Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından tescil edilen Aziziye İlçesi’ndeki tarihi Ermeni Kilisesi’nin Almanya’da yaşayan bir sahibi olduğu ortaya çıktı. Adı açıklanmayan varis kiliseyi ne satmaya ne de restore ettirmeye yanaşmadı.
Vedat Refayeli/Erzurum
Belki sizler de görmüşsünüzdür. Dadaşkent’te kamulaştırması gerçekleşen Gezköy’de tarihi bir kilise kalıntısı var. Anıtlar Kurulu çok yakın zamanda bu kiliseyi tescil etmişti. Aslında orada bulunan yapılardan farklı mimarisini bir kenara bırakırsak kilise demeye de bin şahit lazım. Son derece yıkılmaya yüz tutmuş, bakımsız ve de korumasız. Bu kilisenin ilginç bir özelliği var, o da şâhısa ait olması. 1934 yılında Erzurum’un ilk avukatlarından olan ve de ‘gayrimenkul hukuku’nu çok iyi bilen Halil Samih Kobal, o zaman bir şekilde o kiliseyi satın almış ve daha sonra da vefat etmiş, kilise de varislerine kalmış. İşte son varislerinden biri bugün Almanya’da yaşıyor. Aziziye Belediye Başkanı Muhammet Cevdet Orhun, bugün kullanılmaz metruk bir halde bulunan kilisenin ya camiye çevrilmesini ya da restore edilmesini istiyor ama ismi saklı o varis, her ikisine de yanaşmıyor. Hal böyle olunca o kilise de belirsizliğini koruyor. Kısacası bugün yazın ayyaşların ve de kışın hayvanların barınma amacıyla kullanılan kilise Belediye Başkanı Orhan’ın başına öyle bir dert olmuş ki, sormayın gitsin!
Devamını bekleriz!
Prof.Dr.Murat Küçükuğurlu, son yıllarda Erzurum’da tanıdığım, tanışmaktan buyük onur duyduğum isimlerin başında gelir. O’nu yakından tanıdıkça da hayranlığımın artığı bir karakterdir. Kuşkusuz o’nu bende çok değerli kılan özelliği de kaşı, gözü değil elbet. Ezber bozan kişiliği. Boşuna da ona ‘Erzurum tarihinin Drogbası’ demiyorum! Farkındalık oluşturması. Mesela ‘Erzurum Belediyesi tarihi’ kitabı. Yakın tarihte bir çok kitaba imza atan ve halen ETÜ’de görev yapan Prof.Dr.Murat Küçükuğurlu’nun en beğendiğim eseri de işte o Belediye tarihi olmuştur. O iki ciltten oluşan o kitabı okurken hiç bitmesin istedim. Çünkü kitap sadece Cumhuriyet dönemine kadar belediyenin tarihini anlatmıyor, aynı zamanda Erzurum’un da kendini anlatıyor. İlk bayan zabıtasını hem de fotoğrafı ile bu kitapta gördüğüm gibi Erzurum’a ilk elektriğin geliş hikayesini de yine bu kitapta buldum, öğrendim. Büyük araştırmanın yapıldığı her haliyle belli olan kitapta neler yok ki. Meclis zabıtlarından, Kalenin etrafındaki evlerin istimlak davalarına kadar çok şey var, çok! Özellikle Erzurum tarihini merak edenlere sesleniyorum. Hele belediyelerde çalışanların okuması şart oğlu şart! Ne yapın yapın bir şekilde o kitabı bulun ve okuyun. Şimdi ben değerli hocamdan bu kitabın devamını bekliyorum. Daha önceki bir görüşmemizde de bahsetmişti zaten. Çok yakın bir zamanda da Cumhuriyet döneminden sonraki belediye tarihini yazsın, tarihe geçsin!
Aman bizden uzak dur başkan!
Yeniden seçileceği gözü ile baktığımız BB Erzurumspor Başkanı Ali Demirhan’ın, Pazar günü yapılacak olan kongre için yönetim listesi hazırlığı içerisinde olduğunu biliyoruz. Bu listede kimler olacak, olmayacak şu an için hiçbir şey bilmiyoruz. Artık Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen ile de irtibatlı olarak bir liste yapacağını sandığımız Demirhan’ın listesinde kimlerin olacağı bizim için çok da önemli değil. Nihayetinde kendisinin bileceği iştir o iş. Yol arkadaşlarını belirlemede insiyatif onundur. PTT ligi için gün saydığını da düşündüğümüz o Erzurum takımının yönetiminde elbette ki basından birilerinin olması iyi olur. Hele bir basın sözcüsünün Erzurum basınından birisi olması ballı kaymak olur. Ama ben derim ki, alacağın da varsa Erzurum basınından kimseyi alma yönetimine başkan. Boşuna ağırmayan başını belaya sokma. Kimi alsan birilerini de karşına alacağını asla unutma! Bizde çarşı bu sıralar karışık mı, karışık. O yüzden en azından bu sıralar bizden uzak dur, takıma da zarar verilebilir, uyarayım istedim. Son derece üzüntüyle yazdığım bir yazıdır bu, kaş yapayım derken göz çıkartırsın, benden söylemesi!
O’nunla röportaj herkesin ilgisini çeker!
İrfan Alyanak ismi, Erzurum’da çoğu kişinin bildiği isimlerden biridir. Erzurum’un en eski yerel gazetelerinden olan Milletin Sesi Gazetesi ile birlikte DOĞU TV’nin sahibi olarak tanınan İrfan Alyanak, özellikle 90’lı yıllarda çoğu kişi tarafından bildik bir isimdir. Ama, yaşadığı bir İstanbul macerasından sonra sıkıntıya düştü, dolayısıyla da hem kurumu hem de kendi eski popüleritesini kaybetti. Benim de bir zamanlar patronum olan ve Erzurum’da çoğu gazeteciye ekmek veren o Alyanak, yaşadığı çalkantılı zor günlere rağmen bugün yine de ayakta kalma mücadelesi veriyor. DOĞU TV izleyicilerinin ‘’Doğu’nun Mehmet Ali Birant’ı’’ diye tanımladığı Alyanak, uzun süredir köşesine çekilmiş, gözden uzak yaşıyor. Geçen gün Palan Otel’de karşılaştığım İrfan ağabeyiyle kısa bir sohbet yaptım, hem yaşadıkları ile hem de Erzurum’un geleceği ile ilgili ilginç şeyler anlattı. Belli ki anlatacak daha çok şeyi de vardı. Hafif bir sağlık sorunu da yaşadığını gözlemlediğim İrfan ağabeyinin tabiri caizse ağzı da çok doluydu. Erzurum’da çoğu kişinin de merak ettiğinden ilgi ile okuyacağını sandığım o Alyanak’la geniş bir röportaj için önümüzdeki günler için söz aldım. PUSULA’da yayınlanacak olan o röportajı sanırım çoğu kişi ilgi ile takip edecektir. Ben dahi yapacağımız o sohbeti ve konularını şimdiden merak etmeye başladım, az biraz sabır.
Şirazi hayranı Başkan..
AK Parti İl Başkanlığına getirilen Mehmet Emin Öz, tam bir Şirazi hayranı! Ünlü fars şairi ve İslam alimi ‘Gülistan ve Bostan’ın yazarı Sadi Şirazi, Mehmet Emin Öz’ün hep ilgisini fazlasıyla çeken bir kişiliktir. Sohbetlerinde mutlaka Şirazi’den bir söz ya da beyit illa ki okur. O’nda Şirazi hayranlığı o kadar fazladır ki, daha önce görev yaptığı Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığında da bir sözünü çerçeve yapıp, asmıştır. İşte Öz’ün çerçeveleyip makam odasına astığı Şirazi’nin tek cümlelik o sözü: Gönlünün perişan olmasını istemiyorsan perişan olanları gönlünden çıkarma!
Ver elini Budapeşte!
Türkiye Buz Pateni Federasyonu bünyesinde bulunan Short Track Milli takımı ile nasip olursa Çarşamba günü Macaristan’a gidiyorum. Avrupa Şampiyonası seri yarışları için 27 kişiden oluşan kafileyle birlikte 5 gün Budapeşte’de olacağım. Bir zamanlar Osmanlı toprakları olan orada hem sporcularımız ile birlikte Türkiye’yi yarışmalarda temsil etme onurunu hem de tarih kokan o şehri gezip dolaşmanın mutluluğunu yaşayacağım. Hele de güzel bir derece ve madalya da alırsak o zaman değmeyin keyfimize. Ve nasip olursa çoğunluğu Erzurumlu milli sporculardan oluşan kafilemizin Budapeşte notlarını da siz PUSULA okurlarına günlük olarak vermeyi planlıyorum.