
“Andolsun, biz Âdemoğlunu yücelttik; onları karada ve denizde taşıdık, temiz-güzel şeylerden rızıklandırdık çoğundan üstün kıldık.” (İsrâ Suresi 70)
Ayetin ilk kısmındaki şu mübarek ifade insandan daha değerli bir varlık yaratılmadığını açıkça göstermektedir. “Velekad kerramnâ benî âdeme /Yemin olsun ki biz İnsan’ı üstün kıldık…” Melek, cin, şeytan, hayvan, bitki… Hiç bir varlık insanın dengi değildir; insan benzersizdir. Fiziki yapısı, aklı ve zekâsı, ruhsal donanımı, kendisine takdim edilen içecek ve yiyecekler, maddi ve manevi imkânlar, başka hiçbir varlığa nasip olmamış, insanı benzersiz bir varlık olarak yaratan Allahü Teâlâ, her iki âlemi, -dünya ve ahreti-, bu yüce varlığa tahsis etmiştir. Nasıl bir varlık olduğunu anlayan ve Hakk’a kulluk eden insan elbette yücelerden bir yücedir, aksiyse esfel-i safiline yuvarlanmış cücelerden bir cüce…
Bu yüce varlık, varlığının kaynağını bilecek kabiliyette yaratılmıştır. Allah insana muhtaç değildir; fakat insan Allah’a muhtaçtır: “Ey insanlar! Allah’a muhtaç olan sizsiniz. Zengin ve övülmeye lâyık olan ancak O’dur.” (Fâtır 15) Bu derece nimet ve ikrama muhatap kılınan insandan beklenen ise Yaratıcısını tanıması, üzerindeki nimet ve ikramı görüp bilip O’na kulluk etmesidir: “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât 56) “Gerçek şu ki, biz insanı katışık bir nutfeden (erkek ve kadının dölünden) yarattık; onu imtihan edelim diye, kendisini işitir ve görür kıldık.” (İnsan 2) “Biz, insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye yeryüzündeki her şeyi dünyanın kendine mahsus bir zinet yaptık.” (Kehf 7) Kendi değerini anlayan insanın yapacağıysa şudur: “Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar; iyiliği emreder, kötülükten menederler; hayırlı işlere koşuşurlar. İşte bunlar iyi insanlardandır. “ (Âl-i İmran 114) ve aynı surenin yüz otuz dördüncü ayetindeki tutum ve davranışlardır: “O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.” Vb. çok sayıda ayet.
Sonuç: Fakat ekseri insan ne kendi kıymetinin farkındadır ne de Yaratıcı’ının. “Ey insan! Seni yaratıp seni düzgün ve dengeli kılan, seni istediği bir şekilde birleştiren, ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?” (İnfitar 6) “Gerçek şu ki, insan kendini kendine yeterli görerek azar. Kuşkusuz dönüş Rabbinedir.” (Alak 6-8) “Kahrolası insan! Ne inkârcıdır!” (Abese 17); “O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah’ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür!”; “ (İbrahim 34); “Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” (Asr 1-3)
Ayetin ilk kısmındaki şu mübarek ifade insandan daha değerli bir varlık yaratılmadığını açıkça göstermektedir. “Velekad kerramnâ benî âdeme /Yemin olsun ki biz İnsan’ı üstün kıldık…” Melek, cin, şeytan, hayvan, bitki… Hiç bir varlık insanın dengi değildir; insan benzersizdir. Fiziki yapısı, aklı ve zekâsı, ruhsal donanımı, kendisine takdim edilen içecek ve yiyecekler, maddi ve manevi imkânlar, başka hiçbir varlığa nasip olmamış, insanı benzersiz bir varlık olarak yaratan Allahü Teâlâ, her iki âlemi, -dünya ve ahreti-, bu yüce varlığa tahsis etmiştir. Nasıl bir varlık olduğunu anlayan ve Hakk’a kulluk eden insan elbette yücelerden bir yücedir, aksiyse esfel-i safiline yuvarlanmış cücelerden bir cüce…
Bu yüce varlık, varlığının kaynağını bilecek kabiliyette yaratılmıştır. Allah insana muhtaç değildir; fakat insan Allah’a muhtaçtır: “Ey insanlar! Allah’a muhtaç olan sizsiniz. Zengin ve övülmeye lâyık olan ancak O’dur.” (Fâtır 15) Bu derece nimet ve ikrama muhatap kılınan insandan beklenen ise Yaratıcısını tanıması, üzerindeki nimet ve ikramı görüp bilip O’na kulluk etmesidir: “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât 56) “Gerçek şu ki, biz insanı katışık bir nutfeden (erkek ve kadının dölünden) yarattık; onu imtihan edelim diye, kendisini işitir ve görür kıldık.” (İnsan 2) “Biz, insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye yeryüzündeki her şeyi dünyanın kendine mahsus bir zinet yaptık.” (Kehf 7) Kendi değerini anlayan insanın yapacağıysa şudur: “Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar; iyiliği emreder, kötülükten menederler; hayırlı işlere koşuşurlar. İşte bunlar iyi insanlardandır. “ (Âl-i İmran 114) ve aynı surenin yüz otuz dördüncü ayetindeki tutum ve davranışlardır: “O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.” Vb. çok sayıda ayet.
Sonuç: Fakat ekseri insan ne kendi kıymetinin farkındadır ne de Yaratıcı’ının. “Ey insan! Seni yaratıp seni düzgün ve dengeli kılan, seni istediği bir şekilde birleştiren, ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?” (İnfitar 6) “Gerçek şu ki, insan kendini kendine yeterli görerek azar. Kuşkusuz dönüş Rabbinedir.” (Alak 6-8) “Kahrolası insan! Ne inkârcıdır!” (Abese 17); “O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah’ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür!”; “ (İbrahim 34); “Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” (Asr 1-3)