Canım babaannem, gül yüzlüm, mazlum ninem, doyamadığım, koklayamadığım1 Nisan 1991 yılında hayata veda ettiğinde ben daha 13 yaşında ortaokul birinci sınıftaydım. Ölümün sanki bize 1 Nisan şakasıydı, önce anlayamadık, sonra savrulduk. Aradan geçen 31 yıl seni bizden uzaklaştırmadı bilakis biz sana 31 yıl daha yakınlaştık biliyor musun babaannem. Sen cefa çeken, evlatlarına karşı fedakâr bir o kadar da derdini içine atan; fakat bunu kimseyle paylaşmak istemeyen koca bir yürektin. Allah’ı çokça zikreder, mahremden sakınırdın. Kısa süren ömrü hayatında hayatın tadına varamadın, gün yüzü de göremedin. Hem sabreden hem de şükredenlerdendin. Hatırlarım dedem senle çok atışır buna rağmen o defalarca incinen ve kırılan kalbin kin tutmaz, eşine her daim sadık kalırdın. Onunla ilgili kötü şeyler düşünmez hep evimin direği, çocuklarımın babasıdır ne yapalım onun huyu da o derdin. Ruh çıkmayınca huy da çıkmaz sözünü hep söylerdin. Hâlbuki ne kadar da çok kırılmışsın; ama bunu ne evlatlarına ne de torunlarına yansıtmış hep içinde yaşatmışsın. Nerden mi anladım babaannem biliyor musun ölüm raporunda mide kanseri yazdığında ve bize veda ettiğin o gün yani 1 Nisan 1991 tarihinde. Bir bardak çaya, bir yudum suya küsen miden senin kadar fedakâr olamamış be babaannem. Hani vefat ettiğinde amcam, üzülmeyin ve ağlamayın, ölüm hepimizin başında gün gelir bu gün ağladığınız günlere de ağlarsın demişti ya işte o sözün üzerinden tam 31 yıl geçti ve biz sensiz bir yıl daha yaşıyoruz. Amcam Zafer için ne kadar da endişelenirdin, akşam olunca tedirgin olur, üst katta oturan bize adeta seferler düzenlerdin. Amcamın köpeklerden korktuğunu bilir, babamı amcamı leblebici yokuşundan getirmesini tembihlerdin. Ne de olsa amcam senin son beşiğin, balan, Zafoşun ve son göz ağrındı. Hele halam İstanbul’a göç edince ne kadar da ağlamış o eski evimizin merdivenlerinde saatlerce ellerin yüzünde beklemiştin. Ana yüreğin paramparça olmuş bir şeyler yapmak elinde gelmeyince öylece oracıkta kalmıştın. Çilene hasret de eklenmiş, ana yüreğin sızlamıştı. Halamı göremeden hastalığına yenik düşmüş kavuşman ise ahirete kalmıştı. Stres yaptığında ellerin seni ele verir, tedirginliğin yüzüne vururdu. Hiç sitem etmezdin, hep hayır konuşurdun. Ne güzel bir ehramın vardı. İlmik ilmik, nakış nakış dokunmuş sana da ne güzel yakışırdı. Hızlı hızlı yürür bir an önce gideceğin yere varmak isterdin. Hiç unutmam köşkten bir günü mahalleye gelişimiz kısa sürede olmuş ben terler içerisinde kalmıştım. Kimsenin kalbini kırmaz, gönülleri hoş ederdin. Büyük ev olmamız nedeniyle köyden gelenleri güler yüzle karşılar, onlara ikramların her güzelini sunardın. Cenazeye gelen herkesin dudakların da merhametin, iyiliğin ve sevgin dökülmüş razı getirenlerin sayısı binleri bulmuştu. Rabbim mekânını cennet eylesin kalbin nurla dolsun.
Köşe Yazıları
Yayınlanma: 09 Nisan 2022 - 09:00
GÜZEL İNSAN
Canım babaannem, gül yüzlüm, mazlum ninem, doyamadığım, koklayamadığım1 Nisan 1991 yılında hayata veda ettiğinde ben daha 13 yaşında ortaokul birinci sınıftaydım
Köşe Yazıları
09 Nisan 2022 - 09:00