Unuttuk dünü geçmişi. Batılılaşma uğruna tükettik eskiye ait ne varsa her şeyi. Bu yok ediş önce evlerden başladı sonra koskoca mahalleleri aldı götürdü bizden, benliğimizden. Bir asır öncesinin Hanım Hamamı mahallesi bugün yok artık. Halbuki bize çok yakınken uzakmış Hanım Hamamı Mahallesi. Tabyaların yapımında görev alan, canıyla,malıyla mücadele edenlerdendi bir zamanlar mahalle halkı. Esat Paşa Mahallesi yanında kalenin dibinde olan Hanım Hamamı Mahallesi şehir insanın bu gün artık bilmediği mahallerden biridir. Bugün Hanım Hamamı mahalle olarak değil varlığını sadece sokak ismi olarak muhafaza etmektedir. Kesme taş işlemeciliğinin örnekleri olan eski, virane ve yıkık dökük olan evler son dönem mahalle sakinleri olarak vefasıyla, asırlara inat ayakta durmaya çalışıyordu bir zamanlar
Mahallede evler toprak damlı, genelde tek katlı olarak yapılmıştı. Son dönemlerde evlerin katları artırılmış yüksek yapılar ortaya çıkmıştı idi. Hani bu toprak damlı evlerin bacalarında aşşığ oyunları oynardı çocuklarımız. Damdan dama atlar, uzun atlama yarışmaları düzenlerdi. Hele birde mevsimlerden kış ise değmeyin çocukların keyfine. Odun küreklerle damlarımızın üzerine biriken karlar temizlenirdi.Damlardan aşağıya bırakılan karlar birikince de çocuklar karların üzerine atlar daha sonrada karın içine saplanan ayakkabılar kardan çıkarılmaya çalışılırdı. Dam üzerine güneş vurunca mis gibi taze toprak kokusunda misket oynamak, aşşığ tokuşturmanın keyfide bir başka olurdu. (Baydar, Geçidi Bekleyen Şehir, s.212.) Karların erimesiyle bir tasa başlardı, toprak damlı evlerde. Karlar erimiş, toprak da suyu iyice çekmiştir. Hızlıca evlerin üstlerine naylonlar çekilir, önlem alınırdı. Naylonları olmayan evlerdekiler için sıkıntılı geçecek günleri başlardı. Yağmurların sürekli yağdığı zamanlar durum bir işkenceye dönüşürdü. Tavanda yağmur damlacıkları oluşur, bazen habersizce bazen de göstere göstere tabana doğru yol alırdı. Şıpır şıpır tavandan tabana yağan damlalar bazen alnımıza bazen yüzümüze bazen de örtülerin üzerine düşerdi. Analarımız elinde konserve kutusu ya da leğenlerle damlaların düştüğü yere gider, malzemeleri oraya koyardı. O kadar çok kutu olurdu ki odada oturacak yer kalmazdı. Halılar kaldırılır, bir köşeye bırakılırdı. Evde tam bir seferberlik hali olur, çocuklara da kutular üzerinden atlamak kalırdı.Mahalle şehrin göbeğinde olmasına rağmen kaderiyle baş başa bırakılmış ve sonunda oda kaderine mahkum olmuştur. Son dönemde yapılan çalışmalar ile Hanın Hamamı tamamen tarihe karışmıştır. En azından bizleri mutlu eden mahallenin bulunduğu alanların turizme ve kültürümüze kazandırılması olmuştur.
Mahallede bugün ayakta kalan en önemli yapı Hanım hamamıdır. Kayıtlara geçen bilgilere göre bu hamam üç halvetli on iki kurnalıdır. Küçük bir kubbenin örttüğü ortasında bir şadırvanı vardır. Suyunu dağ sularından alır. Hamam evkaf idaresindedir. İçeriye asılan bir levhada bu hamamda aynı anda kırka yakın insanın yıkanabileceği yazılıdır. Hamamın mimarı acıdan herhangi kıymeti yoktur. Hamam, Raziye Hanım adındaki kadın tarafından yapılmıştır. (Konyalı, Abideleri ve Kitabeleriyle Erzurum Tarihi, s.282.) Bizde değişme ya da batılılaşma hep yanlış anlaşılmış değişme deyince eskiyi tamamen bırakma anlaşılmıştır. Eskiyle yeninin bir arada olacağı kabul edilmemiştir. Halbuki Nusret Karasu batılaşmayı nede güzel tarif etmiştir:
Batılı bölgesini ihtiyaçlarına uygun hale getiren insandır
Batılı bütün iç ve dış kazançlarını bölgesine sarf edendir
Batılı her şeyin iyisini arayan ve araştırandır.
Ya bizde hangi insan bu mantıkla mahallesine yaklaşmış varını yoğunu bölgesi için harcamıştır. Yatırımlar hep ötelere gitmiş geriye sadece kimliğini tekrar kazanmaya çalışan şehir kalmıştır. (Sezen, Age., s.186) Bu şehir hepimizin, herkesin, sonuç olarak herkesin taşın eline sokması ve üzerine düşeni yapması gerekir. İlerleyen yıllarda ne yazık ki eski tarihi eserleri korumanın dışında şehir adına şehri yazacak kişileri de bulmak zor olacaktır.
Mahallede evler toprak damlı, genelde tek katlı olarak yapılmıştı. Son dönemlerde evlerin katları artırılmış yüksek yapılar ortaya çıkmıştı idi. Hani bu toprak damlı evlerin bacalarında aşşığ oyunları oynardı çocuklarımız. Damdan dama atlar, uzun atlama yarışmaları düzenlerdi. Hele birde mevsimlerden kış ise değmeyin çocukların keyfine. Odun küreklerle damlarımızın üzerine biriken karlar temizlenirdi.Damlardan aşağıya bırakılan karlar birikince de çocuklar karların üzerine atlar daha sonrada karın içine saplanan ayakkabılar kardan çıkarılmaya çalışılırdı. Dam üzerine güneş vurunca mis gibi taze toprak kokusunda misket oynamak, aşşığ tokuşturmanın keyfide bir başka olurdu. (Baydar, Geçidi Bekleyen Şehir, s.212.) Karların erimesiyle bir tasa başlardı, toprak damlı evlerde. Karlar erimiş, toprak da suyu iyice çekmiştir. Hızlıca evlerin üstlerine naylonlar çekilir, önlem alınırdı. Naylonları olmayan evlerdekiler için sıkıntılı geçecek günleri başlardı. Yağmurların sürekli yağdığı zamanlar durum bir işkenceye dönüşürdü. Tavanda yağmur damlacıkları oluşur, bazen habersizce bazen de göstere göstere tabana doğru yol alırdı. Şıpır şıpır tavandan tabana yağan damlalar bazen alnımıza bazen yüzümüze bazen de örtülerin üzerine düşerdi. Analarımız elinde konserve kutusu ya da leğenlerle damlaların düştüğü yere gider, malzemeleri oraya koyardı. O kadar çok kutu olurdu ki odada oturacak yer kalmazdı. Halılar kaldırılır, bir köşeye bırakılırdı. Evde tam bir seferberlik hali olur, çocuklara da kutular üzerinden atlamak kalırdı.Mahalle şehrin göbeğinde olmasına rağmen kaderiyle baş başa bırakılmış ve sonunda oda kaderine mahkum olmuştur. Son dönemde yapılan çalışmalar ile Hanın Hamamı tamamen tarihe karışmıştır. En azından bizleri mutlu eden mahallenin bulunduğu alanların turizme ve kültürümüze kazandırılması olmuştur.
Hanım Hamamı (Numüne Hamamı)
Mahallede bugün ayakta kalan en önemli yapı Hanım hamamıdır. Kayıtlara geçen bilgilere göre bu hamam üç halvetli on iki kurnalıdır. Küçük bir kubbenin örttüğü ortasında bir şadırvanı vardır. Suyunu dağ sularından alır. Hamam evkaf idaresindedir. İçeriye asılan bir levhada bu hamamda aynı anda kırka yakın insanın yıkanabileceği yazılıdır. Hamamın mimarı acıdan herhangi kıymeti yoktur. Hamam, Raziye Hanım adındaki kadın tarafından yapılmıştır. (Konyalı, Abideleri ve Kitabeleriyle Erzurum Tarihi, s.282.) Bizde değişme ya da batılılaşma hep yanlış anlaşılmış değişme deyince eskiyi tamamen bırakma anlaşılmıştır. Eskiyle yeninin bir arada olacağı kabul edilmemiştir. Halbuki Nusret Karasu batılaşmayı nede güzel tarif etmiştir:
Batılı bölgesini ihtiyaçlarına uygun hale getiren insandır
Batılı bütün iç ve dış kazançlarını bölgesine sarf edendir
Batılı her şeyin iyisini arayan ve araştırandır.
Ya bizde hangi insan bu mantıkla mahallesine yaklaşmış varını yoğunu bölgesi için harcamıştır. Yatırımlar hep ötelere gitmiş geriye sadece kimliğini tekrar kazanmaya çalışan şehir kalmıştır. (Sezen, Age., s.186) Bu şehir hepimizin, herkesin, sonuç olarak herkesin taşın eline sokması ve üzerine düşeni yapması gerekir. İlerleyen yıllarda ne yazık ki eski tarihi eserleri korumanın dışında şehir adına şehri yazacak kişileri de bulmak zor olacaktır.