Bu hafta Türk Telekom Nurettin Topçu Sosyal Bilimler Lisesi olarak düzenlemiş olan Ümmetin Son Kalesi ve Mazlum Milletlerin Umudu Türkiye adlı panelimizin dosya konularını sizlerle paylaşmaya başlıyoruz. İlk konu başlığı öğrencimiz Zeynep Yazıcıoğlu tarafından sunulan Filistin dosyasıdır.
Ortadoğu bölgesinde bulunan güneyden Lübnan, güneydoğudan Suriye, doğudan Ürdün, kuzeyden Kızıldeniz, kuzeybatıdan Mısır, batıdan Akdeniz ile çevrili ve daha yüzyıl öncesine kadar bizim toprağımız olan Filistin günümüzde hâlâ kanayan yaramız. Ölümle burun buruna yaşayan insanların diyarı. Tarih boyunca, kan ve gözyaşının dinmediği topraklar. İsrail'in Gazze'ye yönelik gayrı hukuki, gayrı insani, gayrı ahlaki harekâtı sürüyor. AB yarım ağızla İsrail'i kınadı. BM Güvenlik Konseyi bir basın açıklaması bile yapmadan dağıldı. Arap Birliği'nin, İslam Konferansı Örgütü'nün, Arap ülkelerinin ve İran'ın sesi çıkmıyor. ABD her zamanki gibi İsrail'i destekliyor. Türkiye'de ise tersine çok büyük bir hassasiyet var. Konuşmamda İsrail-Filistin çatışmasının tüm boyutlarını, tüm ayrıntılarını anlatmam mümkün değil, fakat bir nebze de olsa farkındalık oluşturmaya çalışacağım. 1897 yani Birinci Siyonizm Kongresi’nin yapılmasıyla aslında bu süreç başlamış oldu. Birinci Siyonizm Kongresi İsviçre’nin Basel şehrinde toplandı. O dönemde gazeteci Thedor Herzl Yahudi Devleti adlı bir kitap yayınlamıştı ve kongrede bu fikirler tartışıldı. Herzl, Yahudilerin kendi devletini kurmalarını savunuyordu. Kongrenin sonunda, Basel programı yayınlandı. Bu belgede, Filistin’de bir Yahudi vatanının kurulması ve Dünya Siyonizm Teşkilatı’nın bu amaca ulaşmak için faaliyete geçirilmesi ön görülüyordu. 1897’den önce çok az sayıda Siyonist göçmen zaten Filistin’e gelmeye başlamıştı. Ve bu Siyonist göç ileriki yıllarda artarak devam etti. Siyonizm düşüncesinin harekete geçtiği günlerde Yahudiler, bir devlet kurmak için Osmanlı’nın dış güçlere olan borcunu ödemek amacıyla üç kıtaya hükmeden Osmanlı Sultanından toprak satın almak istediler. Ancak II. Abdülhamit’in cevabı oldukça netti. Yahudileri büyük bir hayal kırıklığına uğratacak cevap şöyleydi: “ Ben bir karış toprak dahi satamam, zira o bana değil, halkıma aittir. Onlar bu İmparatorluğu kurup kanlarıyla verimli kıldılar. Onu, bizden koparılmadan önce üzerini kanımızla bir kere daha kaplamayı biliriz.”
Birinci Dünya Savaşı sırasında Filistin ve çevresi Osmanlı idaresindeydi. İngiltere’nin desteklediği Arap güçleri Osmanlı hâkimiyetine son verene kadar bu durum devam etti. İngiltere savaşın sonunda 1918’de bölgeyi işgal etti. 25 Nisan 1920’de alınan Milletler Cemiyeti kararıyla İngiltere bölgenin manda ve idaresi için yetki verildi. 1917 İngiltere Dışişleri Bakanı Filistin’de Yahudi halkları için bir vatan kurulması sözü verdi. Bu vaat Siyonist önderlerinden Lord Rothschilt’e gönderilen mektupta yer alıyordu.
Ortadoğu bölgesinde bulunan güneyden Lübnan, güneydoğudan Suriye, doğudan Ürdün, kuzeyden Kızıldeniz, kuzeybatıdan Mısır, batıdan Akdeniz ile çevrili ve daha yüzyıl öncesine kadar bizim toprağımız olan Filistin günümüzde hâlâ kanayan yaramız. Ölümle burun buruna yaşayan insanların diyarı. Tarih boyunca, kan ve gözyaşının dinmediği topraklar. İsrail'in Gazze'ye yönelik gayrı hukuki, gayrı insani, gayrı ahlaki harekâtı sürüyor. AB yarım ağızla İsrail'i kınadı. BM Güvenlik Konseyi bir basın açıklaması bile yapmadan dağıldı. Arap Birliği'nin, İslam Konferansı Örgütü'nün, Arap ülkelerinin ve İran'ın sesi çıkmıyor. ABD her zamanki gibi İsrail'i destekliyor. Türkiye'de ise tersine çok büyük bir hassasiyet var. Konuşmamda İsrail-Filistin çatışmasının tüm boyutlarını, tüm ayrıntılarını anlatmam mümkün değil, fakat bir nebze de olsa farkındalık oluşturmaya çalışacağım. 1897 yani Birinci Siyonizm Kongresi’nin yapılmasıyla aslında bu süreç başlamış oldu. Birinci Siyonizm Kongresi İsviçre’nin Basel şehrinde toplandı. O dönemde gazeteci Thedor Herzl Yahudi Devleti adlı bir kitap yayınlamıştı ve kongrede bu fikirler tartışıldı. Herzl, Yahudilerin kendi devletini kurmalarını savunuyordu. Kongrenin sonunda, Basel programı yayınlandı. Bu belgede, Filistin’de bir Yahudi vatanının kurulması ve Dünya Siyonizm Teşkilatı’nın bu amaca ulaşmak için faaliyete geçirilmesi ön görülüyordu. 1897’den önce çok az sayıda Siyonist göçmen zaten Filistin’e gelmeye başlamıştı. Ve bu Siyonist göç ileriki yıllarda artarak devam etti. Siyonizm düşüncesinin harekete geçtiği günlerde Yahudiler, bir devlet kurmak için Osmanlı’nın dış güçlere olan borcunu ödemek amacıyla üç kıtaya hükmeden Osmanlı Sultanından toprak satın almak istediler. Ancak II. Abdülhamit’in cevabı oldukça netti. Yahudileri büyük bir hayal kırıklığına uğratacak cevap şöyleydi: “ Ben bir karış toprak dahi satamam, zira o bana değil, halkıma aittir. Onlar bu İmparatorluğu kurup kanlarıyla verimli kıldılar. Onu, bizden koparılmadan önce üzerini kanımızla bir kere daha kaplamayı biliriz.”
Birinci Dünya Savaşı sırasında Filistin ve çevresi Osmanlı idaresindeydi. İngiltere’nin desteklediği Arap güçleri Osmanlı hâkimiyetine son verene kadar bu durum devam etti. İngiltere savaşın sonunda 1918’de bölgeyi işgal etti. 25 Nisan 1920’de alınan Milletler Cemiyeti kararıyla İngiltere bölgenin manda ve idaresi için yetki verildi. 1917 İngiltere Dışişleri Bakanı Filistin’de Yahudi halkları için bir vatan kurulması sözü verdi. Bu vaat Siyonist önderlerinden Lord Rothschilt’e gönderilen mektupta yer alıyordu.