Yazılarımı takip eden okuyucularım bilirler. Genelde yazılarımın temel konularını yetkililerin yaptığı açıklamalardan yola çıkarak belirlerim. Yine Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklama oldukça dikkatimi çekti. Bakan Selçuk, Bakanlar Kurulu’nda mesleki eğitimin öneminden bahsederken ‘Sanayici bizden nitelikli ara iş gücü istiyor. Herkes üniversiteli olmak zorunda değil. ‘Sen ağa ben ağa, bu inekleri kim sağa’ durumu var yani’ dedi.
Öncelikle ülkemizde gelir dağılımında ki adaletsizlik aşırı derecede fazla olduğundan Sayın Bakanın söylediklerinin doğruluğu ancak gelişmiş ülkelerde olabilir. Çünkü gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerde okumayan ve ailesinden miras kalmayan vatandaş günümüz şartlarında açlık sınırında yaşıyor.
Gelir dağılımında ki adaletsizliğin neden had safhada olduğu endekslerle, rakamlarla, yüzdelerle veya bir iktisatçı gözüyle değil, herhangi bir araştırmaya gerek duymadan günlük yaşamdan yani sahadan örnekler verilerek daha net anlaşılabilir. Tabi bunu yaparken dar gelirliler ile sadece "elit" tabakanın kıyası değil, dar gelirlilerin kendi arasında ki gelirlerin farkını da göreceksiniz.
Bazı çalışanların aldığı aylık ücretlere bakarsak insanların tek çarelerinin okumak olduğunu daha iyi anlarız.
Garson, tezgahtar bin 500 lira,
Asgari ücret 2 bin 300 lira,
Öğretmen 4 bin 200 lira,
Genel müdür 8 bin 500 lira,
Daire başkanı 9 bin lira,
Milletvekilleri ortalama 24 bin 500 lira aylık ücret alıyorlar.
Bu rakamlar arttıkça artıyor.
Fark ettiniz mi? Maaşlarının her daim düşük olduğuna dair vurgu yaptığımız öğretmen dahi bir garsonun aldığı maaşın üç katına yakın fazla ücret alıyor. Bu rakamları göz önünde bulundurarak genel müdürlük varken kim garsonluk yapıp da 50 lira yevmiyeye çalışmak ister.! Evet bu ülkede garsonlar da olacak. Ancak garsonun hakkı verilerek garsonluk mesleğini insanların seve seve yapması sağlanmalıdır. Sadece çalışma döneminde değil emekli olduktan sonra da SSK emeklisinin bin 300 lira, müsteşar emeklisinin 9 bin lira aldığı bir ülkede kim SSK'lı olarak emekli olmak ister ki? Okuyup tahsilini tamamlayan tabi ki mükafatını almalıdır. Burada vurgulamak istediğim, okumayanların açlığa mahkum edildiği zeminin düzeltilmesidir. Ve bu noktada sosyal devlet, sosyal adalet ilkesinin gereği gelir dağılımında ki uçurumun azaltılmasıdır.
Ülkemizde iki farklı dünya var. Yoksul ve zengin. Lüks otellerin açık büfe yemeklerinde israf edilen gıda ile sabah kahvaltısının çayını öğle vaktinde ısıtıp içen yurdum insanının dünyası çok farklı. Herkes lüks otellerde çıkarılan yemeklerden yiyecek diye bir kaide dünyanın hiç bir yerinde yok. Ancak aradaki farkında uçurum olmaması gerekir. Bakan Selçuk'un bu söylemeleri ile günümüz şartlarında "bazıları kahvaltıda 15 çeşit peynir yiyorken, "sade çökelek yiyenlere de ihtiyaç var", demek istediğini anlıyoruz.
Aracını sıcak otoparktan alıp işe giden ile otobüs ücreti vermemek için Yenişehir'den Cumhuriyet Caddesi'ne yürüyen birine "bu ülkede sizlere de ihtiyaç var" gibi yaklaşımı o kişiye kabul ettiremezsiniz!. Düşük maaşla çalışan her ebeveynin çocuğuna "oku, oku da benim gibi sürünme" demesi boşa söylenmiş bir söz değildir. Çünkü hayatın zorlukları ile mücadele eden bir baba kendi çektiklerini çocuğunun çekmemesi için "oku" diyor. Erzurum'da onlarca şubesi olan kurumsal bir firma, asgari ücreti bankaya yaptırdıktan sonra paranın belirli kısmını elden geri alıyorsa bu çalışanların nitelikli olması bir önem arz etmiyor. İşverenler, büyük zenginler çalışanlarına kabul edilebilir ücret ödeseler dünyada yaşanan pek çok sorun zaten ortadan kalkacaktır. Vatandaşlarımızın, özellikle de en alttakilerin becerilerini arttırma konusunda da başarılı değiliz. Eğitim sistemimiz, yüksek becerilere sahip insan yetiştirme konusunda çok zayıf.
Türkiye’de gelir dağılımının bozuk olması AK Parti döneminde ortaya çıkmış bir durum değil. Hatta bu durum AK Parti’nin düzeltmeyi vaat ettiği en temel sorun alanlarımızdan biriydi. Ancak farkın kapanacağı yerde daha fazla açıldığını görüyoruz. Sonuç olarak Türkiye, gelir dağılımı eşitsizliğinde Sırbistan'dan sonra Avrupa 2’ncisi. Böylelikle Türkiye nüfusunun en zengini olarak tanımlanan yüzde 20’lik kesim genel gelirin yüzde 47,30’una sahipken, buna bağlı olarak en yoksul yüzde 20’lik kesimin ise genel gelirin sadece yüzde 6.29’una sahipler.
Öncelikle ülkemizde gelir dağılımında ki adaletsizlik aşırı derecede fazla olduğundan Sayın Bakanın söylediklerinin doğruluğu ancak gelişmiş ülkelerde olabilir. Çünkü gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerde okumayan ve ailesinden miras kalmayan vatandaş günümüz şartlarında açlık sınırında yaşıyor.
Gelir dağılımında ki adaletsizliğin neden had safhada olduğu endekslerle, rakamlarla, yüzdelerle veya bir iktisatçı gözüyle değil, herhangi bir araştırmaya gerek duymadan günlük yaşamdan yani sahadan örnekler verilerek daha net anlaşılabilir. Tabi bunu yaparken dar gelirliler ile sadece "elit" tabakanın kıyası değil, dar gelirlilerin kendi arasında ki gelirlerin farkını da göreceksiniz.
Bazı çalışanların aldığı aylık ücretlere bakarsak insanların tek çarelerinin okumak olduğunu daha iyi anlarız.
Garson, tezgahtar bin 500 lira,
Asgari ücret 2 bin 300 lira,
Öğretmen 4 bin 200 lira,
Genel müdür 8 bin 500 lira,
Daire başkanı 9 bin lira,
Milletvekilleri ortalama 24 bin 500 lira aylık ücret alıyorlar.
Bu rakamlar arttıkça artıyor.
Fark ettiniz mi? Maaşlarının her daim düşük olduğuna dair vurgu yaptığımız öğretmen dahi bir garsonun aldığı maaşın üç katına yakın fazla ücret alıyor. Bu rakamları göz önünde bulundurarak genel müdürlük varken kim garsonluk yapıp da 50 lira yevmiyeye çalışmak ister.! Evet bu ülkede garsonlar da olacak. Ancak garsonun hakkı verilerek garsonluk mesleğini insanların seve seve yapması sağlanmalıdır. Sadece çalışma döneminde değil emekli olduktan sonra da SSK emeklisinin bin 300 lira, müsteşar emeklisinin 9 bin lira aldığı bir ülkede kim SSK'lı olarak emekli olmak ister ki? Okuyup tahsilini tamamlayan tabi ki mükafatını almalıdır. Burada vurgulamak istediğim, okumayanların açlığa mahkum edildiği zeminin düzeltilmesidir. Ve bu noktada sosyal devlet, sosyal adalet ilkesinin gereği gelir dağılımında ki uçurumun azaltılmasıdır.
Ülkemizde iki farklı dünya var. Yoksul ve zengin. Lüks otellerin açık büfe yemeklerinde israf edilen gıda ile sabah kahvaltısının çayını öğle vaktinde ısıtıp içen yurdum insanının dünyası çok farklı. Herkes lüks otellerde çıkarılan yemeklerden yiyecek diye bir kaide dünyanın hiç bir yerinde yok. Ancak aradaki farkında uçurum olmaması gerekir. Bakan Selçuk'un bu söylemeleri ile günümüz şartlarında "bazıları kahvaltıda 15 çeşit peynir yiyorken, "sade çökelek yiyenlere de ihtiyaç var", demek istediğini anlıyoruz.
Aracını sıcak otoparktan alıp işe giden ile otobüs ücreti vermemek için Yenişehir'den Cumhuriyet Caddesi'ne yürüyen birine "bu ülkede sizlere de ihtiyaç var" gibi yaklaşımı o kişiye kabul ettiremezsiniz!. Düşük maaşla çalışan her ebeveynin çocuğuna "oku, oku da benim gibi sürünme" demesi boşa söylenmiş bir söz değildir. Çünkü hayatın zorlukları ile mücadele eden bir baba kendi çektiklerini çocuğunun çekmemesi için "oku" diyor. Erzurum'da onlarca şubesi olan kurumsal bir firma, asgari ücreti bankaya yaptırdıktan sonra paranın belirli kısmını elden geri alıyorsa bu çalışanların nitelikli olması bir önem arz etmiyor. İşverenler, büyük zenginler çalışanlarına kabul edilebilir ücret ödeseler dünyada yaşanan pek çok sorun zaten ortadan kalkacaktır. Vatandaşlarımızın, özellikle de en alttakilerin becerilerini arttırma konusunda da başarılı değiliz. Eğitim sistemimiz, yüksek becerilere sahip insan yetiştirme konusunda çok zayıf.
Türkiye’de gelir dağılımının bozuk olması AK Parti döneminde ortaya çıkmış bir durum değil. Hatta bu durum AK Parti’nin düzeltmeyi vaat ettiği en temel sorun alanlarımızdan biriydi. Ancak farkın kapanacağı yerde daha fazla açıldığını görüyoruz. Sonuç olarak Türkiye, gelir dağılımı eşitsizliğinde Sırbistan'dan sonra Avrupa 2’ncisi. Böylelikle Türkiye nüfusunun en zengini olarak tanımlanan yüzde 20’lik kesim genel gelirin yüzde 47,30’una sahipken, buna bağlı olarak en yoksul yüzde 20’lik kesimin ise genel gelirin sadece yüzde 6.29’una sahipler.