Okulları yeniden açtık.
Öyleyse ilk iş, çocuklarımızın hayal gücünü eskisinden çok daha fazla önemsemeye başlayalım!
...
(Dünkü yazının devamı)
Lise takımımdan Kimya öğretmeni sevgili Ziynet Altan, sıraladığım soruların en önce kime iletilmesinin ivedilik arz ettiğine değindiği detaylı yankısında her zamanki bilimselliğini dışa vurarak; pediatri kliniklerinin bekleme alanlarında görseller şeklinde; reklam filmlerinin diyaloglarında; insan kaynakları departmanlarında alım süreçlerinde -yetişkinler için de-; herhangi bir sisteme girişte güvenlik ya da hatırlatma sorularında -yine yetişkinler için de-; tüm çocuk kitaplarının en dikkat çekici yerlerinde; çocuk kıyafetlerinin etiketlerinde; belediye otobüslerinin üzerinde; çocuklar için tasarlanan pc oyunlarında level atlamalar da (sadece cevaplamaları yeterli! doğru bir cevap aranmadan!); çikolata, kraker gibi çok tüketilen ambalajlı yiyeceklerin üzerinde yine bu soruların yer alması gerektiğini belirtti.
Muhteşem, işe yarar yerler bunlar...
Yaşadığım kent dışında uzaklardan, İstanbul’dan yazan eğitim yöneticisi ve kişisel gelişim uzmanı sevgili dostum Dr. Tunahan Çelebi, bu soruların sıkça kullanımının çocuklarda doğuracağı değerlilik duygusuna ve üzerine özenle eğilmemiz gereken temel demokrasi-barış-empati eğitimine vurgu yaptı.
Belki coğrafi açıdan değil ama teknik açıdan biraz daha uzaktan, Kıbrıs’tan yankı veren akademisyen-yazar dostum Dr. Arif Nur Harput da kuşaklararası farklılıkların altını çizdi ve özellikle de bugünün teknoloji eğilimli kuşakları açısından düşünce çeşitliliğinin ve bu çeşitlilikten yararlanma zorunluluğunun eğitim literatüründe artık ne denli öne çıktığını anımsattı.
Bu bir derleme ve biliyorum ki derlediğim bu tespitlerin her biri, başlı başına birer araştırma ve yazma konusu. O bakışla not ettim.
Katkıları için eğitimci dostlarıma minnettarım.
Arkadaşlarım sayesinde şimdi ‘zannetmenin’ ve öznelliğin daha ilerisindeyim, artık biliyorum ki sadece eğitimin paydaşları, varlığını ve değerini ‘bilirlerse’ ve ‘dikkate alırlarsa’ en baştaki o on soru, hayattan kopuk ders müfredatlarımızdan tutun da artık demode hale geldiği herkesçe kabul edilen ulusal sınav uygulamalarımıza kadar çok geniş bir alanda cesaret yüklü bir reformun başlangıç adımları olabilir. Eğitim dünyasındaki sorunlar yumağından ürküp de ‘Nereden başlasak ki?’ diye soranlara duyurulur!
★★
Eğitim alanında sözde değil özde bir değişimi ve gelişimi istemek çok önemli. Bu, büyük olasılıkla enflasyonla mücadelen bile daha önemli...
Çünkü bu inandırıcı olduğu kadar manipüle edilmesi de son derece kolay şeyleri ve yani resmi (örneğin TÜİK’in paylaştığı) veya gayri resmi (örneğin çeşitli sendikaların paylaştığı) istatistikleri ikinci plana itip her çağda birinci planda yer alan gençliğin gerçek kültürel birikimini ve sokaktaki yaşamın iyileşmesini garanti edecek en önemli etkeni önemsemek olur. Dolayısıyla da ‘çocukların ve gençlerin hayal güçleri ile anlatım becerilerini geliştirmeyi’ öne çıkarır.
Bunun ne denli önemli bir fark doğuracağını bir düşünün lütfen.
...
Peki, diyelim ki aynı fikirdeyiz. Bu fikrî mutabakattan cesaret alarak Samet Can’ın paylaştığı on soruya bir soru da ben ekliyorum.
Sana göre büyükleri en çok mutsuz eden şey ne ve sen büyüdüğünde mutlu biri olmak için ne yapacaksın?
★★
Bir anımsatmayla bitirelim:
Gelmiş geçmiş en zeki insanlardan biri, 1905’te Annalen der Pysik dergisinde yayımlattığı milat değerindeki ‘Hareketli Cisimlerin Elektrodinamiği Üzerine’ başlıklı makalesi ile İzafiyet (Görelilik) Teorisini öne süren fizikçi Albert Einstein (1879-1955) tam da irdelediğimiz bu konuyla ilgili olarak günümüzden yetmiş yıl önce demiş ki:
‘Hayal gücü bilgiden daha önemlidir; çünkü bilgi sınırlıyken hayal gücü tüm dünyayı kapsar. Evet, mantık sizi alır, A’dan B’ye götürür ama hayal gücü her yere ulaştırır... İşte bu nedenle kriz zamanlarında aklımızdan çok hayal gücümüze gereksinim duyarız!..’
Einstein haklıysa ki öyledir; o halde çocuklarımızı geleceğin büyük krizlerine hazırlamanın en iyi yolu onların hayal güçlerini bugünden geliştirmek olmalı.
2022-2023 eğitim-öğretim yılının henüz başlayan ikinci yarıyılında okulların, öğretmenlerin, velilerin ve en geniş anlamıyla Milli Eğitim’in birinci ödevi de herhalde bu sorumlulukla -daha doğrusu zorunlulukla- ilgilidir!
Öyle olmasını umuyoruz.
Öyleyse ilk iş, çocuklarımızın hayal gücünü eskisinden çok daha fazla önemsemeye başlayalım!
...
(Dünkü yazının devamı)
Lise takımımdan Kimya öğretmeni sevgili Ziynet Altan, sıraladığım soruların en önce kime iletilmesinin ivedilik arz ettiğine değindiği detaylı yankısında her zamanki bilimselliğini dışa vurarak; pediatri kliniklerinin bekleme alanlarında görseller şeklinde; reklam filmlerinin diyaloglarında; insan kaynakları departmanlarında alım süreçlerinde -yetişkinler için de-; herhangi bir sisteme girişte güvenlik ya da hatırlatma sorularında -yine yetişkinler için de-; tüm çocuk kitaplarının en dikkat çekici yerlerinde; çocuk kıyafetlerinin etiketlerinde; belediye otobüslerinin üzerinde; çocuklar için tasarlanan pc oyunlarında level atlamalar da (sadece cevaplamaları yeterli! doğru bir cevap aranmadan!); çikolata, kraker gibi çok tüketilen ambalajlı yiyeceklerin üzerinde yine bu soruların yer alması gerektiğini belirtti.
Muhteşem, işe yarar yerler bunlar...
Yaşadığım kent dışında uzaklardan, İstanbul’dan yazan eğitim yöneticisi ve kişisel gelişim uzmanı sevgili dostum Dr. Tunahan Çelebi, bu soruların sıkça kullanımının çocuklarda doğuracağı değerlilik duygusuna ve üzerine özenle eğilmemiz gereken temel demokrasi-barış-empati eğitimine vurgu yaptı.
Belki coğrafi açıdan değil ama teknik açıdan biraz daha uzaktan, Kıbrıs’tan yankı veren akademisyen-yazar dostum Dr. Arif Nur Harput da kuşaklararası farklılıkların altını çizdi ve özellikle de bugünün teknoloji eğilimli kuşakları açısından düşünce çeşitliliğinin ve bu çeşitlilikten yararlanma zorunluluğunun eğitim literatüründe artık ne denli öne çıktığını anımsattı.
Bu bir derleme ve biliyorum ki derlediğim bu tespitlerin her biri, başlı başına birer araştırma ve yazma konusu. O bakışla not ettim.
- Ve elbette özel okul-devlet okulu hiç fark etmeksizin velilerin üstlenmesi gereken sorumluluklara da yine uzun uzun değindiler arkadaşlarım, soruşturma yanıtlarında...
Katkıları için eğitimci dostlarıma minnettarım.
Arkadaşlarım sayesinde şimdi ‘zannetmenin’ ve öznelliğin daha ilerisindeyim, artık biliyorum ki sadece eğitimin paydaşları, varlığını ve değerini ‘bilirlerse’ ve ‘dikkate alırlarsa’ en baştaki o on soru, hayattan kopuk ders müfredatlarımızdan tutun da artık demode hale geldiği herkesçe kabul edilen ulusal sınav uygulamalarımıza kadar çok geniş bir alanda cesaret yüklü bir reformun başlangıç adımları olabilir. Eğitim dünyasındaki sorunlar yumağından ürküp de ‘Nereden başlasak ki?’ diye soranlara duyurulur!
★★
Eğitim alanında sözde değil özde bir değişimi ve gelişimi istemek çok önemli. Bu, büyük olasılıkla enflasyonla mücadelen bile daha önemli...
Çünkü bu inandırıcı olduğu kadar manipüle edilmesi de son derece kolay şeyleri ve yani resmi (örneğin TÜİK’in paylaştığı) veya gayri resmi (örneğin çeşitli sendikaların paylaştığı) istatistikleri ikinci plana itip her çağda birinci planda yer alan gençliğin gerçek kültürel birikimini ve sokaktaki yaşamın iyileşmesini garanti edecek en önemli etkeni önemsemek olur. Dolayısıyla da ‘çocukların ve gençlerin hayal güçleri ile anlatım becerilerini geliştirmeyi’ öne çıkarır.
Bunun ne denli önemli bir fark doğuracağını bir düşünün lütfen.
...
Peki, diyelim ki aynı fikirdeyiz. Bu fikrî mutabakattan cesaret alarak Samet Can’ın paylaştığı on soruya bir soru da ben ekliyorum.
Sana göre büyükleri en çok mutsuz eden şey ne ve sen büyüdüğünde mutlu biri olmak için ne yapacaksın?
★★
Bir anımsatmayla bitirelim:
Gelmiş geçmiş en zeki insanlardan biri, 1905’te Annalen der Pysik dergisinde yayımlattığı milat değerindeki ‘Hareketli Cisimlerin Elektrodinamiği Üzerine’ başlıklı makalesi ile İzafiyet (Görelilik) Teorisini öne süren fizikçi Albert Einstein (1879-1955) tam da irdelediğimiz bu konuyla ilgili olarak günümüzden yetmiş yıl önce demiş ki:
‘Hayal gücü bilgiden daha önemlidir; çünkü bilgi sınırlıyken hayal gücü tüm dünyayı kapsar. Evet, mantık sizi alır, A’dan B’ye götürür ama hayal gücü her yere ulaştırır... İşte bu nedenle kriz zamanlarında aklımızdan çok hayal gücümüze gereksinim duyarız!..’
Einstein haklıysa ki öyledir; o halde çocuklarımızı geleceğin büyük krizlerine hazırlamanın en iyi yolu onların hayal güçlerini bugünden geliştirmek olmalı.
2022-2023 eğitim-öğretim yılının henüz başlayan ikinci yarıyılında okulların, öğretmenlerin, velilerin ve en geniş anlamıyla Milli Eğitim’in birinci ödevi de herhalde bu sorumlulukla -daha doğrusu zorunlulukla- ilgilidir!
Öyle olmasını umuyoruz.