
Siyaset din konusunda şehrin rehberi olunca, Erzurum Müslümanlığı da, gittikçe daha tuhaf bir manzara kazanıyor!
Bu manzaralardan biriyle de geçen gün karşılaştım:
Ulu Cami'nin batı duvarında çeşmenin bitişiğinde bir mezar var: Pabuçlu Zade Kadı Efendi mezarı.
Duyduğum bir isim mi? Pek değil. Peki kim bu şahsiyet?
Gözlüğümü çıkarıp mezara asılmış fotoğraftaki yazıyı okuyorum.
Hoppala! Bu nasıl bir tanıtım levhası; her satırı mesnetsiz; yani yalan!
Bu yalanın müellifi kim?
Erzurum Kültür ve Turizm Müdürlüğü…
Önce levhayı bir okuyalım, bakalım ki kültür müdürlüğün Teyo meşrep entelleri nasıl bir metin üretmişler:
“Erzurum’un manevi dinamiklerinden olan Pabuçlu Kadı aynı zamanda uzun yıllar Erzurum Kadılığı da yapmıştır. Mezarda kitabe bulunmamakla beraber kesin tarih de verilememektedir. Pabuçlu Kadı hakkında oldukça yaygın menkıbeler ve keramet ehli olduğuna dair kabuller halk arasında yaygındır. İlmi seviyesi vaktin Şeyhülislam’ı tarafından da kabul edilen ve Erzurum’a yönelen birkaç afetin önlenmesinde gösterdiği keramet bu kabullerden bazılarıdır. Ruhu şad olsun…”
*
Şu metinde ‘sahihlik’ adına tek bir cümle var mı?
Hele Pabuçlu’nun, ‘Erzurum'u birkaç kez afetlerden kurtardığı’ yakıştırması! Hiçbir gerçekliği olmayan, Kur’an ve Sünnet dışı bu tür yakıştırmaları yaparken bu insanların vicdanları hiç rahatsız olmuyor mu?
Bu yakıştırma da, 1001 Hatimlerin Erzurum'u depremlerden korumak için okunduğu bühtanı gibi, bir bühtan...
Erzurum İslam'ın şehirlerinden biridir. Elli civarında medresesi olan bir şehirde din adına bu tür mülahazalar nasıl ortaya çıkıyor, çıkarılıyor, insan şaşıp kalıyor.
Biri, İslam'ın hiçbir devrinde görülmemiş bir iş yapıyor, gün boyu şehir mezarlığında Kur'an okutuyor!
Öteki, hafızların eline Kur'an cüzleri verip atlara bindirip, ayetler okutarak, şehri depreme karşı koruma altına alıyor!
Beriki yatır levhalarına olmadık ifadeleri Müslümanlık adına yazıyor!

Hayali şahsiyet Kadı’ya dönelim: Pabuçlu Kadı ile ilgili internet sitelerinde fotokopi bir metin var. Orada şahsın yegâne kerameti, Erzurum sazlığında sahne alan kurbağa korusundan rahatsız olan bir köylünün talebi üzerine, Pabuçlu’nun pabucunu sazlık suyuna atmak üzere göndermesi. Böylece saz bülbülleri susuvermiş!... Halk üzerinden yakıştırılan / oluşturulan yegâne kurgu da bu...
Oysa Karasu'nun kurbağaları hep öttü hep ötecek...
*
Levhada yer alan bir ifade de ‘'Erzurum'un manevi dinamikleri' sözüdür. Acaba manevi dinamik ne demek? Dinamik bir fizik terimi. Mecaz olarak da canlı, hareketli demek. Bu ifadeyi ilk kim icat ettiyse o da önemli bir iş yaptığını düşünmüş olmalı. Ama kanaatimce bu sıfatlandırma da yanlıştır.
Her ne ise, Erzurum'un Manevi Dinamiklerinden Pabuçlu Kadı'nın uzun yıllar Erzurum'da kadılık yaptığı da yazılı levhada. Kaynağı nedir? Kaynağı yok! Kaynağı olmayan bir bilgi ne diye levhaya yazılır? Kitabe yok, doğum tarihi ölüm tarihi yok, ama oldukça yaygın menkıbeler var!
Buraya kadar şükredelim, levhada dahası var: 'İlmi seviyesi vaktin Şeyhülislam'ı tarafından da kabul edilen...' (!)
Bir insan, bir kurum, ancak bu kadar ciddiyetten uzak olabilir. Şeyhülislam İstanbul'da oturur, onun meçhul olması imkansız. Ama bir kez yalana sarılmışsanız sizi kim durdurabilir. Avcı palavraları gibi; biri bitiyor diğeri başlıyor.
Bomba, levhanın en sonunda yer alan ifadelerle patlıyor: 'Erzurum'a yönelen birkaç afetin önlenmesinde gösterilen keramet...'
Ey azizen! işte böyle, Allah, Erzurum'a afet takdir etmiş, haşa, Pabuçlu Kadı da durdurmuş!
*
Meçhul kadımız imparatorluğun doğu eyaletinin başkenti Erzurum'un kadısıdır. Osmanlı Devleti'nin en çok bilinen özelliğiyse kayıtlı bir devlet sistemine sahip olması, üst düzey devlet adamlarının ve kamu görevlilerinin bilgilerini ilgili defterlere kaydetmesidir.
Eski fotoğraflarda, Kadı’nın mezarı olarak gösterilen yerde, Ulu Cami’yi destekleme duvarı yer alıyor; çeşme de yok. İhtimal, onarım sırasında, bugünkü görünüm ortaya çıktı.
Yazının girişindeki ifadeyi tekrar etmek istiyoruz:
“Siyaset din konusunda şehrin rehberi olunca, Erzurum Müslümanlığı da, gittikçe daha tuhaf bir manzara kazanıyor!”
Peki, ya müftülükler, ya hoca efendiler, ya yaşayan manevi dinamikler, ya şehir aydınları, onlar ne der bu uyduruk işlere!?
Bu manzaralardan biriyle de geçen gün karşılaştım:
Ulu Cami'nin batı duvarında çeşmenin bitişiğinde bir mezar var: Pabuçlu Zade Kadı Efendi mezarı.
Duyduğum bir isim mi? Pek değil. Peki kim bu şahsiyet?
Gözlüğümü çıkarıp mezara asılmış fotoğraftaki yazıyı okuyorum.
Hoppala! Bu nasıl bir tanıtım levhası; her satırı mesnetsiz; yani yalan!
Bu yalanın müellifi kim?
Erzurum Kültür ve Turizm Müdürlüğü…
Önce levhayı bir okuyalım, bakalım ki kültür müdürlüğün Teyo meşrep entelleri nasıl bir metin üretmişler:
“Erzurum’un manevi dinamiklerinden olan Pabuçlu Kadı aynı zamanda uzun yıllar Erzurum Kadılığı da yapmıştır. Mezarda kitabe bulunmamakla beraber kesin tarih de verilememektedir. Pabuçlu Kadı hakkında oldukça yaygın menkıbeler ve keramet ehli olduğuna dair kabuller halk arasında yaygındır. İlmi seviyesi vaktin Şeyhülislam’ı tarafından da kabul edilen ve Erzurum’a yönelen birkaç afetin önlenmesinde gösterdiği keramet bu kabullerden bazılarıdır. Ruhu şad olsun…”
*
Şu metinde ‘sahihlik’ adına tek bir cümle var mı?
Hele Pabuçlu’nun, ‘Erzurum'u birkaç kez afetlerden kurtardığı’ yakıştırması! Hiçbir gerçekliği olmayan, Kur’an ve Sünnet dışı bu tür yakıştırmaları yaparken bu insanların vicdanları hiç rahatsız olmuyor mu?
Bu yakıştırma da, 1001 Hatimlerin Erzurum'u depremlerden korumak için okunduğu bühtanı gibi, bir bühtan...
Erzurum İslam'ın şehirlerinden biridir. Elli civarında medresesi olan bir şehirde din adına bu tür mülahazalar nasıl ortaya çıkıyor, çıkarılıyor, insan şaşıp kalıyor.
Biri, İslam'ın hiçbir devrinde görülmemiş bir iş yapıyor, gün boyu şehir mezarlığında Kur'an okutuyor!
Öteki, hafızların eline Kur'an cüzleri verip atlara bindirip, ayetler okutarak, şehri depreme karşı koruma altına alıyor!
Beriki yatır levhalarına olmadık ifadeleri Müslümanlık adına yazıyor!

Hayali şahsiyet Kadı’ya dönelim: Pabuçlu Kadı ile ilgili internet sitelerinde fotokopi bir metin var. Orada şahsın yegâne kerameti, Erzurum sazlığında sahne alan kurbağa korusundan rahatsız olan bir köylünün talebi üzerine, Pabuçlu’nun pabucunu sazlık suyuna atmak üzere göndermesi. Böylece saz bülbülleri susuvermiş!... Halk üzerinden yakıştırılan / oluşturulan yegâne kurgu da bu...
Oysa Karasu'nun kurbağaları hep öttü hep ötecek...
*
Levhada yer alan bir ifade de ‘'Erzurum'un manevi dinamikleri' sözüdür. Acaba manevi dinamik ne demek? Dinamik bir fizik terimi. Mecaz olarak da canlı, hareketli demek. Bu ifadeyi ilk kim icat ettiyse o da önemli bir iş yaptığını düşünmüş olmalı. Ama kanaatimce bu sıfatlandırma da yanlıştır.
Her ne ise, Erzurum'un Manevi Dinamiklerinden Pabuçlu Kadı'nın uzun yıllar Erzurum'da kadılık yaptığı da yazılı levhada. Kaynağı nedir? Kaynağı yok! Kaynağı olmayan bir bilgi ne diye levhaya yazılır? Kitabe yok, doğum tarihi ölüm tarihi yok, ama oldukça yaygın menkıbeler var!
Buraya kadar şükredelim, levhada dahası var: 'İlmi seviyesi vaktin Şeyhülislam'ı tarafından da kabul edilen...' (!)
Bir insan, bir kurum, ancak bu kadar ciddiyetten uzak olabilir. Şeyhülislam İstanbul'da oturur, onun meçhul olması imkansız. Ama bir kez yalana sarılmışsanız sizi kim durdurabilir. Avcı palavraları gibi; biri bitiyor diğeri başlıyor.
Bomba, levhanın en sonunda yer alan ifadelerle patlıyor: 'Erzurum'a yönelen birkaç afetin önlenmesinde gösterilen keramet...'
Ey azizen! işte böyle, Allah, Erzurum'a afet takdir etmiş, haşa, Pabuçlu Kadı da durdurmuş!
*
Meçhul kadımız imparatorluğun doğu eyaletinin başkenti Erzurum'un kadısıdır. Osmanlı Devleti'nin en çok bilinen özelliğiyse kayıtlı bir devlet sistemine sahip olması, üst düzey devlet adamlarının ve kamu görevlilerinin bilgilerini ilgili defterlere kaydetmesidir.
Eski fotoğraflarda, Kadı’nın mezarı olarak gösterilen yerde, Ulu Cami’yi destekleme duvarı yer alıyor; çeşme de yok. İhtimal, onarım sırasında, bugünkü görünüm ortaya çıktı.
Yazının girişindeki ifadeyi tekrar etmek istiyoruz:
“Siyaset din konusunda şehrin rehberi olunca, Erzurum Müslümanlığı da, gittikçe daha tuhaf bir manzara kazanıyor!”
Peki, ya müftülükler, ya hoca efendiler, ya yaşayan manevi dinamikler, ya şehir aydınları, onlar ne der bu uyduruk işlere!?