Yaşamı durma noktasına getiren koronavirüs salgını; otomobil, havayolu şirketleri, turizm ve otel gibi büyük firmalarla beraber kahve, kafe, kuaför ve taksi gibi küçük işletmeleri de olumsuz etkiledi. Ancak internet üzerinden satış yapan firmalar, marketler, eczaneler, bitkisel ürün satanlar ve baharatçılar gibi işletmeler bu süreçten kârlı çıktılar ki e-ticaret devi Amazon, koronavirüs salgını sonucu internetten alışverişin artması nedeniyle 75 bin kişinin işe alınacağını duyurdu. Tabi yastık altında ki parasını altına yatırıp büyük gelir elde edenleri de unutmamak gerekir.
Ekonomik yönden zor günler geçirdiğimiz bu süreçte tüketicinin veya çalışanların yanında olan firmaları, bankaları, dağıtım şirketlerini ve elini taşın altına koymayanları bu halk unutmayacaktır. Takip ettiğimiz kadarıyla tüketiciler, özel bankalara olan tepkilerini kamu bankalarına yönelerek gösterecekleri izlenimini veriyorlar. İşçilerini koruyan, fahiş zam yapmayan ve bunun tam tersini yapan işletmelerin isimlerini de kullanıcılar sosyal medyada tek tek açıklıyorlar.
Bunun yanında son bir aydan uzun süredir insanların yaşam tarzı, telefon kullanım alışkanları da değişkenlik gösterdi. Salgın öncesi dönemde günlük 5-6 saati bulan telefon kullanımı, yapılan son araştırmalara göre 10 saatin üstüne çıktı. İnternet üzerinden görüşme, yazışma, iş yapma, alışveriş etkileşiminin de ciddi oranda arttığını gözlemliyoruz. Ancak internetin, özellikle sosyal medyanın hayatımıza bu kadar etki etmesini doğru bulmuyorum. Çünkü sosyal medyayı insanlar bilgi paylaşmak yerine tartışmak, kalp kırmak için kullanır oldu. Uzun süre evde kalınan bu süreçte çocuklarla birlikte onların yaş seviyelerine uygun belgesel izleyip bilgi ve kültürümüzü artırmak yerine sosyal medyada siyasi ve ideolojik paylaşım yapmanın hiç kimseye faydası olmayacaktır. Kendimizle beraber çocuğumuza kitap okuma alışkanlığını benimsetmek için bu günlerden daha iyi fırsat bulunamaz.
Ekonomik yönden zor günler geçirdiğimiz bu süreçte tüketicinin veya çalışanların yanında olan firmaları, bankaları, dağıtım şirketlerini ve elini taşın altına koymayanları bu halk unutmayacaktır. Takip ettiğimiz kadarıyla tüketiciler, özel bankalara olan tepkilerini kamu bankalarına yönelerek gösterecekleri izlenimini veriyorlar. İşçilerini koruyan, fahiş zam yapmayan ve bunun tam tersini yapan işletmelerin isimlerini de kullanıcılar sosyal medyada tek tek açıklıyorlar.
Bunun yanında son bir aydan uzun süredir insanların yaşam tarzı, telefon kullanım alışkanları da değişkenlik gösterdi. Salgın öncesi dönemde günlük 5-6 saati bulan telefon kullanımı, yapılan son araştırmalara göre 10 saatin üstüne çıktı. İnternet üzerinden görüşme, yazışma, iş yapma, alışveriş etkileşiminin de ciddi oranda arttığını gözlemliyoruz. Ancak internetin, özellikle sosyal medyanın hayatımıza bu kadar etki etmesini doğru bulmuyorum. Çünkü sosyal medyayı insanlar bilgi paylaşmak yerine tartışmak, kalp kırmak için kullanır oldu. Uzun süre evde kalınan bu süreçte çocuklarla birlikte onların yaş seviyelerine uygun belgesel izleyip bilgi ve kültürümüzü artırmak yerine sosyal medyada siyasi ve ideolojik paylaşım yapmanın hiç kimseye faydası olmayacaktır. Kendimizle beraber çocuğumuza kitap okuma alışkanlığını benimsetmek için bu günlerden daha iyi fırsat bulunamaz.