Kurban kelimesi yakınlık, yakın olmak ve yaklaşmak anlamlarına gelmektedir. Kavram olaraksa, ‘Allah’a ibadet etmek amacıyla, İslam’ın belirlediği vakitte, belirli şartları taşıyan hayvanı, usulünce boğazlamak, ya da bu şekilde boğazlanan hayvan’ demektir. Kurban Bayramı’nda kesilen hayvana ‘udhiyye’ denilir.
İslami kaynaklarda kurban kesmenin üç hedefi, bir de vurgusu vardır. Bunlar: Fıtrata yaklaşmak, İnsanlara yaklaşmak ve Allah’a Yaklaşmaktır. Bu üç kavram, birbiri içine girmiş, en sondaki hepsini kapsayacak şekilde helezonik bir yapı oluşturmuşlardır. Ayrıca ‘mensek’ kavramıyla Kurban kesme sürecine de vurgu yapılmıştır. Bunları biraz açarsak:
1- Fıtrata yaklaşmak: Fıtrat, Arapça’da ‘yaratmak, yaradılış ve hilkat’ demektir. Kavram olarak Fıtrat, herhangi bir canlı ya da cansız, maddi ya da manevi varlığın, üzerinde yaratılmış olduğu özelliklerini, güç, yetenek ve kabiliyetlerini anlatan bir kavramdır. Günümüzde buna ‘fabrika ayarları’ denmektedir.
Allah her insanı yaratıp dünyaya gönderirken, onların birer kamil insan olacakları şekilde ihtiyaç duydukları maddi ve manevi her türlü organ, yetenek, kabiliyet ve güçleri de onlara vermiş, benliklerine yerleştirmiştir. Eğer insan, çevrenin de desteği ile hayatta bu yetenek ve kabiliyetlerini dengeli bir şekilde eğitip geliştirirse, her insan ‘yaratılış gayesini bulmuş’, ‘kendini gerçekleştirmiş’ ya da ‘kemale ermiş’ olur.
Ancak insana doğuştan Allah’ın verdiği bu yeteneklerini, çevrenin de etkisiyle dengeli geliştiremiyor, aksine bazı yetenek, kabiliyet ve güçlerine çok önem verirken, pek çoklarını da ihmal ediyor. Böylece insan, fabrika ayarlarını bozuyor, kırıyor, döküyor. Bu durumdaki haliyle de yaratılış amacına ulaşamıyor, kemale eremiyor. Bilakis ondan uzaklaşıyor. Fıtrattan uzaklaştıkça da sorunlar artıyor, bireysel, ailevi ya da sosyal ve siyasal olarak hayat çekilmez oluyor.
Fıtrata yaklaşmak, ya da Fıtrata dönmek, insanın yeniden o yaratılıştaki mükemmel organ, yetenek, kabiliyet ve güçlerine; o cevherine, özüne, diğer bir deyişle ‘fabrika ayarlarına’ dönmesi ve kendisini o yetenek, kabiliyet ve güçlerinden hareketle, eğitim ve öğretim yoluyla yeniden üretmesi demektir. Böylece insanın yeniden kemale erme ya da kamil insan olma yolunda yürüyüşe geçmesi hedeflenmektedir.
İşte Kurban Bayramı, her yıl bize bunu hatırlatmaktadır. ‘Ey, insan fıtratına dön, kendine yeni bir format at ve hayata yeniden başla’, diyor. Kurban Bayramı’nda başlayan bu fıtrata dönüş ve ona göre yeniden hayata tutunma çalışması, çevrenin de desteği ile yıl boyunca artarak devam etmelidir. Ertesi yılki Kurban Bayramı’nda yeniden daha da hızlanarak süreç her yıl ilerlemelidir.
2- İnsanlara yaklaşmak: İnsanları ‘Allah için sevmek’tir. Onlara sevgi ve saygıyla; gülerek, dostça ve samimiyetle yaklaşmaktır. Başta kendi yakınları olmak üzere, büyüklere, akran gruplarına ve küçüklere, İslami kültüre göre gitmek, bayramlarını tebrik etmek ve en önemlisi aralarında küslük ve düşmanlık varsa bunları sonlandırmak ve barışı tesis etmektir.
Kurban Bayramı’nda insanlara yaklaşmanın en önemli göstergesi, kesmiş olduğu kurbanının etini, yine İslam’ın belirttiği ölçülerde, insanlarla, özellikle de sosyo-ekonomik ve sosyal statü yönünden alt gelir gruplarıyla paylaşmaktır.
İnsanlara içten duygularla gitme, sevgi, saygı, dostluk ve kurbanını bölüşme, insanlar arasında ‘gönül köprüleri’ kurmayı hedefler. Birey aile ve toplumun da buna çok ihtiyacı vardır. Dolayısıyla ikram eden de edilen de bilinmelidir ki, bu fonksiyon gerçekleşsin
Bu durum sadece bayramlara has bir durum da olmamalıdır. Aksine, İslam’a göre, insanlara karşı bu yönelim, bayramlarda başlamalı, bir yıl boyuna aralıksız olarak devam etmelidir. Her yıl bayramlarda bu bilinç, tazelenmeli ve yenilenmelidir.
3- Allah’a yaklaşmak: Kurban Bayramında ‘kurban kesme’ ve ‘fıtrata dönme’ çalışma larının ve belirttiğimiz ölçülerde ‘insanlara yönelmenin’, aslında Allah’a yönelmek için olduğunu bilmek gerekir. O istediği için ve O’nun rızasını kazanmak için bunları yapmak ve böylece Allah’a yaklaşmak, olduğunun bilincine varmaktır. Buna ‘Tevhid Bilinci’ de diyebiliriz. Nitekim Kur’an’da Yüce Rabbimiz şöyle buyrur: ‘De ki, benim namazım, (kurban) ibadetim, hayatım ve ölümüm, hep, alemlerin Rabbi, Allah içindir’, (En’am Suresi, 162. Ayet).
4- Kurban Kesme Süreci ve Önemi:
İslami literatürde İbadet yeri ve süreci anlamında mensek kavramı vardır. Bu daha çok, kurban kesme işine, sürecine ve özellikle kurban kesme yerine vurgu yapar. Yani Müslümanın bu süreçte aktif olmasını, kurbanla bizzat ve doğrudan ilgilenmesini hatta kurbanını mümkünse kendisinin kesmesini, -çünkü bu sünnettir- bunu yapamıyorsa, kurbanının kesildiği yerde ailesi ve çocuklarıyla birlikte bulunmasını ister. Onu görmesini, ona dokunmasını ve uygun bir şekilde o kesim anını yaşamasını ister. Sonra da kendisini zengin kılıp o imkanı verdiği için Allah Teala’ya iki rekat namaz kılarak şükür ve secde eder.
Bütün bunlarla İslam, aynen Namaz, Hacc ve Oruç sürecini Müslümanın bizzat yaşamasını istediği gibi, kurban sürecini de bizzat yaşamasını ister. Yoksa Müslüman, giderek kurban iş ve işleminden soyutlanır, sadece adı kalır ve yine giderek sadece para ödemeye, onu da ‘bi’tıkla internet üzerinden ödemeye, etini de bilmediği, tanımadığı, onların da kimden geldiğini fark edemeden tükettikleri bir ucubeye dönüşmeğe başla(dı)r ki, bu durum İslam’ın istediği durum değildir. Peki İslam Kurban ile neye varmak ister?
5- İslam, Kurban İbadetiyle Neyi Hedeflemiştir?
İslam’ın kurban ile varmak istediği hedef: insanın yeniden fıtratına dönmesi, insanlara yönelip gönül köprüleri kurması, kurbanını kesmesi ya da kesim sürecine aktif olarak katılması ve bütün bunları Allah’ın rızasını kazanmak için yapmasıdır. Ayrıca bunları yaparken de insanın isteği, sevgisi, iradesi ve bilinciyle sürece katılması ve Allah’a teslim olmasıdır.
Kurban, bir Müslümanın, bütün varlığını, gerektiğinde Allah yolunda feda etmeye hazır olduğunun da bir göstergesidir.
İslami kaynaklarda kurban kesmenin üç hedefi, bir de vurgusu vardır. Bunlar: Fıtrata yaklaşmak, İnsanlara yaklaşmak ve Allah’a Yaklaşmaktır. Bu üç kavram, birbiri içine girmiş, en sondaki hepsini kapsayacak şekilde helezonik bir yapı oluşturmuşlardır. Ayrıca ‘mensek’ kavramıyla Kurban kesme sürecine de vurgu yapılmıştır. Bunları biraz açarsak:
1- Fıtrata yaklaşmak: Fıtrat, Arapça’da ‘yaratmak, yaradılış ve hilkat’ demektir. Kavram olarak Fıtrat, herhangi bir canlı ya da cansız, maddi ya da manevi varlığın, üzerinde yaratılmış olduğu özelliklerini, güç, yetenek ve kabiliyetlerini anlatan bir kavramdır. Günümüzde buna ‘fabrika ayarları’ denmektedir.
Allah her insanı yaratıp dünyaya gönderirken, onların birer kamil insan olacakları şekilde ihtiyaç duydukları maddi ve manevi her türlü organ, yetenek, kabiliyet ve güçleri de onlara vermiş, benliklerine yerleştirmiştir. Eğer insan, çevrenin de desteği ile hayatta bu yetenek ve kabiliyetlerini dengeli bir şekilde eğitip geliştirirse, her insan ‘yaratılış gayesini bulmuş’, ‘kendini gerçekleştirmiş’ ya da ‘kemale ermiş’ olur.
Ancak insana doğuştan Allah’ın verdiği bu yeteneklerini, çevrenin de etkisiyle dengeli geliştiremiyor, aksine bazı yetenek, kabiliyet ve güçlerine çok önem verirken, pek çoklarını da ihmal ediyor. Böylece insan, fabrika ayarlarını bozuyor, kırıyor, döküyor. Bu durumdaki haliyle de yaratılış amacına ulaşamıyor, kemale eremiyor. Bilakis ondan uzaklaşıyor. Fıtrattan uzaklaştıkça da sorunlar artıyor, bireysel, ailevi ya da sosyal ve siyasal olarak hayat çekilmez oluyor.
Fıtrata yaklaşmak, ya da Fıtrata dönmek, insanın yeniden o yaratılıştaki mükemmel organ, yetenek, kabiliyet ve güçlerine; o cevherine, özüne, diğer bir deyişle ‘fabrika ayarlarına’ dönmesi ve kendisini o yetenek, kabiliyet ve güçlerinden hareketle, eğitim ve öğretim yoluyla yeniden üretmesi demektir. Böylece insanın yeniden kemale erme ya da kamil insan olma yolunda yürüyüşe geçmesi hedeflenmektedir.
İşte Kurban Bayramı, her yıl bize bunu hatırlatmaktadır. ‘Ey, insan fıtratına dön, kendine yeni bir format at ve hayata yeniden başla’, diyor. Kurban Bayramı’nda başlayan bu fıtrata dönüş ve ona göre yeniden hayata tutunma çalışması, çevrenin de desteği ile yıl boyunca artarak devam etmelidir. Ertesi yılki Kurban Bayramı’nda yeniden daha da hızlanarak süreç her yıl ilerlemelidir.
2- İnsanlara yaklaşmak: İnsanları ‘Allah için sevmek’tir. Onlara sevgi ve saygıyla; gülerek, dostça ve samimiyetle yaklaşmaktır. Başta kendi yakınları olmak üzere, büyüklere, akran gruplarına ve küçüklere, İslami kültüre göre gitmek, bayramlarını tebrik etmek ve en önemlisi aralarında küslük ve düşmanlık varsa bunları sonlandırmak ve barışı tesis etmektir.
Kurban Bayramı’nda insanlara yaklaşmanın en önemli göstergesi, kesmiş olduğu kurbanının etini, yine İslam’ın belirttiği ölçülerde, insanlarla, özellikle de sosyo-ekonomik ve sosyal statü yönünden alt gelir gruplarıyla paylaşmaktır.
İnsanlara içten duygularla gitme, sevgi, saygı, dostluk ve kurbanını bölüşme, insanlar arasında ‘gönül köprüleri’ kurmayı hedefler. Birey aile ve toplumun da buna çok ihtiyacı vardır. Dolayısıyla ikram eden de edilen de bilinmelidir ki, bu fonksiyon gerçekleşsin
Bu durum sadece bayramlara has bir durum da olmamalıdır. Aksine, İslam’a göre, insanlara karşı bu yönelim, bayramlarda başlamalı, bir yıl boyuna aralıksız olarak devam etmelidir. Her yıl bayramlarda bu bilinç, tazelenmeli ve yenilenmelidir.
3- Allah’a yaklaşmak: Kurban Bayramında ‘kurban kesme’ ve ‘fıtrata dönme’ çalışma larının ve belirttiğimiz ölçülerde ‘insanlara yönelmenin’, aslında Allah’a yönelmek için olduğunu bilmek gerekir. O istediği için ve O’nun rızasını kazanmak için bunları yapmak ve böylece Allah’a yaklaşmak, olduğunun bilincine varmaktır. Buna ‘Tevhid Bilinci’ de diyebiliriz. Nitekim Kur’an’da Yüce Rabbimiz şöyle buyrur: ‘De ki, benim namazım, (kurban) ibadetim, hayatım ve ölümüm, hep, alemlerin Rabbi, Allah içindir’, (En’am Suresi, 162. Ayet).
4- Kurban Kesme Süreci ve Önemi:
İslami literatürde İbadet yeri ve süreci anlamında mensek kavramı vardır. Bu daha çok, kurban kesme işine, sürecine ve özellikle kurban kesme yerine vurgu yapar. Yani Müslümanın bu süreçte aktif olmasını, kurbanla bizzat ve doğrudan ilgilenmesini hatta kurbanını mümkünse kendisinin kesmesini, -çünkü bu sünnettir- bunu yapamıyorsa, kurbanının kesildiği yerde ailesi ve çocuklarıyla birlikte bulunmasını ister. Onu görmesini, ona dokunmasını ve uygun bir şekilde o kesim anını yaşamasını ister. Sonra da kendisini zengin kılıp o imkanı verdiği için Allah Teala’ya iki rekat namaz kılarak şükür ve secde eder.
Bütün bunlarla İslam, aynen Namaz, Hacc ve Oruç sürecini Müslümanın bizzat yaşamasını istediği gibi, kurban sürecini de bizzat yaşamasını ister. Yoksa Müslüman, giderek kurban iş ve işleminden soyutlanır, sadece adı kalır ve yine giderek sadece para ödemeye, onu da ‘bi’tıkla internet üzerinden ödemeye, etini de bilmediği, tanımadığı, onların da kimden geldiğini fark edemeden tükettikleri bir ucubeye dönüşmeğe başla(dı)r ki, bu durum İslam’ın istediği durum değildir. Peki İslam Kurban ile neye varmak ister?
5- İslam, Kurban İbadetiyle Neyi Hedeflemiştir?
İslam’ın kurban ile varmak istediği hedef: insanın yeniden fıtratına dönmesi, insanlara yönelip gönül köprüleri kurması, kurbanını kesmesi ya da kesim sürecine aktif olarak katılması ve bütün bunları Allah’ın rızasını kazanmak için yapmasıdır. Ayrıca bunları yaparken de insanın isteği, sevgisi, iradesi ve bilinciyle sürece katılması ve Allah’a teslim olmasıdır.
Kurban, bir Müslümanın, bütün varlığını, gerektiğinde Allah yolunda feda etmeye hazır olduğunun da bir göstergesidir.