmayan bir Erzurumluyum. Şayet sahip arıyorsak onun biz olduğumuzu öğrenmek durumundayız. Biz bize sahip çıkmazsak, Erzurum’un değerlerine sahip çıkmazsak başkası gelip bize niye sahip çıksın.
21 tabya bu hazinelerin yalnızca bir bölümüdür. Erzurum merkezde 400 civarında tarihi eser bulunmaktadır. Bunların 300 kadarı Yakutiye ilçe merkezi sınırları içerisinde bulunuyor. Yalnızca Üç Kümbetlerin yer aldığı tarihi adada 26 adet tarihi ve sivil mimari örneği bulunmaktadır. Üç Kümbetler tarihi yarım ada kamulaştırmalarla gün yüzüne çıkarıldı. Kale çevresi de önemli mesafe alındı.
Neden bunları yazdım?
Batı’da tarihi eserler, ülkelerin en değerli, en nadide hazineleridir. Bırakın esere zarar verilmesini, çevresinde sonradan çakılı bir çivi dahi bulamazsınız. Deniz ve kum dışında kültür, turizm için büyük bir alanı oluşturuyor. Erzurum bu alanda büyük potansiyele sahiptir. Tarihi eserlerin yanı sıra Narman Peribacaları, Oltu ve Uzundere’nin (Göl ve Şelale) doğa ve tarihi potansiyelini mevcudun üzerine eklemeliyiz.
Erzurum, bu sermayeyi kullanamıyor.
Tam bu noktada kamu ve iyi bir ortak akıl devreye girmelidir. Geçen yaz Gaziantep’e gitmiştim. Mevcut Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, ildeki tarihi eserleri, hanları, eski evleri ve kaleyi restore ettirmiş.
Restore edilen eski eserlerin hiçbirini belediye işletmiyor. Esnafa vermiş. Her bir eser canlanmış, çay, kahvehaneler, restoranlar olarak yerli yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. 6 tane küçük müze yapılmış. Oyuncak müzesi şahane, hamam müzesi, gastronomi müzesi ve diğerleri, cıvıl cıvıl, insan kaynıyor.
Birde Şahinbey belediyesinin, tarih ve savaş müzesi müthiş, etkileyici. Müze binası yeni yapılmış, binanın içerisinden Antep savunmasının kalesi konumunda yeraltı tünellerine geçiş yapılıyor. Tünellerde o tarihi günler canlandırmayla etkili bir şekilde sunulmuş. Hayran kalıyorsunuz.
Müzeleri, tarihi konakları, hanları gezen insanlar elbette Antep yemeklerini tatmak istiyorlar, tatlısının tadına bakıyorlar. Hediyelik eşya, salça, fıstık alıyor. Otelde kalıyorlar. Anlayacağınız Antep esnafı, potansiyelini sonuna kadar kullanıyor ve turizm önemli bir yer tutuyor.
Ya Erzurum!
Erzurum’da Erzurumlu biran önce kaçmanın derdindedir. Bir yolunu bulup bu şehirden kaçma isteği hiçte az değil. Erzurum’un sahibiyle yazdığım yazıya İsmail Yılmaz isimli okur yorum yapmış, diyor ki: Girdiğiniz mağazada başka şehirlerde yapılan indirim yapılmıyorsa.ister al ister alma mantığı varsa.bozuk ayıplı ürün değiştirilmiyorsa.sezon sonu seri sonu diye bir kavram yoksa.zincir dediklerin müşteri memnuniyeti için çalışıyor,seninkilerin bundan haberi yoksa,bu şehirde esnaflık bilinmiyorsa bunun suçu (…,), (…),(…) değil elbet.” Demiş.
Bizim meselemiz bunlar, bunları konuşmak çözüm bulmak durumundayız. Erzurumlu, birbirine sahip olabilmeyi, öne çıkan, üreten, gelişen hemşerisine “Nereden buldu, kimden çaldı” biçiminde bakmamayı öğrenmelidir.
Aksi ise Erzurum’un sürekli içine kapanması, elindekinin değerini bilememesi ve bununla birlikte yoksulluk, cehalet, suç olarak geri dönecektir.
Eğer Erzurum yerlerde sürünüyorsa, milli gelirden aldığı pay azalıyorsa, tarihi eserin, değerlerinin farkına varamıyorsa başımızı önümüze eğip düşünmemiz gerekmiyor mu?
Bir yerde yanlış yapıyoruz, ama yanlışın ne olduğunun da farkında değiliz.
21 tabya bu hazinelerin yalnızca bir bölümüdür. Erzurum merkezde 400 civarında tarihi eser bulunmaktadır. Bunların 300 kadarı Yakutiye ilçe merkezi sınırları içerisinde bulunuyor. Yalnızca Üç Kümbetlerin yer aldığı tarihi adada 26 adet tarihi ve sivil mimari örneği bulunmaktadır. Üç Kümbetler tarihi yarım ada kamulaştırmalarla gün yüzüne çıkarıldı. Kale çevresi de önemli mesafe alındı.
Neden bunları yazdım?
Batı’da tarihi eserler, ülkelerin en değerli, en nadide hazineleridir. Bırakın esere zarar verilmesini, çevresinde sonradan çakılı bir çivi dahi bulamazsınız. Deniz ve kum dışında kültür, turizm için büyük bir alanı oluşturuyor. Erzurum bu alanda büyük potansiyele sahiptir. Tarihi eserlerin yanı sıra Narman Peribacaları, Oltu ve Uzundere’nin (Göl ve Şelale) doğa ve tarihi potansiyelini mevcudun üzerine eklemeliyiz.
Erzurum, bu sermayeyi kullanamıyor.
Tam bu noktada kamu ve iyi bir ortak akıl devreye girmelidir. Geçen yaz Gaziantep’e gitmiştim. Mevcut Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, ildeki tarihi eserleri, hanları, eski evleri ve kaleyi restore ettirmiş.
Restore edilen eski eserlerin hiçbirini belediye işletmiyor. Esnafa vermiş. Her bir eser canlanmış, çay, kahvehaneler, restoranlar olarak yerli yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. 6 tane küçük müze yapılmış. Oyuncak müzesi şahane, hamam müzesi, gastronomi müzesi ve diğerleri, cıvıl cıvıl, insan kaynıyor.
Birde Şahinbey belediyesinin, tarih ve savaş müzesi müthiş, etkileyici. Müze binası yeni yapılmış, binanın içerisinden Antep savunmasının kalesi konumunda yeraltı tünellerine geçiş yapılıyor. Tünellerde o tarihi günler canlandırmayla etkili bir şekilde sunulmuş. Hayran kalıyorsunuz.
Müzeleri, tarihi konakları, hanları gezen insanlar elbette Antep yemeklerini tatmak istiyorlar, tatlısının tadına bakıyorlar. Hediyelik eşya, salça, fıstık alıyor. Otelde kalıyorlar. Anlayacağınız Antep esnafı, potansiyelini sonuna kadar kullanıyor ve turizm önemli bir yer tutuyor.
Ya Erzurum!
Erzurum’da Erzurumlu biran önce kaçmanın derdindedir. Bir yolunu bulup bu şehirden kaçma isteği hiçte az değil. Erzurum’un sahibiyle yazdığım yazıya İsmail Yılmaz isimli okur yorum yapmış, diyor ki: Girdiğiniz mağazada başka şehirlerde yapılan indirim yapılmıyorsa.ister al ister alma mantığı varsa.bozuk ayıplı ürün değiştirilmiyorsa.sezon sonu seri sonu diye bir kavram yoksa.zincir dediklerin müşteri memnuniyeti için çalışıyor,seninkilerin bundan haberi yoksa,bu şehirde esnaflık bilinmiyorsa bunun suçu (…,), (…),(…) değil elbet.” Demiş.
Bizim meselemiz bunlar, bunları konuşmak çözüm bulmak durumundayız. Erzurumlu, birbirine sahip olabilmeyi, öne çıkan, üreten, gelişen hemşerisine “Nereden buldu, kimden çaldı” biçiminde bakmamayı öğrenmelidir.
Aksi ise Erzurum’un sürekli içine kapanması, elindekinin değerini bilememesi ve bununla birlikte yoksulluk, cehalet, suç olarak geri dönecektir.
Eğer Erzurum yerlerde sürünüyorsa, milli gelirden aldığı pay azalıyorsa, tarihi eserin, değerlerinin farkına varamıyorsa başımızı önümüze eğip düşünmemiz gerekmiyor mu?
Bir yerde yanlış yapıyoruz, ama yanlışın ne olduğunun da farkında değiliz.