“Adamın biri, güneşli bir bahar sabahı, ilk defa gittiği küçük bir kasabada şaşkın şaşkın gezinirken yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş. Arka koltukta tek başına oturan çocuğa sormuş:
-Afedersin, ben buraların yabancısıyım. Buralarda bir park varmış ve o parkın hemen yanı başında da bir fırın varmış. O fırını arıyorum. Yakındadır herhalde. Sen yerini biliyor musun?
Çocuk, arabanın penceresini tamamen açtıktan sonra:
-Aslında ben de buraya ilk defa geliyorum…
demiş.
-Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor...
Adam, kasabanın yabancısı olmasına rağmen bunu nasıl tahmin ettiğini sormuş çocuğa.
Çocuk:
-Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duyuyor musunuz?
diye gülümsemiş.
-Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten…
-İyi ama…
demiş adam
-Ya bunlar parktan değil de tek bir ağaçtan geliyorsa?
Çocuk:
-Tek bir ağaçtan ne bu kadar yoğun koku ne de bu kadar çok kuş cıvıltısı gelir.
diye yanıtlamış.
-Üstelik, manolyalar da katılıyor bu karışıma. Ama daha önemlisi eğer biraz derin nefes alırsanız fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu da duyacaksınız…
Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yapmış. Sonra da hiçbir şey söyleyemeden uzaklaşmış oradan…
Az sonra teşekkür etmek için döndüğünde bu kez arabanın hâlâ açık duran camından içeriye bir poğaça uzatmış ve ancak ondan sonra çocuğun kör olduğunu fark etmiş. Çocuk da zaten konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış, adamın kendi durumunu fark ettiğini...
Işığa hasret gözlerini adamdan saklamaya çalışırken
-Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim
demiş ve devam etmiş:
-Görmeyi o kadar çok özledim ki. Sizinkiler sağlam öyle değil mi?
Adam, üzülmekle keşfetmek arasındaki derin kuyuya yuvarlanmış halde mırıldanmış:
-Bilmiyorum, maalesef bilmiyorum. Gözlerimin gerçekten görüp görmediğinden artık emin değilim…”
★★
Bu harika metni 2020 yılının bahar mevsimi biterken Alanyalı çok değerli arkadaşım, turizmci ve motorsiklet tutkunu sevgili Murat Alanya, sosyal medya sayfasında paylaşmıştı. Bir yıl ne çabuk geçmiş…
‘Bak, bunu not ediyorum’ dediğimde o da ‘Eyvallah’ demişti.
Sağolsun…
★★
Şimdi, gözümün gördüğü en güzel şehirlerden biri olan Alanya’ya ve Alanya Demiratlılar Motorsiklet Kulübü’nden sevgili arkadaşım Murat Alanya’ya teşekkürlerimi gönderiyorum.
Bir selam da fahri başkanımız, ağabeyimiz sevgili İsmail Hakkı Erdağ’a ve onun şahsında kulüpteki tüm arkadaşlara gitsin…
Murat Alanya’nın aktardığı bu güzel anının -ya da belki öykünün- orijinal kaynağını onca araştırmama rağmen bulamamış olsam da metni size aktarmak istedim.
Aslına bakarsanız, yazının kaynağı bulamadığım gibi, bizim sokağın başındaki fırını da ben hâlâ bulamadım.
Çok yolum var daha çok!
Dilerim siz ‘o fırını’ gözü kapalı bulanlardan olursunuz.
Mutlu, müsterih ve mutmain olursunuz o zaman…
Belki de zaten öylesinizdir.
Ne güzel öyleyse ve ne mutlu size!
-Afedersin, ben buraların yabancısıyım. Buralarda bir park varmış ve o parkın hemen yanı başında da bir fırın varmış. O fırını arıyorum. Yakındadır herhalde. Sen yerini biliyor musun?
Çocuk, arabanın penceresini tamamen açtıktan sonra:
-Aslında ben de buraya ilk defa geliyorum…
demiş.
-Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor...
Adam, kasabanın yabancısı olmasına rağmen bunu nasıl tahmin ettiğini sormuş çocuğa.
Çocuk:
-Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duyuyor musunuz?
diye gülümsemiş.
-Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten…
-İyi ama…
demiş adam
-Ya bunlar parktan değil de tek bir ağaçtan geliyorsa?
Çocuk:
-Tek bir ağaçtan ne bu kadar yoğun koku ne de bu kadar çok kuş cıvıltısı gelir.
diye yanıtlamış.
-Üstelik, manolyalar da katılıyor bu karışıma. Ama daha önemlisi eğer biraz derin nefes alırsanız fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu da duyacaksınız…
Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yapmış. Sonra da hiçbir şey söyleyemeden uzaklaşmış oradan…
Az sonra teşekkür etmek için döndüğünde bu kez arabanın hâlâ açık duran camından içeriye bir poğaça uzatmış ve ancak ondan sonra çocuğun kör olduğunu fark etmiş. Çocuk da zaten konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış, adamın kendi durumunu fark ettiğini...
Işığa hasret gözlerini adamdan saklamaya çalışırken
-Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim
demiş ve devam etmiş:
-Görmeyi o kadar çok özledim ki. Sizinkiler sağlam öyle değil mi?
Adam, üzülmekle keşfetmek arasındaki derin kuyuya yuvarlanmış halde mırıldanmış:
-Bilmiyorum, maalesef bilmiyorum. Gözlerimin gerçekten görüp görmediğinden artık emin değilim…”
★★
Bu harika metni 2020 yılının bahar mevsimi biterken Alanyalı çok değerli arkadaşım, turizmci ve motorsiklet tutkunu sevgili Murat Alanya, sosyal medya sayfasında paylaşmıştı. Bir yıl ne çabuk geçmiş…
‘Bak, bunu not ediyorum’ dediğimde o da ‘Eyvallah’ demişti.
Sağolsun…
★★
Şimdi, gözümün gördüğü en güzel şehirlerden biri olan Alanya’ya ve Alanya Demiratlılar Motorsiklet Kulübü’nden sevgili arkadaşım Murat Alanya’ya teşekkürlerimi gönderiyorum.
Bir selam da fahri başkanımız, ağabeyimiz sevgili İsmail Hakkı Erdağ’a ve onun şahsında kulüpteki tüm arkadaşlara gitsin…
Murat Alanya’nın aktardığı bu güzel anının -ya da belki öykünün- orijinal kaynağını onca araştırmama rağmen bulamamış olsam da metni size aktarmak istedim.
Aslına bakarsanız, yazının kaynağı bulamadığım gibi, bizim sokağın başındaki fırını da ben hâlâ bulamadım.
Çok yolum var daha çok!
Dilerim siz ‘o fırını’ gözü kapalı bulanlardan olursunuz.
Mutlu, müsterih ve mutmain olursunuz o zaman…
Belki de zaten öylesinizdir.
Ne güzel öyleyse ve ne mutlu size!