“Ant olsun ki daha önce onlar, sırt çevirip kaçmayacaklarına dair Allah’a söz vermişti. Allah’a verilen söz mesuliyeti gerektirir!” (Ahzâb 15)
Ahzâb suresinin bu 15. ayeti kendinden önceki 9-14 arası ayetlerde atıf yapılan savaşlarda iman cephesindeki kimi kişilerin ikircikli halleriyle ilgili olumsuz sözleri ve eylemleri bağlamında zikredilmiştir.
Biz ayetin ‘vekâne ahduAllâhi mesûlâ / Allah’a verilen söz mesuliyet gerektirir’ kısmını mesajın evrenselliği bağlamında değerlendirmeye çalışacağız.
Ayette geçen ‘mesuliyet’ ifadesi Türkçemizde de kullanılmaktadır. Sözlük anlamı sorumluluktur. İnan sahibi, çocuğundan, akrabasından, komşusundan mesul olduğu gibi, ne yiyip ne içtiğinden, ne kazanıp ne harcadığından de mesuldür. Mesuliyet dairesi inan sahibinin hayatının bütün yönlerini içine almaktadır.
Müslüman insanın eylem ve sözünün değeri onun sorumluluğunu üstlenmesiyle orantılıdır. Müslüman bir söz verince o sözün gereğini, ölüm engel olmadığı sürece, yerine getirmekle sorumludur.
İnan sahibi bedeninin mesuliyetini de yüklenmiştir. Organlarının mesuliyetini taşıdığının kaç insan farkındadır; sigara ve alkol içen biri ciğerinin, bedeninin mesuliyetini taşımaktadır, denile bilir mi? İsrâ 36’da şu uyarı yapılmıştır: “Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.” Bakara 195’te ise,“… kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın!..” ikazı yer almaktadır.
Mümin, iman ederek, Kuran emanetini üzerine almıştır. Kendi nefsine ve topluma karşı sorumluluk bilinci zayıf insan, hesaplaşma günü geldiğinde, Allah’ın vaatleriyle yüzleşecektir.
İman madem Allah’a karşı üstlenilmiş bir sorumluluktur, o halde sorumluluğu ciddiye almak bilinçli insanın birinci görevidir. Görevde lakayt davranmak ağır sonuçlar doğuracaktır. Allah’ın pek çok sıfatı var; mesela bir sıfatı el-Adil’dir; Allah, hayır-şer, herkesi ameliyle yargılayacak, sorumluluğunu ve sorumsuzluğunu önüne koyacaktır.
Hayat pratiklerimize baktığımızda görülen Allah’a karşı sorumluluklarımıza çok dikkat etmediğimizdir. Bu, ahlaksızca davrandığımızın da bir kanıtıdır. Allah’a verilen ‘Kuran’ın mesuliyetini yükleniyorum’ sözünü unutmak, görevini görmezden gelmek, böyle bir görevi yokmuş gibi davranmak, Kuran’ı umursamamak vb. haller, inan sahibi herkesi cahil ve sözünün eri olmayan bir ahlaksız kılar.
Mümin, sorumluluğunu ciddiye almalıdır ki, ciddiye alınsın.
Allah’a karşı sorumluluğu sadece namazla, oruçla, hacla sınırlandırmak Kuran’a bütüncül bakmamak ve Kuran’ın kişideki etki alanını genişletmemek önemli sorunlar arasındadır.
Kuran’dan biliyoruz ki Allah, Peygamberli her kavmi savaş, hicret, baskı, maddi ve manevi sıkıntı gibi sınamalardan geçirmiş ve onlara imanlarının mahiyetini ve değerini göstermiştir.
Durum bugün de aynıdır! İslam dünyasının hali Müslümanların sınanmasıdır…
İman samimiyet ve fedakârlık gerektirir. Bir insan yahut ortak inanca sahip toplum, ‘biz Allah’a inanıyoruz, Kuran’ın Allah’ın kitabı olduğunu kabul ediyoruz’’ dedikten sonra, Allah’ın kendilerini çeşitli olaylarla sınayacağını ve inançlarının mahiyetini ve miktarını kendilerine göstereceğini bilmelidir.
Ülkemizdeki muhacirlere yardım edenle onlara hakaret eden aynı inanca sahiptir. Oysa birçok şey gibi muhacirlik durumu da bir imtihan konusudur; kim, iman kardeşliğinin gereğini yapacak, kim yapmayacak, bu imtihanla ortaya çıkacaktır.
Muhacir yolda kalmış, fakir düşmüş, şahsiyeti, iffeti tehdit altına girmiş kimse demektir; Kuran’ın birçok ayeti böylesi durumlar karşısında mukim Müslümanları mesul tutmuştur. Mukimler, imanlarının gerektiği mesuliyeti üstlenecekler mi üstlenmeyecekler mi; muhacirler de belaya sabredecekler mi sabretmeyecekler mi, bu vakalar yoluyla herkesin inanı bilinecektir.
Sonuç: Kuran, Allah’ın amaçlarının açıklanmasıdır; ilahi mesajın ulaştığı herkes Kuran’dan sorumludur. Rabbimiz, Kuran’da, ölümden sonra tekrar diriltilmeye, cennetten cehenneme kadar, ne vaat etiyse, bunu bir mesuliyet (vaat) olarak üstlenmiştir. (Ki, Allah, Kuran’da vaatlerini yüzden fazla ayette vurgular.) Müslümanlar, Kuran’ı kabul etmiş kimseler olarak, Allah’a verdikleri iman sözünün gereğini yapmalı, Kuran’ın mesuliyetini adam gibi taşamaya gayret etmelidirler.
Ahzâb suresinin bu 15. ayeti kendinden önceki 9-14 arası ayetlerde atıf yapılan savaşlarda iman cephesindeki kimi kişilerin ikircikli halleriyle ilgili olumsuz sözleri ve eylemleri bağlamında zikredilmiştir.
Biz ayetin ‘vekâne ahduAllâhi mesûlâ / Allah’a verilen söz mesuliyet gerektirir’ kısmını mesajın evrenselliği bağlamında değerlendirmeye çalışacağız.
Ayette geçen ‘mesuliyet’ ifadesi Türkçemizde de kullanılmaktadır. Sözlük anlamı sorumluluktur. İnan sahibi, çocuğundan, akrabasından, komşusundan mesul olduğu gibi, ne yiyip ne içtiğinden, ne kazanıp ne harcadığından de mesuldür. Mesuliyet dairesi inan sahibinin hayatının bütün yönlerini içine almaktadır.
Müslüman insanın eylem ve sözünün değeri onun sorumluluğunu üstlenmesiyle orantılıdır. Müslüman bir söz verince o sözün gereğini, ölüm engel olmadığı sürece, yerine getirmekle sorumludur.
İnan sahibi bedeninin mesuliyetini de yüklenmiştir. Organlarının mesuliyetini taşıdığının kaç insan farkındadır; sigara ve alkol içen biri ciğerinin, bedeninin mesuliyetini taşımaktadır, denile bilir mi? İsrâ 36’da şu uyarı yapılmıştır: “Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.” Bakara 195’te ise,“… kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın!..” ikazı yer almaktadır.
Mümin, iman ederek, Kuran emanetini üzerine almıştır. Kendi nefsine ve topluma karşı sorumluluk bilinci zayıf insan, hesaplaşma günü geldiğinde, Allah’ın vaatleriyle yüzleşecektir.
İman madem Allah’a karşı üstlenilmiş bir sorumluluktur, o halde sorumluluğu ciddiye almak bilinçli insanın birinci görevidir. Görevde lakayt davranmak ağır sonuçlar doğuracaktır. Allah’ın pek çok sıfatı var; mesela bir sıfatı el-Adil’dir; Allah, hayır-şer, herkesi ameliyle yargılayacak, sorumluluğunu ve sorumsuzluğunu önüne koyacaktır.
Hayat pratiklerimize baktığımızda görülen Allah’a karşı sorumluluklarımıza çok dikkat etmediğimizdir. Bu, ahlaksızca davrandığımızın da bir kanıtıdır. Allah’a verilen ‘Kuran’ın mesuliyetini yükleniyorum’ sözünü unutmak, görevini görmezden gelmek, böyle bir görevi yokmuş gibi davranmak, Kuran’ı umursamamak vb. haller, inan sahibi herkesi cahil ve sözünün eri olmayan bir ahlaksız kılar.
Mümin, sorumluluğunu ciddiye almalıdır ki, ciddiye alınsın.
Allah’a karşı sorumluluğu sadece namazla, oruçla, hacla sınırlandırmak Kuran’a bütüncül bakmamak ve Kuran’ın kişideki etki alanını genişletmemek önemli sorunlar arasındadır.
Kuran’dan biliyoruz ki Allah, Peygamberli her kavmi savaş, hicret, baskı, maddi ve manevi sıkıntı gibi sınamalardan geçirmiş ve onlara imanlarının mahiyetini ve değerini göstermiştir.
Durum bugün de aynıdır! İslam dünyasının hali Müslümanların sınanmasıdır…
İman samimiyet ve fedakârlık gerektirir. Bir insan yahut ortak inanca sahip toplum, ‘biz Allah’a inanıyoruz, Kuran’ın Allah’ın kitabı olduğunu kabul ediyoruz’’ dedikten sonra, Allah’ın kendilerini çeşitli olaylarla sınayacağını ve inançlarının mahiyetini ve miktarını kendilerine göstereceğini bilmelidir.
Ülkemizdeki muhacirlere yardım edenle onlara hakaret eden aynı inanca sahiptir. Oysa birçok şey gibi muhacirlik durumu da bir imtihan konusudur; kim, iman kardeşliğinin gereğini yapacak, kim yapmayacak, bu imtihanla ortaya çıkacaktır.
Muhacir yolda kalmış, fakir düşmüş, şahsiyeti, iffeti tehdit altına girmiş kimse demektir; Kuran’ın birçok ayeti böylesi durumlar karşısında mukim Müslümanları mesul tutmuştur. Mukimler, imanlarının gerektiği mesuliyeti üstlenecekler mi üstlenmeyecekler mi; muhacirler de belaya sabredecekler mi sabretmeyecekler mi, bu vakalar yoluyla herkesin inanı bilinecektir.
Sonuç: Kuran, Allah’ın amaçlarının açıklanmasıdır; ilahi mesajın ulaştığı herkes Kuran’dan sorumludur. Rabbimiz, Kuran’da, ölümden sonra tekrar diriltilmeye, cennetten cehenneme kadar, ne vaat etiyse, bunu bir mesuliyet (vaat) olarak üstlenmiştir. (Ki, Allah, Kuran’da vaatlerini yüzden fazla ayette vurgular.) Müslümanlar, Kuran’ı kabul etmiş kimseler olarak, Allah’a verdikleri iman sözünün gereğini yapmalı, Kuran’ın mesuliyetini adam gibi taşamaya gayret etmelidirler.