İçimizde türlü türlü açmazlar, çıkmaz sokaklar, iyileşmez yaralar…
Dışımızdaysa iç içe geçmiş iyilik ve kötülük, daha çok yalan dolan, dokunduğunuzda biçim değiştiren şaşırtıcı bin bir çeşit çelişki, salgın halini almış ve artık tedavi edilemez bir sevgisizlik, şiddet…
***
Çağdaş Alman filozof Rüdiger Safranski (1945), ‘İnsan içine döndükçe dünyayı kaybeder, dünyaya çıktıkça da kendini’ diyor.
75 yaşındaki filozof nerede diyor bunu?
İlk baskısı 2005’te yapılan ve ne yazık ki henüz Türkçeye aktarılmamış How Much Globalization Can We Bear? adlı kitabında…
Nasıl çevrilir dilimize bu ifade peki?
Benim gibi küreselleşmeye temkinli yaklaşanlar için ‘Küreselleşmeye daha ne kadar katlanabiliriz?’ gibi bir çeviri/yaklaşım çok yerinde olabilir.
Bu öneri için kurumdaşım, Yabancı Diller Zümre Başkanım, sevgili Deniz Demirci’ye çok teşekkür ediyorum.
***
O muhteşem söze dönelim:
İçimize döndükçe dünyayı kaybediyoruz, dünyaya çıktıkça kendimizi…
Mutlak doğru mu?
Yoksa kişiden kişiye değişir mi?
Bence -daha doğrusu benim koşullarım içerisinde- bu doğru!
İçimde türlü türlü açmazlar, çıkmaz sokaklar, iyileşmez yaralar var. Ama baskın olan kesinlikle umut. İyimserlik ve yaşamın coşkusu…
Dışımdaysa iç içe geçmiş iyilik ve kötülük, tedavi edilemez bir sevgisizlik, iflah olmaz bir şiddet eğilimi…
Bulunduğum, girip çıktığım her ortamda insanların başında Demokles Kılıcı gibi duran keskin huzursuzluk.
O benim dışımda.
Ama benim de başımın üzerinde…
Öyleyken ‘içime döndükçe dünyayı kaybediyorum, dünyaya çıktıkça da kendimi’…
İçimize döndükçe dünyayı kaybediyoruz, dünyaya çıktıkça kendimizi…
Ama bunun kişiden kişiye değişeceği de doğru, başka bir deyişle ihtimal dahilinde.
Mesela biri çıkıp ‘Hiçbir fark yok, içim de dışımda aynı. Hangisine yürüsem aynı uğultu ya da aynı şamata…’ diyebilir.
Öyle dediğinde ‘Yok, öyle değil!’ diyebilir misiniz birine?
Görecelidir böyle şeyler.
Her neyse işte, ben Safranski’yle aynı doğrultuda düşünüyorum.
Arada bir ‘Keşke böyle olmasaydım’ diyorum.
Arada bir de ‘İyi ki böyleyim’ diyorum.
Çünkü dış dünyayla kendi içi arasındaki farklılıkların farkında olmak insanı güçsüzleştirmiyor.
Aksine daha güçlü kılıyor.
Dışımızdaysa iç içe geçmiş iyilik ve kötülük, daha çok yalan dolan, dokunduğunuzda biçim değiştiren şaşırtıcı bin bir çeşit çelişki, salgın halini almış ve artık tedavi edilemez bir sevgisizlik, şiddet…
***
Çağdaş Alman filozof Rüdiger Safranski (1945), ‘İnsan içine döndükçe dünyayı kaybeder, dünyaya çıktıkça da kendini’ diyor.
75 yaşındaki filozof nerede diyor bunu?
İlk baskısı 2005’te yapılan ve ne yazık ki henüz Türkçeye aktarılmamış How Much Globalization Can We Bear? adlı kitabında…
Nasıl çevrilir dilimize bu ifade peki?
Benim gibi küreselleşmeye temkinli yaklaşanlar için ‘Küreselleşmeye daha ne kadar katlanabiliriz?’ gibi bir çeviri/yaklaşım çok yerinde olabilir.
Bu öneri için kurumdaşım, Yabancı Diller Zümre Başkanım, sevgili Deniz Demirci’ye çok teşekkür ediyorum.
***
O muhteşem söze dönelim:
İçimize döndükçe dünyayı kaybediyoruz, dünyaya çıktıkça kendimizi…
Mutlak doğru mu?
Yoksa kişiden kişiye değişir mi?
Bence -daha doğrusu benim koşullarım içerisinde- bu doğru!
İçimde türlü türlü açmazlar, çıkmaz sokaklar, iyileşmez yaralar var. Ama baskın olan kesinlikle umut. İyimserlik ve yaşamın coşkusu…
Dışımdaysa iç içe geçmiş iyilik ve kötülük, tedavi edilemez bir sevgisizlik, iflah olmaz bir şiddet eğilimi…
Bulunduğum, girip çıktığım her ortamda insanların başında Demokles Kılıcı gibi duran keskin huzursuzluk.
O benim dışımda.
Ama benim de başımın üzerinde…
Öyleyken ‘içime döndükçe dünyayı kaybediyorum, dünyaya çıktıkça da kendimi’…
İçimize döndükçe dünyayı kaybediyoruz, dünyaya çıktıkça kendimizi…
Ama bunun kişiden kişiye değişeceği de doğru, başka bir deyişle ihtimal dahilinde.
Mesela biri çıkıp ‘Hiçbir fark yok, içim de dışımda aynı. Hangisine yürüsem aynı uğultu ya da aynı şamata…’ diyebilir.
Öyle dediğinde ‘Yok, öyle değil!’ diyebilir misiniz birine?
Görecelidir böyle şeyler.
Her neyse işte, ben Safranski’yle aynı doğrultuda düşünüyorum.
Arada bir ‘Keşke böyle olmasaydım’ diyorum.
Arada bir de ‘İyi ki böyleyim’ diyorum.
Çünkü dış dünyayla kendi içi arasındaki farklılıkların farkında olmak insanı güçsüzleştirmiyor.
Aksine daha güçlü kılıyor.