30 Haziran 2020’de babam dünya hayatına veda etmiş ve geride onunla geçirilen güzel anılar kalmıştı. Biz şaşkın ve üzgündük. Babamızı kaybetmiş olmanın hüznüyle doğru karar vermede zorlanıyorduk. Sülalemizin en büyüğü Hafız Amcam bizleri derleme ve toparlamaya çalışıyor bir yandan da abisinin yasını tutmaya çalışıyordu. O anlarda yapılması gereken son görevin yapılabilmesi için gerekli olan tedbirlerin alınmasıydı. Salgın dönemindeydik. Her şeye dikkat edilmeli bu arada kimseye de zarar verilmemeliydi. İkindi vaktiydi. O saatten sonra mezar kazma ve cenaze namazının kılınmasında acele edilmemesi ve ertesi gün defin işleminin yapılmasına karar verilmişti. Köye haber verilmiş, hastanede ise defin için gerekli olan evraklar temin edilmeye çalışılmıştı. Canım babam yıllarca nöbet tuttuğu hastane de bir gün daha kalacaktı. O anlarda benim aklımda Nazım Amca’da vardı. Babamın başına her ne gelirse gelsin beni haberdar et demişti. Babamı hastanede bıraktıktan bir müddet sonra eve geldik. Hane halkı babamın son durumunu öğrenmiş ve gözyaşları bir anda sel olmuştu. Son söz rabbimizindi ve bizler onun karşısında hiçbir şey yapamazdık. Duadan başka hiçbir şey bu saatten sonra babamıza ulaşmayacaktı. Zaman ilerlemişti. Nazım Amca’yı aradım. Aslında onun gelmesini istemiyordum. Nihayetinde salgın vardı ve onunda yaşı ilerlemişti. Gelmemesi onun için iyi olacaktı. Aradım. Ağlayarak durumu izah ettim. Bir süre konuşmadık. İstersen amca sen gelme, o kadar yol, salgın dönemi, sana da zarar vermiş oluruz desem de onun beni duyacağı yoktu. Hemen yola çıkacağını söyledi. Yenge hanımı da getirmek istiyordu ama sonradan bundan vazgeçmişti. Onu da salgın döneminde belli ki tedirgin etmek istememişti. Şehriye Teyzemin gelmeyişini duyunca çok sevinmiştim. En azından Şehriye Teyzemi rahatsız etmemiş olmuştuk. Nazım Amca, cenaze merasiminin ertesi gün olacağını duyunca rahatlamıştı. Can kardeşine son vazifesini yapma fırsatı artık vardı. Hemen telefonu kapattı ve biraz sonra beni arayacağını söyledi. Amcam salgından dolayı camide namaz kılınmaya izin verilmeyeceğini ve bu yüzden saat 11.00 gibi köyde cenaze namazının kılınacağını herkese duyurmamızı istedi. Bu arada Nazım Amcamız yaklaşık yarım saat sonra beni tekrar aradı ve biletini aldığını söyledi. Cenaze namazının da saat 11.00’da kılınacağını öğrendi ve bize tekrar başsağlığı vererek telefonunu kapattı. O an çok fazla bir şeyler söylemek istemiyordu. Bu konuşmaların sanki onu Erzurum’a ulaştıracak zamandan çalınan zaman olarak görüyordu. Bir an önce terminale gitmek ve Erzurum’a ulaşmak istiyordu. Hazırlıklarını yapmış ve erkenden terminale gitmişti. İki saat sonra ise Kırşehir’den hareket ettiğini bize bildirmişti. Ya rabbim bu ne güzel bir dostluktur. Ya rabbim bu kadar insanın insana kıymet vermesidir. Yaşarken ayrı, bu dünyadan ayrılırken ayrı bir değer verme. İşte kaybetmemiz gerek duygu ve paylaşımlar bunlar idi. Yıllar öncesinde asker ocağında başlayan dostluğun en hüzünlü taraflarından biriydi Nazım Amca’nın babamın cenazesinde bulunmak için mücadele ettiği anlar. O cenaze törenine katılmaktan ziyade aynı zamanda can dostunu son kez görmek arzusundaydı. Hesaplarımıza göre yetişecekti. Ya yolda otobüs arızalanır veyahut başka bir sebep dâhilinde Erzurum’a gelemezse, işte o sorulara cevap bulmak istememişti Nazım Amca. Her mola yerinde bizi arıyor hem moral vermeye çalışıyor hem de son durumlarda haberdar olmaya çalışıyordu. Kim bilir kaç kere gelmişti bu şehre? Kim bilir kaç kere terminalde karşılamıştı can dostu onu bu şehirde? Daha son gelişte yine onu terminalden can dostu almıştı. Hastalığın ilk ortaya çıktığı günlerdi. Yine güler yüzü ile onu karşılamış ve eve güle oynaya gelmişlerdi. Şimdi artık onu karşılayanlar arasında can dost, kardeşim dediği o insan olmayacaktı. Yollar ilk defa bu kadar uzun gelmişti ona. Hâlbuki daha önce aynı yolu gelmemiş miydi? Evet, yol aynı idi ama karşılaşacağı durum aynı değildi. Güzel günleri hatırladı ve yıllar öncesinde ki asker ocağına geri döndü. Kafasını cama koyup uzun uzadıya düşünmeye başladı. O an uyuduğunun farkında olmamıştı. Ta ki muavinin Erzurum’a yaklaştık sözünü duyuncaya kadar. Evet, işte Erzurum yazısı tam karşısındaydı. O koca şehir şimdi Nazım Amca’ya çok boş geliyordu.
Köşe Yazıları
Yayınlanma: 04 Ekim 2021 - 08:33
İKİ GERÇEK DOSTUN HİKAYESİ-10
30 Haziran 2020’de babam dünya hayatına veda etmiş ve geride onunla geçirilen güzel anılar kalmıştı
Köşe Yazıları
04 Ekim 2021 - 08:33