“Görmez misin ki Allah, gökten bir su indirir ve onu yeryüzündeki kaynaklara geçirir ve sonra onunla çeşitli renklerde bitkiler çıkarır. Sonra o kurur ve onu sararmış görürsün. Sonra da onu çer çöpe çevirir. Bunda akıl sahipleri için öğüt vardır.” (Zümer 21)
Bulutlar ne kadar naiftirler; rüzgârlar onları bir yerden bir yere kolaylıkla sürüp götürürler; oysa bu bulutların içi milyonlarca ton ağırlığında yağmur, kar, dolu şeklinde su ile doludur.
Bulutları havada tutan uçak motorları gibi motorları da yoktur, fakat onları rüzgâr ‘emredilen yerlere’ amaçlı şekilde taşır.
Yağmur gökyüzünden yeryüzünün suya ihtiyacı olan bölgelerine bir miktar ve düzen içinde inmektedir. Yeryüzünden saniyede 16 milyon ton su buharlaşır. Bir yılda bu miktar 505 trilyon tondur. Bulutlardan inen yağmur, kar olarak yükseklerde, su olarak yer altı galerilerinde ve ırmaklarda toplanır. Sonra gökten inen sularla yeryüzü canlı hayata kavuşturulur.
Ciltlerce ifade edilen çeşitli özelliklere sahip bitkiler, ağaçlar topraktan ve sudan biterler. Yağmurlarla beslenen bahar ekinleri tarlaları, yeşil nebatat ovaları bir deniz gibi kaplar. Buğday, arpa, çavdar, yulaf, fiğ, yonca, korunga… Her bir ekin suyun ve toprağın koynunda halden hale girer; filizli bir güzel, çiçekli bir güzel, başakken daha bir güzeldirler.
Su ve toprak el ele verir de renk renk, koku koku bitkiyi, çiçeği ortaya çıkarırlar. Bir yanda elma bahçelerini canlandırırlar, bir yanda portakal çiçeklerini.
Canlıların yiyip içtiği her nimetin aslı su ve topraktır. Nihayet vakti saati gelince her canlı içindeki suyu suya toprağı da toprağa katar; başaklar kurur, ağaçların yaprakları solar; her canlı çör çöp olur da toprağa katılır.
Bu muhteşem döngüye hayat diyoruz.
Ayetin son bölümünde ise bu muazzam hadisenin ‘akıl sahipleri için öğüt ve ibret olduğu’ ifade buyurulmaktadır.
Hayattan almamız gereken öğütler ve ibretler sonsuzdur?
Öğüttür, ibrettir: Bu âlemin yaratıcısı tektir, eşsizdir, bütün fiilleri mükemmeldir ve insana öğretmenlik etmektedir. Her bitki, her hayvan kitaptır; canlı öğretmendir. Nitekim pozitif bilimlerin tamamı tabiat kitabının ve tabiat öğretmenlerinin öğrencisidir. Latifeyi seven bir profesör tanımıştım; kendisini tanıtırken, ‘ben ziraat fakültesinde fasulye profesörüyüm!’ demişti. Sonra fasulye bitkisiyle ilgili kısa nutkunu ağzımız açık dinlemiştik. Evet, her bitki, ağaç, her hayvan, tek başına deryadır. Bütün bilimler suyun ve toprağın öyküsüdür denilebilir.
Öğüttür, ibrettir: Hücresinden kütlesine kadar her bitki ve hayvan türü biriyle ve çevresiyle uyum içindedir. Rastgele ve tesadüfi var oluş yoktur; aksine varlık, aşkın kudretin ilminin, amacının birer gösterenidir.
Öğüttür, ibrettir: Aklımıza, vicdanımıza kabul ettirir ki, bu âlemi yaratan, yaşatan ve sona erdiren Allah’tır. Bu muazzam hadise manasız değildir; hayat nimetiyle, Rabbimiz, insana varlığını gösterir, sonra da görevlerini bilip uygulamaları için insan türünü peygamberlere, ilahi kitaplara ve nihayet Hazreti Muhammed (sav)’e ve Kuran’a ulaştırır. Kuran, insana varoluşunu son kez izah eder ve ilahi amacı, kulluk görevini insana öğretir.
Öğüttür, ibrettir: Ezeli ve ebedi olan Allah teâla, evreni yokken yaratmış ve fani dünya hayatımızı baki hayat kılacağını müjdelemiştir. Olanı olduranı gören akıl sahipleri için bu ilahi söz apaçık gerçekliktir.
Sonuç: Atomik yapısından vücuduna kadar ilim ve plan sonucu var olan dünya ve gökler şahittir ki âlemin sahibi vardır ve o sahibin her yaratması ve fiili amaçlıdır. Akıl sahibi varlık olarak yaratılan insandan beklenen ise, Kuran’a ve kâinat kitabına öğrenci olup, ilahi amaç olan Allah’a kulluğu öğrenerek, -öğüt dinlemiş ve ibret almış bir insan olarak-, ahirete, ebedi hayata ulaşmasıdır.
(Not: 422. FİKİR’de konuyla ilgilidir…)
Bulutlar ne kadar naiftirler; rüzgârlar onları bir yerden bir yere kolaylıkla sürüp götürürler; oysa bu bulutların içi milyonlarca ton ağırlığında yağmur, kar, dolu şeklinde su ile doludur.
Bulutları havada tutan uçak motorları gibi motorları da yoktur, fakat onları rüzgâr ‘emredilen yerlere’ amaçlı şekilde taşır.
Yağmur gökyüzünden yeryüzünün suya ihtiyacı olan bölgelerine bir miktar ve düzen içinde inmektedir. Yeryüzünden saniyede 16 milyon ton su buharlaşır. Bir yılda bu miktar 505 trilyon tondur. Bulutlardan inen yağmur, kar olarak yükseklerde, su olarak yer altı galerilerinde ve ırmaklarda toplanır. Sonra gökten inen sularla yeryüzü canlı hayata kavuşturulur.
Ciltlerce ifade edilen çeşitli özelliklere sahip bitkiler, ağaçlar topraktan ve sudan biterler. Yağmurlarla beslenen bahar ekinleri tarlaları, yeşil nebatat ovaları bir deniz gibi kaplar. Buğday, arpa, çavdar, yulaf, fiğ, yonca, korunga… Her bir ekin suyun ve toprağın koynunda halden hale girer; filizli bir güzel, çiçekli bir güzel, başakken daha bir güzeldirler.
Su ve toprak el ele verir de renk renk, koku koku bitkiyi, çiçeği ortaya çıkarırlar. Bir yanda elma bahçelerini canlandırırlar, bir yanda portakal çiçeklerini.
Canlıların yiyip içtiği her nimetin aslı su ve topraktır. Nihayet vakti saati gelince her canlı içindeki suyu suya toprağı da toprağa katar; başaklar kurur, ağaçların yaprakları solar; her canlı çör çöp olur da toprağa katılır.
Bu muhteşem döngüye hayat diyoruz.
Ayetin son bölümünde ise bu muazzam hadisenin ‘akıl sahipleri için öğüt ve ibret olduğu’ ifade buyurulmaktadır.
Hayattan almamız gereken öğütler ve ibretler sonsuzdur?
Öğüttür, ibrettir: Bu âlemin yaratıcısı tektir, eşsizdir, bütün fiilleri mükemmeldir ve insana öğretmenlik etmektedir. Her bitki, her hayvan kitaptır; canlı öğretmendir. Nitekim pozitif bilimlerin tamamı tabiat kitabının ve tabiat öğretmenlerinin öğrencisidir. Latifeyi seven bir profesör tanımıştım; kendisini tanıtırken, ‘ben ziraat fakültesinde fasulye profesörüyüm!’ demişti. Sonra fasulye bitkisiyle ilgili kısa nutkunu ağzımız açık dinlemiştik. Evet, her bitki, ağaç, her hayvan, tek başına deryadır. Bütün bilimler suyun ve toprağın öyküsüdür denilebilir.
Öğüttür, ibrettir: Hücresinden kütlesine kadar her bitki ve hayvan türü biriyle ve çevresiyle uyum içindedir. Rastgele ve tesadüfi var oluş yoktur; aksine varlık, aşkın kudretin ilminin, amacının birer gösterenidir.
Öğüttür, ibrettir: Aklımıza, vicdanımıza kabul ettirir ki, bu âlemi yaratan, yaşatan ve sona erdiren Allah’tır. Bu muazzam hadise manasız değildir; hayat nimetiyle, Rabbimiz, insana varlığını gösterir, sonra da görevlerini bilip uygulamaları için insan türünü peygamberlere, ilahi kitaplara ve nihayet Hazreti Muhammed (sav)’e ve Kuran’a ulaştırır. Kuran, insana varoluşunu son kez izah eder ve ilahi amacı, kulluk görevini insana öğretir.
Öğüttür, ibrettir: Ezeli ve ebedi olan Allah teâla, evreni yokken yaratmış ve fani dünya hayatımızı baki hayat kılacağını müjdelemiştir. Olanı olduranı gören akıl sahipleri için bu ilahi söz apaçık gerçekliktir.
Sonuç: Atomik yapısından vücuduna kadar ilim ve plan sonucu var olan dünya ve gökler şahittir ki âlemin sahibi vardır ve o sahibin her yaratması ve fiili amaçlıdır. Akıl sahibi varlık olarak yaratılan insandan beklenen ise, Kuran’a ve kâinat kitabına öğrenci olup, ilahi amaç olan Allah’a kulluğu öğrenerek, -öğüt dinlemiş ve ibret almış bir insan olarak-, ahirete, ebedi hayata ulaşmasıdır.
(Not: 422. FİKİR’de konuyla ilgilidir…)