Sabah olur yarım ekmek götürür
Gün öğle olmadan yiyer bitirir
Yavrusunu taş dibinde yatırır
Yalınayak bostan ekenim ah ah
Âşık Yaşar Reyhani
Erkekler neslini devam ettirmeye, kadınlar ise neslini korumaya daha fazla yoğunlaşmaktadır. Ailesini, çocuğunu, çevresini koruma arzusu, kadınlarda hissiyatın ön plana çıkmasını daha da hızlandırmakta, bazılarının altıncı his, bazılarının ise hissikablelvuku dedikleri olayın kadınlarda daha fazla görülmesi, onların annelik ve koruma duygularından kaynaklanmaktadır.
Feministlerin, toplumda kadınlara annelik rolünün dayatıldığına dair söylemleri onları birçok açıdan yanılgıya düşürmektedir. Kadına verilen annelik arzusu, toplumların kadınlara vermiş olduğu bir rol değil, bizatihi kadınların fıtratlarında olan bir durumdur. Kadınların, mesleklerinde iyi bir kariyere sahip olmaları, onların iyi bir anne olmalarına engel değildir.
Tatlılığı, çekiciliği, problem çözücülüğü, olayları ilk karşılayıcı ve yumuşatıcı özelliği ile ailenin dinamik yapısını kadınlar oluşturmaktadır. Kadınların olmadığı, ısıtmadığı bir aile ortamı yuva olma özelliğini kaybetmekte, sadece insanların yaşamlarını sürdürmeleri için içinde bulundukları bir barınağa dönüşmektedir. Tüm toplumlar, ailede kadına en önemli rolü vermek ve ona en fazla saygıyı göstermek zorundadır. Kadınlara verilebilecek en ağır ceza, onları yavrusundan, aile ortamından ayırmak olacaktır. Kadının güçlü olduğu bu ortamda onun hareket alanının genişletilmesi, rehber olma özelliğinin önünün açılması gerekir. Kadınlar emretmeden ziyade fıtratları gereği rehberlik etmeye, yol göstermeye daha yatkındırlar.
Kadınlar anne olduklarında bu özellikleri daha da gelişmekte, çocukları vasıtasıyla bu güçlü yapılarını inkişaf ettirmektedirler. Bu nedenle kadınların anne olması ve anne olarak çocukları ile vakit geçirmesi hem annenin hem de bebeğin gelişimi için çok büyük bir önem arz etmektedir.
Modern hayatla birlikte kadınların kendilerine yeni roller üstlenmeleri, onları toplum içinde daha itibarlı ve hatta daha havalı hâle getirmektedir. Bu itibarlı hayatı iliklerine kadar yaşayan ve kariyerinde de zirveye ulaşan kadınlar, olgun bir yaşa geldikten sonra en büyük kariyerlerinin çocukları olduğunun farkına varmaktadırlar.
Dünyanın geldiği bu noktada kimsenin kadınları, yegâne amaçlarının bebek bakıcılığı olduğu fikrine indirgememesi gerekir. Erkeklerin vahşileştiği bu ortamda kadınların kendi ayakları üzerinde durma gücünü de kazanmaları lazımdır. Bayanların birçok alanda beceri kazanmaları, onların en büyük rolünün annelik olduğu gerçeğinin üzerini örtmemektedir. Çünkü annelik sonradan kazanılan bir davranış değil, fıtratlarında olan muhteşem bir meziyettir. Bu meziyetin üzerini sosyal hayatın hiçbir şatafatlı mertebesi kapatamamaktadır.
Türkiye’nin gelecekte çok daha güçlü bir ülke olması, kadınları eğitmesi, onlara en yüce saygısı göstermesi, iyi aile bağları oluşturmasıyla mümkündür. Güçlü toplum güçlü aileden oluşur. Kadına layık olduğu değerin verilmesi erkek ve kadınların birlikte eğitilmesi, sorumluluk alanlarının iyi belirlenerek geleceğe yönelik kader birliğinin yapılması gerekmektedir. Bu kader birliği hem ailenin hem ülkenin geleceği için çok önemlidir.
Toplumların kalkınmasında kadına verilen değerin ve onun saygın bir karakter olarak görülmesinin çok önemli bir yeri vardır. Kadının şahsiyetinin ve saygınlığının korunması noktasında herkese büyük sorumluluklar düşmektedir.
Bir toplumun değeri kadına verdiği değer kadardır. Kadına, çocuğa ve vatana yapılan hainliklerin cezai müeyyidesi kesinlikle idam olmalıdır. Çünkü çocuklar masum, kadınlar ise vatan gibi kutsal ve vatan kadar değerlidir.