Sonuçta öğle vaktinden geceye kadar devam eden bu meydan muharebesinde Bizanslılar ağır bir yenilgiye uğradı. Ordunun büyük bir kısmı kılıçtan geçirilmiş, imparator ve çok sayıda general esir alınmış, askerlerin ancak bir bölümü kaçarak canlarını kurtarabilmişti.
Malazgirt Muharebesi Türk ve dünya tarihinin dönüm noktalarından birini oluşturur. Bu zafer sonunda, Bizanslılar’ın bütün maddî imkânlarını kullanarak hazırladıkları büyük ordu dağıldığından daha sonraki yıllarda Türkler önemli bir direnişle karşılaşmadan Anadolu içlerine akarak kısa zamanda Ege ve Marmara kıyılarına kadar ilerlemişler ve bu defa istilâ ve yağma amacı taşımadan fethettikleri toprakları vatan edinip Saltuklu, Mengücüklü, Dânişmendli, Dilmaçoğulları, Ahlatşahlar, Yinaloğulları, Çubukoğulları ve Artuklu devletlerini kurmuşlardır. (Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2003 yılında Ankara’da basılan 27. cildinde, 481-483 numaralı sayfalarda yer almıştır. Müellif Ali Sevim.)
Böylesine büyük bir zafer, Türk ve dünya tarihinin dönüm noktası olan Malazgirt Zaferi neden kendisine yurt yapılan bu topraklardaki her bir ferdin yad etmediği zafer olarak tarihin tozlu raflarında beklemiştir. TSK, Bilim insanlarını, milletin bir bölümünü hariç tutarak bu soruyu soruyorum.
Malazgirt, biz Türk milleti için ne ifade ediyor. Alparslan’ın büyük mefkûresi yalnızca zafer kazanmaktan mı ibaretti? Cuma namazını beyaz bir elbiseyle kılarak savaş meydanına çıkan, ölürsem kefenimdir diyen ruh, bir ölümlü olduğunu bilmiyor muydu?
Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi dahil bizim sahip olmadığımız bilince, imana sahipti ama milletinin gün gelip bu şuurdan kopacağını düşünmemiştir.
Malazgirt Zaferi ve Selçuklu’nun en büyük miraslarından biri olan Ahlat’ın hatırlanması için Recep Tayyip Erdoğan gerekiyordu. 2017 yılında başlayan büyük zaferin yıl dönümü etkinlikleri bu yıl da gerçekleştirilecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli, etkinliklerde birlikte bulunacaklar.
Yüz yıllarca unutulan hatıralar bir daha canlanacaktır.
Ahlat şehrine gelince; Ahlat taşıdığı kültürel değerler ve Selçuklu mezarlarıyla büyük öneme sahip. Bilindiği gibi burada Selçuklu sanatının izlerini taşıyan, tarihi kente yakışır birçok eser yapıldı. Millet Bahçesi inşa edildi. Bunlardan biride Köşk. Bazı kesimlerin kıyasıya eleştirdiği, fakat değer ve kıymetinin farkında olmadıkları için ısraf saydıkları çalışmalar şüphesiz ki bu milletin tarihiyle bağını taşıyan kıymetlerdir.
Cumhuriyet Dönemi’nde Ahlat tarihi ile ilgili ilk ciddi eserin yazarı olan Abdurrahim Şerif Beygu: “ Hep tarihi olan bu milli mevcudiyet ve asarımızın bu kadar zengin hatırat ve menabiini sinesinde saklayan Anadolu’da diyebilirim ki pek az bir şehir Ahlat derecesine çıkabilir. “demektedir. Beygu yine aynı eserinde Türk Tarihi içinde hazineler değerinde olan bu asar ve mahkukatın şimdiye kadar Türk alemi irfanınca az tanınmış olmasına müteessir olmamak mümkün değildir.” diyerek Ahlat’ın tanıtılması konusunda bir tarihçi olarak kendi üzerine düşeni yapmış ve ‘Ahlat Kitabeleri’ adlı eseri ile yüzlerce yıl sonra Ahlat ile ilgili ilk eser bu şekilde Anadolu Türk tarihiyle ilgilenenlerin bilgisine sunulmuştur.
Tarihimizde kılıçla kalemi en iyi kullanan bir Türk şehri olan Ahlat, aynı zamanda “Anadolu’nun kapısı Türkiye’nin tapusu” olarak da zikredilmektedir.
Hasılı kelam mutlaka gidilmesi, görülmesi ve tarihe yolculuk yapılması gereken Ahlat ve o savaşın izlerine yolculuk çok kıymetli olacaktır.
Ülkücü büyüklerimden dinlemişimdir, 1970-85 yılları arasında Atatürk Üniversitesi’nde eğitim gören çok sayıda ülkücü genç, kış aylarında yürüyerek Malazgirt’e sefer düzenlemişler. Bütün Türk milliyetçileri için daha büyük bir önemi olduğunu düşündüğüm Malazgirt Savaşının geçtiği alan ve Ahlat, yeniden uyanıyor!
Neyi bekliyorsunuz?
Malazgirt Muharebesi Türk ve dünya tarihinin dönüm noktalarından birini oluşturur. Bu zafer sonunda, Bizanslılar’ın bütün maddî imkânlarını kullanarak hazırladıkları büyük ordu dağıldığından daha sonraki yıllarda Türkler önemli bir direnişle karşılaşmadan Anadolu içlerine akarak kısa zamanda Ege ve Marmara kıyılarına kadar ilerlemişler ve bu defa istilâ ve yağma amacı taşımadan fethettikleri toprakları vatan edinip Saltuklu, Mengücüklü, Dânişmendli, Dilmaçoğulları, Ahlatşahlar, Yinaloğulları, Çubukoğulları ve Artuklu devletlerini kurmuşlardır. (Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2003 yılında Ankara’da basılan 27. cildinde, 481-483 numaralı sayfalarda yer almıştır. Müellif Ali Sevim.)
Böylesine büyük bir zafer, Türk ve dünya tarihinin dönüm noktası olan Malazgirt Zaferi neden kendisine yurt yapılan bu topraklardaki her bir ferdin yad etmediği zafer olarak tarihin tozlu raflarında beklemiştir. TSK, Bilim insanlarını, milletin bir bölümünü hariç tutarak bu soruyu soruyorum.
Malazgirt, biz Türk milleti için ne ifade ediyor. Alparslan’ın büyük mefkûresi yalnızca zafer kazanmaktan mı ibaretti? Cuma namazını beyaz bir elbiseyle kılarak savaş meydanına çıkan, ölürsem kefenimdir diyen ruh, bir ölümlü olduğunu bilmiyor muydu?
Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi dahil bizim sahip olmadığımız bilince, imana sahipti ama milletinin gün gelip bu şuurdan kopacağını düşünmemiştir.
Malazgirt Zaferi ve Selçuklu’nun en büyük miraslarından biri olan Ahlat’ın hatırlanması için Recep Tayyip Erdoğan gerekiyordu. 2017 yılında başlayan büyük zaferin yıl dönümü etkinlikleri bu yıl da gerçekleştirilecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli, etkinliklerde birlikte bulunacaklar.
Yüz yıllarca unutulan hatıralar bir daha canlanacaktır.
Ahlat şehrine gelince; Ahlat taşıdığı kültürel değerler ve Selçuklu mezarlarıyla büyük öneme sahip. Bilindiği gibi burada Selçuklu sanatının izlerini taşıyan, tarihi kente yakışır birçok eser yapıldı. Millet Bahçesi inşa edildi. Bunlardan biride Köşk. Bazı kesimlerin kıyasıya eleştirdiği, fakat değer ve kıymetinin farkında olmadıkları için ısraf saydıkları çalışmalar şüphesiz ki bu milletin tarihiyle bağını taşıyan kıymetlerdir.
Cumhuriyet Dönemi’nde Ahlat tarihi ile ilgili ilk ciddi eserin yazarı olan Abdurrahim Şerif Beygu: “ Hep tarihi olan bu milli mevcudiyet ve asarımızın bu kadar zengin hatırat ve menabiini sinesinde saklayan Anadolu’da diyebilirim ki pek az bir şehir Ahlat derecesine çıkabilir. “demektedir. Beygu yine aynı eserinde Türk Tarihi içinde hazineler değerinde olan bu asar ve mahkukatın şimdiye kadar Türk alemi irfanınca az tanınmış olmasına müteessir olmamak mümkün değildir.” diyerek Ahlat’ın tanıtılması konusunda bir tarihçi olarak kendi üzerine düşeni yapmış ve ‘Ahlat Kitabeleri’ adlı eseri ile yüzlerce yıl sonra Ahlat ile ilgili ilk eser bu şekilde Anadolu Türk tarihiyle ilgilenenlerin bilgisine sunulmuştur.
Tarihimizde kılıçla kalemi en iyi kullanan bir Türk şehri olan Ahlat, aynı zamanda “Anadolu’nun kapısı Türkiye’nin tapusu” olarak da zikredilmektedir.
Hasılı kelam mutlaka gidilmesi, görülmesi ve tarihe yolculuk yapılması gereken Ahlat ve o savaşın izlerine yolculuk çok kıymetli olacaktır.
Ülkücü büyüklerimden dinlemişimdir, 1970-85 yılları arasında Atatürk Üniversitesi’nde eğitim gören çok sayıda ülkücü genç, kış aylarında yürüyerek Malazgirt’e sefer düzenlemişler. Bütün Türk milliyetçileri için daha büyük bir önemi olduğunu düşündüğüm Malazgirt Savaşının geçtiği alan ve Ahlat, yeniden uyanıyor!
Neyi bekliyorsunuz?