Türk Ocaklarıyla ilgili pazartesi günkü yazımda bahse konu kötülüğü aktarmıştım. Din afyondur diyen Karl Marx ve Türk Devletine ‘seri katil’ diyen bir rezaleti temizlemeye çalışıyorlar. Son gördüğüm Türk Ocakları İl Başkanları ile yapılan istişare toplantısında varılan durumun açıklamasıydı. Maalesef olayın üstünü örten bir tavırdan öte yeni bir şey yok.
MHP Lideri Devlet Bahçeli, gerçekten müthiş bir açıklama yaparak yürek burkan garabeti, Türk Ocakları içerisindeki çürüklükleri gözler önüne sermişti.
Bahçeli sözlerine şöyle başlamıştı;
“Bazen kelimeler dizilir insanın boğazına, söz inat eder çıkmaz ağızdan.
Geçmiş gelir aklınıza, yaşanmışlıkların hatırası düğüm düğüm olur hafızalarınızda.
Öyle puslu havalar yaşanır ki, Milli Mücadele Kahramanı Merhum Kazım Karabekir’in dediği gibi, şeytanın bile Müslüman mintanı giydiğine tanık olunur.”
Türk Ocakları il başkanlarının da katıldığı istişareyi “Türk Ocakları parti siyaseti tutmaz” diye açıklamaya imza atmış. Adama sormazlar mı, İstanbul’daki rezaleti neyle açıklıyorsunuz!
Devlet Bahçeli, o muhteşem hitabetinde “Türk Ocakları’nın Kuruluşu’nun 110’uncu Yılında; İslam Dünyasında Meseleler ve Çözüm Yolları Sempozyumu’nda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın konuşmalarını dinleyince, hele hele devlete seri katil diyen bir müfterinin, bir suçlunun anılan sempozyumda olduğunu öğrenince bu duygu ve düşünceler kapladı ruhumu.
Halbuki Türk Ocakları göz nurumuzdu, bir nevi mektebimiz, mefkûremizdi.
İlk sevdamızdı, fikirlerimizin sistemleşip sadırdan satıra döküldüğü ülkü membaımızdı.
Türkçülüğün ilk sancağı Türk Ocağı’nda kaldırılmıştı.”
Türk Milliyetçileri için Türk Ocaklarının ayrı bir yeri vardır. Siyasete konu edilmemesi içinde özen gösterilir. Partiler üstü tutulur.
Türk Ocakları fiilen 3 Temmuz 1911’de, resmen kurulduğu 25 Mart 1912’den itibaren Türk’ün, Türkçülüğün ve Türk milliyetçiliğinin beşiği konumundaydı.
Bahçeli, hatırlatmasında “Türk Ocakları, Ahmet Ağaoğlu’ndan Yusuf Akçura’ya; Mehmet Emin Yurdakul’dan Ahmet Ferit Tek’e; Hamdullah Suphi Tanrıöver’den Osman Turan’a varıncaya kadar nice fazıl, inanmış ve davasına baş koymuş büyüklerimiz vasıtasıyla kollarını açıp uçurumların önüne set çekmişti.
Milli Mücadele yıllarında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’da bulunan yakın çevresinin Türk Ocaklılar olduğunu Enver Behnan Şapolyo şöyle anlatmıştı:
“Hamdullah Suphi’nin gelişinden Gazi Mustafa Kemal Paşa ziyadesiyle memnun olmuştu. Onun etrafında bir fikir halkası teşekkül ediyordu. Çankaya’da Atatürk’ün fikir arkadaşlarının hepsi de Türk Ocaklı idiler. Kâzım Karabekir dâhil olmak üzere, Hamdullah Suphi, Yusuf Akçura, Halide Edip, Ağaoğlu Ahmet, Reşit Galip, Mustafa Necati, Vasıf Çınar, Celâl Sahir, Mahmut Esat, Ruşen Eşref, Veled Çelebi, Besim Atalay, Tunalı Hilmi vb hepsi de ateşli ve gayeye inanmış Ocaklı milliyetçilerdir.”
MHP Lideri Devlet Bahçeli, gerçekten müthiş bir açıklama yaparak yürek burkan garabeti, Türk Ocakları içerisindeki çürüklükleri gözler önüne sermişti.
Bahçeli sözlerine şöyle başlamıştı;
“Bazen kelimeler dizilir insanın boğazına, söz inat eder çıkmaz ağızdan.
Geçmiş gelir aklınıza, yaşanmışlıkların hatırası düğüm düğüm olur hafızalarınızda.
Öyle puslu havalar yaşanır ki, Milli Mücadele Kahramanı Merhum Kazım Karabekir’in dediği gibi, şeytanın bile Müslüman mintanı giydiğine tanık olunur.”
Türk Ocakları il başkanlarının da katıldığı istişareyi “Türk Ocakları parti siyaseti tutmaz” diye açıklamaya imza atmış. Adama sormazlar mı, İstanbul’daki rezaleti neyle açıklıyorsunuz!
Devlet Bahçeli, o muhteşem hitabetinde “Türk Ocakları’nın Kuruluşu’nun 110’uncu Yılında; İslam Dünyasında Meseleler ve Çözüm Yolları Sempozyumu’nda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın konuşmalarını dinleyince, hele hele devlete seri katil diyen bir müfterinin, bir suçlunun anılan sempozyumda olduğunu öğrenince bu duygu ve düşünceler kapladı ruhumu.
Halbuki Türk Ocakları göz nurumuzdu, bir nevi mektebimiz, mefkûremizdi.
İlk sevdamızdı, fikirlerimizin sistemleşip sadırdan satıra döküldüğü ülkü membaımızdı.
Türkçülüğün ilk sancağı Türk Ocağı’nda kaldırılmıştı.”
Türk Milliyetçileri için Türk Ocaklarının ayrı bir yeri vardır. Siyasete konu edilmemesi içinde özen gösterilir. Partiler üstü tutulur.
Türk Ocakları fiilen 3 Temmuz 1911’de, resmen kurulduğu 25 Mart 1912’den itibaren Türk’ün, Türkçülüğün ve Türk milliyetçiliğinin beşiği konumundaydı.
Bahçeli, hatırlatmasında “Türk Ocakları, Ahmet Ağaoğlu’ndan Yusuf Akçura’ya; Mehmet Emin Yurdakul’dan Ahmet Ferit Tek’e; Hamdullah Suphi Tanrıöver’den Osman Turan’a varıncaya kadar nice fazıl, inanmış ve davasına baş koymuş büyüklerimiz vasıtasıyla kollarını açıp uçurumların önüne set çekmişti.
Milli Mücadele yıllarında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’da bulunan yakın çevresinin Türk Ocaklılar olduğunu Enver Behnan Şapolyo şöyle anlatmıştı:
“Hamdullah Suphi’nin gelişinden Gazi Mustafa Kemal Paşa ziyadesiyle memnun olmuştu. Onun etrafında bir fikir halkası teşekkül ediyordu. Çankaya’da Atatürk’ün fikir arkadaşlarının hepsi de Türk Ocaklı idiler. Kâzım Karabekir dâhil olmak üzere, Hamdullah Suphi, Yusuf Akçura, Halide Edip, Ağaoğlu Ahmet, Reşit Galip, Mustafa Necati, Vasıf Çınar, Celâl Sahir, Mahmut Esat, Ruşen Eşref, Veled Çelebi, Besim Atalay, Tunalı Hilmi vb hepsi de ateşli ve gayeye inanmış Ocaklı milliyetçilerdir.”