Kabul edelim ki, sadece Erzurum’un değil, topark sorunu son yıllarda her ilin bir sorunu.
Hem de büyük bir sorun.
Buradan bakınca, hemen hemen hergün çok sayıda aracın trafiğe çıktığı şehirlerde otopark sorunu, artık palyatif çözümlerle halledilecek gibi de görünmüyor.
Erzurum’un genelinde de kanayan bir yara halini alan otopark konusunda özellikle sorumlu belediyeler ne kadar düşünmeye mecbursa galiba Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Ömer Çomaklı iki kere düşünmek zorunda.
Özellikle o Araştırma Hastanesi’nin etrafı ne öyle?
Araç yoğunluğundan yayalar bile neredeyse adım atacak duruma gelemiyor.
Artık hastane önünü geçtik, çevresindeki fakülte bahçeleri de araçlarla tıklım tıklım.
O kadar süre de rektör yardımcılığı yapmış, rektör hocanın bunu görmüyor olması düşünülemez.
Sadece hastanesinde yok hasta, tedavi edilmesi gereken bir hasta da dışarıda var!
Galiba bu hasta da iyi olacağa benzemeyen bir hasta!
Mehmet Çalmaşır’ın gecesinde manşete çıkardığım:
‘’Sizin eviniz, barkınız yok mu?’’
İbrahim Erkal Dadaş Kültür ve Sanat Merkezi, uzunca bir aradan sonra yeniden seyircisine kavuştu. Kültür ve Sosyal İşler Dair Başkanlığına getirilen Ergün Engin’in de gayretleri ile sezona hızlı bir dalışın yapıldığı merkezde araya sıkıştırılan proğramlardan biri de Mehmet Çalmaşır ve bayanlardan oluşan korosu ile çıktığı türkü proğramı oldu. Pandemi sebebiyle bu tür proğramlardan uzun süre mahrum kalan seyircilerin yoğun ilgi gösterdiği Destanlaşan Türkülerimiz proğramında özellikle Mehmet Çalmaşır hayranları doyumsuz bir gece yaşadı, hasret giderdi. Öyle ki proğramı takip eden türküseverler vaktin nasıl geçtiğini anlamadı, birbirinden lezzetli türküleri dinlemelere doyamadı, o yüzden de salondan ayrılmak istemedi. Proğram bitmesine, anıons edilmesine rağmen salondan kalkmayan seyirci karşısında önce şaşıran Çalmaşır, proğramın sonuna gelindiğini belirtirken, ‘’Yav sizin eviniz barkınız yok mu?’’ esprisini patlattı, salon gülme krizi yaşadı. Seyircilerin salondan ayrılmadığını görünce repertuarında olmayan parça ve istekleri okuyan Çalmaşır, bunu seyircinin kendisini ve böyle bir atmosfere ne kadar hasret kaldığına verdi ki çok haklıydı. Salondan ayrılmak istemeyenlerden biri de AK Parti İl Başkanı Mehmet Emin Öz idi. O da kendisini öylesine programa kaptırmıştı ki bittiği halde kalkmak istemedi.
Es geçme bu kusuru başkan!
Büyükşehir Belediyesi’nce gerçekleşen cenaze hizmetlerinin Erzurum’da bugün kime sorarsanız sorun, ittifakla beğenildiğini görürüz. Özellikle eski başkan Ahmet Küçükler döneminde başlayan cenaze hizmetleri konusunda muhalif olanlar da aksi düşünmez, on numara beş yıldız hizmet yapılmaktadır der. Geçmişe rağmen özellikle cenaze sahipleri bu hizmetler karşısında belki acıları hafiflemiyor ama en azından zahmet yaşamıyorlar. Mezar kazımından define, cenaze taşınmasından taziyeye kadar bir çok hizmet üst düzeyde yapılıyor ve bu sebeple de Büyükşehir Belediyesi hayır dua alıyor. Ama bütün bu güzel gelişmelere karşın eksiklikler de olmuyor değil. Örneğin bu taziye çadırı konusu. Bugün bir çok vatandaşın samimiyetten uzak diye burun kıvırttığı taziye çadırları da aslında güzel bir hizmet. Ne varki son zamanlarda cenaze evine yakın yerlerde kurulan bu taziye çadırlarının temizliği sorun oldu. Sorun olunca ister istemez onca hayırlı iş içinde dedikodusu yapılan, konuşulan da bir şey oldu.
***
Geçtiğimiz günlerde benim de ikamet ettiğim Rabiaana Mahallesi’nde bir komşumuzun taziye çadırı kurulurken gözlemledik bunu. Görevlilerin yaklaşık yarım saat içerisinde son derece özveri ve iyi niyetle kurudukları çadırın ne kadar kirli olduğu orada bulunan herkes tarafından da farkedildi. Gerçekten de geneli çamur olan çadır kurulup hizmete hazır hale getirilirken vatandaşlar bu konuda ilgililerin daha özen göstermeleri gerektiği kanaatine vardılar. Kaldı ki o kurulan çadırlara yüzlerce insan uğruyor, oturuyor. Belli ki daha önce birkaç yere kurulan taziye çadırları, hiç temizlenmeden bir başka yere aynı şekilde konuluyor. Onca güzel iş ile anılan Büyükşehir Mezarlıklar Müdürlüğü’nün bu konuda biraz daha duyarlı davranması tek dileğimizdir. Bu kesinlikle ‘o kadar kusur kadı kızında da olur’ gibi bir şey değildir. Kirli çadır Büyükşehir’in hanesine, daha çok da Mehmet Sekmen başkanın hanesine yazılacak aksi puandır, kaldı ki onun da es geçeceğine inanmam, nokta!
Hayırsever hoca hayırla anıldı!
Doktor Orhan Ahıskalı, Erzurum’un tanınmış hekimlerinden biriydi. Geçen yıl tam da bugün tedavi görmekte olduğu hastanede vefat etmiş, cenazesi İstanbul’dan memleketi olan Erzurum’a getirilmiş ve burada toprağa verilmişti. Kovit illetine kurban verdiklerimizden olan Dr. Ahıskalı, memleketinde sevilen ve ‘Dadaş Orhan’ olarak anılan bir isim olmakla beraber, müteşebbis, hayırsever kişiliği ile de bilinen bir isimdi. Doğu Tıp Merkezi’nin kurucusu olan radyolog hekimimizin 1.ölüm yıldönümünde ailesi, arkadaşları, tanıdıkları onu unutmadı. Unutulacak isimlerden değildi elbette ki Ahıskalı hoca. Herkese dokunan biriydi, en azından kirliliğe hiç bulaşmamış bir karakterdi. Kadıköy Erzurumlular Vakfı’nda önceki gün hem dünürü hem de yakın arkadaşı işinsanı Muammer Cindilli, onun adına yemek verdi, mevlidi şerif okuttu. Bir çok tanınmış Erzurumlunun da katıldığı mevlidi şerifte dualar edildi, sonrasında Ahıskalı hoca ile ilgili güzel anılar anlatıldı. Allah rahmet eylesin, o asla unutulacak isimlerden biri değildir, unutulmayacaktır.
Hızlı trenin gelmesine ancak o zaman inanırım!
Daha kaldı mı bilmiyorum ama ortasından trenin geçtiği bir şehir var mı, siz biliyor musunuz? Biz yüksek hızlı treni bekleyeduralım, halen daha tam da şehir merkezinin ortasından geçen trenin yolunu bile değiştiremedik. Artan trafik yoğunluğuna rağmen hemen hemen hergün Devlet Demir Yolları’na ait yük ve yolcu trenleri gelip geçiyor, trafiği olumsuz yönde etkiliyor. Her hemzemin geçitte gelen tren sebebiyle bekleyen araçlar bazen saatlere vuran bir sorunu da beraberinde getiriyor. Siyasiler her ne kadar yıllardan beri metro ve hızlı tren ile iglili vaadlerde bulunuyor olsalar dahi çok daha önceleri verilen mevcut demiryolunun şehir dışına kaldırılacağı vaadine dönüp bakmıyorlar bile. Bıraktım artık yüksek hızlı treni. Ben böyle bir trenin normal hızlısına da razıyım. O yüzden de ben diyorum ki çok önceleri de söz verilen mevcut demiryolunun ne zaman güzergahı değişir, işte ben o zaman inanırım yüksek hızlı trenin gelecek olmasına. Bu benim son kararımdır.
Gel gel eden sergi!
Çok istememe rağmen açılış törenine katılamadığım bir sergiydi Neslihan Arzu Keteci ile arkadaşı Gülseren Özgör Dinçer’in ortaklaşa açtığı sergi. Sosyal medyadan ancak görebildim sergide sahnelenen eserleri. Herbir eser sanki de gel gel ediyordu. Her biri bana hat sanatında başyapıt gibi gelen eserleri mutlaka yakından görmek amacıyla gitmekti niyetim, nasip oldu sonunda. Hiç şaşırmadım! Murat Ertaş hocamla koşar adımlarla gittiğim ve izlediğim sergide sergilenen eserler gerçekten büyüleyici cinstendi. Yakından bakınca çok daha iyi farkediyor insan. Bana göre Türk İslam sanatlarının ayakta dimdik durduğunu gösteren bir eserler manzumesiydi gördüklerim. Estetik duygunun sanat aracıyla dışa vurumuydu hissettiklerim. Psikolojik bir tarafı da olmalı illa ki. İyi hissettiren şeylerdi baktıklarım. Her biri herbirimizin yaşam alanına girilesi canlı, diri, dingin varlıklardı. Üzerinde büyük emek sarfedildiği belli. Çok el emeği, göz nuru var, ayan beyan ortada. Her iki hemşehri sanatçı arkadaşımı yürekten kutluyor, yollarının açık olmasını diliyorum. Tabi bu serginin yapımında büyük emeği olduğuna inandığım, sanat danışmanlığını yaptığı belli olan hat ustası sevgili Muhammet Mağ ustayı ayrıca tebrik ve taktir ediyorum. O yoktu oralarda ama hayali sanki dolaşıyordu etrafta. Bir tebrik de elbette ki bu sergiye kucak açan, öylesine güzel bir mekanı hazırlayan Aziziye Belediye Başkanı Muhammet Cevdet Orhan’a ve ekibine…
TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Boş zaman yoktur, boşa geçen zaman vardır! (Tagore)
DUVARIN DİLİ : Neyim olursan ol da hayal kırıklığım olma. Orası çok kalabalık, tanıyamamam seni!
Hem de büyük bir sorun.
Buradan bakınca, hemen hemen hergün çok sayıda aracın trafiğe çıktığı şehirlerde otopark sorunu, artık palyatif çözümlerle halledilecek gibi de görünmüyor.
Erzurum’un genelinde de kanayan bir yara halini alan otopark konusunda özellikle sorumlu belediyeler ne kadar düşünmeye mecbursa galiba Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Ömer Çomaklı iki kere düşünmek zorunda.
Özellikle o Araştırma Hastanesi’nin etrafı ne öyle?
Araç yoğunluğundan yayalar bile neredeyse adım atacak duruma gelemiyor.
Artık hastane önünü geçtik, çevresindeki fakülte bahçeleri de araçlarla tıklım tıklım.
O kadar süre de rektör yardımcılığı yapmış, rektör hocanın bunu görmüyor olması düşünülemez.
Sadece hastanesinde yok hasta, tedavi edilmesi gereken bir hasta da dışarıda var!
Galiba bu hasta da iyi olacağa benzemeyen bir hasta!
Mehmet Çalmaşır’ın gecesinde manşete çıkardığım:
‘’Sizin eviniz, barkınız yok mu?’’
İbrahim Erkal Dadaş Kültür ve Sanat Merkezi, uzunca bir aradan sonra yeniden seyircisine kavuştu. Kültür ve Sosyal İşler Dair Başkanlığına getirilen Ergün Engin’in de gayretleri ile sezona hızlı bir dalışın yapıldığı merkezde araya sıkıştırılan proğramlardan biri de Mehmet Çalmaşır ve bayanlardan oluşan korosu ile çıktığı türkü proğramı oldu. Pandemi sebebiyle bu tür proğramlardan uzun süre mahrum kalan seyircilerin yoğun ilgi gösterdiği Destanlaşan Türkülerimiz proğramında özellikle Mehmet Çalmaşır hayranları doyumsuz bir gece yaşadı, hasret giderdi. Öyle ki proğramı takip eden türküseverler vaktin nasıl geçtiğini anlamadı, birbirinden lezzetli türküleri dinlemelere doyamadı, o yüzden de salondan ayrılmak istemedi. Proğram bitmesine, anıons edilmesine rağmen salondan kalkmayan seyirci karşısında önce şaşıran Çalmaşır, proğramın sonuna gelindiğini belirtirken, ‘’Yav sizin eviniz barkınız yok mu?’’ esprisini patlattı, salon gülme krizi yaşadı. Seyircilerin salondan ayrılmadığını görünce repertuarında olmayan parça ve istekleri okuyan Çalmaşır, bunu seyircinin kendisini ve böyle bir atmosfere ne kadar hasret kaldığına verdi ki çok haklıydı. Salondan ayrılmak istemeyenlerden biri de AK Parti İl Başkanı Mehmet Emin Öz idi. O da kendisini öylesine programa kaptırmıştı ki bittiği halde kalkmak istemedi.
Es geçme bu kusuru başkan!
Büyükşehir Belediyesi’nce gerçekleşen cenaze hizmetlerinin Erzurum’da bugün kime sorarsanız sorun, ittifakla beğenildiğini görürüz. Özellikle eski başkan Ahmet Küçükler döneminde başlayan cenaze hizmetleri konusunda muhalif olanlar da aksi düşünmez, on numara beş yıldız hizmet yapılmaktadır der. Geçmişe rağmen özellikle cenaze sahipleri bu hizmetler karşısında belki acıları hafiflemiyor ama en azından zahmet yaşamıyorlar. Mezar kazımından define, cenaze taşınmasından taziyeye kadar bir çok hizmet üst düzeyde yapılıyor ve bu sebeple de Büyükşehir Belediyesi hayır dua alıyor. Ama bütün bu güzel gelişmelere karşın eksiklikler de olmuyor değil. Örneğin bu taziye çadırı konusu. Bugün bir çok vatandaşın samimiyetten uzak diye burun kıvırttığı taziye çadırları da aslında güzel bir hizmet. Ne varki son zamanlarda cenaze evine yakın yerlerde kurulan bu taziye çadırlarının temizliği sorun oldu. Sorun olunca ister istemez onca hayırlı iş içinde dedikodusu yapılan, konuşulan da bir şey oldu.
***
Geçtiğimiz günlerde benim de ikamet ettiğim Rabiaana Mahallesi’nde bir komşumuzun taziye çadırı kurulurken gözlemledik bunu. Görevlilerin yaklaşık yarım saat içerisinde son derece özveri ve iyi niyetle kurudukları çadırın ne kadar kirli olduğu orada bulunan herkes tarafından da farkedildi. Gerçekten de geneli çamur olan çadır kurulup hizmete hazır hale getirilirken vatandaşlar bu konuda ilgililerin daha özen göstermeleri gerektiği kanaatine vardılar. Kaldı ki o kurulan çadırlara yüzlerce insan uğruyor, oturuyor. Belli ki daha önce birkaç yere kurulan taziye çadırları, hiç temizlenmeden bir başka yere aynı şekilde konuluyor. Onca güzel iş ile anılan Büyükşehir Mezarlıklar Müdürlüğü’nün bu konuda biraz daha duyarlı davranması tek dileğimizdir. Bu kesinlikle ‘o kadar kusur kadı kızında da olur’ gibi bir şey değildir. Kirli çadır Büyükşehir’in hanesine, daha çok da Mehmet Sekmen başkanın hanesine yazılacak aksi puandır, kaldı ki onun da es geçeceğine inanmam, nokta!
Hayırsever hoca hayırla anıldı!
Doktor Orhan Ahıskalı, Erzurum’un tanınmış hekimlerinden biriydi. Geçen yıl tam da bugün tedavi görmekte olduğu hastanede vefat etmiş, cenazesi İstanbul’dan memleketi olan Erzurum’a getirilmiş ve burada toprağa verilmişti. Kovit illetine kurban verdiklerimizden olan Dr. Ahıskalı, memleketinde sevilen ve ‘Dadaş Orhan’ olarak anılan bir isim olmakla beraber, müteşebbis, hayırsever kişiliği ile de bilinen bir isimdi. Doğu Tıp Merkezi’nin kurucusu olan radyolog hekimimizin 1.ölüm yıldönümünde ailesi, arkadaşları, tanıdıkları onu unutmadı. Unutulacak isimlerden değildi elbette ki Ahıskalı hoca. Herkese dokunan biriydi, en azından kirliliğe hiç bulaşmamış bir karakterdi. Kadıköy Erzurumlular Vakfı’nda önceki gün hem dünürü hem de yakın arkadaşı işinsanı Muammer Cindilli, onun adına yemek verdi, mevlidi şerif okuttu. Bir çok tanınmış Erzurumlunun da katıldığı mevlidi şerifte dualar edildi, sonrasında Ahıskalı hoca ile ilgili güzel anılar anlatıldı. Allah rahmet eylesin, o asla unutulacak isimlerden biri değildir, unutulmayacaktır.
Hızlı trenin gelmesine ancak o zaman inanırım!
Daha kaldı mı bilmiyorum ama ortasından trenin geçtiği bir şehir var mı, siz biliyor musunuz? Biz yüksek hızlı treni bekleyeduralım, halen daha tam da şehir merkezinin ortasından geçen trenin yolunu bile değiştiremedik. Artan trafik yoğunluğuna rağmen hemen hemen hergün Devlet Demir Yolları’na ait yük ve yolcu trenleri gelip geçiyor, trafiği olumsuz yönde etkiliyor. Her hemzemin geçitte gelen tren sebebiyle bekleyen araçlar bazen saatlere vuran bir sorunu da beraberinde getiriyor. Siyasiler her ne kadar yıllardan beri metro ve hızlı tren ile iglili vaadlerde bulunuyor olsalar dahi çok daha önceleri verilen mevcut demiryolunun şehir dışına kaldırılacağı vaadine dönüp bakmıyorlar bile. Bıraktım artık yüksek hızlı treni. Ben böyle bir trenin normal hızlısına da razıyım. O yüzden de ben diyorum ki çok önceleri de söz verilen mevcut demiryolunun ne zaman güzergahı değişir, işte ben o zaman inanırım yüksek hızlı trenin gelecek olmasına. Bu benim son kararımdır.
Gel gel eden sergi!
Çok istememe rağmen açılış törenine katılamadığım bir sergiydi Neslihan Arzu Keteci ile arkadaşı Gülseren Özgör Dinçer’in ortaklaşa açtığı sergi. Sosyal medyadan ancak görebildim sergide sahnelenen eserleri. Herbir eser sanki de gel gel ediyordu. Her biri bana hat sanatında başyapıt gibi gelen eserleri mutlaka yakından görmek amacıyla gitmekti niyetim, nasip oldu sonunda. Hiç şaşırmadım! Murat Ertaş hocamla koşar adımlarla gittiğim ve izlediğim sergide sergilenen eserler gerçekten büyüleyici cinstendi. Yakından bakınca çok daha iyi farkediyor insan. Bana göre Türk İslam sanatlarının ayakta dimdik durduğunu gösteren bir eserler manzumesiydi gördüklerim. Estetik duygunun sanat aracıyla dışa vurumuydu hissettiklerim. Psikolojik bir tarafı da olmalı illa ki. İyi hissettiren şeylerdi baktıklarım. Her biri herbirimizin yaşam alanına girilesi canlı, diri, dingin varlıklardı. Üzerinde büyük emek sarfedildiği belli. Çok el emeği, göz nuru var, ayan beyan ortada. Her iki hemşehri sanatçı arkadaşımı yürekten kutluyor, yollarının açık olmasını diliyorum. Tabi bu serginin yapımında büyük emeği olduğuna inandığım, sanat danışmanlığını yaptığı belli olan hat ustası sevgili Muhammet Mağ ustayı ayrıca tebrik ve taktir ediyorum. O yoktu oralarda ama hayali sanki dolaşıyordu etrafta. Bir tebrik de elbette ki bu sergiye kucak açan, öylesine güzel bir mekanı hazırlayan Aziziye Belediye Başkanı Muhammet Cevdet Orhan’a ve ekibine…
TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Boş zaman yoktur, boşa geçen zaman vardır! (Tagore)
DUVARIN DİLİ : Neyim olursan ol da hayal kırıklığım olma. Orası çok kalabalık, tanıyamamam seni!