Sayılara ve harflere anlam yükleme bizim kültürümüzde çok eskiye dayanmaktadır. Ebced hesabı tamamen harfler üzerine yapılan sayısal işlemlerle olurken, Fazlullah Hurufi’nin kurmuş olduğu Hurufilik anlayışı da harflere, hatta noktalara mana vererek onlarla esrarlı bir durum oluşturmayla alakalıdır.
İslam âleminde özellikle kırk sayısının büyük bir önemi vardır. Sünni ve Alevi inanışta bu izleri görmek mümkündür. Hz. Ali’ye dayandırılan, Ahmet Yesevi’nin ve özellikle Hacı Bektaş Veli’nin Makalat adlı eserinde dile getirmiş oldukları 4 kapı (Şeriat, Tarikat, Hakikat, Marifet) kırk makam (Bu dört kapının açılması için yerine getirilmesi gereken onar şart) kırk sayısına işaret etmektedir. Birilerinin bu şartları yerine getirerek kırklara karışması kırk sayısının dini tasavvufi hayatımızdaki etkilerini göstermektedir.
İslamiyet’te zekâtın kırkta birinin verilmesi, tasavvufta tarikat ehli için çile müddetinin kırk gün olması, yine İslam inancına göre insan hamurunun kırk günde yoğrulması, bebeklerin aşağı yukarı kırk haftada dünyaya gelmesi, bir günde kılınan namazın rekâtlarının toplamda kırk olması, zayıf hadis olduğu rivayet edilse bile “Her kim benim hadislerimden kırk tanesini ezberleyip başkalarına da öğretirse, kıyamet gününde Allah onu bilginler ve fakihler arasında diriltir” hadisine dayanarak insanların kırk hadis ezberlemesi kırk sayısına verilen önemi göstermektedir.
Hz. Peygambere kırk yaşında peygamberliğinin gelmesi, Hz. Ömer’in kırkıncı Müslüman olması ve onun Müslüman olmasıyla birlikte İslamiyet’i kabul edenlerin gizli olarak yaşadıkları İslamiyet’i aleni olarak yaşamaya başlamaları kırk sayısı ile alakalıdır.
Yine ölünün kırkının çıkması, bir kahvenin kırk yıl hatırının olması, kılın kırk yarılması, kırk dereden su getirilmesi, kırk gün kırk gece düğün yapılması, lohusalık döneminin kırk gün olması, bazı zor işlerin kırk yılda bir gerçekleşeceği düşüncesi, akıllı birisine kırk gün deli denildiğinde delireceğine inanılması, sigara, alkol gibi bazı zararlı alışkanlıkların bırakıldığında kırk gün içilmezse bir daha içilmeyeceğine inanılması kırk sayısını daha da anlamlı hâle getirmektedir.
Bebeğin kırkının çıkması, onun hastalıklarla mücadelede daha dayanıklı olmasına, hayatta kalacağına işaret olarak yorumlanmıştır.
Kırk sayısı sadece İslam düşüncesinde değil, Hristiyanlık ve Yahudilikte de görülmektedir. Hz. Musa’nın Tur Dağı’nda kırk gün kaldığına; yine şeytanın Hz. İsa’yı saptırmak için kırk gün uğraştığına inanılması, Paskalya’dan önce büyük perhizin kırk gün sürmesi, kırk sayısı ile alakalıdır.
Diyarbakır’da Dicle Nehri kenarında Kırklar Dağı bulunmaktadır. Dağın arka tarafında ise Kırklar Ziyareti vardır. Süryani ve zengin olan, çocukları olmayan bir aile çocukları olması için Kırklar Ziyareti ’ne gidip dilek dilemeleri neticesinde Suzan adında bir kızlarının olması kırk sayısı ile ilgilidir.
Büyüyen Suzan’ın ailesinden gizlice Adil adlı Müslüman bir genç ile Kırklar ziyaretinde sevişmesinin Kırklar Ziyareti tarafından hoş karşılanmaması neticesinde çarpılması ve Dicle nehrinde boğulması kırk sayısına manevi anlam yüklendiğini göstermektedir.
İnsanlar farklı bir dine mensup olsalar bile kırk sayısına manevi bir anlam yüklemiş, o sayının gereğini yerine getirdiklerinde istediklerini el edeceklerine inanmışlardır.
İslam âleminde özellikle kırk sayısının büyük bir önemi vardır. Sünni ve Alevi inanışta bu izleri görmek mümkündür. Hz. Ali’ye dayandırılan, Ahmet Yesevi’nin ve özellikle Hacı Bektaş Veli’nin Makalat adlı eserinde dile getirmiş oldukları 4 kapı (Şeriat, Tarikat, Hakikat, Marifet) kırk makam (Bu dört kapının açılması için yerine getirilmesi gereken onar şart) kırk sayısına işaret etmektedir. Birilerinin bu şartları yerine getirerek kırklara karışması kırk sayısının dini tasavvufi hayatımızdaki etkilerini göstermektedir.
İslamiyet’te zekâtın kırkta birinin verilmesi, tasavvufta tarikat ehli için çile müddetinin kırk gün olması, yine İslam inancına göre insan hamurunun kırk günde yoğrulması, bebeklerin aşağı yukarı kırk haftada dünyaya gelmesi, bir günde kılınan namazın rekâtlarının toplamda kırk olması, zayıf hadis olduğu rivayet edilse bile “Her kim benim hadislerimden kırk tanesini ezberleyip başkalarına da öğretirse, kıyamet gününde Allah onu bilginler ve fakihler arasında diriltir” hadisine dayanarak insanların kırk hadis ezberlemesi kırk sayısına verilen önemi göstermektedir.
Hz. Peygambere kırk yaşında peygamberliğinin gelmesi, Hz. Ömer’in kırkıncı Müslüman olması ve onun Müslüman olmasıyla birlikte İslamiyet’i kabul edenlerin gizli olarak yaşadıkları İslamiyet’i aleni olarak yaşamaya başlamaları kırk sayısı ile alakalıdır.
Yine ölünün kırkının çıkması, bir kahvenin kırk yıl hatırının olması, kılın kırk yarılması, kırk dereden su getirilmesi, kırk gün kırk gece düğün yapılması, lohusalık döneminin kırk gün olması, bazı zor işlerin kırk yılda bir gerçekleşeceği düşüncesi, akıllı birisine kırk gün deli denildiğinde delireceğine inanılması, sigara, alkol gibi bazı zararlı alışkanlıkların bırakıldığında kırk gün içilmezse bir daha içilmeyeceğine inanılması kırk sayısını daha da anlamlı hâle getirmektedir.
Bebeğin kırkının çıkması, onun hastalıklarla mücadelede daha dayanıklı olmasına, hayatta kalacağına işaret olarak yorumlanmıştır.
Kırk sayısı sadece İslam düşüncesinde değil, Hristiyanlık ve Yahudilikte de görülmektedir. Hz. Musa’nın Tur Dağı’nda kırk gün kaldığına; yine şeytanın Hz. İsa’yı saptırmak için kırk gün uğraştığına inanılması, Paskalya’dan önce büyük perhizin kırk gün sürmesi, kırk sayısı ile alakalıdır.
Diyarbakır’da Dicle Nehri kenarında Kırklar Dağı bulunmaktadır. Dağın arka tarafında ise Kırklar Ziyareti vardır. Süryani ve zengin olan, çocukları olmayan bir aile çocukları olması için Kırklar Ziyareti ’ne gidip dilek dilemeleri neticesinde Suzan adında bir kızlarının olması kırk sayısı ile ilgilidir.
Büyüyen Suzan’ın ailesinden gizlice Adil adlı Müslüman bir genç ile Kırklar ziyaretinde sevişmesinin Kırklar Ziyareti tarafından hoş karşılanmaması neticesinde çarpılması ve Dicle nehrinde boğulması kırk sayısına manevi anlam yüklendiğini göstermektedir.
İnsanlar farklı bir dine mensup olsalar bile kırk sayısına manevi bir anlam yüklemiş, o sayının gereğini yerine getirdiklerinde istediklerini el edeceklerine inanmışlardır.