
Mesleğe başladığım ilk günlerde tanımıştım onu. 80’li yılların başlarıydı. O günlerde Erzurum’da ulusal basında çalışan üç-beş gazeteci büyüğümüzden biriydi. Belki de bu mesleği sevmemizde ki en büyük nedendi o. Gerçek anlamda bir gazeteci tanımı tam da onda oturuyordu. Konuşması, oturması-kalkması, fotoğraf çekmesi, soru sorması, olaylara bakışı filan o tanıma bire bir uyuyordu. Her şeyiyle profesyonel bir gazeteciydi. Polat ailesi bir yakınını ben de camiamızın bir üyesini kaybetmenin büyük üzüntüsü içerisindeyim. Faruk Polat ağabeyime Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve basın camiasına başsağlığı diliyorum.
***
Bir defa şunu kesinlikle söylemeliyim ki, eğer bugün benimle aynı dönemlerden çalışan bir çok arkadaş bugün ulusal gazete muhabirliği veya temsilciliği yapıyorsa bunu biraz da rahmetli Faruk ağabeyiye borçludur. O tıfıl muhabirler olarak bizlere daha tanıştığımız ilk günlerde inanılmaz bir özgüven aşıladı. Bu mesleği bize sadece sevdirmedi, aynı zamanda sırılsıklam aşık ettirdi! MİLLİYET’de çalışırken tanıdım onu hep. Adı zaten özellikle de MİLLİYET Gazetesi ile özdeşleşmişti. Başta 1980 ihtilalinin lideri rahmetli Kenan Evren olmak üzere, yine rahmetli olan eski Cumhurbaşkanları Turgut Özal ve Süleyman Demirel’in bir çok Erzurum, Ağrı, Kars gezilerine de beraber gitmiştik. Bazen aynı otelin odalarında kalmışlığımız, aynı fotoğraf makinesinden fotoğraf çekmişliğimiz ve de aynı daktiloda haber yazmışlığımız vardır. Biraz da o dönemlerde mahalli gazetelerde muhabirlere az ücret verildiğini bildiğinden ‘’Harçlığın var mı?’’ diye kaç defa sormuşluğu vardır bana. Gerçek bir ağabey gibi davranırdı bize Faruk ağabey. Özel sohbetlerimizde hep bildiklerini iletir, yaşadıklarını anlatırdı. Hiçbir zaman bize bir çok ağabeyimiz gibi aşağılayıcı şekilde ‘mehelli gezeteci’ muamelesi yapmaz, hepimizin zamanı geldiğinde ulusal gazetelerde çalışabileceğimizi söyler, sürekli bizi mesleğe motive ederdi.
***
Uzun yıllardır Ankara’da yaşayan ve zaman zaman ancak Erzurum’da ki küçük kardeşi arkadaşımız Bekir Polat ile bir araya geldiğimizde telefonla görüşebildiğimiz Faruk ağabeyi her şeyden önce tanıdığım ve maalesef sayıları giderek azalan ‘kentli’ insanlardan biriydi. Kent kültürünü özümsemiş biriydi. Sadece dinlemeyi değil, konuşmayı da çok severdi. Çay bol ise konuşacağı şey de çok olurdu rahmetlinin. Cümleleri özenle kurar, bir defa Türkçeyi çok güzel kullanırdı. O’nu dinlerken ağzından bal akar sanırdım! O’nu hep gözlüklü tanımıştım ve illa ki her karşılaştığımızda da mutlaka cebindeki mendili ile sık sık gözlüğün camını silerken hatırlarım. Bir de yakaladığı bir haberi anlatırken, ‘’Tam bir’lik’’ demelerini. Bir büyük devlet adamı ile nasıl konuşacağını bildiği gibi bir kamu kurumundaki hizmetliyle de ikili dialoğa girmeyi başarabilen bir adamdı. O’nu Subay Orduevi’nde bir baloda da o geceye uygun bir kıyafetle görebiliyorduk, Erzurumspor’un maçlarında yandan ikili mücadele fotoğrafı çekerken de. Hayatın her sahasında olan ve eğitici yönü fazla bir adamdı Faruk ağabeyi. Biz gibi tıfıl muhabirler ile birlikte olduğunda da belli etmeden eğitir, mesleki kural ve kaideler ile ilgili ders verirdi. Zaman zaman fotoğraf çekimi olduğunda bize açı gösterir, uygun bir dille açımızın hatalı olduğunu söyler, nerden çekmemiz gerektiğini öğütlerdi.
***
Faruk Polat ağabeyiyle konuşurken öyle o mesleğe aitmiş gibi kendini hissettirir di ki, o an neredeyse orada bulunan herkes onun gibi gazeteci olmak isterdi. Hatırlıyorum, çalıştığı MİLLİYET Gazetesi o zamanlar popüler bir gazeteydi ve Erzurum’da ki yerel siyasiler basın toplantılarında ondan çekinirlerdi, sorularına cevap vermekte zorlanırlardı. Nihat Kitapçı ve Necati Güllülü’nün belediye başkanlıkları zamanında çoğu kez onun sorularına cevap verirken ter döktüklerini hatırlarım. Tip olarak bu mesleğin duayenlerinden olan ‘röp ustası’ Mete Akyol’a benzettiğim ve bence bizim sektörde hoş bir sada bırakan 4 çocuk babası Faruk ağabeyiyi Erzurum’da bu son yolculuğuna uğurlarken, varsa haklarımızı helal ettiğimizi belirtir, rabbimden onu rahmetiyle esirgemesini dilerim.
--
O DA VEDA ETTİ
– Aynı zamanda sarı basın kartlı bir gazeteci de olan Milletvekili İbrahim Aydemir, dün twitter hesabından Faruk Polat’ın vefat ettiğini tedavi gördüğü Ankara’da ki hastanede çekilen bu fotoğrafı ile duyurdu ve Polat ailesine başsağlığı diledi.
***
Bir defa şunu kesinlikle söylemeliyim ki, eğer bugün benimle aynı dönemlerden çalışan bir çok arkadaş bugün ulusal gazete muhabirliği veya temsilciliği yapıyorsa bunu biraz da rahmetli Faruk ağabeyiye borçludur. O tıfıl muhabirler olarak bizlere daha tanıştığımız ilk günlerde inanılmaz bir özgüven aşıladı. Bu mesleği bize sadece sevdirmedi, aynı zamanda sırılsıklam aşık ettirdi! MİLLİYET’de çalışırken tanıdım onu hep. Adı zaten özellikle de MİLLİYET Gazetesi ile özdeşleşmişti. Başta 1980 ihtilalinin lideri rahmetli Kenan Evren olmak üzere, yine rahmetli olan eski Cumhurbaşkanları Turgut Özal ve Süleyman Demirel’in bir çok Erzurum, Ağrı, Kars gezilerine de beraber gitmiştik. Bazen aynı otelin odalarında kalmışlığımız, aynı fotoğraf makinesinden fotoğraf çekmişliğimiz ve de aynı daktiloda haber yazmışlığımız vardır. Biraz da o dönemlerde mahalli gazetelerde muhabirlere az ücret verildiğini bildiğinden ‘’Harçlığın var mı?’’ diye kaç defa sormuşluğu vardır bana. Gerçek bir ağabey gibi davranırdı bize Faruk ağabey. Özel sohbetlerimizde hep bildiklerini iletir, yaşadıklarını anlatırdı. Hiçbir zaman bize bir çok ağabeyimiz gibi aşağılayıcı şekilde ‘mehelli gezeteci’ muamelesi yapmaz, hepimizin zamanı geldiğinde ulusal gazetelerde çalışabileceğimizi söyler, sürekli bizi mesleğe motive ederdi.
***
Uzun yıllardır Ankara’da yaşayan ve zaman zaman ancak Erzurum’da ki küçük kardeşi arkadaşımız Bekir Polat ile bir araya geldiğimizde telefonla görüşebildiğimiz Faruk ağabeyi her şeyden önce tanıdığım ve maalesef sayıları giderek azalan ‘kentli’ insanlardan biriydi. Kent kültürünü özümsemiş biriydi. Sadece dinlemeyi değil, konuşmayı da çok severdi. Çay bol ise konuşacağı şey de çok olurdu rahmetlinin. Cümleleri özenle kurar, bir defa Türkçeyi çok güzel kullanırdı. O’nu dinlerken ağzından bal akar sanırdım! O’nu hep gözlüklü tanımıştım ve illa ki her karşılaştığımızda da mutlaka cebindeki mendili ile sık sık gözlüğün camını silerken hatırlarım. Bir de yakaladığı bir haberi anlatırken, ‘’Tam bir’lik’’ demelerini. Bir büyük devlet adamı ile nasıl konuşacağını bildiği gibi bir kamu kurumundaki hizmetliyle de ikili dialoğa girmeyi başarabilen bir adamdı. O’nu Subay Orduevi’nde bir baloda da o geceye uygun bir kıyafetle görebiliyorduk, Erzurumspor’un maçlarında yandan ikili mücadele fotoğrafı çekerken de. Hayatın her sahasında olan ve eğitici yönü fazla bir adamdı Faruk ağabeyi. Biz gibi tıfıl muhabirler ile birlikte olduğunda da belli etmeden eğitir, mesleki kural ve kaideler ile ilgili ders verirdi. Zaman zaman fotoğraf çekimi olduğunda bize açı gösterir, uygun bir dille açımızın hatalı olduğunu söyler, nerden çekmemiz gerektiğini öğütlerdi.
***
Faruk Polat ağabeyiyle konuşurken öyle o mesleğe aitmiş gibi kendini hissettirir di ki, o an neredeyse orada bulunan herkes onun gibi gazeteci olmak isterdi. Hatırlıyorum, çalıştığı MİLLİYET Gazetesi o zamanlar popüler bir gazeteydi ve Erzurum’da ki yerel siyasiler basın toplantılarında ondan çekinirlerdi, sorularına cevap vermekte zorlanırlardı. Nihat Kitapçı ve Necati Güllülü’nün belediye başkanlıkları zamanında çoğu kez onun sorularına cevap verirken ter döktüklerini hatırlarım. Tip olarak bu mesleğin duayenlerinden olan ‘röp ustası’ Mete Akyol’a benzettiğim ve bence bizim sektörde hoş bir sada bırakan 4 çocuk babası Faruk ağabeyiyi Erzurum’da bu son yolculuğuna uğurlarken, varsa haklarımızı helal ettiğimizi belirtir, rabbimden onu rahmetiyle esirgemesini dilerim.
--

– Aynı zamanda sarı basın kartlı bir gazeteci de olan Milletvekili İbrahim Aydemir, dün twitter hesabından Faruk Polat’ın vefat ettiğini tedavi gördüğü Ankara’da ki hastanede çekilen bu fotoğrafı ile duyurdu ve Polat ailesine başsağlığı diledi.