Bu hafta Lozan Barış Antlaşmasını irdelemeye devam ediyoruz. Yüzyıla yakın bir süredir yürürlükte olan Lozan Barış Antlaşması, Türk milletinin asırlardır elini kolunu bağlayan zincirlerden kurulmasının belgesidir. Lozan Barış Antlaşması askeri zaferle çıkan Türk milletinin siyasi zaferinin taçlandırıldığı belgedir. İşte o zafer belgesinde yer alan konu başlıklarından biri olan kapitülasyonlara bu yazımızda yer vermeye çalışacağız. Keyifli okumalar dilerim.
Lozan Barış Antlaşmasında karara bağlanan en önemli adımlardan biri kapitülasyonlardır. Kapitülasyon, bir devletin başka bir devlete verdiği ticari, siyasi, hukuki ve ekonomik ayrıcalıklara verilen addır. Osmanlı Devletinde ilk imtiyazın verildiği dönem Orhan Bey zamanıdır. Orhan Bey döneminde Bursa şap madenlerinin işletilme hakkı Cenevizlilere verilmiştir. İlerleyen yıllarda II. MEHMET, İstanbul’un fethinden sonra haçlı ittifakına karşı Venediklilere ayrıcalık tanımış ve onların İstanbul’da elçi yani Balyos bulundurma hakkını vermiştir. Kapitülasyon adıyla bilinen ilk ayrıcalık ise I. Süleyman yani Kanuni Sultan Süleyman zamanında Fransa’ya tanınmıştır. Kanuni bu imtiyazı iki hükümdarın sağlığı ile sınırlı tutarak daha sonra ortaya çıkabilecek olumsuz durumlar içinde tedbir almıştır. Bu durum Kanuni Sultan Süleyman’ın ileri görüşlü bir devlet adamı olduğunun kanıtıdır. Birde burada dikkat edilmesi gereken nokta kapitülasyon hakkını tanıyan ve masaya oturan, oturduğu masada da kural koyan Osmanlı Devletidir. Devletin kudretli dönemlerinin ardında Sultan Birinci Mahmut zamanında verilen kapitülasyon ise süresiz tanınmıştır. Fransa, 1736-1739 Osmanlı-Rus-Avusturya Savaşlarının ardından imzalan Belgrat Antlaşmasında arabulucu olmuş akabinde ise kapitülasyonlardan süresiz yararlanma hakkını elde etmiştir. Bu durum Osmanlı Devleti için beraberinde birçok sorunu da getirmiştir. 1535’ten sonra büyük devletler sırasıyla kapitülasyon hakkı elde ederek Osmanlı Devletinin iç işlerine daha fazla karışmaya başlamışlardır. Kapitülasyonlar artık ikili ilişkileri geliştirmekten ziyade Osmanlı Devletinin varlığını sonlandırmaya yönelik bir araç haline gelmiştir. II. Abdülhamit dönemiyle birlikte ise Osmanlı Devletinde en fazla kapitülasyon hakkı elde eden devlet Almanya olmuştur. Bu yüzdendir ki devletin son dönem mülki ve askeri kadrosu Alman ekolünden gelenler olmuştur. Bu durum ise bizi Birinci Dünya Savaşına Almanya yanında girmemize neden olmuştur. Eğitim, hukuk ve ekonomik alanlarda devleti son durumda bırakan kapitülasyonlar çıbanbaşı olmuş, egemenliği ve bağımsızlığımızı tehdit eder hale gelmiştir. Mustafa Kemal ve silah arkadaşları içinde bu durum kabul edilebilir bir hal değildi. Bir an önce bu esaret zinciri kurulmalı ve tam bağımsızlık sağlanmalıydı. İlk çağrı Erzurum Kongresinde gelmiş ardından Sivas Kongresinde durum bir kez daha teyit edilmiştir. Kapitülasyonların kaldırılması yönelik meclis kararının alındığı ilk yer ise Son Osmanlı Mebuslar Meclisi olmuştur. 12 Ocak 1920’de toplanan meclis 28 Ocak 1920’de kapitülasyonların kaldırılmasına yönelik milli ve kararlı kararı ilan etmiş, İtilaf Devletlerinin tepkisi ise İstanbul’u işgal etmek olmuştur. İtilaf Devletlerince vekiller tutuklanmış bazıları Malta Adasına sürgüne gönderilmiş diğer taraftan ise vatanseverler için yeni bir dönem başlamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920’de açılmış hedef istiklal ve istikbalin sağlanması olmuştur. Bu bağlamda ilk hedeflerden biride kapitülasyonların kaldırılmasıydı. Meclisin açılmasının akabinde başlayan muharebeler döneminde kazanılan zaferlerin ardında bazı Avrupalı devletlerle yapılan antlaşmalarla kapitülasyonlar kaldırılmıştı. Bu yeterli miydi? Tabi sorunun cevabı hayırdır. Son ve nihai kararlığımızı Lozan Barış Antlaşmasında ortaya koymuş ve ebediyetten kapitülasyonların kaldırılması tüm dünya devletlerine kabul ettirilmiştir. Lozan Barış Konferansının ilk dönem görüşmelerinde İtilaf Devletlerinin anlaşmaya varmak istemedikleri konu başlıklarından biri olan kapitülasyonlar, Türk tarafının öncelikli taviz vermediği maddeler arasında yer almıştır. Görüşmeler kesintiye uğramış olsa bile kapitülasyonların kaldırılması konusunda asla taviz verilmemiştir.
Lozan Barış Antlaşmasında karara bağlanan en önemli adımlardan biri kapitülasyonlardır. Kapitülasyon, bir devletin başka bir devlete verdiği ticari, siyasi, hukuki ve ekonomik ayrıcalıklara verilen addır. Osmanlı Devletinde ilk imtiyazın verildiği dönem Orhan Bey zamanıdır. Orhan Bey döneminde Bursa şap madenlerinin işletilme hakkı Cenevizlilere verilmiştir. İlerleyen yıllarda II. MEHMET, İstanbul’un fethinden sonra haçlı ittifakına karşı Venediklilere ayrıcalık tanımış ve onların İstanbul’da elçi yani Balyos bulundurma hakkını vermiştir. Kapitülasyon adıyla bilinen ilk ayrıcalık ise I. Süleyman yani Kanuni Sultan Süleyman zamanında Fransa’ya tanınmıştır. Kanuni bu imtiyazı iki hükümdarın sağlığı ile sınırlı tutarak daha sonra ortaya çıkabilecek olumsuz durumlar içinde tedbir almıştır. Bu durum Kanuni Sultan Süleyman’ın ileri görüşlü bir devlet adamı olduğunun kanıtıdır. Birde burada dikkat edilmesi gereken nokta kapitülasyon hakkını tanıyan ve masaya oturan, oturduğu masada da kural koyan Osmanlı Devletidir. Devletin kudretli dönemlerinin ardında Sultan Birinci Mahmut zamanında verilen kapitülasyon ise süresiz tanınmıştır. Fransa, 1736-1739 Osmanlı-Rus-Avusturya Savaşlarının ardından imzalan Belgrat Antlaşmasında arabulucu olmuş akabinde ise kapitülasyonlardan süresiz yararlanma hakkını elde etmiştir. Bu durum Osmanlı Devleti için beraberinde birçok sorunu da getirmiştir. 1535’ten sonra büyük devletler sırasıyla kapitülasyon hakkı elde ederek Osmanlı Devletinin iç işlerine daha fazla karışmaya başlamışlardır. Kapitülasyonlar artık ikili ilişkileri geliştirmekten ziyade Osmanlı Devletinin varlığını sonlandırmaya yönelik bir araç haline gelmiştir. II. Abdülhamit dönemiyle birlikte ise Osmanlı Devletinde en fazla kapitülasyon hakkı elde eden devlet Almanya olmuştur. Bu yüzdendir ki devletin son dönem mülki ve askeri kadrosu Alman ekolünden gelenler olmuştur. Bu durum ise bizi Birinci Dünya Savaşına Almanya yanında girmemize neden olmuştur. Eğitim, hukuk ve ekonomik alanlarda devleti son durumda bırakan kapitülasyonlar çıbanbaşı olmuş, egemenliği ve bağımsızlığımızı tehdit eder hale gelmiştir. Mustafa Kemal ve silah arkadaşları içinde bu durum kabul edilebilir bir hal değildi. Bir an önce bu esaret zinciri kurulmalı ve tam bağımsızlık sağlanmalıydı. İlk çağrı Erzurum Kongresinde gelmiş ardından Sivas Kongresinde durum bir kez daha teyit edilmiştir. Kapitülasyonların kaldırılması yönelik meclis kararının alındığı ilk yer ise Son Osmanlı Mebuslar Meclisi olmuştur. 12 Ocak 1920’de toplanan meclis 28 Ocak 1920’de kapitülasyonların kaldırılmasına yönelik milli ve kararlı kararı ilan etmiş, İtilaf Devletlerinin tepkisi ise İstanbul’u işgal etmek olmuştur. İtilaf Devletlerince vekiller tutuklanmış bazıları Malta Adasına sürgüne gönderilmiş diğer taraftan ise vatanseverler için yeni bir dönem başlamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920’de açılmış hedef istiklal ve istikbalin sağlanması olmuştur. Bu bağlamda ilk hedeflerden biride kapitülasyonların kaldırılmasıydı. Meclisin açılmasının akabinde başlayan muharebeler döneminde kazanılan zaferlerin ardında bazı Avrupalı devletlerle yapılan antlaşmalarla kapitülasyonlar kaldırılmıştı. Bu yeterli miydi? Tabi sorunun cevabı hayırdır. Son ve nihai kararlığımızı Lozan Barış Antlaşmasında ortaya koymuş ve ebediyetten kapitülasyonların kaldırılması tüm dünya devletlerine kabul ettirilmiştir. Lozan Barış Konferansının ilk dönem görüşmelerinde İtilaf Devletlerinin anlaşmaya varmak istemedikleri konu başlıklarından biri olan kapitülasyonlar, Türk tarafının öncelikli taviz vermediği maddeler arasında yer almıştır. Görüşmeler kesintiye uğramış olsa bile kapitülasyonların kaldırılması konusunda asla taviz verilmemiştir.